Kan bir nilüfer gibi açtı ve etrafa dağıldı. Ortamı üçüncü kişi açısından izleyen üç kişiden ikisi, Erthyo'nun saldırısın gördükten sonra kanın çıktığını görünce şaşırdı. Lonca çalışanı Maoi ile kişisel olarak tanışmasa da onun gücünü görebiliyor ve kendisine bir saniyelik bakmasıyla gücünü anlayabiliyordu. O kadar güçlü birinin gözlerinin önünde ölmesi veya ağır yaralanması onu büyük oranda şaşırtmıştı.
Maoi'nin gücünü bilen Tiger Titan inanamaz gözlerle ona baktı. Bir golf topu gökten düşüp gözüne gelse tam oturabilirdi.
Toz yavaşça dağıldığında mızrağın ucu Moai'nin elini deldiği göründü. Ayrıca değişik, antik rünlerle kol zırhı gibi kaplı kollarında beyaz çizgiler oluşmuştu. Sanki öfkeli bir canavarın pençesi kolunu çizmiş gibiydi.
''Seni sakat böcek beni gerçekten öldürüyordun.'' Yüzünde alay dışında ilk defa bir duygu belirmişti. Savaşın başından beri ciddi olmayan Moai'nin suratı öfkeyle yanıyordu, gözleri öldürme niyeti ile parlarken sol elini salladı.
Pat!
Yumruğuyla Erthyo'nun birkaç kemiğini kırdı, ağzından kontrol edilemez derecede kan çıkardı, ancak Erthyo metrelerce uçarken bile elindeki mızrağı tek bir saniye bırakmadı.
''U-Usta iyi misiniz?'' Tiger Titan, Maoi'nin iyi olduğunu görünce derin bir nefes verdi. Göğsünü ovuştururken sordu.
''Böyle bir böceğin beni yaralaması zaten onun için bir başarı. Sıkıntı yok.'' Maoi elini salladı, elini sallamasıyla kan geri çekildi ve yara anında iyileşti.
''Böceği ezme zamanı geldi.'' Ellerini kıtlatırken kana susamışlığı bedeninden sızdı.
Erthyo sonunda yere ulaştığında ağzından durmadan kan akıyordu. O tek yumruk çoktan bir sürü kemiğini paramparça etmiş ve düzelmiş durumunu eski haline getirmişti, hatta daha kötü hale.
Ayrıca sadece bununla da kalmamıştı. Attığı yumruktan bazı yasa rünleri bedenine geçmişti, Erthyo bu yasa rünlerinin bedenini işgal ettiğini ve onu içinden parçaladığını hissedebiliyordu.
''Hayatım bekle beni. Hemen çıkacağım. Ölsem bile seninle ölmek istiyorum.'' Qian Erthyo'nun içeride kalması emrini görmezden geldi ve dışarı çıkmak için uğraştı. Ancak bir duvara çarpmadan sadece biraz ilerleyebilmişti.
''Kocacım?'' Qian ne olduğunu anlayamadan Erthyo konuştu, fakat onunla değil daha çok mızrakla konuşuyor gibiydi.
''Sahibin emri; Tüm Ruhların Çıkışını kapat!''
Erthyo'nun sözü mızrağa iletildiğinde mızrak hafifçe titredi. Dışarıda çok etki oluşturmasa da içeriden dışarıya olan çıkışlar tamamen kapatılmıştı.
''Kocacım ne yapıyorsun? Bırak çıkayım.'' Qian'ın sesi titredi, aynı anda Ejderha formuna dönüşmeye başladı. Kollarında ve boynunda ejderha pulları ortaya çıkarken, dişleri sivrileşti.
''Ne yaptığımı biliyorum. Güven bana.'' Yatıştırıcı bir sesle konuştu Erthyo. Sesi o kadar ikna ediciydi ki, Qian bilinçsizce dönüşümünü sonlandırmıştı.
''Tamam. Sana güveniyorum.''
Erthyo tekrar kan kusarken başka kelime etmedi. Ancak dışarıdaki görüntüleri ve sesleri görmesini engellemek için gizlice mızrağı kontrol etti. Ayrıca aralarındaki konuşma bağını da koparttı.
''Bunu görmesini istemiyorum.'' Erthyo gözlerinde garip bir parıltıyla kendiliğinden konuştu.
''İşte geliyor.'' Maoi'nin ileri fırlayışını ve durduramayacağı kadar güçlü saldırıyı gördüğünde gözleri maviye döndü. Bu saldırıyı aklına kazımak için Hakikatin Gözünün ''Ezberleme'' özelliğini kullandı.
Saldırı mana ile uyumlu değildi, aynı zamanda elementlerin ahenkli birleşimine ve birbiriyle çatışarak ortaya çıkarabileceği patlayıcı güce sahipti. Bu saldırı Erthyo'ya yumruk yolunda ilham verebilirdi.
Pat!
Saldırı göğsüne çarptığında tatsız bir his oluştu. Göğsü kolu tarafından delinirken hiçbir dayanıklılık göstermedi, kemikleri kırıldı ve eli kalbini sıktı.
Erthyo söyleyebilirdi ki kalbinin kavranması hiç güzel bir his değildi. Kalbi kavrandığında ve kalp atışları zorla durdurulduğunda uzuvlarına soğuk bir his yayıldı, tüm bedeni buz gibi suya batırılmış gibi hissetti.
''Geber seni sinir bozucu böcek!''
Pat!!
Kalbi patladığında anında ölmedi, gözleri yavaşça kararırken hayat alevleri yavaşça söndü. Kollarındaki ve bacaklarındaki hissi yavaşça kaybetti, soğukluk tüm bedenini kapladı.
''Bunu da yanımda götüreceğimden emin olacağım.'' Maoi Erthyo'nun elindeki mızrağı almaya çalışırken konuştu. Elini delebilecek seviyedeki bir hazineyi istemesi kimse tarafından garipsenmezdi. Erthyo gibi akılalmaz bir beden geliştirme tekniği çalıştırmıyor olsa da o sırada eli yasalar ile güçlendirilmişti.
Ancak bu mızrak yağı deliyormuş gibi elini deldiğini gördüğünde açgözlülüğüne hakim olamadı.
Elini mızrağa attı ve onu almak için çekti, fakat Erthyo'nun uyuşmuş kolu onu engelledi.
''Bu halinle mızrağı almamı engellemek mi istiyorsun? Ne saçma!'' Onunla fazla uğraşmak istemeyen Maoi elini salladı.
Pat!
Diğer kolu Maoi tarafından acımasızca koparılırken tekrar kan kustu. Onun gidişini izlerken gözlerinde öldürme niyeti parlıyordu.
Gözlerindeki odak kayboldu ve görüşü tamamen siyahlaştı.
Ve Erthyo hayatında ilk kez öldü!
Ruhu yavaşça bedeninden ayrılırken bunu hissedebiliyordu. İsteyerek yaptığı bir şey değildi, sanki kendisi bir kap içindeki dumandı ve onu kaplayan kap artık işe yaramıyor gibiydi, bedeniden ayrılırken çok doğal ve normal hissediyordu.
Ancak bir sonraki saniyede ortamdaki zaman durdu. Mızrağını tutan koluyla arkasına dönüp, üçlüyle buluşmak için yürüyen Maoi'nin bedeni ve havadaki ayağı bir anda durdu. Erthyo havada süzülen yaprak ve birkaç mana canavarının hâlâ kanat çırptığını ve oldukları yerde durduğunu görebiliyordu.
''Biliyordum.'' Erthyo daha konuşamadan ruhu bedenine geri girdi, fakat orada durmak yerine bedenini derinliklerine hareket etti. Kalbinin olduğu yere geldiğinde garip bir görüntüyle karşılaştı.
Parçalanmış kalbinin olduğu yer kıymaya ve pelteye dönüşmüş et ile kaplıydı, kırılmış ve toza dönüşmüş kemikler etrafını kaplıyordu. Ayrıca bunla da son bulmuyordu, parçalanmış ve suyunu kaybetmiş parlak kan birikintisi vardı. Erthyo tek bakışıyla bunların kan özleri olduğunu fark etti.
Erthyo bir süre orada sessizce bekledi. Yaklaşık birkaç saat sonunda kan özü birikintisi titremeye başladı.
Kan özü birikintisi sanki zamanda geri dönüyormuş gibi yavaşça eski haline geldi. Kan birikintisi titredi ve tam bir kan damlasına dönüşesiye kadar durmadı.
Erthyo'nun ruh formu kan özlerine emildi.
Gözlerini tekrar açtığında dörde bölünmüş bir dünyadaydı. İlerisinde umursamazca boşlukta yatan devasa bir tilki vardı. Tilkinin arkasındaki on sekiz kuyruk amaçsızca sallanıyordu. Göksel İpek gibi temiz, yumuşak tüyleri Erthyo'nun içine girip uzanma isteği uyandırıyordu.
Arkasında devasa bir yılan kıvrılmış uzanıyordu. Etrafı ölüm enerjisi ve karanlık enerjiyle kaplıydı, fakat buna rağmen baskın varlığı ve parlak derisi gecede parlayan ay gibi kendini belli ediyordu.
Sol tarafında devasa bir ağaç vardı. Diğerleri kadar baskıcı değildi, hatta onların yanında küçük kalıyordu fakat onun da kendine özgü bir özelliği vardı. Yaydığı rahatlatıcı hava ve etrafındaki doğa elementi diğerlerinin ulaşamayacağı seviyedeydi.
Erthyo sağına bakmak istemese de bakmak zorundaydı. Sağına baktığında orada kendine kaşlarını çatmış bir şekilde bakan bir adam vardı.
Adamın kasları gözükmese bile Erthyo yapısından mükemmelin ötesinde bir bedene sahip olduğunu biliyordu. Ayrıca sadece oradaki duruşu boğucu ve hükmediciydi, bazen göğü delme isteyen bir mızrak, bazen tüm evreni kesecek bir kılıç oluyordu. Tüm silahların aurasını yayması dışında hepsinde zirveye çıkmış gibiydi.
Erthyo her seferinde tek bir adım olacak şekilde karşısına geçti ve durdu.
Hum!
Erthyo son adımını attığında sırtında büyük bir baskı hissetti. Bu karşısındaki kişinin isteyerek yaydığı bir şey değildi, ki eğer isteyerek aurasını yaysaydı Erthyo bir saniye bile ayakta duramazdı.
Bu baskı tüm yaşamlara hükmeden bir Hükümdarın soylu baskısıydı. Kemiklerine işlemiş ve kalıplaşmış kibir, hükmetme, kitlelerin canına karar verme, herkesin üstünde durma gibi hislerin birleşmiş baskısıydı.
Evet! Bu bir Hükümdarın baskısıydı! Gerçek bir İmparatorun baskısıydı!
Erthyo karşısındaki adamın avucunun içinde olma ve tek kelimesiyle öleceği fikrini kafasından attı ve saygıyla eğildi.
''Usta..''
''Hmhp, Bana hâlâ Usta diyecek yüzün var mı? Ne yaptığını bilmediğimi mi zannediyorsun? Ben senden katlarca yaşlıyım, hatta hayal edemeyeceğin kadar yaşadım. Niyetini tek bir bakışla görebiliyorum.'' Soğuk sesiyle konuştu, hiçbir öldürme niyeti ve baskı yaymasa da sadece varoluşuyla Erthyo'yu boğabiliyordu.
''Öğrenci biliyor.'' Aslında savaşın başlarında böyle bir şey düşünmemişti. Ancak ateş saldırısından sonra bunu düşünmeye başlamıştı. Ejderha Pençesi işe yaramayınca da bu şansı denemeye karar vermişti.
Yapabileceği hiçbir şey yoktu. Mühürler ile o adama karşı kapışamazdı, mühür olmadan savaşırsa belki kaçabilirdi fakat mühürlerle kaderi ölüm olurdu.
Yapabileceği tek şey gerçek bir ölümü tatmak ve soyların onu terk etmemesini ummaktı. Yoksa burada gerçekten ölecekti.
Ve umduğu gibi de olmuştu. Ancak böyle bir tepkiyle karşılaşmayı beklese de yine de ürkmüştü.
''Sen test edilmekten ve kontrol edilmekten nefret ediyorsun. Ben de bunlardan nefret ederim ancak bunlardan daha çok nefret ettiğim bir şey varsa o da kullanılmaktır. Sen şu anda benim gücümü hayatta kalmak için kullanıyorsun.'' Antik Hükümdarın kükremesi Erthyo'nun bedenini sarstı.
''Öğrenci-Öğrenci özür diliyor.'' Boynunu eğdi ve derin bir şekilde özür diledi.
Antik Hükümdar bir süre ona baktıktan sonra derin bir iç çekti.
''Senin durumunu anlıyorum. Ve dışarıdaki savaştan dolayı seni bu seferlik bırakacağım. Kendi seviyelerin üzerinde savaşlar yapan birilerini görmüştüm, ancak yasalara sahip olmayan birinin yasalarla savaşıp bu kadar uzun süre hayatta kaldığını gelişmemiş evrenlerde ilk defa görüyorum, belki de üst evrenlerde bile ilk defa olabilir. Bu yüzden seni bu seferlik bırakacağım.''
''Teşekkürler Usta'' Erthyo sevinçle konuştu. Antik Hükümdarın gazabından korkmadığını söylese yalan olurdu.
''Ancak bu sana ceza vermeyeceğim anlamına gelmez. Bu iş bittiğinde sana kesinlikle cezanı vereceğim ve hiç de hafif bir ceza olmayacak.'' Antik Hükümdar konuşmasından sonra ortadan kayboldu.
Nereye gittiğini anlayan Erthyo Göksel Tilki ve Yeraltı Dünyası Yılanına eğildikten ve onları selamladıktan sonra Liss'e nazik bir gülümsemeyle el salladı ve oradan ayrıldı.
''O herifi bu kadar sinirli görmeyeli uzun zaman oldu. En son Kadim Savaşta mı böyle olmuştu yoksa Hükümdar Fethinde mi?'' Yeraltı Yılanı kafasını ilgiyle kaldırdı ve konuştu.
''Sistem Lordunun, sistemi ilk defa ortaya çıkardığında ve bunu hükümdarlara kullandırmak için baskı yaptığında. Siniri aynı bunun gibiydi, başkası tarafından sürekli izlenme ve onun tarafından oynatılma gibi bir niyeti olmadığından bizzat gitmiş ve Sistem Lordunu dövmüştü. O kadar sert dövmüştü ki birkaç milyon yıl boyunca inzivaya çekilmek zorunda kalmıştı, sonunda da dışarı çıkıp iyileşmek için hazine bulmak zorunda kalmıştı. Hahahahaha.'' Göksel Tilki ilk defa ilgi ışığı gözlerinde ortaya çıktı.
''Sence Erthyo tarafından kullanıldığı için mi yoksa neredeyse öldüğü için mi bu kadar kızdı?'' Yeraltı Yılanı ilgisini çekmiş gibi gözleri keskinleşti. Aklından ne geçtiğini kimse bilmiyordu.
''Kim bilir?''
''Bu genç... Bize uzun süredir yaşamadığımız şeyler yaşatıyor.'' Göksel Tilki Erthyo'nun gittiği yere son bir bakış attı ve uykusuna geri döndü.
Bu sırada Erthyo kendi bedenine uzaktan bakmaya başlamıştı. Eğer bu bir oyunda olsaydı, üçüncü kişi bakış açısıyla oynadığı bir oyun olurdu.
O düşüncelere dalmışken Antik Hükümdarın sesi kulaklarında duyuldu.
''Şu anda sana göstereceğim şey aslında bu eğitimden sonra sana öğreteceğimiz bir şeydi. Ancak biraz erkene almak zorundayız. Ahhh...'' Erthyo'nun yaptıklarından dolayı derin bir iç çekti.
''Şu anda anlatacağım şeyler olacak olayı anlaman için önemli, Soy Birleşimini anlayabilmen için bu bilgiler önemli bu yüzden iyi dinle. Soy birleşimini kullanmadan bedenin varlığımı sürdüremez, bir saniye bile olsa bedenin büyük bir varoluşu barındırmaktan patlar.'' Erthyo ilginç bir isim duyunca ilgisi kabardı.
''Soylar insan olmayan canlılar için özel şekillere sahiptir. Bir Dokuz Kuyruklu Tilkiyi ele alalım. Dokuz Kuyruklu Tilki formu olan ''Mana Canavarı Formu'', sadece tilki formu olan ''Zayıf Canavar Formu'', Yarı-İnsan Yarı-Canavar olan '' Yarı Dönüşüm Formu'' ve tamamen insana benzedikleri ''İnsan Formu'' vardır.''
Zaman dış dünyada durmuşken Erthyo yeni bilgileri hızlıca özümsedi. Bilgileri zihnine kazıdığına emin olduktan sonra Antik Hükümdar devam etti.
''Yarı İnsan olarak doğan, mesela kadınlarından biri olan Hioriyi ele alırsak. Onun durumu için ''Yarı Dönüşüm Formu'' aslında onun ilk halidir, bundan sonra öğreneceği şey kulaklarını ve kuyruğunu gizlemesi için ''İnsan Formu'' ve birkaç form daha var fakat bu kadarını bilmen yeterli.''
Bunları da iyice kafasına kazıdıktan sonra devam etti.
''Fakat hiç düşündün mü? Senin gibi aslı insan olan fakat farklı canavarların soyuna sahip olan kişilerin ilk dönüşümü nasıl olacak?''
'' Yarı Dönüşüm Formu?'' Erthyo bir süre düşündükten sonra söyledi. Sıralamayı tersten ele aldığı için böyle olmalıydı.
''Evet fakat aynı zamanda hayır, sonuçta bu evrende ve diğer çoklu evrenlerde ilk önce ''Zayıf Canavar Form'' una dönüşmüş birçok insan vardır. Ancak geneli böyledir. Bugün sana öğreteceğim formda bu.''
''Ancak öncelikle benim ırkımı bilmelisin. Sence benim ırkım ne?'' Erthyo sorunun üzerine düşünmeye başladı. Arz ve diğer şeyler aklına geldiğinde Antik Hükümdarın soyu aslında çok belliydi.
''Sapkın?'' Kafasında onaylamış olsa da sesi kuşkulu ve tereddütlü çıkmıştı.
''Yanlış. İnsan.''
''Ne? İnsan mı?'' Erthyo şaşkınca bağırdı. Ne kadar düşünürse düşünsün Antik Hükümdarın insan olduğunu düşünmemişti. Sonuçta insanlar zayıftı, öğrenmeye yerleri olsa ve gelişmek için bir sürü yerleri olsa da Antik Hükümdarın gelebileceği seviyelere gelememeleri, gelseler bile onun gibi olamamaları gerekiyordu.
Ayrıca sistem başlarda onun bir sapkın olduğunu kendisi yazmıştı. Fakat sonralardan Antik Hükümdar ismine dönüşmüştü. Acaba sistemi maniple etmiş olabilir miydi?
''Evet, İnsan. Benim asıl soyum insan ve asla bu soyu değiştirmedim. Bazı özel sebeplerim olsa da bu seviyelere insan halimle geldim. Ve bugün sana benim soyumun ''Formu'' nu göstereceğim. İyi izle.''
Konuşmayı kestiğinde Erthyo'nun bedeninin içinde değişiklikler olmaya başladı. Tekrar oluşmuş 4 Kan Özünden diğerlerinden daha koyu kırmızı olanı öne çıktı ve titremeye başladı.
''Hakikatin Gözü üzerindeki kısıtlamaları şimdilik kaldırıyorum. Böylelikle istediğin kadar beyine kazıyabilirsin.''
Erthyo gözü aktif etti ve ''Ezberleme'' özelliğiyle tüm anı kafasına kazımaya başladı.
''İşte buna Soy Birleşimi deniyor.'' Antik Hükümdar konuştuğunda değişimler gerçekleşmeye başladı.
Kan özü titredikten sonra dışarı antik, eski bir aura yaymaya başladı. Aynı zamanda sanki üstünde delikler açılmış gibi kan özü yavaşça kan sızdırdı. Sızan kan kalbin olması gereken yolda ilerlemeye başladı.
Omuz, kollar, kafa; kalça, diz, ayak. Tüm bedene yayıldı. Aynı anda Erthyo'nun kızıl, uzun saçları renk değiştirmeye başladı. Kızıl saçları kökten başlayacak şekilde siyaha döndü, gözleri ve surat çehresi keskinleşti, görünebilir kasları daha düzenli ve erkeksi görünmekle kalmadı, ayrıca güç ve dayanıklılık anlamında da yeni bir seviyeye ulaştı.
Bununla da durmadı, kolları ve bacakları birer hazine silahına dönüşecek şekilde keskin ve tehlikeli hava yaymaya başladı. Etrafındaki mana hareket etmese bile Erthyo tarafından özümsenmek için can attığını hissedebiliyordu.
Ayrıca sadece bu kadar da değildi, bedeni silahlara karşı doğal bir yetenek kazanmış gibiydi, elinden ne olursa olsun, çıplak el bile olsa ölümcül bir katliam makinesine dönüşebilirdi. Erthyo'dan çok az yayılan İmparator aurası, Antik Hükümdarının bedeni almasıyla bedeninden fışkırdı, engelsizce ortama yayıldı, gerçek bir İmparatorun burada bulundurduğunu bildirdi. Belki daha fazla bilinmeyen etki kazanmış olabilirdi fakat bedeni kontrol edemediği için şu anda bunu fark edemiyordu.
''Buradaki işim bitince bedende birkaç dakika geçirmene izin vereceğim böylelikle nasıl bir his olduğunu öğrenebilirsin. Her şeyi aklına kazıdın mı?''
''Evet!!'' Erthyo onayladığında durmuş zamandaki bedeni aniden ayağa kalktı. Kolları kopmuş olsa bile otoriter ve boğucu bir baskı yayıyordu.
''O zaman şimdi öğrencimin intikamını almalıyım' Antik Hükümdarın gözleri kısıldı. Erthyo ile kıyaslanamayacak bir öldürme niyeti yavaşça bedeninden sızdı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..