Gök gürlerken, efsanevi canavarların sesi gökyüzünü doldurdu. Bunun dışında ayrıca huşu uyandıran ve tüm göğü sarsan garip bir kükreme de duyuldu. Aynı anda tüm gökten geliyor fakat aynı zamanda Erthyo'nun kalbine işliyordu.
Bu göğün öfkeli kükremesiydi.
Mükemmelliğin yolu, kusurlu canlılar için kapalı bir yoldur. Bu yol kaderinde mükemmellik olmayan canlılar için tabudur ve girilmemesi gerekir. Bunun sebebi girdiklerinde bir sürü gazaba sebep olacaklar. Göklerin gazabı, 4 gardiyan gazabı ve mükemmelliğin öfkesi sadece başlangıçtır.
Erthyo içinde hâlâ değişimler geçiriyor. Tek bir saniye bile değişim ve güçlenmeyi bırakmamıştı ancak bu yıldırımlar ona daha fazla yardım ederken, aynı zamanda daha büyük değişimler geçirmesine yardım edebilirdi. Belki de İlk seviyenin orta seviyesinin yarısına ulaşabilirdi.
Erthyo içinden sevinirken suratında meydan okuyucu bir gülümseme vardı. Onurlu ve kibirli bir sesle göğe doğru kükredi.
''Hadi gel! Sana yerini bilmeyi öğreteceğim. Sen sadece benim gücüme katılabilecek bir araçsın.''
Hum!
Erthyo'nun kışkırtmaları işe yaramış gibi gök gürültüsü tüm alanı kapladı. Kızgın siyah yıldırımlar hafif bir kırmızılık yaymaya başlamıştı ancak bu ışık çok küçüktü.
''Daha fazla kızdırmasan iyi edersin. Eğer yıldırımlar tamamen kırmızıya dönerse hayatta kalma ihtimalin yok. Zaten şu anda gücü çarpıcı bir şekilde arttı.'' Antik Hükümdarın sesi Erthyo'nun kafasında geldi.
Erthyo kafasını salladı, ancak yüz ifadesi değişmedi. Hâlâ kibirli bir tonda bağırdı.
''GEL!''
Hum!
Siyah yıldırım sonunda aşağı inmeye başladı. Yolundaki birkaç bulutu acımasızca deldi ve dağıttı. Şanssız hava canlıları anında toza dönüştü, geriye parçaları bile kalmadı.
Erthyo bedenini hazırladı. YokEdilemez bedeni sonuna kadar çalıştırdı.
Güm!!!!
Yıldırım, beden duruşun nedeniyle ilk kafasına çarptı. Bu da kafasında büyük bir etki yarattı, gözleri kararırken, anlık düşüncesi yavaşladı. Ancak bilinci ve bedeni tehlikeden dolayı hızlıca onu eski haline getirmek için harekete geçti.
Eti yıldırımdan dolayı parçalanmaya başladı, tüm derisi soyulmuştu ve bedeni giderek yok olmaya devam ediyordu. Yok Edilemez beden, Erthyo'nun içinde kalan tıbbi öz ve hap gazıyla bedeni iyileştirmeye devam etti.
Yıldırım bedeni yok ederken, Erthyo'nun içinde kalan gizli hap gazı ve tıbbi etki harekete geçirerek tüm bedenini iyileştirmeye başladı.
Erthyo bu anda zihnini ikiye böldü. Biri bayılmamak için zihnini kontrol ederken, diğeri Yok Edilemez bedeni devamlı çalışmasını sağlıyordu.
Eğer manaya ya da yıldırım elementine sahip olsaydı, şu anda etraftaki mana ve yıldırımı emebilmek için zihnini dörde bölerdi. Ancak sahip değildi ve yapabileceği tek şey ikiye bölmekti.
Bedeni içten ve dıştan parçalanırken gizli gaz ve tıbbi öz onu yenilemek için Yok Edilemez bedene göre hareket ediyor.
Erthyo'nun derisi, eti, kasları, özel kasları, meridyenleri, damarları, kemikleri sırayla parçalanırken, yıldırımlar tarafından yok ediliyor. Tıbbi öz onu yenilese bile ciddi bir miktarda güç yüzünden kan altında bir havuz gibi birikti.
İçine giren yıldırım, en gizli yerlerine; organlarının içine, kemik iliklerine ve beynine giriyor. Beynine giren yıldırım yüzünden biraz tedirgin olsa da, önceden yönlendirdiği tıbbi gaz sayesinde hiçbir sıkıntı olmadan kafatasını ve kafasındaki tüm bölgeyi parçalayıp, yeniliyor.
Sonunda yıldırım saldırısından canlı çıkmayı başardı fakat tam bir yıkıntı halindeydi. Derisi soyulmuş, etleri etrafa saçılmış, küçük kristal parlaklıklarına sahip iskeleti açığa çıkmış, kalın ve esnek meridyenleri ortalığa saçılmıştı. Daha kötü birkaç olay da vardı ancak anlatmak için çok kanlıydı.
Ancak tıbbi öz ve hap gazı Erthyo'yu bir kozanın içine alarak bedenini iyileştirdi. Gaz, tüm gözeneklerinden girerek içten dışa hasarları onardı ve gizli içsel yaraları bile yok oldu. Patlamış organları yeniden ortaya çıktı, kopmuş meridyen ve damarlar yenilerini çıkarırken birbirlerine bağlandı. Etleri ortaya çıkıp kapanırken, yeni, temiz, pürüzsüz ve eskisinden daha güçlü ve esnek bir deri ortay çıktı.
15 dakikanın sonunda eskisinden daha iyi bir durumda çıktı. Fakat nasıl değişikliklerin olduğuna ve başka iyileştirmelere bakamadan gökyüzünde dört kükreme belirdi.
Howl! Roar! Arğhhh!! Screee!!
Erthyo kafasını kaldırıp yukarı baktı. Yıldırımlar, kara bulutlarda hareket edip 4 şekil oluşturduğunu gördü. Bir üç başlı köpek, alevli bir aslan, kan kanatlı ejderha, büyük bir gagalı arı.
''Kerberos, Güneş Aslanı, Kan Kanatlı Ejderha, Kuşların ve arıların oğlu Finlax.'' Erthyo bütün efsanevi canavarlara bakarken zihninde düşündü.
Ancak daha fazla düşünmeden kalbinin içindeki dört soy, kan özü titredi. Bedeninden çıkmak istiyormuş gibi ana damarlardan hareket ettiler ve her biri farklı bir gözenekten çıktı.
Gözenekten çıkan koyu ve parlak kanlar Erthyo'nun arkasında çıktı ve havada süzüldü. Üç kan özü otoriter ve hükmedici hava yayarken, bir tanesi taze hava ve nazik bir esinti eşliğinde etrafındakileri rahatlatıyordu.
Erthyo kafasını çevirdi ve dört kan özüne baktı. Dört kan özü yavaşça birkaç şekil oluşturmaya başladı. Bu şekillerden bir tanesi, şu andaki görüntüsü gibi Antik Hükümdar Soy Birleşimiydi. Diğer üçü çok bulanık olduğu için göremese de dış hatlarını çıkarabiliyor.
Bir tanesinin on sekiz kuyruğu var fakat özellikle 6 kuyruğu daha belirginken geri kalan 12 kuyruk silinikti, beden yapısı olarak Erthyo'ya benziyordu fakat birkaç farklılık daha vardı ancak bunu detaylı görmek siliniklikten dolayı imkansız.
Üçüncünün görünüşün biraz kasvetli. Kafası yere eğikken saçları omuzlarının üstünden göğsüne doğru akıyor. Ancak bu onu âciz göstermek yerine, gizlenen bir kaplan gibi, kılıcından çekilmeyi bekleyen bir kılıç gibi gösteriyor.
Sonuncusu ise Erthyo'nun tıpatıp aynısıydı, Erthyo onda ne değişiklik olduğunu göremiyordu bile.
O düşünmeye devam ederken mızrağı havalandı ve Tilki Soyunun silüetinin eline düştü.
Sırtındaki asılı kılıç süzüldü ve Yeraltı Yılanı soyunun eline indi. Ayrıca ruhsal enerji şekillendi ve son soyunun elinde 1,5-2 metre arasında bir katanaya dönüştü.
Antik Hükümdar soy birleşimine benzeyende ise hiçbir şey yoktu. Ancak elleri artık arkasında birleşik değildi. Yumruk hale getirilmiş şekilde yanlarında duruyordu. Ağır ve baskıcı yumruk niyeti bedeninden fırlarken, keskin gözleri yukarıdaki rakibini seçmek için kara bulut kümesine bakıyordu.
''Soyların bu sınavda sana yardım etmek için ellerinden geleni yapacak. Ancak yanlış anlama, onlara hiçbir şey yapmıyoruz. Soyların senin zihninin bir yansıması, yani aynı anda sen. Bu yüzden sana bu sınavında yardım etmek onlar için normal görünen bir şey.'' Yeraltı Yılanı son zamanlarda Erthyo'ya hiçbir şey öğretmediğini ve ustası olarak görevini yerine getirmek adına ona bir şeyler öğretmesi gerektiğini fark etti. Bu yüzden önceliği aldı ve ona açıkladı.
''Oh, öyle mi?'' Erthyo elini yukarı kaldırdı ve kara bulutları işaret etti.
Arkasındaki silüetler onun komutuyla gökyüzüne doğru hücum etmeye başladılar. Aynı anda 4 efsanevi canavar son bir kükremeyle onlara doğru hücum etti.
İki güç karşı karşıya geldi. Artık rahatlatıcı havası olan Erthyo silüeti bile düşmancıl bir hava yayıyordu. Erthyo yüzünü göremiyordu fakat buz gibi bir suratı olduğuna emindi, düşmanlarıyla her savaşında sahip olduğu yüz.
Ding!
İlk çarpışan Kerberos ile Yeraltı Yılanı soyuydu. Soy ileri doğru kesti, kesiş farklı açılardan ve farklı şekillerden oluşuyordu. Ancak Kerberos'un tüm kafaları bunu başarıyla engelledi.
Y. Erthyo (Savaş boyunca böyle yazacağım. A. Erthyo, T. Erthyo, Y. Erthyo ve D. Erthyo sırasıyla.) kılıcını çektiğı anda ileri doğru birkaç saplama yaptı. Kerberos yana sıçrayarak bunları atlattı ve ileri doğru ısırdı. Aynı anda diğer iki kafası yıldırımlar kükrerken, pençe saldırı yaptı.
Y. Erthyo korkmadan arkasına doğru sıçradı ve ısırığı atlattı. İleri doğru sapladı ve kesti. Her kesiş kılıç yolunun gizemlerini içeriyordu ancak büyük kusurlarda bulunduruyordu.
Kerberosun pençe izi parçalandı. Ancak yıldırımlar kusurların içinden girdi ve Erthyo'da yanık izleri oluşturdu.
Y. Erthyo derin bir kesişle Kerberosu geri çekilmeye zorladı. Ardından ileri doğru kesti, keşiş dağların itilişi, evreni oluşturan bir kılıç saldırısı gibi parlıyordu. Aynı anda kılıç ışığı parladı ve bir nilüfer gibi parçalara ayrılarak farklı açılarda saldırmaya başladı.
Pu çi!
Kerberos kılıç ışıklarını delebilse de o kadar fazla saldırı vardı ki bunu engellemek imkânsızdı. Ancak asıl saldırı bunun arkasında gizliydi. Nilüferlerin arkasında bir Kara delik Kesiği gizlemişti.
Evrenin Kılıcının ilk saldırısı olan Kara delik Kesiği yüksek bir yıkım içeriyordu. Kara delik, ışığın bile içinden kaçmasına izin vermeyen bir cisimdi, tabii cisim denebilirse, Kerberos ne kadar efsanevi bir canlı olsa da buna karşı koymak için çaresizdi.
Derin kesik sırtında, omurgasının tam yanında belirdi. Eğer bir santim daha giderse omurgasını parçalara ayıracaktı, neyse ki şanslıydı.
Bu sırada A. Erthyo yumruklarıyla Kan Ejderhasını yumrukluyordu. Her yumruk ağırdı, balyoz darbeleri gibi ezikler oluşturuyordu. Ancak Erthyo yumruk tekniklerine uzun süredir çalışmadığı için ham ve ilkeldi.
Ancak A. Erthyo bunu umursamıyordu. Her saldırısında Dalga Yumruğu ya da Alevin Hiddeti yumruk tekniğini kullanıyordu. Bazen gürleyen bir dalga gibi, bazen ise hiddetli bir alev gibi vuruyordu.
Ateş Ejderhası kükredi, Ateşin Hiddeti yumruğunun ilk hamlesi ellerinde oluştu. Ejderha, ejderhaya çarparken acımasızca sırtını ısırdı.
Arğh!!
Ejderha kükredi ve ağız dolusu yıldırım kükredi. Aynı zamanda tüm gücüyle ateş ejderhasını ikiye bölmek için ısırdı ve Erthyo'ya hücum etti.
A. Erthyo soğuk bir şekilde güldü, dudaklarının yanı kibirli bir gülümseme oluşturmak için kalktı.
Dalga Yumruğu yüzünden yumruğu maviye boyanıyor. Eli ardışık şekilde kıyıya vuran dalgalar gibi yumruk atıyor. Her yumruk, öncekinden daha güçlüydü.
D. Erthyo elindeki katanayı birkaç defa salladı. Kafasını karşısındaki Finlax'a çevirdi.
Finlax ağzından keskin iğneler tükürdü, aynı zamanda hızlı çarpan kanatları bir saniyeliğine durdu ve iki tarafa doğru açıldı ve havayı kollarına topladı. Tek ve sert bir kanat çarpışla kendini ileri, D. Erthyo'ya attı.
D. Erthyo elini katananın kılıcının üstünde geçirdi. Ardından yüzünün hizasına getirirken, boştaki eli katanayı tuttu.
Ardından keskin bir şekilde ileri kesti. Kesişler ikiye bölündü ve havada dönmeye başladı. Üstüne gelen iğneler çifte kesiş ile bölündü, aynı zamanda Erthyo'nun katanası Finlax'a doğru saplandı.
Finlax dikkatsiz davranmaya cüret edemedi. İleri atlamayı durdurdu ve geriye doğru atıldı. Ancak ardından keskin bir dönüşle D. Erthyo'ya hücum etti.
D. Erthyo etrafında dönerken defalarca kesti. Kesişler etrafını saran bir bariyere dönüşerek kesiş alanına dönüştü.
Finlax çeşitli açılardan saldırmaya çalıştı ancak kesiş alanı yüzünden saldırıları isabet etmedi, bunun yerine gagasında kesik yaraları oluştu.
Finlax kanatlarını çırparak yüzlerce yıldırım, rüzgar kesişi gönderirken kendini geriye attı ve pozisyonunu aldı. Büyük bir bağırışla kendini ileri itti ve tek ve sert bir saldırı yaptı.
Ding!
Ding! Ding! Kesiş alanı tüm saldırıları engelledi, ancak ertesi saniye Finlax gagasını kullanarak kesiş alanını deldi. Gagasının ucundan tehlikeli bir ışık çıkarken, saldırı direkt kalbine doğru gidiyordu. Eğer devam ederse D. Erthyo'nun göğsünde büyük bir delik oluşacak ve ölecekti.
Ding!
T. Erthyo, D. Erthyo'nun arkasında belirdi. Mızrağını ileri itti ve gagasını zorla döndürdü. Ardından derin bir süpürüşle Finlax'ı geriye uçurdu.
Pah!
Arkasını döndü ve savaşına doğru süzülmeye başladı. Ancak gitmeden önce, yanından geçerken D. Erthyo ile beşlik çakıştı. İkisinin yüzünde soğuk bir gülümseme vardı. Düşmanlarını ciddiye almıyor gibilerdi.
Güneş aslanı bir süredir saldırmayı bekliyordu. Ancak tam savaşacakları anda T. Erthyo önünden kaybolmuş ve Finlax'ın önünde ortaya çıkmış ve onu yaralamıştı. Bu öfkesine neden olmuştu, rakibi kendini ciddiye almıyordu. Onunla savaşırken bile dikkatini başka yere vererek savaştan ayrılıyor, onu küçümsüyordu!
Roar!!!
Yeleleri siyah yıldırımlar ve güneşin acımasız alevleriyle yandı. Ancak T. Erthyo'nun yüzünde soğuk gülümseme aynı yerinde duruyordu. Güneş Aslanı bunu göremese de hissedebiliyordu, bu onun öfkesini katlayarak arttırdı.
İleri doğru atladı, aynı anda yıldırımlar tüm yelelerinden çıktı ve bir yıldırım dalgası oluşturarak onu takip etti.
T. Erthyo ileri doğru süpürdü ve mızrağını yanında sabitledi. Ardından ileri doğru sapladı.
Mızrağın soğuk ucu, mızrak yolunun derin anlamlarını, gerçekleri içeriyordu. Mızrak istediğini delebilirdi, bükülmek mi? İmkânsız. Mızrak ya delecek ya ikiye bölünüp yok olacaktı! Eğer bir mızrak bükülüyorsa, ardından daha sert vurmak için kendini ayarlıyordu.
Dalgalar mızrak tarafından delinirken çeşitli mızrak arkları T. Erthyo'ya isabet etti. Ancak ne kadar yaralanırsa yaralansın T. Erthyo ilerlemeye, saplamaya devam etti. Durmadı, yaralarını umursamadı.
Güneş Aslanı öldürme niyetini yaydı ve ileri doğru, Erthyo'nun kafasını ısırmak için ağzını açtı. Aynı anda kuyruğu kırbaç gibi hareket ederek Erthyo'ya salladı. Eğer bir saldırısı isabet etmez ise diğeri isabet edecekti.
T. Erthyo durmadı, mızrağını saplamaya devam etti.
Slash!
Mızrak ve ağız çarpıştı. Güneş Aslanının ısırması zorla kırıldı ve ağzına mızrak saplandı, ancak aynı anda kırbaç kuyruğu Erthyo'nun göğüs kafesine isabet etti.
Erthyo metrelerce geri uçarken bedeninin kontrolünü kaybetti. Havada kendisini zorla düzeltti.
O anda arkasında A. Erthyo belirdi. Sırtına doğru yumruk atarken arkasında devasa dalgalar getiriyormuş gibiydi.
T. Erthyo yumruğu almak için ayaklarını hizaladı.
Pat!
Yumruk ayaklarına isabet ettiğinde, atılan bir torpido etkisi yarattı. Şok dalgası savaşı bir saniyeliğine durdurdu. T. Erthyo ivmeden yararlanarak Güneş Aslanına uçtu.
Güneş Aslanı bu kadar iyi bir takım çalışmasını beklemiyordu. Tekrar saldırmaya hazırlanırken şaşkınlığı büyük bir açık bırakmasına neden oldu. T. Erthyo elindeki mızrağı sallarken bu açıklıktan yararlandı.
Güneş Aslanı yaptığı hatayı fark etti ve yıldırımları korunmak için etrafında toplamaya başladı. Ancak artık çok geçti.
Düşen bir yıldız gibi T. Erthyo, Güneş Aslanını üstüne düştü. Mızrağın ucu soğuk ışık yayarken, kaşlarının arasına isabet etti ve acımadan içeri girerek kafatasını parçalara ayırdı.
Güneş Aslanı öleceğini fark edince ölüm saldırısı yapmaya karar verdi. Ağzını kafasına doğru açtı ve ısırdı.
T. Erthyo bedenini son anda döndürmeye çalıştı ancak saldırıya devam edebilmesi için durmaması gerekiyordu. Bu yüzden bedenini anında ölüm olmayacak bir açıya döndürdü.
Isırık bedenini neredeyse ikiye bölecek kadar güçlüydü. Fakat devam edemedi, T. Erthyo'nun saldırısı suratının içinden geçmiş ve arkasında ortaya çıkmıştı.
T. Erthyo öleceğinin farkındaydı. Yere düşerken Güneş Aslanının bedenine ellerini koydu ve kendini itti. Havada dönerken elindeki mızrağı Finlax'a doğru fırlattı.
Bam!
Ellerinden çıktığı anda şok dalgası ortaya çıktı, T. Erthyo'nun bedeni dağıldı ve Erthyo'nun bedenine geri döndü. Ancak mızrak yoluna devam etti.
Finlax bu sırada büyük bir savaşın içindeydi. D. Erthyo ile savaşı tam bir kaos içindeydi. Ondan daha güçlü olduğu için nispeten daha az hasar almış ve yaraları çok kötü değildi. Ama sıkıntı da buydu. Ondan daha güçlü olmasına rağmen rakibin yenemiyordu.
D. Erthyo ise kötü durumdaydı, kolu neredeyse kopacak şekilde derin bir kesik vardı. Bedeninde delinme izleri vardı ve bunlardan birkaçı akciğerlerini delmişti. Sadece silüet olduğu için pek önemli olmasa da, onun da alabileceği saldırıların bir sınırı vardı.
Ancak katanayı tutan kolu eskisi kadar sıkıydı, yüzünde ise o soğuk bakış vardı.
Finlax başka saldırı yapacakken, D. Erthyo kendini kenara attı. Daha ne olduğunu anlayamadan ona doğru gelen mızrağı gördü. Tüm tüyleri, tehlike algısı yüzünden dikildi. Mızrağın yolundan çekilmek için kanatlarını çırptı ancak o anda D. Erthyo harekete geçti.
Boyut Kesen Sonik Kesiş; 3. Kesiş- Sonik Kesiş+ Son!
D. Erthyo tüm bedenindeki hızı kullandı ve bunu katanayı tutan koluna gönderdi. Ardından kesti.
Kesiş havayı ikiye böldü, bulutların arasında ince bir çizgi ortaya çıktı. Kolu hareket etmemiş gibi görünüyordu ancak çoktan Finlax'ın kafasının kenarına gelmişti.
Finlax ölümün soğuk ürpertisini hissetti. Bedenindeki tüm gücü kullanarak kendini geriye attı. Ancak diğerleri buna nasıl izin verebilirdi?
Kırmızı Ejderhayı öldürmüş A. Hükümdar arkasında ortaya çıktı ve kafasının arkasına yumruk attı, Y. Erthyo ise mızrağın diğer tarafından çıkarak ileri kesti. Finlax anında ölüm kafesine alınmıştı. Artık gidebileceği bir yeri yoktu.
Ancak vazgeçmemişti. Giderken yanında birini götürmeye kararlıydı. Yıldırımlar bedenini sardı, tüm tüyleri ve kanatları yıldırımlarla kaplandı. Gözlerinin içinde kırmızı bir yıldırım belirirken bedeni şişmeye başladı.
BAM!!!!
Büyük bir patlama oldu. Tüm gökyüzü kırmızı yıldırımlara bulandı. 3 Soy silüeti yıldırımlarla kaplanırken, Kerberos kendini güvenli bir mesafeye alasıya kadar çekildi.
Yıldırımlar bulutları yok ederken yere ulaştı ve bölgeyi yok etmeye başladı. Herhangi bir şey yıldırımlarla karşılaştığında toza dönüşüyordu.
Kerberos üç soyun bu patlamada öldüğünü düşünerek Erthyo'ya döndü. Gözleri saf öfke ile yanarken ileri doğru kükredi ve atılmak için yeri itti.
Ancak o saniye arkasında iki kişi belirdi. Yarı bedeni kopmuş A. Erthyo iki elini bir araya getirmiş bir halde kafalardan birine vurdu. Bir bacağı ve bir kolu kopmuş Y. Erthyo ise kafalardan diğerini kesti.
Son olarak bir katana saldırısı havada süzüldü, yarı yoldayken ikiye bölünerek makas şeklinde hareket ederek son kafayı kesti.
Kerberos'un bedeni dağılırken üç kafasında da şaşkın bir ifade vardı. Hayatında bu kadar kusursuz bir takım çalışması görmemişti. Aynı zamanda tatmin olmuş bir gülümseme yüzünde belirdi. Evet, ölmüştü ancak hiçbir öfke ya da hayal kırıklığı yoktu.
Böyle bir takım çalışmasına karşı ölmüş olmak ölümünü anlamlı kılıyordu.
Bedeni dağılırken, Erthyo'nun soy silüetleri de yok oldu ve bedenine girdi.
Ancak bitmemişti. Nasıl bu kadar kolay olabilirdi? Kerberosun bedeni dağıldığında havada tek bir yıldırım haline gelmek için birleşti. Yıldırım koyu siyahtı ancak içinde kırmızı ışıkta parlıyor, tehlikeli, ölümcül gösteriyordu.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..