Yuzhou ve Gnomes kardeşler ormanın içerisinde ilerliyorlardı. Hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. Marc, havaya baktı ve konuştu.
“Çoktan hava kararmaya başlamış. Gece olmadan önce en azından karnımızı doyurabilecek bir şeyler bulmalıyız.” dedi.
Marc Gnomes, kısa siyah saçlara ve siyah gözlere sahip orta yaşlı birisiydi. Dışarıdan bakıldığında Gnomes kardeşler aralarında en genç gösteren oydu.
Kian, ilerlemeye devam ederken Marc’a bir bakış attı ve yüzünde bir gülümseme ile konuştu.
“Yemek zamanlarında karnını doyuracak miktardan fazlasını yemesen belki bugün avlanmamıza gerek kalmayabilirdi.” Dalga geçtiği belliydi.
Kian Gnomes, Marc’a göre daha uzun saçlara ve aynı şekilde siyah gözlere sahipti. Kirli sakalı bulunuyordu.
Kian’dan sonra Fel Gnomes konuşmaya başladı.
“Sesinizi alçaltın, yakında bir hayvan varsa da sizin yüzünüzden kaçacak.” dedi.
Fel aralarında en yaşlı görünenleriydi. Arkadan topuz yapılmış uzun siyah saçları vardı. Saçlarından birkaç tel mavi gözlerinin önüne düşmüştü. Siyah kısa tam sakalı vardı.
Yolculuk boyunca hepsi ara ara Yuzhou’yu süzüyorlardı. Yuzhou, etrafı inceleyerek ilerlemeye devam ediyordu.
-
Yaklaşık yarım saatir ilerlemeye devam ediyorlardı. Ama hâlâ önlerine herhangi bir hayvan çıkmamıştı.
Yuzhou ilerlerken bir su birikintisine bastı. Kafasını aşağıya doğru indirdi ve ayağını oradan çekip baktı. Su birikintisindeki dalgalanma bitince kendi yansımasını gördü. Bembeyaz saçları ve beyaz saçlarının arasından parlayan sapsarı gözleri vardı. Sanki kendisi olduğuna inanmıyormuşcasına sol eli ile yüzüne dokunuyordu. Sıradışı bir görünümü vardı. Fel’in konuşmasıyla elini indirdi ve kafasını kaldırdı.
“İlginç, normalde en azından birkaç tane hayvan görmüş olmalıydık.”
Yuzhou, etrafına bakınıyordu. Fel’in konuşmasından birkaç saniye sonra bir aura hissettiler. Oldukça zayıf bir auraydı. Varlığı zar zor belli oluyordu. Dikkat edilmezse hissedilmeyecek kadar zayıftı. Hepsi bir anlığına duraksadı.
Fel, etrafına bakınırken konuştu. Auranın geldiği yeri anlamaya çalışıyor gibiydi.
“Yuzhou, hissettin mi?”
Yuzhou kafasını sağ tarafa çevirmiş bir yere bakıyordu. Bu şeyi o da hissetmişti. Sağ tarafa bakmayı sürdürürken,
“Evet, ama ne olduğunu tam anlayamadım. Sanki bu hissin geldiği yerde bir şey var gibi.” dedi.
Fel,
“Aynen öyle, her canlı bir aura yayar ve bu aura o canlının gücüne göre değişkenlik gösterir. Bu hissettiğimiz şeye bakacak olursak, oldukça güçsüz bir canlı olduğunu söyleyebiliriz. Büyük ihtimal düşük seviyeli bir canlı. Kaynağını bulup oraya doğru gidersek gece olmadan karnımızı doyuracak bir şeyler bulabiliriz.” dedi. Daha sonra gruba doğru döndü ve
“Nerede olduğu hakkında bir fikri olan var mı?” diye sordu.
Canlının yaydığı aura, ne kadar güçlü olursa varlığını o kadar belli eder. Bu yüzden yerinin belirlenmesi daha kolay olur. Ama neredeyse hissedilmeyecek kadar zayıf bir aura olduğu zaman yerinin belirlenmesi de o kadar zor olur.
Yuzhou, baktığı yöne doğru kılıcını kaldırdı.
“O taraftan geliyor.” dedi.
Herkes, önce Yuzhou’ya baktı ve daha sonra kılıcın gösterdiği yöne doğru kafasını çevirdi. Oldukları yerden ağaçlar dışında başka bir şey görünmüyordu. Kian,
“Nereden geldiğini anlayabiliyor musun?” diye sordu. Yuzhou yukarı aşağı başını salladı. Daha sonra Kian yüzünü kardeşlerine doğru çevirdi. Hepsi de aynı şekilde kafasını sallayınca, Yuzhou’nun işaret ettiği yere doğru ilerlemeye başladılar.
Ağaçların arasında bir süre ilerleyince farklı yerlerden gelen aura sayısı artmaya başladı. Aynı zayıflıktaki auradan yaklaşık altı tane hissediliyordu.
Fel,
“Sanırım yaklaştık. Büyük ihtimal küçük bir grup halinde yaşayan canlılar. Biraz daha ilerleyelim.” dedi.
-
Yaklaşık olarak iki dakikalık bir ilerlemenin ardından tüm grup durdu. İleride altı tane domuz vardı. Normal domuzlardan farkı ise, kafalarında keçi gibi iki, bazılarında üç adet boynuz bulunuyordu.
Reuben,
“Altı adet boynuzlu domuz demek. Fena değil, bir süreliğine bize yetecektir.” dedi.
Fel,
“Pekâlâ, şöyle yapalım. Yuzhou, daha önce hiç avlanmadın değil mi? Ayrıca kılıç kullanmayı da bilmediğini varsayıyorum.”
Yuzhou başını yukarı aşağı salladı.
Fel konuşmaya devam etti.
“Bir sıkıntı olacağını sanmıyorum. Zaten sağlam bir tek darbede işleri bitiyor. Sadece biz dördümüz saldırırken boşta kalan ikisinin kaçmasına izin vermememiz gerekiyor. Bu yüzden kim ilk önce saldırdığı domuzun işini bitirirse, hızlı bir şekilde diğer ikisinden birisine saldırsın.” dedi.
Daha sonra Yuzhou’ya baktı ve
“Biz beşini öldürdükten sonra, sona kalanı da Yuzhou, sen hallet.” dedi.
Yuzhou birkaç saniye sessiz kaldı. Fel konuşmaya devam etti.
“Zaten boynuzlu domuzlar oldukça güçsüzler. Pek hasar veremezler, sadece boynuzlarından direkt olarak darbe almaktan kaçınmaya çalış. Avcılığı öğrenmenin en iyi yolu tecrübe etmektir.” dedi.
Yuzhou bunu duyunca kabul etti. Hasar veremeyen bir canlı olmaları onu rahatlatmıştı.
Fel,
“Güzel, daha önce de dediğim gibi sağlam tek bir darbede işleri biter. Bu yüzden kılıcını sallayabildiğin kadar kuvvetli ve hızlı sallayarak bir darbe vurmaya çalış. Yine de kötü bir durum olursa biz sana yardım ederiz.” dedi.
Yuzhou onayladı ve Fel kafasını domuzlara doğru döndürü.
“O zaman, başlayalım!” dedi ve sağ elindeki kılıcı ile domuzlara doğru koştu. Peşinden de Reuben onu takip etti. Ardından ise Marc koştu.
Kian, Yuzhou ile birlikte kalmıştı. Hepsi domuzlara yaklaşmak üzereyken Kian, Yuzhou’ya baktı ve gülümsedi. Aralarına yeni katılan çocuğu etkilemek istiyordu. Derin bir nefes alıp verdi ve biraz bacaklarını kırdı. Zıplayacak gibiydi.
Bacaklarını hafifçe kırarken, bastığı toprak iyice içeriye göçtü. Yuzhou toprağa bakarken bir anda Kian zıpladı ve domuzların ortasına atladı. Tek bir zıplamada birkaç metre mesafeyi aştı ve havadayken kılıcını kaldırdı. Domuzların arasına düştüğünde ise hemen kılıcını en yakınındaki domuza savurdu ve tek darbede işini bitirdi.
Onun bu atlamasından dolayı geriye kalan beş domuz panikle kaçışmaya başladı. Kian hemen bir başkasına doğru koşuyordu. Fel Gnomes gösterişsiz, basit bir darbede ona yakın olan domuzu öldürmüştü.
Reuben’in yakın olduğu domuz, Kian’ın atlaması sebebiyle farklı yöne kaçmıştı. Reuben aralarında mesafe olmasına rağmen sol elini savurdu. Sol elini savurmasıyla birlikte elinden su çıktı ve hızla domuza ilerledi.
“Su Kırbacı!” elini sallarken bu sözleri söylemişti.
Elinden çıkıp hızla ilerleyen sular ince, uzun bir kırbacı andırıyordu. Bu su kırbacı, kaçan domuzun ayaklarından birine dolandı. Reuben hemen elini kendisine doğru çekip domuzu yere düşürdü ve ona doğru koşup kılıcı ile tek darbede işini bitirdi.
Marc ise sağ elini kaçan domuza doğrulttu. Daha sonra elinden zar zor görünen, neredeyse fark edilmeyecek saydam gri bir enerji dalgası fırladı. Bu enerji dalgası domuza çarptığı anda büyük bir kesik bıraktı ve onu öldürdü.
Beş domuz da öldürülmüştü. Geriye kalan altıncı domuz ise Yuzhou’nun bulunduğu yere doğru koşuyordu. Yuzhou bunu fark edip kılıcını kaldırdı. Ne yapacağını tam bilmese de tüm gücüyle kılıcını savuracaktı.
Kian bağırdı,
“Yuzhou! Yapabilirsin!”
Yuzhou ona doğru bir saniye bakıp kafasını tekrar domuza çevirdi. Ama domuz çoktan Yuzhou’nun önüne gelmişti. Düşündüğünden daha da hızlıydı. Domuz koşarken kafasını eğip boynuzlarını Yuzhou’ya doğrultmuştu. Son anda ani bir refleks ile kenara çekilen Yuzhou bu saldırıdan kaçmayı başarmıştı.
Domuz, Yuzhou'nun arkasında kalmıştı, Yuzhou kılıcını kaldırıp savurdu ama hızı yetersizdi. Domuz çoktan dönmüştü ve tekrar kafasını eğmiş koşuyordu. Yuzhou’nun bu saldırısı domuzun boynuzuna çarpıp geri sekti, bu yüzden Yuzhou dengesini koruyamadı ve domuzun saldırısından kaçınamadı.
Domuz, boynuzları ile Yuzhou’nun karnına bir darbe atmıştı.Yuzhou yere düşerken kılıcı da ondan biraz uzağa fırladı. Saldırı karnına isabet ettiği için nefes almakta oldukça zorlanıyordu, hızlı hızlı ve küçük küçük nefes alabiliyordu.
Fel hızla Yuzhou’nun yanına doğru koştu. Domuz da Yuzhou’yu bırakıp Fel’e doğru koşmuştu. O sırada diğer Gnomesler’de Yuzhou’nun yanına gitmişti.
Kian,
“Sakin ol, derin nefes alıp vermeye çalış.” dedi.
Domuz, kafasını eğdi ve Fel’e doğru boynuzlarını doğrultarak koşmaya başladı. Fel, domuza yaklaştığı anda kılıcını kaldırırken aynı zamanda hızlı bir manevra ile kenara kaydı ve bir anda kılıcını aşağıya doğru indirerek domuzu tek darbede öldürdü. Daha sonra hemen Yuzhou’nun yanına doğru koştu.
Yuzhou çoktan ona denilenleri yapmıştı, yavaş yavaş, derin nefes ala ala kendisine gelmeye başlamıştı. Nefes alması kolaylaşmıştı.
Fel, Yuzhou’nun yanına gelir gelmez endişeli bir sesle
“İyi misin?” diye sordu.
Yuzhou,
“Evet, bir şeyim yok.” dedi. Rahat nefes alıp vermeye başlamıştı.
Fel,
“Güzel, ilk deneyimine göre yine iyiydin.” dedi. Daha sonra arkasına döndü ve
“Hadi, şunları toplayalım ve eve doğru gidelim. Hava iyice karardı, gece olmadan yetişelim.” dedi.
Hepsi domuzları toplamak için harekete geçmişti. Yuzhou’da tamamen kendisindeydi. Tekrar derin bir nefes alıp verdi ve o da ilerleyip kendi kılıcını yerden aldı. Daha sonra sol eli ile darbe aldığı yeri tuttu.
Yuzhou’nun ilk avı başarısız olmuştu.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..