Aradan 3 gün geçti. Kai o günden sonra hiç bir şey olmamış gibi hayatına devam ediyordu fakat bazı şeyler hiç onun düşündüğü gibi değildi. Aklı her zaman o günde, o andaydı. Kapı tıklatıldı. O sırada Sam odasına girdi.
"Ne yapıyorsun?"dedi.
"Ne yapıyor gibi görünüyorum? Ders çalışıyorum."dedi Kai alayla. O anda yüzünde bulunan gülümseme parlak güneş gibiydi. Fakat hem bir erkek olarak hem de kardeşi olarak Sam bundan hiç etkilenmiyordu. Bu gülümsemeyi çok görmüştü.
"Tamam. Kahve içiyoruz. İçeceksen Sen de gel."dedi Sam ve odadan çıktı.
Kai bir şey demedi. Kavgadan beri sadece 3 gün geçmişti fakat etkileri çok büyüktü. Kısa sürede çok şey değişmişti. Bir çok kişi artık Sam'e yanaşıyor, belli etmeden onunla arkadaş oluyordu. Onun varlığını fark etmişlerdi. Kai ile arasını iyi yapmaya çalanlar fazla yoktu. İnsanlar ondan korkuyordu. Sam insanların arasında bulunarak utangaçlığını kaybediyordu. Aynı zamanda Kevın ve Jack de aynı durumdaydı. Kevın zaten kızlar ile olan arkadaşlığından dolayı her fırsatı değerlendirmiş ve harem kuracak hale gelmişti. Jack ise eskisi gibiydi fakat Kai onun da arada bu konu yüzünden güldüğünü görebiliyorsun. Övülmek hoşuna gidiyordu. İnsanlar onu pohpohluyordu.
Fakat Kai bundan hoşnut değildi. İnsanların bu kadar dönek olmasından hoşlanmıyordu. Ve dikkat çekmeyi de. Elinde olsa hiç böyle bir şey yapmazdı. Aslında elinde olsa yapamazdı da.
Kai çalışmalarını bitirince kapıyı açtı ve esneyerek koridorda yürümeye başladı. Kai'ın annesi İsse Kai'ın yanından elinde tepsiyle geçerken Kai kendisinin olduğunu zannettiği kahveyi aldı ve yürümeye devam etti. Adımları bir pandanınki ki kadar yavaştı.
"Kai biraz hızlı yürü. Ben de birazdan geliyorum."dedi İsse. Kai da biraz hızlandı. Küçük evin içerisinde hızlıca oturma odasına vardı. Babası uzanmış televizyon seyrediyordu. Sam annesinin telefonunu almış gizli gizli bir şeyler ile uğraşıyordu. Kai'dan 1 yaş büyük olan ikiz kardeşleri Matt ve Lily koltukta oturmuş cips yiyorlardı. Kai annesinin bundan nasıl rahatsız olmadığını merak ediyordu.
Kai'ın aile üyelerinden sadece Sam, Matt ve Lily her şeyi biliyordu. Matt ve Lily'nin her şeyi bilmesini asıl sebebi Sam idi. Küçük çocuk birilerine anlatmadan duramamıştı. Matt, annesi ve babasına her şeyi anlatamadığı sürece Kai için bir sorun yoktu. Bilmeleri umurunda değildi. Bir eşy sorsalar bile cevap vermeyecekti.
Kai da televizyon izlemek için otururken annesi odayı bastı. Matt televizyonu kapattı. Kai da olacakları beklemek için geriye yaslandı. Görünüşe göre bazı şeyler öğrenilmişti. Bu oldukça açıktı. İsse söze girdi.
"Okuldaki kavganı bize ne zaman anlatmayı düşünüyordun Kai?"dedi İsse. Sinirliydi ama Kai Matt'e daha çok sinirliydi. Böyle bir şeyin olacağını bilse de bu kadar çabuk olacağını düşünmemişti. Matt sandığından da kötüydü.
"Kimseye söylemeyeceğini söylemiştim! özellikle de anneme! "dedi Kai.
"Sanki anneme söyleyeceğimi bilmiyordun Kai."dedi Matt.
"Biliyordum ama bu kadar çabuk olacağını düşünmemiştim."
"Bu sır olarak kalmaması gereken bir şey. Annem eninde sonunda bunu öğrenecekti zaten."dedi. Kai onun haklı olduğunu biliyordu ama yüzleşemiyordu. Bunun sonuçları ne olacaktı? Ailesi şiddetten hiç hoşlanmazdı. Hem de babasının oldukça kaslı bir bedeni olmasına rağmen.
"Merak etme iyi bir fikrim var oğlum. "dedi Rodos. İsse Rodos'a sert bir bakış atınca yaşlı adam sözlerini 'biz' olarak düzeltti.
"Seni spor salonuna yazdırdık."dedi annesi. Kai ise anlamadığı halde ona umursamaz bir bakış attı. Neden böyle saçma bir şey yapıyorlardı?
" İçindekileri atman için yani. "dedi Lily.
"Ee, spor salonu hakkında ne düşünüyorsun?"dedi Rodos. Normal şartlar altında bütün kardeşler ebeveynlerinin bu garip kararını anlamsız bulsa da tamamen haksız değillerdi. Haklılardı, bu yüzden Kai hiç itiraz etmedi. Hem belki eğlenceli bile olabilirdi. Hayatı boyunca ailesi yüzünden beynini eğitmeye çalışmıştı. Şimdiyse ona daha kuvvetli olmak için bir şans veriyorlardı.
Belki de bunun nedeni yaşıydı. Kai sadece 13 yaşındaydı.
"Tamam. "
"Yarın saat 15:00'de spor salonunda ol. Geç kalma. Karşılaşacağın kişi eski bir arkadaşım. "dedi ve herkes eski haline, o tembel yatma pozisyonuna döndü. Televizyon açıldı ve cipsler yenmeye başlandı.
Kai da Sam'in yanına geçti.
"Ne yapıyorsun? " diye sordu. Sam'in telefona bakışı oldukça dikkatliydi. Öyle ki Kai'ın yanına oturmasını fark etmemişti.
"Hiçbir şey...." Kai ona bir bakış attığında ne kadar endişeli olduğunu anlayabilmişti. Bu saklayamayacağı kadar açıktı. Telefonda baktığı şeyi göstermek istemiyordu. Bu oldukça şüpheliydi.
"Yoksa sen... Sam bunun için merak besliyor olabilirsin fakat böyle bir yerde bunu izl-"
"Yok! Yok! Bir şey izlemiyorum. Sandığın gibi bir şey değil. "dedi Sam. Kai Sam'n karşı koymasına izin vermeden elindeki telefonu aldı. Sam Kai'ın elinden telefonu almaya çalışırken Kai bir eliyle Sam'i geride tuttu ve diğer eliyle de resime baktı.
"Melisa kim?"diye sordu.
"Kimse. "
Endişeli olduğu nereden bakarsan belliydi. Kai aklını okuyabilmeyi diledi. O zaman daha çabuk ögrenebilirdi bu kızın kim olduğunu. Elbette yine de öğrenecekti. Sadece daha kolay olmasını istiyordu.
"Yüzün öyle demiyor ama. "
"Hayır, telefonda gezinirken karşıma çıktı."
"Saçmalamayı bırak ve konuş. 3'e kadar saymayacağım. Dökül."
"Sınıftan bir kız. öyle karşılaştım bakayım dedim"
"Yalan söyleme!! Eğer öyle bir şey olsaydı bizden saklamaya çalışmazdın."
"Onu seviyorum......... sanırım."
Sam daha fazla inkar etmek istemedi. Kai olduğu sürece anlatmakta sorun da görmedi.
"Gel, odamıza gidelim burada konuşulabilecek bir şey değil bu. " ardından Sam ve Kai odadan ayrıldı ve kendi odalarına geçtiler. Sam ve Kai bir odada kalırken ikizler Lily ve Matt de bir odada kalıyordu. Rodos 4 kardeşin her birine bir oda veremezdi. O kadar zengin değildi. İsse ile bile tek odada kalıyorlardı. Ne kadar fakir olduklarını görebiliyor muydunuz?
"Anlat nasıl oldu bu." Kai direk söze girmişti.
"Her zaman onu izlerdim. O nazik ve herkesle arkadaş olmak isteyen hoş biriydi. Benimle bile arkadaş olmuştu. Onunla gerçek bir konuşma yapma fırsatı elde edemem sanıyordum. Fakat o son bir kaç gündür daha fazla konuşkandı ve biz... biraz daha yakınız. Bunun senin sayende olduğunu söylemesem söylediklerim eksik kalır. "dedi Sam.
"Gerçekten o gün olanların ne aşkların önünü açtığın fark etmemişim. Eğer öyleyse elimden geldiğince seni desteklemeye çalışacağım. Sana yol gösterecek kadar tecrübeli değilim ama Kevın'dan sana yardım etmesini isteyebilirim. Şimdi yat. Yarın yeni fırsatlar için bir gün başlıyor olacak. " dedi Kai ve ikisi beraber güldü ve yumuşak yatağın içerisine girip ranzada uykulu bir şekilde uzandılar. Sam yukarıda Kai aşağıdaydı.
"Yat artık. "dedi Kai. Sam'in hala düşündüğünü biliyordu.
5-10 dakika sonra Sam konuşmaya başladı. Kai ise ince bir uyku aşamasındaydı fakat Sam'in sesi ile uyanmıştı
"Kai?"
"Hmmm? "
"Teşekkürler. "
"Ne için?"
"Herşey için. "
"Bir şey değil. Yat hadi artık."
"Tamam. İyi geceler."dedi.
"İyi geceler. "
En son ikisi de uyudu ve onları bekleyen yaşamlarını düşünmeden huzurlu bir gece geçirdiler.
Fakat o anda Sam'in sahip olduğu bir yanılgı vardı. Sam küçük bir çocuktu. Aynı zamanda Kai da. Fakat ikisinin arasında bir fark vardı ve o da Kai'ın hayata bakış açısıydı. Onlar okumayı öğrendikleri günden beri anneleri onlara ağır romanlar okuturdu. Onlaro araştırmaya ve yeni şeyler öğrenmeye sevk ederdi. Aralarında sadece Kai bu okuma hevesine sahip olmuştu ve o, yaşına göre kendini herkesten daha iyi anlıyordu. Sam'in aşık olmadığını biliyordu. Kendinin de aşık olamayacağını biliyordu. Onlar daha küçük çocuklardı ve o eserlerin hiçbirinde bu kadar küçük çocukların aşkı hissettiklerini görmemişti. Sam'in sahip olabileceği en fazla basit bir hayranlıktı. Aşık olduğunu sandığı için hikayelerde gördüklerini yapmaya çalışan bizzat Sam'in kendisiydi. Kai'ın ona yardım etmesinin tek sebebi kardeşinin kısa süre sonra bunun farkına varacağın inanmasıydı.
***
Kai sabah uyandığında sadece Lily uyanıktı. Kahvaltı yapıyordu. Hiçbirini kaldırmak için uğraşmaya niyeti varmış gibi görünmüyordu.
"Hadi hazırlan okula geç kalacağız, diğerlerini de uyandır."dedi Lily sarı saçlarını tararken. Saçları sırtına dçkülüyordu ve muazzam bir güzelliğe ev sahipliği yapıyordu. O ve Matt çoktan yüksek okula geçmişti. Ve Lily yüksek okulun en tatlı öğrencileri arasındaydı. Ne yazık ki ne kadar kaba ve barbar olduğunu sadece ailesi biliyordu. Kai da uykulu hali ile kafa salladı ve gidip zorlana zorlana Matt ve Sam'i uyandırdı. Onları uyandırrıken kendine geldi. En sonunda odasında hazırlanmaya başladı.
En sonunda Kai da hazırlanıp Lily'nin yanına gitti erkek olduğundan dolayı bir pantolon bir de okul forması giymek yetiyordu. Uzun uzun makyaj veya başka bir şeyle uğraşmasına gerek yoktu.
"Hazırlar mı?"
"Evet geliyorlar."dedi Kai. Kahvaltı yaptılar ve ardından da okula gittiler. Okul sona erdikten sonra ise Kai spor salonuna gitti. Kai orada kendisini bekleyen birini gördü. Kısa siyah saçlı oldukça yapılı bir devdi bu. Kai'a bir tokat attığı takdirde Kai'ın kafasının havaya uçması şaşırtıcı olmazdı. Yüzündeki samimi ama aynı zamanda korkutucu gülümseme Kai'a yoğun bir korku hissi veriyordu. Emin olduğu bir şey varsa o da bu adamla dövüştüğü takdirde Seth ile dövüştüğü zaman gibi olsa bile ezilecek olmasıydı. Görünüşe göre bu kişi Kai'ın eğitmeniydi.
"Benim adım Stephan. Ben senin yeni eğitmeninim. Babandan duyduğum kadarıyla ilk kez spor yapacakmışsın. Önce temel hareketlerle başlayıp sonra diğer hareketlere geçeceğiz. Başladığımızda sana ne yapman gerektiğini anlatacağım. "
"İstediğim zaman spor yapmak için buraya gelebilir miyim?"diye sordu Kai. Çok aceleciydi ve kum torbasına yumruk atmak için yanıp tutuşuyordu. Küçük bir çocuk için bunun en havalı şeylerden biri olduğunu düşünüyor olmalıydı. Kum torbasına vurduğu anda ne kadar zayıf olduğunu anlayacaktı. Küçük torbanın bile onun yumrukları ile kalkmadığını görmek ağlamak istemesine sebep olacaktı. Bileğini kıracak şekilde vurmadığı sürece Stephen ona izin verirdi.
"Tabii 7\24 açık dedi."
"Teşekkürler." dedi Kai ve ardından Stephan ile birlikte Kai temel hareketleri yaptı. Bir süre sonra ise Stephan onu serbest bırakmıştı. Kai temel hareketleri tekrar etmeye başladı.
"Bedenin spor yapmak için oldukça uygun. Harika bir esnekliğin ve kas gelişimine uygun bedenin var. Pazar ile cuma hariç her gün gel."dedi Stephen.
"Tamam. "dedi Kai. Torbanın yanına geçti ve yumruğunu hızlı bir şekilde savurdu. Stephen Kai'ın ilk çocuk öğrencisi değildi. Her biri aynı şeyi istediği için Kai'a da nasıl yumruk atması gerektiğini öğretmişti. Kai'ın yumruğu boks torbasına çarptığında beklenmedik şekilde 13 yaşındaki bir çocuğun sahip olmaması gereken bir kuvvet torbaya etki etmişti. Seth ile dövüştüğü gün bedeninin anlamdıramadığı bir güç etkisinde kaldığını ve o gücün hala bedeninin bir yerlerinde varlığını sürdürdüğünü biliyordu ama bu kadarını beklemiyordu. Bu bir değişim miydi? Hayır bu bir değişim değildi. Bu bir evrimdi! Kai normal zamanlarda ince biriydi fakat geçen her gün vücudunun değiştiğini ve daha iyi bir şekil aldığını fark ediyordu. İstemsizce vücudunda ki kaslar gelişmeye ve kuvveti artış yaşamaya başlamıştı. Daha çok yiyordu. 6 bin kaloriden az almıyordu artık.
Kai böylece günün kalanında kendini denedi ve sonunda evine gitti.
Bir hafta böyle geçti. Kai tekrardan okula gitti ve döndüğünde annesi bir kadın ile konuşuyordu.
"Bu kadın kim anne?"dedi Kai. Ufacık bir utanması bile yoktu. Doğrudan kadın oradayken sormuştu. Fakat utanmaya da gerek yoktu. Açıkça kadının görünüşünden onun kim olduğunu tahmin edebiliyordu fakat neden burada olduğunu merak ediyordu.
"O avukat Kai. "dedi.
"Neden burada peki?"
"Senin için. Seth'e yaptığın basit bir şey değildi Kai. Şimdi hastanede ve bir ayağı çukurda. Haliyle ailesi de davacı. Bunun bedelini ödememizi istiyorlar. "dedi İsse.
"Ama orada benim bir suçum yoktu! Ben sadece kendimi korudum."dedi Kai fakat bunun karşısında hem İsse hem de avukat hanım başını iki yana sallamıştı. Kai hala çok saftı.
"Biliyorum ama ailesi öyle düşünmüyor. Ben de seni üzmemek için bunu şimdi söylüyorum. Dava yarın başlıyor. Bunun bilincinde ol fakat endişelenme. Biz kazanacağız. "dedi ve Kai yorgun olduğu için fazla uzatmadan onu odasına gönderdi. Kai erkenden yattı. Bugün daha fazla bir şeyler duymak istemiyordu ve bir günün daha hızlıca geçmesini istiyordu. Orada yaptığının sadece iyi sonuçlarının olmasını beklemenin aptalca olduğunu daha yeni fark ediyordu.
Aptalca şeyler yapmaktan nefret ederdi.
Sabah olunca Kai dava için hazırlandı. Adliyeye yol aldı. Kai adliyeye vardığında ise ilk gördüğü yüz Seth'in annesiydi. Beklediğinden daha zayıftı fakat yine de çirkindi. Buna rağmen Kai onu kötü biri olarak görmedi. Ağlamaktan gözleri kızarmıştı ve gözleri Kai'ı görünce öfke saçmaya başlamıştı. Kai hiçbir şey söylemeden gitti. Oğluna yaptıklarını biliyordu.
Seth kötü olabilirdi fakat o da her biri gibi bir çocuktu. Seth kimseye bu kadar sert vurmamıştı. Belki de bu kadar kötüsünü hak etmiyordu bile.
Dava başladığında bir süre Seth'in ailesi kazanıyor gibi göründü. Sonra Lane ailesi savunmasını yaptığında kazanacağı belli oldu. Seth'in önceden yaptıkları sayesinde Kai'ın korktuğu ve kendinden geçtiğine karar vermiş olmalıydılar. Ama Kai fazla dinlemiyordu. Sadece etrafı inceliyordu. Her yer kahverengiydi bazı yerlerde sarılık vardı ama onun dışında her yer kahverengiydi. Odundan bir oda gibiydi ve ortamda korkutucu bir gerginlik vardı. Daha fazla inceleme yapmaya cüret edemedi ve başını eğdi.
"Sıra sende oğlum. Olayı bir de senden dinleyelim."dedi hakim.
'Ha?'
Kai başını kaldırdı ve hakime baktı. Yüzü anında çirkinleşti. Gerçekten çok ciddi bir durumun ortasındaydı ve o hiçbir şey dinlememişti. Alnında soğuk terler döküyordu ve sırtı sırılsıklam olmuştu. Bu kadar aptal olduğu için kendine küfür ediyordu.
"Tamam efendim. "dedi Kai. Olayı baştan sona anlattı. Ve kendini haklı göstermek için elinden geleni yapmıştı. Yine de dinlememesi yüzünden nerede sözlerini bastıracağını bilememişti. Sözlerinin ne kadar işe yarar olacağı şüpheliydi.
Kai anlattı, anlattı ve anlattı. Durmadan anlattı ve öfkelendi. Seth'in suçlu olduğuna kendini bir kez daha ikna etmişti. Sözlerini söyleme devam etti fakat bir süre sonra kimsenin onu dinlemediğini fark etti. Aksine herkes ona şaşkınca bakıyordu. Bunu fark edince sustu.
'Neler oluyor?'
Fakat Kai bu sorunun cevabını avuçlarında gördü. Avuçlarında parçalanmış ahşaplar vardı. Şaşkınlıkla tahtalara baktı. Küçük kıymıklar eline batmıştı ve acıtıyordu. Kai bir kez daha bedenindeki dalgalanmayı hissediyordu. Bunun anlamını biraz anlamıştı ve hemen duruşma salonundan koşarak ayrıldı. Yaptığının saygısızlık olduğunu biliyordu fakat eğer daha fazla şey görünürse davayı kaybetmekten daha kötü sonuçlarla yüzleşebilirlerdi. Arkasından ise Sam ve Matt de koşarak peşinden geldi. Kai tuvalete girdi.
"Geri çekilin!"diye bağırdı Kai. Matt ona doğru gelirken Kai cama baktı. Gözlerini gördü. Titredi. Gözleri... onlar kırmızıydı! Kai parlayan gözlerini görünce korkmuştu. Sam ile Matt'te korkmasın diye başını eğdi ve gözlerini onlardan sakladı. Ayak sesleri duyulabiliyordu.
"İyi misin?"dedi Sam.
"Siz gidin ben geliyorum."
"Ama-"
"Gidin!!"Bu sefer Kai'ın sesi yüksek ve sert çıkmıştı. Eski Kai'ın böyle bir sesi olmazdı. Bu kadar öfkeli olmazdı. Onlara bağırmazdı. Sam ve Matt'in yüzünde hüzünlü bir ifade ortaya çıktı. Kardeşlerini böyle görmek acı vericiydi. Ona ne olduğunu anlamamaksa çok daha kötüydü.
Onlar gidince Kai başını kaldırdı ve aynaya baktı. Gözbebekleri kırmızı renginde parlıyordu. Kai gözlerini görünce geriye doğru bir adım attı. Yavaş yavaş gözleri eski haline dönüyordu. Kai dizlerinin üzerine düştü. Hayatı boyunca öğrendiği her şey bunun mümkün olmadığını söylüyordu. Hayal görüyor olmalıydı ama her şey önünde gerçekleşmişti. Ve gücü... bunu hissetmişti. Gözleri pörtlemişti ve elleri zemindeydi. Kai hiçbir şey bilmiyordu ama bedeninin değişmekte olduğunu anlayabiliyordu. Gözlerini görünce anlamıştı.
" Bana neler oluyor?! "
Cevabını öğrenmeyi gerçekten istiyor musun?
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..