Hava yavaşça kararmaya başlamıştı ki Paul Luke'un evinin kapısına gelmişti. Korumalar ona selam verirken eve girdi ve öncelikle abisinin odasına girdi.
Luke'un kağıtlarla dolu masada uyuyakaldığını görünce gülümsedi ve odanın köşesinde duran örtüyü üzerine örttü. Daha sonra odadan çıktı ve banyoya yöneldi.
Bir hizmetçiye banyo suyunu hazırlamasını söyledikten sonra üzerindeki Kara Şafak Cübbesi'ni incelemeye başladı. Kara Şafak Cübbesi'nin aleve karşı gösterdiği direnç onu gerçekten şaşırtmıştı. İlk başlarda 100 altın verdiği için üzülse de dayanıklılığı oldukça iyiydi. Bir süre bekledi ve hizmetçi banyo suyunun hazırlandığını söyleyince cübbeyi çıkardı ve yıkanması için hizmetçiye verdi.
Hizmetçi cübbeyi alıp odadan ayrıldıktan sonra Paul banyoya yöneldi ve yavaşça su dolu küvete girdi. Sıcak su tüm vücudunu sararken kendini rahatlığa bıraktı. O an yüzü oldukça rahattı. Kimse iki canavarı ve 16 kişiyi öldürdüğünü söyleyemezdi.
Vücudunu ve saçlarını yıkadıktan sonra bir süre banyoda oyalandı. Daha sonra ise banyodan çıktı ve boyutundan siyah bir gömlek ve pantolon çıkardı. Gömleği ve pantolonu üzerine geçirdikten sonra odasına yöneldi.
Odasına girdikten sonra kapıyı kilitledi ve derin bir nefes aldı. Yüzünde hafif bir gülümseme oluşurken boyutundan ufak siyah bir kazan çıkardı. Kazanın üç ayağı vardı ve altına koymak için demir bir platformu da duruyordu.
Paul bu kazanı geri dönerken Engin Gökyüzü Salonu'ndan almıştı. Kazanın fiyatı 20 altın olmasına rağmen birçok ilacın arıtımında kullanılabilirdi.
Paul önce platformu yerleştirdi, daha sonra ise üzerine siyah kazanı koydu. Daha sonra ise boyutundan bir çift eldiven çıkardı ve ellerine geçirdi. Kendi kendine mırıldandı.
"Yoğun Çekirdek Hapı, hadi bakalım."
Boyutundan Kanlı Kaplan'ın kanının olduğu şişeyi ve Kanlı Kaplan'ın çekirdeğini çıkardı. Daha sonra ise kanı kazanın içine döktü.
Kanlı Kaplan'ın yoğun kanı kazanın içini doldurduktan sonra Paul derin bir nefes aldı. Daha sonra ellerinden çıkan alevler kazanı altından ısıtmaya başladı.
İlk başta Paul fazla dikkatli olduğu için alevler kazanı fazla ısıtamadı ama o bunu fark ettikten sonra alevlerin yoğunluğu hızlıca arttı.
Bir süre kazanı ısıttıktan sonra içindeki kan yavaşça yoğunluğunu kaybetmeye ve enerjisini yaymaya başladı. Bu anda Paul boyutundan 5 Kızıl Luotrix Çiçeği'ni çıkardı ve kazanın içine attı.
Luotrix Çiçekleri kazanın içine atıldıktan kısa bir süre sonra kanın içinde eridi ve gözden kayboldu. Bu sırada kanın içindeki enerji kandan ayrılmıştı ama yoğunluğunu yeniden kazanmıştı.
Paul kaplanın çekirdeğindeki enerjiyi çıkardı ve onu kazanın içindeki enerjiye yönlendirdi. Enerjiler yavaşça birleşti ve saldırganlaştı. Bu nedenle yavaşça dağılmaya başladı.
Paul bunu fark etti ve hemen boyutundan çıkardığı bir kızılkökü kazana attı. Kızılkökün sakin enerjisi enerjinin saldırganlığını nötrledi ve yoğunlaşmasını sağladı. Daha sonra ise Paul kendi enerjisini kullanarak enerjiyi yoğunlaştırdı. Enerji sıkıştı ve yoğunlaştı. Kısa bir süre sonra ise kazanın içinden hafif bir patlama sesi duyuldu.
Sesi duyan Paul kazanı ısıtmayı hemen bıraktı ve enerjisini de çekti. Daha sonra kazanın ve kanın soğumasını bekledi.
Kazan soğuduğunda Paul kanın içine elini daldırdı ve içinden ufak bir hap çıkardı. Hap üzerindeki birkaç kırık şekli dışında tamamen kızıl renkteydi. Paul bu kırıkların ne olduğunu biliyordu.
"Üç kırık var. %70 doğru yoğunlaştırmışım. Pekala, bu ilk denememdi."
Yoğun Çekirdek Hapı sadece enerjiyi yoğunlaştırdığından eğer tam yoğunlaşmamış bir yer olursa bu yer bir süre sonra dağılırdı. %70 yoğunlaşan bir hap yaklaşık bir saat gibi bir süre sonra tam yoğunlaşmamış %30'unu kaybederdi. Paul bunu bildiğinden hapı hemen ağzına attı ve meditasyon yapmaya başladı.
Hapın içindeki yoğun enerji Paul'ün çekirdeğine hücum etti ve yavaşça çekirdeğin yapısına katıldı. Sahip olduğu enerji normal bir çekirdeğin yaklaşık 5 katı olmasına rağmen Paul gözlerini açtığında yüzünde üzgün bir ifade vardı.
"Bu bile yeterli gelmiyor. Ah, gelişmek oldukça zor olacak. Belki de hapları almalıyım. Eğer yeterince güçlü mana taşıyan bir hap varsa oldukça işime yarar."
O sırada Spadia'nın sesini duydu.
"Neden normal hapları kullanıyorsun ki?"
"Eh?"
Paul Spadia'nın ne demek istediğini anlayamamıştı. Daha sonra Spadia konuşmaya devam etti.
"İnsanlar çekirdeklerinin kaldıramayacağını düşündükleri için bazı hapları kullanmıyor. Neydi... Yasaklı haplar! Aynen, habistanrı çekirdeği yasaklı hapları kolayca özümseyebilir. Sana bir zararı olmaz ve gelişmene yardım eder. Neden onları kullanmıyorsun ki?"
Paul'ün gözleri parladı. Spadia'nın dedikleri doğruydu. Habistanrı çekirdeği her manayı özümseyebilirdi. Yasaklı haplardaki mana miktarı başkaları için aşırı olsa bile onun için harika bir şeydi. Bunu yeni fark etmek acı verici olsa bile onu mutlu etmişti. Kazanı ve çıkardığı malzemeleri boyutuna attıktan sonra ayağa kalktı. Hafifçe esnedikten sonra mırıldandı.
"Yarın bir bakarım artık. Çok uykum var."
Belindeki kılıcını yatağın kenarına yasladıktan sonra yatağa uzandı.
Paul uyuduktan sonra yaklaşık iki saat geçti. Tüm şehir karanlığa bürünmüştü ve sabah sokaklarda bulunan tüm o kalabalık evlerine veya kaldıkları yerlere gitmişlerdi.
Luke'un evinin biraz uzağındaki bir evin çatısında üç sarı maskeli adam duruyordu. Bu adamlardan birinin tek kolunun yarısı yoktu. Bir diğeri bir harita tutuyordu.
Daha sonra tek kollu olan konuşmaya başladı.
"O şerefsiz buralarda bir yerde olmalı. Onu bulmalıyız."
Haritayı tutan adam konuştu.
"Eğer onu bulamazsak cidden çok sıkıntı olur. O adam kolay sinirleniyor."
Köşede duran başını salladı. Daha sonra tek kollu olan konuştu.
"Yarın sabah tüm çevreyi izleyelim. Eğer onu bulursak hemen saldırmayacağız. Birlikte bir saldırı yapmak için beklemeliyiz."
Diğer iki adam da başlarını salladı. Daha sonra haritayı tutan adam haritayı kapattı ve konuştu.
"Ben bu kısmı izleyeceğim. Siz ikiniz de kalan bölgeyi arayın."
İkisi baş salladı. Daha sonra üçü de ayrıldı ve gecenin içinde kayboldu.
Gece bitip de sabah olduğunda, güneş yavaşça yükselirken Paul yataktan kalktı. Daha güneşin yeni doğduğunu görünce homurdandı ama bir şey yapmadı. Yatağın yanındaki masaya baktığında hizmetçinin gece Kara Şafak Cübbesi'ni yıkadığını gördü. Üzerindeki siyah gömleği ve pantolonu çıkarıp masaya koydu. Kara Şafak Cübbesi'ni üzerine geçirdikten sonra Ejder Dişi'ni beline taktı ve odasından çıktı.
O sırada ise yasaklı ilaçlar bulmanın bir yolunu düşünüyordu. Yasaklı ilaçlar tercih edilmeyen bir seçim olsa da ölüm-kalım anlarında belirleyici bir etken olabiliyordu ve bu nedenle sadece oldukça yüksek fiyatlarda satılıyordu. Elbette direkt olarak yapılabilirdi ama malzemeleri almak büyük ihtimalle daha pahalı olurdu.
Paul tüm parasını birkaç hapa yatırmak istemiyordu. Kısa süre içinde para kazanmanın bir yolunu bulmalıydı.
Bu düşüncelerle doluyken hizmetçilerden birini çağırdı ve ona kahvaltı hazırlamalarını söyledi. Hizmetçi hafifçe eğildikten sonra hızlıca mutfağa yöneldi. Paul'de abisinin odasına doğru ilerledi.
Kapıyı hafifçe aralayıp içeri baktı. Abisinin odada olmadığını görünce hizmetçilerden birini yanına çağırdı ve sordu.
"Abim nerede?"
Hizmetçi saygıyla cevap verdi.
"Efendi Luke yeniden öğretmenliğe başladığı için Altın Şafak Bilgin Birliği'ne gitti."
Paul başını salladı. Sonra gülümserken düşündü.
"Sanırım onu çalışırken bir ziyaret etsem iyi olacak."
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..