42.Bölüm - Halpis Ailesinin İlaç Dükkanı

avatar
10921 34

Kara Büyücü - 42.Bölüm - Halpis Ailesinin İlaç Dükkanı


"Yani bana o üçünün öldüğünü mü söylüyorsun!?"

Siyah maskeli adamın yumrukları sıkıldı. Karşısındaki beyaz maskeli adama tüm öldürme isteğini gönderiyordu. Beyaz maskeli adam nefes alamayacak gibiydi.

O sırada sarı maskeli bir adam odanın kapısını açtı ve içeriye girdi. Hafifçe siyah maskeli adama doğru eğildi.

Sarı maskeli adamın girdiğini gören siyah maskeli elini sallayarak beyaz maskeli adama odadan çıkması için işaret verdi. Beyaz maskeli adam bir kez daha eğildikten sonra odadan çıktı.

Siyah maskeli adam gözlerini sarı maskeli adama dikti.

"Sanırım Altı ve Dört'e neler olduğunu duydun, İki."

İki yavaşça başını salladı. Siyah maskeli adam konuşmaya devam etti.

"Bu çocuğun kim olduğunu bilmiyorum ama bize büyük bir sıkıntı çıkarabilir. Tek başımıza onunla savaşmak oldukça zor olacak. Git ve o Tuann şerefsizini uyar. O çocuk tehlikeli."

İki yavaşça başını salladıktan sonra odadan çıktı. O sırada siyah maskeli adam kendi kendine mırıldanıyordu.

"Kısa bir süre sonra Altın Güneş Şehri'nde barınamayacak hale geleceksin. Ondan sonra, her şey yoluna girecek."

O sırada...

Paul ve Luke eve çoktan gelmişlerdi. Luke odasına çekilip o Ejderyiyen Şehri'ndeyken birikmiş olan işlerin kalanını yapmaya başlamıştı.

Paul ise odasında meditasyon yapıyordu. O sırada vücudu fazla bir değişim geçirmiyordu ama zihni tam bir karmaşa içindeydi. Çünkü o sırada ustasıyla beraber ruhsal gücünü eğitiyordu.

Zihninde Paul sonsuz beyaz bir boşluktaydı. Üzerine çöken devasa ağırlığa rağmen ayaktaydı ve o titreyerek ayakta dururken Spadia yavaşça başını sallıyordu.

"Eğer böyle gidersek yakın zamanda sınırı geçeceksin."

"Ne sınırı?"

Paul ustasının ne demek istediğini cidden anlamamıştı. Spadia gülerken konuştu.

"Çekirdeğin ve ruhsal gücün birbirinden bağımsız olarak gelişir. Şu anda ruhsal gücün çoktan zirve seviyede. Yakın zamanda usta seviyeye ulaşırsın."

Paul bir anlığına şaşırdı ve ruhsal gücünü yönlendirmeyi bıraktı. Sonraki saniyede ise çoktan yere kapaklanmıştı.

Spadia baskıyı kesti ve beyaz boşluk yavaşça dağılarak yerini kan kırmızısı bir saraya bıraktı. O sırada Paul yavaşça ayağa kalktı.

"Yani ruhsal gücüm çoktan o kadar güçlü ha?"

Spadia alaycı bir sesle konuştu.

"Kullanamadığın sürece ne işine yarar ki? Ruhsal güç yalnızca baskı için değildir. Eğer doğru bir teknik bulabilirsen rakibini kolayca öldürebilirsin."

"Sanki teknikler ağaçta yetişiyormuş gibi konuşuyorsun usta."

Spadia sadece güldü. Paul ise gözlerini devirdi. O ana kadar çalıştığı tekniklerin hepsi Habistanrı'nın miraslarından gelenlerdi ve başka bir teknik öğrenmemişti. Teknikleri öğrenebilmek için bir okula katılması gerekiyordu. Daha sonra bir anda gözleri parladı.

"Usta, acaba siz herhangi bir tekniğe sahip misiniz?"

Spadia elini sallayarak cevap verdi.

"Ben savaşmak için hiç ruhsal güç kullanmadım. Sadece kılıç kullanırken etrafımı sezmek için kullandım. Kılıç tekniklerim ise... onları kendin elde edeceksin. Nereden elde edeceğine gelirsek... bunu da ileride öğreneceksin."

Paul derin bir nefes verdikten sonra düşündü.

"Bari nereden bulacağımı söyle de şimdiden bulayım!"

Dışarıdan söylemedi çünkü ustasının sözlerinin arkasında bir neden olduğunu biliyordu. Sadece merakını bastırabilmekle yetindi.

O sırada Spadia bir kez daha konuştu.

"Ruhsal gücün gelişse bile sadece ona bel bağlayamazsın. Kendine iyi bir gelişme kaynağı bulsan iyi olur."

Paul iç çekti.

"Yasaklı ilaçlar benim için en iyi seçim ama onlara yetecek param yok. Para kazanmanın bir yolunu bulmalıyım."

Spadia elini sallarken konuştu.

"Git bir yerden arakla."

Paul sinirli bir sesle cevap verdi.

"Hayır!"

Spadia Paul'ün ani çıkışına kızmadı. Aksine gülerek cevap verdi.

"Rastgele bir yerden demiyorum. Ormanda bir süre dolaşırsan haydut gruplarına denk gelirsin değil mi? Git onlardan çal. Geleni geçeni sömürdükleri için onlarda epey para olur."

Paul bir anda düşüncelere daldı. Başkalarından bir şey çalmak cidden istemediği bir şeydi ama haydutlardan çalmak o kadar da kötü gelmiyordu. Hafifçe esnedikten sonra konuştu.

"Yarın ormanın içinde biraz dolaşırım. Haydutlara denk gelirsem dediğini yaparım. Gelemesem de canavar avlayıp parçalarını satabilirim."

Spadia başını sallarken Paul Ruh Sarayı'nın içinden çıktı ve yatağının üzerinde gözlerini açtı. Ayağa kalkmadan direkt olarak uzandı ve uyumaya başladı.

Gece sona erip de güneş doğduğunda, Paul yataktan kalktı. Hafifçe esnedi ve hemen kılıcını beline astı.

Önce abisinin odasına gitti ve abisinin hala uyuduğunu gördü. Bu onun için iyi bir şeydi çünkü Luke büyük ihtimalle ormana gitmesine izin vermeyecekti.

Kahvaltı edip evden çıktıktan sonra önce şehrin içine girdi. Ormanda avlanacaktı ama öncelikle ne kadar paraya ihtiyacı olduğunu öğrenmeliydi. Bu yüzden hızlı adımlarla şehrin ilaç sektöründeki liderine: Halpis Ailesinin dükkanına ilerledi.

Daha önce Luke ona dükkanın yerini söylemişti ama kendisi dükkanı hiç görmemişti. Bu yüzden merak ediyordu. Özellikle tam olarak nasıl haplar sattıklarını merak ediyordu.

Kısa bir süre sonra Luke'un ona anlattığı yere geldi. Orada Engin Gökyüzü Salonu kadar büyük olmasa da oldukça büyük mor bir bina vardı. Binanın girişindeki devasa mor-beyaz kapının önünde iki asker dikiliyordu. Askerlerin parlak gümüş zırhlarının göğüs kısmında kızıl güneş armaları parlıyordu.

Paul yavaş adımlarla ilerledi ve mor-beyaz kapıyı iterek açtı. İçeri girdiğinde önce içeriyi inceledi.

İçeride duvarlarda ve tezgahlarda duran çeşitli haplar ve çiçekler duruyordu. Beyaz kıyafetlere bürünmüş rehberler etrafta dolaşıyordu. İleride arkasında kırmızı bir elbise giymiş sarı saçlı bir kadın duran diğerlerinden daha büyük bir tezgah vardı. Kadının parlak yeşil gözleri içeriye giren herkesi tarıyordu.

Paul etrafı incelemeyi kesti ve bir süre satılan ilaçlara bakındı. Bir süre ilerledikten sonra bir tezgahın önünde durdu. Tezgahın üzerinde duran hapı incelemeye başladı.

Aslında ilaç Paul'ün ilgisini çekecek bir şey değildi. İçindeki mana miktarı oldukça azdı ve gelişimine herhangi bir katkı sağlayamazdı. Hatta normal insanlar için bile kötü bir hap olduğu söylenebilirdi.

Ama bu hapın farkı içinde bulunan hafif miktardaki karanlık manaydı. Karanlık mana, normal büyücülerin çekirdekleri onu kaldıramadığından onlar için tam bir zehirdi. Ayrıca normal insanlar zaten karanlık manaya yaklaşamazdı bile bu yüzden hap ona garip gelmişti. Ayrıca hapı yapan kişinin onu nasıl yaptığını da merak ediyordu.

Hafifçe etrafına baktı ve rehberlrden birini yanına çağırdı. Siyah saçlı genç kız Paul'ün yanına geldiğinde hafifçe gülümsedi ve hapı göstererek anlatmaya başladı.

"Bu hap Izdırap Hapı'dır. Bunu içen bir kişi oldukça güçlü ve engellenemeyen bir acı hisseder. Daha çok orduda esirleri konuşturmak için kullanılıyor."

Paul yavaşça başını salladı. Daha sonra sordu.

"Fiyatı nedir?"

Siyah saçlı kız gülümserken cevap verdi.

"Şu anda tanesi 2 altından satılıyor."

Paul gülümsedi.

"Beş tane alacağım."

Kadın Paul'ün gülümsemesini görünce nedeni bilinmez bir korku hissetti ama hemen büyük tezgaha gidip oradaki kadınla konuştu. Kadından bir yüzük aldıktan sonra onu Paul'e getirdi.

"5 Izdırap Hapı. Onu kişisel yüzüğünüze veya çantanıza almanız gerekiyor. Ayrıca ücret olan 10 altını da yüzüğe koyacaksınız."

Paul 5 Izdırap Hapını boyutuna attıktan sonra yüzüğe 10 altını koydu ve onu kadına geri verdi. Kadın bir kez daha yüzüğü kontrol ettikten sonra gülümseyerek konuştu.

"Başka almak istediğiniz bir şey var mı?"

Paul bir süre sessiz kaldı. Sonra sordu.

"Şu anda herhangi bir yasaklı hapa sahip misiniz?"

Kadın hafifçe şaşırdı ama sonrasında eliyle büyük tezgahı göstererek konuştu.

"Fiyatı yüksek olan istekler için ana tezgaha gitmeniz gerekiyor. Size cevap vereceklerdir."

Paul başını salladı ve yavaşça ana tezgaha ilerledi. Tezgaha iyice yakınlaştığında arkasında duran kadının parlak yeşil gözleri ona döndü. Daha sonra kadının yüzünde bir gülümseme belirdi ve ayağa kalkıp konuştu.

"Halpis Ailesinin Dükkanına hoşgeldiniz. Ben Vera Hyle. Ana tezgahtan ve özel satımlardan görevli kişiyim. Tam olarak ne aradığınızı söyleyebilir misiniz?"

Paul önce bir kez daha kadını süzdü. Ardından konuştu.

"Herhangi bir yasaklı hapa veya yüksek seviyede mana içeren hapa sahip misiniz? Ayrıca eğer varsa fiyatları nelerdir?"

Vera hafifçe başını salladı.

"Şu anda elimizde birkaç yasaklı hap var. Bunların arasından en ucuzu 6000 altın olan Kaplan Ruhu Hapı. Kaplan türü canavarların çekirdeklerinden alınmış enerji ve çeşitli mana bitkilerinden yapılıyor. Bir kişi hapı kullandığında gücü kısa süreliğine olduğu seviyenin zirvesine çıkacaktır. Zirve seviyeliler pek kullanamaz ama..."

Vera bir süre daha anlatmaya devam etti ama Paul dinlemiyordu. Zaten normalde gücü ne kadar arttırdığı umrunda değildi. O hapı gelişmek için kullanacağından onda böyle bir etki göstermeyecekti.

Vera konuşmayı bitirdikten sonra Paul sordu.

"Şu anda elinizde bulunan en güçlü yasaklı hapın fiyatı ve özellikleri nedir?"

Vera gülümsedi.

"Elimizde bulunan en güçlü yasaklı hap 25000 altındır. Adı Yanan Çekirdek Hapı. Birçok farklı büyülü canavarın çekirdeklerindeki enerjiyle nadir mana bitkileri içinde bulunduğundan ve içinde herhangi bir mana sakinleştirici olmadığından oldukça saldırgan bir enerjiye sahiptir ve geri tepmesi oldukça yüksektir ama kullanıldığında kendinizden bir seviye yüksek birini bile yenebilirsiniz."

Paul başını salladı. Daha sonra tam ormana gitmek için ayrılacaktı ki tezgahın arkasındaki kapıdan çıkan tanıdık bir yüzü gördü. Ufak çocuk eldivenlerini çıkarırken sarı gözleriyle Paul'ü yakaladı. Daha sonra hafifçe gülümserken ona yaklaştı.

"Büyük Kardeş Paul, hoşgeldin!"






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr