20 yaşlarında bir adam düz taş arenada duruyordu. Elinde gümüş renkli bir sabre parlıyordu. Sabrenin üzerinde en ufak bir kan veya çentik yoktu. Buna rağmen arenada duran onun dışındaki 5 gencin vücutları yaralarla doluydu. Sabreyi belindeki kınına soktuktan sonra kısa siyah saçlarını elleriyle düzeltti. Daha sonra ellerini arkasında birleştirdi ve 5 gence bakarak öğüt verircesine konuştu.
"Henüz silah enerjisini tam olarak kavramamışsınız. Eğer silahlarınızla tam olarak bir olmazsanız silah enerjisi anlamını kaybeder. Böyle bir şey olduğu sürece Dünya ile bir olmak sadece bir hayal olur."
5 genç yavaşça ayağa kalktı ve hepsi yavaşça eğilerek konuştu.
"Kıdemli Kardeş'e teşekkür ederiz."
Daha sonra hepsi birlikte arenadan indi. Arkalarında hafif, kanlı bir iz bıraksalar da arenanın etrafındaki kişiler bunu önemsemiyordu. Hepsinin gözleri arenada duran adamdaydı.
Bu adam, Binkılıç Tapınağı'nın yıldızıydı. İzleyen sıradan öğrenciler için bir idoldü. O Yüce Ata Kılıç Ejderi'nin Temsilcisi Valer Guilla'ydı!
Valer o sırada 5 kişiyle dövüşmüş olmasına rağmen hiç yorulmamış gibi görünüyordu. Aslında gerçekten yorulmamıştı. Rakibi olan 5 kişiden sadece biri Usta seviyesinin Başlangıç aşamasındaydı ve diğerleri hala normal savaşçılardı. Kendi seviyesi Zirve aşama bir Usta'ydı! Onlarla savaşmak onun için çok kolaydı.
O sırada kalabalığın arkasından gür bir ses yankılandı.
"Ohoh, Kıdemli Kardeş'in gücüne hayran kaldım. Bana birkaç öneri vermeye ne dersin?"
O sırada izleyen herkesin gözleri sesin geldiği bölgeye döndü. Sarı saçlara sahip, yeşil gözlü, kalıplı bir adam kalabalığı yararak ilerliyordu.
Valer'in kaşları bir anlığına kırıştı. Daha sonra yüzüne bir gülümseme takındı.
"Elbette Gren. Gel de birkaç öneri vereyim sana. Yoksa o aptallığınla hiçbir ilerleme gösteremezsin zaten."
"Şerefsiz!"
Gren arenaya atladığı anda kılıcını çekti. Parlak gümüş kılıcı anında keskin bir enerji kapladı. O sırada Valer bir anlığına şaşırdı ve içinden söylendi.
"Bu piçin özgüveninin tavan yapmasına şaşmamak gerek. Kılıç enerjisini keskinleştirmiş."
O sırada sabresini kendi sabre enerjisiyle kapladı. Gren Orta aşama bir Usta'ydı yani ondan sadece bir aşama düşüktü. Elbette, sahip olduğu teknikler sayesinde onun karşısında bile fazla korkmuyordu.
Gren kılıcını savurdu.
"Dokuz Kaplan Kesiği: İlk Kesik!"
Kılıç enerjisi kılıcı terketti ve hızla Valer'a ilerledi. Valer sabresini savurdu ve tekniği direkt olarak ikiye böldü. Onun gözünde bu teknik ona zarar verebilecek bir şey değildi. Yüzünde alaycı bir gülümseme takındı.
Gren öfkeden kızardı.
"Dokuz Kaplan Kesiği: İkinci Kesik!"
Öncekinden çok daha yoğun ve keskin bir kılıç enerjisi hızla ilerledi. Arena'nın üzerinde bir kesik bıraktı. O sırada Valer kılıcını önünde tuttu.
"Bronz Pençe!"
Sabresini savurduğunda sabre enerjisi hızla ilerledi ve Gren'in saldırısını ikiye böldü. Daha sonra ise hızını kaybetmeden Gren'e ilerlemeye devam etti. Gren yutkundu ve kılıcını bir kez daha savurdu.
"Dokuz Kaplan Kesiği: Üçüncü Kesik!"
Kılıcından çıkan kılıç enerjisi Valer'in sabre enerjisiyle çarpıştı ve engelledi. Daha sonra iki enerji de yok oldu. Gren nefes nefese kalmış bir haldeydi. Valer'ın yüzünde ise alaycı bir gülümseme vardı.
Gren'in [Dokuz Kaplan Kesiği] tekniğini o da biliyordu. Çünkü kendisi bu tekniğin üst versiyonu olan [Kral Kaplan Pençesi] tekniğini çalışıyordu. Gren kılıç enerjisini keskinleştirse bile tekniklerin arasındaki güç farkı yüzünden kendisi kazanırdı.
Gülümsemesini bozmadan arenanın köşesine ilerledi. O sırada yavaşça konuştu.
"Beşinci Kesiğe gelene kadar Bronz Pençe'mi geçemezsin. Elbette, o aptallığınla sen beşinci kesiğe gelene kadar ben Gümüş Pençe'ye geçmiş olurum."
O sırada Gren kılıcını savurdu.
"Dokuz Kaplan Kesiği: Dördüncü Kesik!"
Valer şaşırmış bir ifadeyle döndü. Gren'le dövüştüğü son seferde Üçüncü Kesik Gren'in sınırıydı. Daha yüksek bir seviyeye geçememişti. Birden Dördüncü Kesiğin gelmesi onun için şaşırtıcı olmuştu.
Şaşırmış olsa da hızlıca düşündü ve sabresini kaldırdı. O sırada vücudundan çıkan keskin bir enerji ve sabresini saran sabre enerjisi yüzünden kendi başına bir sabre gibi hissettiriyordu.
Sabresini savurdu.
"Bronz Pençe!"
Saberden çıkan enerji dalgası hızlıca ilerledi ve Gren'in saldırısını ikiye böldü. Daha sonra ise ilerlemeye devam ederek Gren'in hemen başının üzerinden geçti ve arena'nın dışına doğru devam etti.
Gren yutkundu. Hafifçe titrerken konuştu.
"Bu, Sabre Niyeti, sen Zirve seviyeye mi ulaştın?"
Valer alaycı bir gülümseme takındı.
"Sabre Niyetini aslında turnuvaya kadar saklamayı düşünüyordum ama senin beni kullanmaya zorlayacağını kim düşünürdü ki? Her neyse, o halde söylemeliyim. Şu anda Zirve seviyeli bir Usta'yım. Sabre Niyetini de kullanabiliyorum."
İzleyenler heyecanla bağırmaya başladı.
"Kıdemli Kardeş en güçlüsü!"
"Bu sene Turnuva birinciliği bizim olacak!"
"Kıdemli Kardeş, harikasın!"
Valer sabresini kınına soktu. Daha sonra arenanın dışına doğru ilerlemeye başladı. Gren bu sefer onu durdurmaya çalışmadı. Kendisi sadece Yüksek Seviyedeydi ve Zirve Seviyeye geçse bile Kılıç Niyeti'ni kolayca kullanamazdı. Bunun için iyice eğitilmesi gerekiyordu. O sırada sadece Valer'ın arkasından küfretmekle yetindi.
Valer arenadan aşağı atladı ve yavaşça ilerlemeye başladı. O sırada birden bir gülen bir ses arenada yankılandı.
"Hahaha... Aferin! Sabre niyetindeki kontrolüne bakarsak, sana bir hediye vermeliyim! Odama gel Valer!"
Valer'ın yüzü aydınlandı. Bu sesin sahibini tanıyordu. Bu sesin sahibi, onun temsil ettiği kişi olan Yüce Ata Kılıç Ejderi'nin ta kendisiydi.
Hızlıca Yüce Ata'nın odasına doğru koşturmaya başladı. Binkılıç Akademisinin yapısı askeri bir kışlanınki ile neredeyse aynıydı. Valer önemli kişilerin odalarını buraya geldiği anda ezberlemişti.
Elbette Yüce Ata'nın odasına daha da aşinaydı. Yüce Ata Kılıç Ejderi Temsilcisine karşı epey cömertti. Normalde öğrencilerin öğrenemediği [Kral Kaplan Pençesi] tekniğini de ona Yüce Ata öğretmişti.
Elbette o teknik gibi bir hediyeden sonra Valer kendini çalışmaya adamıştı. [Kral Kaplan Pençesi] güçlü bir teknik olsa da yüksek bir kavrama gücü gerektiriyordu. Valer gerçekten yetenekliydi.
O sırada Valer birden durdu. O sırada önünde metal bir kapı duruyordu. Derin bir nefes aldı ve kapıyı iki kez tıklattı. İçeriden gür bir ses yükseldi.
"Gel!"
Valer kapıyı açtı ve içeriye girdiği anda arkasından kapattı. Daha sonra odada, elinde bir yüzük tutan Yüce Ata'nın karşısında dikildi.
Yüce Ata Kılıç Ejderi beyaz saçlıydı. Sakalı veya bıyığı yoktu. Sağ gözü parlak bir mavi rengindeyken sol gözü kesik şeklinde bir yara yüzünden açılmıyordu. Valer'i bir süre inceledikten sonra gülümsedi.
"Sabre Niyeti'ni kullanmayı epey öğrenmişsin. Bu iyi, turnuvadaki şansımız yine yükseldi. Ama, ortada bazı dedikodular olduğu için tedbirli olmalıyız."
Valer'in kaşları çatıldı. 20 yaşında Sabre Niyeti'ni kullanabilen birisiydi. Kendisi bir dahi olarak bile görülebilirdi. Ayrıca 20 yaşında olduğu için turnuvaya bir kez daha katılamazdı. 20 yaş turnuvanın üst sınırıydı.
Bu onun tek şansıydı ve diğerlerinden daha fazla çalışmış, hatta bir Yüce Ata'nın temsilcisi olmuştu. Nasıl bir şey yüzünden tedbirli olmalıydı ki?
O sırada Yüce Ata Kılıç Ejderi konuştu.
"O Kabus Manyağı bir Temsilci seçmiş diyorlar. O adamın seçtiği biri alelade biri olamaz. Diğer temsilciler zaten durumu tehlikeli yapıyordu ve şimdi bir tane daha eklendi. Bu yüzden, bunu sana vermeye karar verdim."
Elindeki yüzüğü Valer'a uzattı. Valer yüzüğü eline geçirdi ve yüzüğün tepesindeki evren taşından siyah bir kının içindeki sabreyi çıkardı. Sabrenin parlak siyah bir kabzası vardı. Valer yavaşça kabzayı kavradı ve sabreyi kından çıkardı. Bir kez sabreyi savurdu ve farklılığı anladı. Sabre keskindi, çok keskindi! Ona Sabre Enerjisini göndermese bile diğer silahları kesebilecek kadar güçlü bir sabreydi. Yüce Ata Kılıç Ejderi gülümsedi ve konuştu.
"Şeytani Gece Sabresi, önceki imparatorun bir hediyesiydi. A seviyeli bir hazinedir. Ayrıca bir özelliği de var."
Yüce Ata Kılıç Ejderi kılıcın özelliğini Valer'a açıkladı. Valer en sonunda sadece başını sallamakla yetindi. Yüce Ata Kılıç Ejderi ciddi bir ifade takındı.
"Bunu sadece son çare olarak kullan. Güçlü olsa bile, geri tepmesi çok fazla. Anladın mı?"
Valer seslice konuştu.
"Evet!"
Yüce Ata Kılıç Ejderi gülümsedi.
"İyi, git biraz sabreyi kullanmaya alış. Turnuvada onu kullanacaksın."
Valer başını salladı ve sabreyi kınına soktu. Kını beline astıktan sonra odadan çıktı ve derin bir nefes aldı.
Yüce Ata'nın söylediklerini düşünüyordu. Daha sonra kendi kendine konuştu.
"Birçok kişiden daha fazla çalıştım ve şimdi olduğum yere yükseldim. Beni indirmeye çalışabilirler, ama başaramazlar! Gelin bakalım!"
İstemsizce Sabre Niyeti'ni salarken yavaşça eğitim alanına ilerledi.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..