"Haydi, yola çıkıyoruz!"
Luke yavaş yavaş ilerleyen Paul'e bağırıyordu. Paul ise hızlanmaya hiç niyeti yokmuş gibi görünüyordu.
"Biraz hızlı olmazsan seni bırakmak zorunda kalacağız!"
Paul esnedi ve adımlarını hızlandırdı. Daha sonra ise en arkada duran at arabasına bindi. At arabasında abisi ve kendinden başka Pete ve Selia'da oturuyordu. Pete ve Selia karşı karşıya oturduğundan Paul bindiği anda Pete'in yanına yerleşti. Abisinin yolunu açması gerekliymiş gibi hissediyordu.
Luke Paul'ün ne yapmaya çalıştığını anladı ve hafifçe kızarırken Selia'nın yanına oturdu. Araba ilerlemeye başladıktan sonra Paul'e baktı ve konuştu.
"Seni uzun zamandır bu kadar yorgun görmüyorum. Şey, aslında seni uzun zamandır görmüyorum ama neyse. Neden bu kadar yorgunsun?"
Paul gülümsedi.
"Atılım yaptım!"
Dediği doğruydu. Uzun zamandır geçemediği Usta seviye Ruhsal Güç sınırını sonunda aşmıştı. Artık, büyücü ve savaşçı yolunun yanında Ruhsal Gücü'de usta seviyesindeydi.
Bu sayede artık Füzyon Elementlere çalışabilecek bir durumda olmasına rağmen Turnuvanın başlamasına az bir zaman kaldığı için sonraya bırakmaya karar vermişti.
O sırada da Ruhsal Gücünü yapabildiği kadar yenileyerek yorgunluğunu üzerinden atmaya çalışıyordu. Ruhsal Gücü her atılım yaptığında üzerinde büyük bir yorgunluk oluşuyordu ve bu yorgunluk yüzünden en son uzun bir süre boyunca uyumak zorunda kalmıştı. Yolda çıkabilecek tehlikelere karşı uyumayı göze alamazdı. Bu yüzden yapabileceği tek şey Ruhsal Gücünü yenilemeye çalışmaktı.
Kesintisiz bir gün boyunca Ruhsal Gücünü yeniledikten sonra sonunda eski dinçliğine kavuştu. O sırada aklına gelen bir soruyla Pete'e döndü.
"Halpis Ailesinden kimler katılıyor?"
Pete gülümseyerek cevap verdi.
"Selia Ablam ve benim dışında kuzenim Alan Halpis de katılacak. Hepimiz simya bölümünde yarışacağız."
Paul başını salladı. Daha sonra bir kez daha sordu.
"Triall Ailesi ve Birlik kimleri gönderiyor?"
"Triall Ailesi Nina'yı ve iki abisi Vellen ile Zana'yı Tılsım kısmına gönderiyor. Nina'yı hatırlıyorsundur. Öğretmen Veussia'nın öğrencilerindendi."
Paul başını salladı. O ufak kızın Tılsım konusunda bir usta olabileceğini daha önce düşünmemesine rağmen ailesine göre mantıklı bir durumdu. Pete konuşmaya devam etti.
"Birlik Demircilik kısmı için iki, Değer Biçme kısmı için bir kişi gönderiyor. Onların isimlerini hatırlamıyorum. Adamların zaten hepsi 20 yaşında. Birliğe katılmalarının nedeni son kez yarışmaya katılmak istemeleri yani bizle fazla uğraşmıyorlar."
Paul başını salladı. Adamları neden orada olduğu onun umrunda değildi. Zaten her şey yolunda giderse birinci olan kişi onlardan biri olmayacaktı.
O sırada birden tok bir düşme sesi duyuldu. Paul anında at arabasından atladı ve sesin geldiği yöne baktı. Korumalardan biri boynuna gelen fırlatma bıçağı yüzünden yere düşmüştü. Birden ilerleyen at arabaları durmak zorunda kaldı. Çünkü etrafları, en az yüz gümüş maskeli suikastçi tarafından sarılmıştı!
At arabalarındaki katılımcılar endişeli yüzlere sahipti. Korumalar kılıçlarını çekmişti ancak yüzlerinde endişeli ifadeler görünüyordu. Farklı ifadelere sahip olan yalnızca iki kişi vardı. Yzünde sıkılmış bir ifade olan Victor ve yüzünde parlak bir gülümseme olan Paul.
Victor bağırdı.
"Paul, işini hızlı bitir!"
Paul kılıcını çekmeye yeltenmedi. Aksine, ellerini kaldırdı ve yüzündeki gülümseme büyüdü.
"Bunu deneme fırsatı bulamamıştım."
Ellerinde ruhsal-karanlık enerji toplanırken bağırdı.
"Günah Zincirleri: Tembellik!"
Elinden fırlayan yüze yakın ince, yarı saydam siyah renkli zincirler suikastçilere saplandı ve onları sardı. Bir sonraki saniye ise görünmez bir hale geldiler.
Bundan sonra ise suikastçiler teker teker düşmeye başladı. Her birinin düşüşünde izlemiş olan korumalar ve katılımcıların gözleri daha da büyüyordu. Paul nasıl bu kadar güçlü olabilirdi?
Paul ise gülümsemesini kesmemişti. [Günah Zincirleri]'nin 7 farklı etkisinden biri olan Tembelliği kullanmıştı ve tüm suikastçilerin ruhunu yorgun bir hale getirmişti. Bu tekniği daha önce deneme fırsatı bulamadığından kendine pek güvenmiyordu ama sonuçlar başarılıydı!
[Günah Zincirleri]'nin diğer dalları bu duruma fazla uygun değildi. En güçlü dal olan [Öfke] yalnızca tek bir hedefe karşı kullanılabiliyordu ve ruhu delirtmeye yarıyordu. [Kibir] kişinin gücünü azaltıp zayıflatıyordu. [Açgözlülük] silahlardan korkmasını sağlıyordu. [Şehvet] afrodizyak etkisi yaratıyordu. [Oburluk] dayanılmaz bir açlık hissi veriyordu. [Kıskançlık] dostlarına saldırması için teşvik ediyordu ancak tek hedef için geçerliydi. [Tembellik] aralarında en fazla kişiye saldırabileniydi ve ruhu yorarak etkisiz hale getiriyordu. Elbette, hepsi ruhsal gücü kendininkinden zayıf olanlara karşı kullanılabiliyordu.
Ancak, sadece gümüş seviyede olan bu suikastçiler için bu yeter de artardı. Zaten ruhsal gücü Usta seviyesine geçtiği için yüz zincir çıkarmasına rağmen yorgun hissetmiyordu.
O sırada sesli bir alkış sesi duyuldu.
"Harikasın, cidden harikasın. Eğer onların tarafında olmasaydın seninle bir bardak bir şeyler içmek isterdim ama şimdi zamanım pek yok."
Paul sesin geldiği yöne baktı. Kırmızı maskeli bir adam yavaş adımlarla ona doğru yaklaşıyordu. Arkasında, sarı maskeli bir başka adam onu takip ediyordu. O sırada kırmızı maskeli adam konuştu.
"Bir, kafasını getir bana."
"Anlaşıldı."
Sarı maskeli adam anında ileri fırladı. Kısa kılıcını çekti ve Paul'ün boynuna savurdu. Kısa kılıca parlak yanan alevler eşlik ediyordu.
Paul bir tepki göstermedi. Aslında, tepki göstermesine gerek kalmamıştı. Uzun zamandır bir büyücünün mana çekirdeğini yemeyen Grim çoktan Bir denen adamın vücudunu parçalamış ve çekirdeğini sökmüştü. Bir'in parçaları etrafa yayılırken birçok kişi gözlerini kaçırdı. Selia eliyle ağzını kapadı ve başını çevirdi. Bu sahne fazla kişinin midesinin kaldırabileceği bir sahne değildi.
Paul ise ağzında çekirdekle omzuna çıkan kediyi okşarken yakındı.
"Patilerin kanlıyken üzerime çıkmasan olmuyor mu?"
Grim çekirdeği kemirmeye devam etti. Paul gülümseyerek kırmızı maskeli adam'a döndü.
"Pekala, ikinci planın neydi? Bana onun beni yeneceği düşüncesine her şeyi koyduğunu söyleme lütfen."
Kırmızı maskeli adam belindeki kılıcı çekti. Soğuk bir sesle konuştu.
"Hayvanın güçlü olabilir ama yalnızca bir hayvan. Benimle teke tek savaşmaya var mısın?"
"Fark etmez."
Paul Grim'i omzundan indirdi ve yere koydu. Onun ne yapacağını anlayan Grim Victor'un yanına gitti ve orada çekirdeği kemirmeye devam etti.
Paul gözlerini kırmızı maskeli adama dikerken konuştu.
"Başlayalım."
Kırmızı maskeli adam elini siyah cübbesine sokarken soğuk bir sesle konuştu.
"Benim, Şeytan Bıçağın, elinde ölmek senin için bir onur olmalı."
Anında ileri fırladı ve cübbesinden çıkardığı bir çift bıçağı alevlerle kapladı. Alevlerle kaplı bıçak Paul'e doğru ilerlerken Paul bıçaklardan hiç korkmuyor gibiydi.
Paul basitçe kılıcını kaldırdı ve bıçaklardan birine sertçe vurdu. Sol eliyle ise "Şeytan Bıçak" denen adamın sağ bileğini tuttu. Daha sonra yüzünde bir gülümseme varken konuştu.
"Sıra bende. Yan bakalım."
"Aaah!"
Haykırışları tüm arabalara ulaştı. Bileğinden başlayan alevler tüm vücuduna yayılmış ve en sonunda yalnızca küllerini bırakmıştı.
Paul gülümseyerek geri dönerken Grim'de omzundaki yerini geri aldı. Paul yavaşça arabaya bindi ve konuştu.
"Devam edelim."
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..