Paul Bin Yazıt Alev Cübbesi'ni direkt olarak kıyafetlerinin üzerine geçirmişti. Daha sonra ise şehirde bir süre dolanmıştı. Yeterli sürenin geçtiğini anladığında sokaktan birini çevirdi.
"Ejder Pulu Oteli'nin yerini biliyor musunuz?"
Adam hafifçe gülümseyerek arkasını gösterdi.
"Biraz ileride, yarışma kolezyumunun hemen yanında. Zaten hemen fark edersin genç dostum."
Paul başını sallayarak teşekkür etti. Daha sonra ise adamın gösterdiği yöne doğru ilerlemeye başladı.
Aslında aklında birçok soru vardı. Yaşlı Klaus'un teklifini kabul etmesinin nedeni Valer'la dövüşebilecek olmasıydı. Ama onun oluşumunu veya konumunu hiç bilmiyordu. Elbette, bu onun aklında büyük bir soru işareti bırakmıştı.
Bir süre ilerledikten sonra devasa bir kolezyumun yanına ulaştı. Kolezyum, içerisine milyonlarca kişiyi alabilecek kadar büyüktü. Beyaz renkli ve sağlam duvarlara sahipti. Duvarların üzerinde herhangi bir leke görünmüyordu.
Paul bir süre sonra etrafına bakındıktan sonra kırmızı bir bina gördü. Binanın önü epeyce kalabalık görünüyordu. Paul'ün görebildiği kadarıyla kalabalığın içindeki birçok kişi pahalı kıyafetler giyiyor ve pahalı takılar takıyordu. Burası gerçekten pahalı bir yer olmalıydı.
Kalabalığı yararak ilerledi ve sonunda bir tezgaha vardı. Tezgahın arkasındaki siyah saçlı genç kadına bakarken konuştu.
"Özel Oda 127 nerede?"
Kadın bir süre şaşırmış bir şekilde ona baktı. Daha sonra gözlerini kısarak konuştu.
"Efendim, bunu nereden duydunuz bilmiyorum ama onlar rastgele birileriyle konuşacak kişiler değiller ve zaten otelimiz-"
"Kapa çeneni ve odanın yerini söyle!"
Kadın Paul'ün gösterdiği tavırdan hoşlanmasa da boyutundan çıkardığı rozeti gördüğünde tüm öfkesi yok oldu. Hatta yüzünde büyük bir gülümseme oluştu.
"Ah, özür dilerim, özür dilerim. Bu anahtarı alın ve rehbere sorun. O sizi götürecektir."
Paul kadının elinden gümüş anahtarı aldı ve geriye döndü. Kadın o giderken derin bir nefes aldı.
-Bir daha konuşmadan önce dikkat etmeliyim!-
Paul kadının düşüncelerinden bihaber bir şekilde bir rehberin yanına ilerledi. Daha sonra orta yaşlı adama anahtarı uzattı.
Anahtarı gören adamın gözleri hafifçe büyüdü ve bir süre Paul'ü süzdü. Daha sonra yüzünde bir gülümseme takınarak eğildi.
"Lütfen beni takip edin."
Adam bir süre herkesin ilerlediği koridorda ilerledi ve Paul'de onu takip etti. Bir süre sonra adam diğer kapıların aksine altın işlemeli beyaz bir kapının önünde durdu ve Paul'den aldığı anahtarı ileri uzattı.
Anahtardan yayılan bir aura kapıya çarptı ve kapı yavaşça açıldı. Adam yavaşça eğildi ve anahtarı Paul'e geri verirken konuştu.
"İçeriye rehberlerin girmesi yasaktır. Size iyi günler."
Paul başını yavaşça salladı ve içeriye girdi.
İçerisi aynı girdiği kapı gibi parlak beyaz bir renkteydi. Paul bir süre ilerledi ve etrafını da araştırmayı unutmadı. Tüm koridorda bir ses bile duymayınca bir formasyon olma olasılığını düşündü. Ancak o daha iyice etrafını inceleyemeden istediği yere, oda 127'ye gelmişti.
Anahtarı uzattı ve kapıyı yavaşça açtı.
Oda oldukça genişti. Hatta ortasında boş bir alan vardı ve etrafında farklı odalara ayrılan 4 kapı daha vardı. Şu anda, o boş alanın üzerinde ise iki kişi vardı.
Bu kişilerden biri Yaşlı Klaus'tu. Paul'ün geleceğini bildiği için fazla bir şey olmamış gibi görünüyordu.
Karşısındaki genç kız ise Paul'ün kim olduğunu anlamaya çalışıyordu. Aynı zamanda aklında bir başka düşünce de yok değildi.
-Zaten Yüce Ata Kabus ile eğitim yapmak için zor zaman buluyorum, ve bir velet bu eğitimi kesiyor mu?-
Ancak Klaus'un sözleriyle birden bu düşünceler kayboldu.
"Oh, erken geldin velet. Her neyse, gel de gücünü bir test edeyim. Temsilcimin gücünü bilmezsem onu ölüme kendi ellerimle göndermiş bile olabilirim."
Bu sözler karşısındaki kız olan Jenne'yi ve odanın köşesinde oturan Teanor'u dondurmuştu.
-Onun gücü? Onun bizden çok daha genç görünüyor! Ayrıca o aura bile yaymıyor!-
Jenne böyle düşünmesine rağmen alandan çıktı ve Yüce Ata Kabus ile genç adamın birbirine bakışını izledi. İçinden genç adamın baskı altında olduğunu hissediyordu, ama birden şaşırdı. Bu aura bile yaymayan genç adam gülüyordu!
Paul gerçekten gülüyordu. Karanlık Sürgün Alanı'nda "güçlü" hiç kimse yoktu ve bu Paul'ün sinirlerini bozmuştu. Ama, bir azizle savaşmak onun için harika bir savaş deneyimi demekti.
Yavaşça cübbesinin içindeki Grim'i dışarı çıkardı.
"Grim, buna karışma."
Grim tembelce miyavladı ve köşede oturan Teanor'un kucağına yattı. Teanor bir anlığına şaşırsa da kediyi kaldırmamaya karar verdi.
Paul hala gülümserken alana girdi. Daha sonra sesli bir şekilde konuştu.
"Geliyorum."
Kılıcını çekmemişti, çünkü fiziksel gücünü tam olarak test etmek istiyordu. Anında ileri atıldı ve güçlü bir yumruk savurdu. Yaşlı Klaus yumruğundan kaçındı ve Paul'ün yumruğunun boş havaya çarpmasına neden oldu. Paul hızının yeterli olmadığını anlayınca fiziksel gücünü daha sonra test etmeye karar verdi.
Jenne'nin küçümseyici bakışları ve Teanor'un meraklı bakışları altında kılıcını çekti.
"Bu sefer, ciddiyim."
Kılıcını keskin bir kılıç enerjisi kapladı. Teanor hafifçe şaşırmışken bağırdı.
"Bu, kılıç enerjisi! O usta seviye bir savaşçı!"
Jenne şaşırmıştı. Paul'ün yaşına göre yetenekli olduğunu kabul etmek zorundaydı. Savaşçılığın yolunda usta seviyesine ulaşmak oldukça yüksek bir kavrama yetisi gerektirirdi.
O sırada Paul ileri atıldı ve kılıcını savurdu. Kılıç enerjisiyle daha da keskinleşmi ve güçlenmiş olan kılıç hızla Yaşlı Klaus'a ilerledi.
Yaşlı Klaus kılıcı savuşturdu ve Paul'e yaklaştı. Paul daha bir tepki veremeden göğsüne bir yumruk yedi ve hızla geri savrularak odanın duvarını parçaladı.
Jenne'nin yüzünde bir endişe parlamıştı. Paul'ün gücünü küçük görse de ona kişisel bir garezi yoktu. Yüce Ata seviyesinde birinin ona yumruk atmasından sonra, iyi olabilecek miydi ki?
O sırada Yaşlı Klaus elini salladı.
"Kendine ne yaptın lan sen? Elim acıyor."
Paul gülerek ayağa kalkarken Jenne ve Teanor'un gözleri şaşkınlıktan sonuna kadar açılmıştı.
"Vücudum epey serttir. Sadece senin yöntemlerini kullanmıyorum ihtiyar."
Daha sonra kılıcını bir kez daha kaldırdı.
"Ayrıca, benim de canım yandı."
Kendini tutmaması gerektiğini anlamıştı. Derin bir nefes aldı ve Çevreyle Bir durumuna geçti. Kılıcını hem kılıç enerjisiyle, hem de kendi vücudunu da kaplayan parlak mavi yıldırımlarla kaplamıştı. Gözlerindeki savaşma isteği yeniden parıldamaya başlamıştı.
Yaşlı Klaus gülerken kılıcını çekti. Kılıcı aslında hala kınında duruyordu ama oldukça keskin bir aura yayıyordu. Yavaşça konuştu.
"Bu kılıcı öldürmek için kullanırım. Kınından çekmediğim sürece hayatta kalırsın ama. Merak etme velet."
Jenne o sırada şok olmuş bir vaziyetteydi.
-O, o bir büyücü mü? Ama kılıç enerjisi de kullanıyor... Çifte gelişim? Çifte gelişim yapmasına rağmen iki konuda da yüksek ustalık sergileyebiliyor mu!?-
O sırada neden Paul'ün Temsilci olarak seçildiğini anlamıştı.
Paul Yaşlı Klaus'un sözlerini boşvermeye ve saldırmaya karar verdi. Anında ileri fırladı ve kılıcını güçlü bir biçimde savurdu.
"Ufuk Çizgisi!"
Rüzgar manası ve kılıç enerjisiyle güçlenmiş kılıç savrulurken üzerindeki parlak mavi yıldırımlar gürledi. Kılıç Yaşlı Klaus'un boynuna hızla ilerlerken birden sert, kırmızı bir kınla karşılaştı.
"Fena değil."
Yaşlı Klaus Paul'e sol eliyle bir yumruk atacaktı ki Paul anında geri çekildi. Daha sonra sol elini ileri uzattı.
"Günah Zincirleri: Öfke!"
Elinden fırlayan yarı saydam siyah zincir hızla Yaşlı Klaus'a ilerledi ve etrafını sardı. Ancak daha tam olarak bağlanamadan birden paramparça oldu. Yaşlı Klaus gülüyordu.
"Benimle ruhsal güç konusunda kapışamazsın. Ruhsal gücüm büyükusta seviyesinde. Ama ruhsal gücünü usta seviyesine çıkarman da iyi olmuş."
Bu sözleri duyan Jenne ve Teanor ağlayacak gibi hissetmişlerdi.
-Bizden çok daha genç ve çoktan usta seviye bir savaşçı, seviyesi bilinmeyen bir büyücü ve usta seviye ruhsal güce sahip... Ne zamandan beri gelişmek bu kadar kolay? Bu çocuk hala bir insan mı!?-
Paul onların bu duygularını fark etmese de o anda epey keyif alıyordu. Savaşta kaybetse bile, bir düşmanın karşısında olması ve onunla savaşabiliyor olması ona bir haz hissi veriyordu. Kılıcını bir kez daha kaldırdı ve ileri atıldı.
"Şafakkesen!"
Alev aurası yayan kılıç hızla ilerledi ama yine kırmızı kına çarparak durmak zorunda kaldı. Paul geri çekildi ve saldırmak için bir açıklık bulmaya çalıştı.
O sırada aklına gelen bir fikirle kılıcını sıkıca kavradı. Birden etrafında parlak alevlerden oluşan 10 kılıç belirdi.
Ona gülümseyerek bakan Yaşlı Klaus'a doğru fırladı ve 10 alev kılıcını savunmasız yerlerine fırlatırken elindeki kılıcı da savurdu.
"Şafakkesen!"
Yaşlı Klaus bu durumda bile gülüyordu. Elini Paul'e çevirdi ve konuştu.
"Yokoluşun Fırtınası"
Elinden fırlayan devasa hortum anında Paul'e yöneldi ve alev kılıçlarını dağıttı. Paul kılıcını son anda hortuma yönlendirerek kendini korudu ancak yine de duvara fırladı ve yeni bir deliğin oluşmasına neden olduktan sonra yere kapaklandı.
Jenne ve Teanor'un bakışları altında Yaşlı Klaus güldü ve konuştu.
"İyi, savaş gücünü yükseltmişsin. Bu gece dinlen, yarın Değer biçme yarışması yapılacak. Ona katılacağını söylemiştin."
Daha sonra arkasını döndü ve odalardan birine girdi. Grim çoktan Teanor'un kucağından atlamış ve yerde yatan Paul'ün ellerini yalamaya başlamıştı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..