100.Bölüm - Hediyeler

avatar
11370 36

Kara Büyücü - 100.Bölüm - Hediyeler


Paul odadan çıktığı anda birden kendisini devasa bir dağın en tepesinde buldu. Az önce olduğu oda herhangi bir yere bağlı değildi. Yalnızca tepede öylece duruyordu.

Bunu biraz garip bulsa da daha sonra dağın aşağısına doğru inen merdivenlere rastladı. Hızla merdivenlerden aşağıya doğru inmeye başladı.

İlk başlarda ona garip gelen bir şekilde herhangi biriyle karşı karşıya gelmemişti. Ancak bir süre yürüdükten sonra birçok yaşlı figürü gördü.

Elbette, yaşlı figürler de onu görmüş ve çoğu ona doğru koşmaya başlamıştı. Hepsinden hızlı olan biri Paul'ün yanına vardığında, yüzünde parlak bir gülümseme vardı.

Paul adamın kim olduğunu bilmeden biraz boş bakıyordu. Adam da bunu fark ettiğinden kuru bir sesle öksürdü ve kendini tanıttı.

"Ben Sisli Gök Akademisi'nin Başkanı, Alva Venor'um. Tanıştığıma memnun oldum."

Bu sırada elini Paul'e uzatmıştı. Paul hafifçe gülümserken Akademi Başkanı'nın elini sıktı.

"Paul Veussia, tanıştığıma memnun oldum."

Yarışma süresince kendi ismini kimseye söylememişti. Bunun asıl nedeni, herhangi bir sorunda ailesini karıştırmak istememesiydi. Elbette, Kanlıbıçak'a güveniyordu ve Akademi Başkanı direkt olarak Yaşlı Klaus'un astıydı. Bu yüzden onlara ismini söylemekten çekinmiyordu.

Paul'ün dürüst davrandığını gören Akademi Başkanı hafifçe gülümsedi. Daha sonra ise Paul'le tanışmak isteyen birçok kıdemliyi gözleriyle işaret etti.

"Onların hepsiyle teker teker el sıkışmak istiyor musun?"

Paul hafifçe başını kaşırken gülümsedi.

"Pek sayılmaz."

Akademi Başkanı da gülümsedi ve arkasında duran kıdemlilere döndü.

"Hepiniz, hemen şimdi öğrenci bölümüne iniyor ve onlara yardım ediyorsunuz! Kara Büyücü hâlâ tam olarak iyileşmedi ve zamana ihtiyacı var!"

Onun sözlerini duyan birçok kıdemli iç çekse de hepsi öğrenci alanına doğru inmeye başladılar. Ne kadar meraklı olurlarsa olsunlar Akademi Başkanı hâlâ aralarındaki en yüksek rütbeli kişiydi.

Paul yavaşça gülümsedi ve konuşmaya başladı.

"Akademi Baş-"

"Alva yeterli."

Akademi Başkanı'nın samimi gülümsemesini gören Paul bir anlığına şaşırsa da ardından onun açıklamasını duydu.

"Yüce Ata'nın Temsilcisi olduğundan benimle eşit seviyede rütbeye sahipsin. Bu yüzden, Alva yeterli."

Paul yavaşça başını sallarken konuşmaya devam etti.

"O halde, Alva, aslına bakarsan direkt olarak şehre gitmek istiyorum ancak Yaşlı Kl- Yüce Ata Kabus bana bir süre etrafta dolaşmamı söyledi. Beni gezdirecek birini bulabilir misin?"

Alva'nın yüzünde parlak bir gülümseme belirirken yürümeye başladı.

"Birini bulmama ne gerek var ki? Gel, seni ben gezdireceğim."

Paul bir anlığına şaşırmasına rağmen anında Alva'yı takip etmeye başladı. İkisi birlikte bir süre boyunca kıdemli bölgesini gezdiler.

Kıdemli bölgesinde, önemli sayılabilecek 4 yer vardı.

Birincisi, Kıdem Yükselişi Arenası'ydı. Bu arena da Kıdemliler okuldaki seviyelerini yükseltmek için kendilerinden yüksek seviyelilerle dövüşebilir ya da güçlerini sınav yoluyla gösterebilirlerdi.

Teknik olarak Sisli Gök Akademisi'nde Kıdemliler ve Öğrenciler üç bölgeye ayrılırdı: Dış, İç ve Çekirdek.

Çekirdek öğrenciler ve Kıdemliler aralarında en güçlü olanları olurdu ve onların gelişimine daha fazla değer verilirdi. Elbette, yetenekli olan birisi diğerlerinden daha iyi muamele görüyordu.

Kıdemli bölgesindeki önemli yerlerin ikincisi, Göğe Yükseliş Sarayı'ydı. Ne içi ne dışı görüntü olarak kesinlikle bir saraya benzemeyen bu devasa dikdörtgen oda, Kıdemlilerin aylık kaynak ihtiyacını karşılıyor ve onlara kaynak satımı yapıyordu. Gelişmek için haplar ve ilaçlar kullanmak oldukça genel bir şeydi.

Kıdemli bölgesindeki önemli üçüncü yer ise, Göksel Savaş Kulesi'ydi. Göksel Savaş Kulesi, silah ve büyü tekniklerinin tutulduğu bir kuleydi. Üç kata sahip olan bu kulenin ilk katı dış, ikincisi iç ve üçüncüsü ise çekirdek kıdemliler içindi.

Ve sonuncusu, On Bin Hazine Mağarası'ydı. İsminden de anlaşıldığı gibi binlerce hazineyle dolu olan bu mağara kıdemlilere hazine satışı yapıyordu.

Elbette, Sisli Gök Akademisi'nde altın veya gümüş para kullanılarak bir şey alınamıyordu. Bir kişinin kaynak veya hazine alması için 'katkı puanı'na ihtiyacı vardı.

Katkı puanları, görevlerden kazanılan puanlardı. Bir kıdemli bu puanları kaynak veya hazine ile değiştirebilirdi.

Öğrenciler içinde durum aynıydı. Onların bölgesinde de bu binaların ufak versiyonları vardı ve onlar da yalnızca katkı puanları aracılığıyla alışveriş yapabiliyorlardı.

Paul kıdemli bölgesini yeterince gezdiğinde, öğrenci bölgesine inmek istediğini Alva'ya söyledi. Ancak Alva başıyla onu reddetti ve hafifçe gülümseyerek konuştu.

"Öncelikle seni bir yere götürmem gerekiyor. Takip et beni."

Paul onun sözlerine hafifçe şaşırmıştı. Az önce tüm kıdemli bölgesini gezdiklerini sanıyordu. Dahası da mı vardı?

Bu sırada, Alva onu bir kapının önüne getirdi. Paul kapıyı açıp içeri girdiği anda, karşısındaki görüntüyle şok oldu.

Onlarca sandık ve büyüklü küçüklü onlarca kutu üstüste dizilmişti. Çeşit çeşit materyallerden yapılmış olan bu sandıklar ve kutular içlerindeki eşyaların auralarıyla sarmalandıklarından normalden çok daha fazla parlıyorlardı.

Bu sırada Alva yavaşça onu yanına yürüdü ve gülümseyerek konuştu.

"Bu hediyeler çeşitli oluşumlardan geliyor. Yüce Ata Kabus hiçbir kıdemlinin onlara dokunmasına izin vermedi. Onları kendin açman gerekiyormuş."

Paul bir süreliğine ufak hediye dağına baktı. Daha sonra ise şaşkın bir sesle konuştu.

"Bu hediyelerin hepsi benim mi?"

Alva yüzünde parlak bir gülümseme belirirken konuştu.

"Yaptıklarının ne kadar kişiyi şaşırttığını ve korkuttuğunu bilmiyor musun? Kraliyet Turnuvasında 16 uzman tarafından desteklenen illüzyonu parçaladın ve diğer tüm dallarda da birinci geldin. Senenin en güçlüsü olan Sabre Kaplanı'nı tek başına yendin ve bu sene yalnızca 15 yaşındasın! Elbette, bu ülkenin dışındaki oluşumların bile titremesine neden oluyor. 'Kara Büyücü' ismini yakın ülkelerdeki her bir okul ve oluşum çoktan öğrenmiştir."

Paul'ün yüzündeki gülümsemesi yavaşça arttı. İsminin duyulması onun için kötü bir şey değildi. Gözlerini yeniden önündeki hediye dağına çevirdi ve ilerleyerek bir sandığı önüne çekti. Daha sonra ise sandığın kapağına iliştirilmiş notu aldı ve okumaya başladı.

"Başkentin Silania Ailesi olarak Kara Büyücü'yü her zaman ziyaretimize bekliyoruz."

Not kısa ve özdü. Paul de daha fazla anlam çıkarmak istemedi ve sandığın içini açıp içindeki eşyalara bakmaya başladı.

İlk eline aldığı şey, bir elma boyutunda ufak bir meyveydi. Sarı bir renge sahip olan bu meyve normal bir elmadan çok daha yumuşaktı. Ancak, içinden yayılan alev manası o kadar yakıcıydı ki neredeyse ölümcül denebilirdi. Paul şaşkınlıkla meyveyi incelerken Alva yanına geldi ve açıklamaya başladı.

"Bu Altın Alev Meyvesi, alev manası gerektiren ilaç yapımlarında oldukça tercih edilen bir materyaldir. İçindeki alev manası yenmesini imkansız hâle getirecek kadar zarar vericidir. Bunun ne işe yaradığını bilmeyip onu yiyen kişiler her seferinde acılı ölümler yaşamıştır."

Paul hafifçe şaşırdı. Ardından ustasının sesi zihninde yankılandı.

"O şeyi başkaları yiyemez, ancak sen istediğin gibi yiyebilirsin! Hatta gelişimine epey katkıda bulunacaktır. O sarsıcı alev manası aynı Alev Özü Meyvesi'ninki gibi. Ancak bu sefer onu gelişmek için kullanacaksın."

Paul ustasının sözlerini duyduğunda yüzünde belirgin bir gülümseme belirdi. Ustası, onun büyükusta seviyesine varmasını özellikle istiyordu ve bu seviyeye varana kadar ona bir kılıç tekniği vermeyeceğini söylemişti.

Kendini geliştirmeyi oldukça isteyen Paul için bu meyve harika bir hazineydi!

Altın Alev Meyvesi'ni anında boyutuna attı ve sandığın içindeki diğer hediyeleri incelemeye başladı. Ancak ilgisini çeken bir şey bulamadı ve sadece her şeyi boyutuna attı. Daha sonra ise parlayan gözlerini kalan ufak hediye dağına çevirdi.

--------------------

[YN]: Ne ara 100.Bölüm'e geldik biz ya? Daha dün Abyss'e atmadım mı ben bunu?






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr