101.Bölüm - Sıradışı Bir Hediye

avatar
10565 36

Kara Büyücü - 101.Bölüm - Sıradışı Bir Hediye


Paul bir başka sandığı açmıştı. Daha sonra ise bir başkasını...

Bu sürede Alva da yanında duruyor ve ona eşyaların ne olduklarını açıklıyordu. O ana kadar, Paul'ün dikkatini çeken fazla bir eşya olmamıştı. Başkentin diğer aileleri de Silania Ailesi gibi birkaç hediye ve kaynak göndermişlerdi.

Bu kaynaklar onun yetişimine oldukça yardım edebilirdi.

Geriye kalan birkaç sandığa baktığında, aralarından biri gözüne çarptı. Beyaz bir taştan yapılmış gibi görünen ufak sandık, etrafa hoş bir parıltı yayıyordu. Paul ileri uzanıp ufak sandığı eline aldığında Alva yavaşça konuştu.

"O, Kraliyet Sarayı'nın hediyesi."

Paul şaşırdı. Kral'ın ona bir hediye vereceğini düşünmemişti. En sonunda, onun emirlerine karşı gelip Valer'ı öldürmüştü ve Kral onu cezalandırmak bile isteyebilirdi. Ancak o kendisine bir hediye mi veriyordu?

Yavaşça sandığı açtığında sandığın sol tarafında ufak, mavi-yeşil bir taşlı beyaz bir yüzük gördü. Sandığın kalan kısmında da üzerinde bir not yazan bir kağıt bulunuyordu.

Paul notu okumadan direkt olarak yüzüğü eline taktı ve içindeki eşyaları incelemeye başladı.

Eşyaları tamamen inceledikten sonra, gözleri heyecanla parladı.

Birçok büyücü gelişim kaynakları, simya materyalleri, hatta bazı kılıç tekniği ve büyü kitapları yüzüğün içini doldurmuştu. Paul kitapları o anda incelemeye üşense de onlardan yayılan aura normal teknikler olmadıklarını gösteriyordu.

Yüzüğün içindeki her şeyi kendi boyutuna attıktan sonra yüzüğü de içeriye attı. Sandıktaki notu okunmaya yeltenmeden bir başka sandığa yöneldi ve son sandıkları açmaya başladı.

Tüm sandıkları açmayı bitirip eşyaları boyutuna attığında şehre dönme isteği bir kat daha arttı. Şu anda sahip olduğu kaynaklarla büyüde epey gelişebilirdi. Hem, hâlâ Ferrua Ailesi ve Hayalet Kılıç Loncası ile olan işini bitirmemişti.

Bu sırada, orada kalmış bir kutu daha olduğunu fark etti. Beyaz renkli dikdörtgen kutu, parlak kırmızı bir kurdeleyle bağlanmıştı. Kutunun içinden belli belirsiz bir aura yayılıyordu.

Ancak, Paul bu auranın bastırılmış olduğunu anlayabiliyordu. Ve kutunun içindeki şey her neyse karanlık manayla doluydu!

Dikkatlice kutuyu saran kurdeleyi çıkardıktan sonra kutunun kapağını yavaşça açtı.

Kutunun içinde, normal bir zarfın içinde bir mektup ve kare prizma şeklinde siyah bir çubuk bulunuyordu.

Paul şaşkınlıkla çubuğu çıkardı ve büyüyen gözleriyle onu inceledi. Daha sonra ise turnuvadaki görevliden aldığı siyah çubuğu boyutundan çıkardı ve karşılaştırmaya başladı.

Kutunun içindeki, diğer çubukla aynı materyalden, Araf Siyahmetali'nden, yapılmıştı. Diğeriyle aynı gözükmesine rağmen, Paul bazı farklılıkları fark edebilmişti.

İlki ve en belli olanı, üzerlerindeki yazıtlar farklıydı. Birkaç küçük farklılık olsa bile Paul bu farklılığı fark etmişti.

Ancak en önemli fark, içlerindeki karanlık mananın mühürlenme şekliydi. İkisi de farklı ve komplike şekilde mühürlenmiş karanlık mana taşıyorlardı ve bu Paul'ün merakını uyandırıyordu.

İki çubuğu boyutuna attıktan sonra kutudan çıkan mektubu açtı ve okumaya başladı.

"Telan Ülkesi, Göksel Rüzgar Şehri Newelt Ailesinden..."

Göksel Rüzgar Şehri Newelt Ailesi? Bu isim, ilk başta Paul'e hiçbir şeyi çağrıştırmamıştı ancak hemen sonrasında aklına ufak, mavi gözlü ve sarı saçlı bir figür gelince dudaklarının kenarları hafifçe kıvrıldı. Hemen mektubu okumaya devam etti.

"Büyük Kardeş Paul, nasılsın? Ben Sushie! Seni görmeyeli daha birkaç ay oluyor ancak kendine epey ün kazanmış gibi görünüyorsun. Turnuva birinciliğin için tebrikler, Kara Büyücü!"

Paul hafifçe kıkırdadıktan sonra okumaya devam etti.

"Sana bir tebrik hediyesi göndermem gerektiğini düşündüm. Bu şeyi bana ustam hediye olarak sana vermem için gönderdi. Bunun oldukça önemli bir şey olabileceğini ve yalnızca güçlü birinin ne olduğunu bulabileceğini söyledi. Şey, büyük ihtimalle sadece elindeki en garip şeyi buldu ve onu 'gizemli' göstererek seninle bir bağ kurmak istedi. Zararı olmadan kazanç sağlamaya çalışıyor. Anlarsın ya, kendisi tam bir beleşçidir."

Paul burada hafifçe bir kahkaha attı. Sushie'nin hediyesi aslında kötü sayılmazdı. Onun ne olduğunu bulamasa bile yalnızca karanlık manayı özümseyip gelişimini artırabilirdi.

"Her neyse, bir ara Telan'a gel ve Göksel Rüzgar Şehri'nde beni bul. Bu küçük kardeşinin sana BÜYÜK sürprizleri var! Görüşürüz!"

Mektubu okumayı bitirdiğinde hafifçe başını salladı. Bu kız, hiç değişmeyecek gibi görünüyordu. İşini bitirdikten sonra Telan'a uğramayı aklının bir köşesine not etti.

Daha sonra ise Alva'ya dönerek gülümseyen bir yüzle konuştu.

"Artık öğrenci kısmına inebilir miyiz? Cidden, daha fazla zaman harcamak istemiyorum."

Alva yavaşça başını salladı ve odadan ayrıldı. Paul ise peşinden onu takip ediyordu.

İkili yeniden merdivenlerden inmeye başladılar. Bu sırada, Paul çevresindeki mananın yoğunluğunun gitgide düştüğünü fark etmişti.

Görünüşe göre kıdemlilerin kaldığı yerdeki mana kalitesi öğrencilerin bölgesindekinden daha yüksekti.

Elbette, bunun Paul'le bir alakası yoktu. Kendini geliştirmek için doğal manayı kullansaydı, hâlâ normal bir büyücü olurdu. Usta seviyesine bile varamazdı.

Bu sırada, birden Paul savaş sesleri duymaya başladı. Ruhsal gücünü salıp seslerin kaynağını bulduğunda, devasa, yuvarlak bir arenayı ve etrafındaki küçük yuvarlak arenaları fark etti. Etraflarındaki izleyici tribünleriyle beraber, tam bir kolezyuma benziyordu.

Bu sırada Alva gülümseyerek konuşmaya başladı.

"Turnuva birincisinin okulumuzdan biri olması elbette öğrencileri heyecanlandırıyor. Bu heyecanı gidermenin en iyi yolu ise savaşmak!"

Paul de yüzüne bir gülümseme takındı ve bu sırada arenaya ilerleyen Alva'yı takip etmeye başladı.

İkili arenaya yaklaştıklarında, tribünlere sığamayan ve dışarıdan izlemeye çalışan tüm öğrencilerin gözleri onlara döndü. Alva'yı ögre öğrenciler anında bir yol açarken bir çoğunun gözleri Paul'e dönüktü ve parlıyordu.

Kalabalığın arasından sessiz fısıltılar duyulabiliyordu.

"Bu Kıdemli Kardeş Kara Büyücü, ah gerçekten yakından çok daha harika görünüyor!"

"Etrafa hiçbir aura yaymıyor. Eğer o gün yaptıklarını kendim izlemeseydim onun gücüne inanmazdım."

"Sabre Kaplanı'nın nasıl kaybettiğini hepimiz gördük. Büyük ihtimalle bir hazine falan kullanıyor."

Paul fısıltılara herhangi bir karşılık vermedi. Uyandıktan kısa bir süre sonra [Ruh Kaplama] tekniğini kullanmış ve aurasını dizginlemişti. Bu yüzden aurasının hissedilemeyeceğini biliyordu.

Onun direkt olarak arenaya gelmek istemesinin sebebi, öğrencilerin gücünü görmekti.

Sisli Gök Akademisi gibi bir akademinin öğrencileri ne kadar güçlü olur bunu görmek istiyordu.

Bu sırada, kalabalığın arasından kırmızı kıyafetlere bürünmüş, genç bir kız ileri çıktı. Kız hızla Paul'ün ve Alva'nın yanına gitti ve Alva'nın önünde hafifçe eğilerek konuştu.

"Akademi Başkanı'na saygılarımı sunarım."

Daha sonra ise yavaşça Paul'e döndü ve başını eğerek selam verdi.

"Kıdemliye saygılarımı sunarım."

Paul neredeyse orada bir kahkaha patlatacaktı. Eğer karşısındaki kızı tanımasaydı, kesinlikle onun nazik ve ağırbaşlı biri olduğunu düşünürdü.

Jenne'nin kesinlikle ağırbaşlı biri olmadığını biliyordu. Yüzünde hafif bir sırıtış belirirken konuştu.

"Jenne, neden bize eşlik etmiyorsun. Savaşları izlemek istiyorum."

Jenne yüzünde parlak bir gülümseme oluşruken hızla başını salladı. Daha sonra ise içeriye ilerleyen Paul ve Alva'yı takip etmeye başladı.

--------------------

[YN]: Harika bir hediye değil mi? Siyah, demir bir çubuk!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr