Paul Altın Okyanus Sarayı olarak bilinen yere geldiğinde gözleri şaşkınlıkla büyümüştü.
Tamamen altın sarısı renkli duvarlara sahip bu binanın girişinde iki yapılı savaşçı dikiliyordu. Elleri her zaman bellerindeki kılıçlarda duran bu gümüş zırhlı askerler yüzlerinde sert ifadeler taşıyorlardı.
Paul tek bir şey söyleyebilirdi ki, Sushie'nin ailesi gerçekten iyi bir iş çıkarmıştı! Bu yerin verdiği hissiyat Engin Gökyüzü Salonu'nunkinden bir tık bile az değildi.
Yavaş adımlarla içeri girdiğinde, onlarca tezgahın ve rehberin içeride bulunduğunu gördü. Aynı zamanda, ilerisinde duran birkaç kapıda sıralar oluşmuştu. Büyük ihtimalle açık arttırma için burada olan kişilerdi.
Orada birçok insan vardı. Bazıları pelerinler takarak kendilerini gizlemişlerdi. Bazıları süslü elbiseler giyerek etrafında bulunanlara kibirli bakışlar atıyorlardı. Bazıları ise normal kişilerdi. Asil olanların veya gizli kalmaya çalışanların baskısı altında kalıyorlardı.
Paul onlara basit bir bakış attıktan sonra yavaşça düşünceli bir hale büründü. Buraya gelmesinin asıl nedeni Sushie'yi görmek olsa da belki de bu açık arttırmaya katılmalıydı. Belki de ilgisini çeken bir şey bulabilirdi.
Haydut gruplarını tamamen temizledikten sonra onlara ait olan şeyleri aldığından ve birçok canavarın parçasını da üzerinde bulundurduğundan para konusunda sıkıntı çekeceğini sanmıyordu.
Ancak, öncelikle Sushie'yi bulması gerekiyordu. Hem bu şekilde açık arttırmaya da daha rahat bir şekilde katılabilirdi.
Yavaşça tezgahlardan birine yaklaştı ve tazgahın arkasındaki kadına bir bakış attı. Parlak siyah gözlere ve saçlara sahip bu kadın açık kırmızı bir elbisenin içindeydi ve oldukça cezbedici görünüyordu.
Boyutundan Sushie'nin hediyeyle birlikte ona gönderdiği mektubu çıkardıktan sonra tezgaha uzattı ve konuştu.
"Bunun Sushie Newelt'e teslim edilmesi gerekiyor."
Tezgahtaki kadın bir anlığına şaşırdı. Bu adamın bir şeyler almak için geldiğini düşündüğünden sadece istediklerini söylemesini bekliyordu ancak birden genç leydinin ismini duyunca şaşırmıştı.
Karşısındaki genç adamı baştan aşağı incelediğinde yavaşça kaşları kırıştı. Bu genç adamın gözleri hariç her yeri normal görünüyordu. Büyük ihtimalle yalnızca küçük bir aileden gelen birisiydi. O halde neden bir mektup veriyordu ki?
Gözleri Paul'ün uzattığı mektuba kaydığında gözleri sonuna kadar açıldı. Bu zarfın üzerinde, Newelt Ailesinin işareti olan mavi bir elmas simgesi bulunuyordu. Yani zaten mektubu asıl gönderen kişi Newelt Ailesiydi!
Bunu fark eden tezgahtar kadın yavaşça yutkunduktan sonra mektubu aldı ve Paul'e bakarken saygılı bir ses tonuyla konuştu.
"Genç Leydi bugün burada. Biraz beklerseniz sizinle görüşebilir."
Paul başını salladığında tezgahtar kadın anında tezgahın arkasındaki kapıdan geçerek uzaklaştı. Hızla ilerlerken az daha ondan yetkili birine saygısızlık yapacağını düşünüyordu.
Kim Newelt Ailesinden direkt olarak bir mektup alabilirdi? Asiller veya uzmanlar! Tezgahtar kadın o gencin giyinişinden bir asil olmadığını düşünmüştü. Bunu kenara koyunca, yalnızca bir uzman olma şansı kalıyordu.
Etrafına bir aura yaymadığından bu seçeneği de elemişti ancak bazı uzmanların auralarını saklamak için hazineler kullandığını hatırlayınca yüzü daha da soldu. Aurasını gizlemek isteyen bir uzman, büyük ihtimalle oldukça fazla kişinin bildiği biriydi ve tanınmak istemiyor olmalıydı.
Düşüncelerini bastırırken yavaşça bir kapıya yaklaştı. Derin bir nefes alırken kapıyı iki kez tıklattı. Bir süre sonra içeriden küçük bir kızın sesi yükseldi.
"Gel."
Tezgahtar kadın içeriye girdiğinde, Sushie odanın köşesinde kalan kitaplığın yanındaki koltukta oturuyor ve çay içiyordu. Yanında, elinde deri kaplı bir kitap bulunan sarı saçlı, yeşil gözlü bir kız duruyordu. Bu kız Sushie'den büyük görünse de fazla büyük değildi. Ancak bir veya iki yaş büyük gibi görünüyordu.
Üzerindeki parlak yeşil elbise ve soluk beyaz teniyle etrafına bir asilin havasını yayarken gözlerini kitaptan kaldırmamıştı bile.
Tezgahtar kadın bu kıza bir kez baktıktan sonra hemen başını eğdi ve bir kez daha bakmaya cüret edemedi. Zira onun kim olduğunu bilen birisi zaten onunla direkt olarak göz göze gelmek istemezdi.
Sushie çayından bir yudum daha aldıktan sonra konuştu.
"Ne oldu?"
Tezgahtar yavaşça yutkunduktan sonra ilerledi ve hafifçe eğilerek mektubu Sushie'ye uzatırken konuştu.
"Efendim, genç bir adam bunu size vermemi söyledi. Üzerinde Newelt Ailesinin sembolü olduğu için..."
Bu sırada, Sushie elindeki çay fincanını bırakmış ve mektubu almıştı. Aynı anda yeşil gözlü kız da elindeki kitabı bırakmış ve merakla Sushie'nin yanına yaklaşmıştı.
Sushie mektubu açıp içindekileri okuduğunda gözleri hafifçe büyüdü. İçlerinde belirgin bir neşe parıltısı bulunan bu gözler tezgahtar kadına döndüğünde kadın hafifçe şaşırdı.
"Bu mektubu getiren kişi nasıl biri?"
Tezgahtar kadın bu sorunun sorulmasından şaşırsa da yavaşça konuşmaya başladı.
"Uzun siyah saçlara sahip ve kırmızı gözleri var. Oldukça normal giyiniyordu ve... Ah, omzunda ufak bir kedi var!"
Bu anda Sushie hızla ayağa kalkmış ve önündeki masayı hafifçe sarsmıştı. Onun bu ani hareketi yüzünden şaşıran tezgahtar kadın istemsizce bir adım geriye giderken yeşil gözlü kız da ayağa kalkmıştı. Sushie'nin heyecanlı olduğunu görebiliyordu ve onu kimin heyecanlandırdığını merak ediyordu.
Sushie hızla odadan fırladığında yeşil gözlü kız da peşinden fırlamış ve ardından koşmaya başlamıştı. Hâlâ odada kalan tezgahtar kadın ise donup kalmıştı. O genç adam tam olarak kimdi ki genç leydinin bu kadar heyecanlanmasını sağlıyordu?
Bu sırada, Sushie çoktan koridorun sonuna varmış ve tezgaha açılan kapıyı vurarak açmıştı. Birden açılan kapı salondaki birçok kişinin ilgisini çekse de Sushie bunları önemsemiyordu.
Gözleri hızla etrafındaki kişileri incelerken sonunda aradığı kişiyi bulduğunda gözleri parladı. Hızla ona doğru koşarken bağırdı.
"Büyük Kardeş Paul!"
Hızla Paul'e sarılan küçük kız etrafındaki insanları umursamıyordu. Burası onların yeriydi sonuçta, birisine sarılması ne sıkıntı çıkaracaktı ki?
Paul yavaşça gülümserken ona sarılan küçük kızın başını okşadı. Sushie başının okşanmasından hoşlanmış gibi görünüyordu.
Bu sırada salondaki herkes şok olmuştu. Hepsi Newelt Ailesinin genç leydisini biliyordu. Newelt Ailesi gibi asil bir ailenin genç leydisi elbette tanınan biriydi. Ancak bu genç leydinin birçok kişinin önünde bu şekilde davranması onları çok şaşırtmıştı.
Bu sırada kapıya yeni varmış olan yeşil gözlü kız da şaşırmıştı. Sushie'yi daha önce kimseyle bu kadar samimiyken görmemişti. Bu 'Büyük Kardeş Paul' tam olarak kimdi?
Aynı anda, açık arttırmaya girmek için sırada bekleyen bir uzman gözlerini kısmıştı ve Paul'ü inceliyordu. Onun kim olduğunu anladığında, bağırmadan edemedi.
"Kara Büyücü!"
Uzmanın bağırışını duyan herkesin nefesleri bir anlığına kesildi. Buna, yeşil gözlü kızınki de dahildi.
Oradaki asillerin ve uzmanların çoğu hâlâ şüpheli gibi görünüyordu. Ve Paul de bunu fark etmişti. Her türlü adı duyulmuş olduğundan kendini açık etmesi pek sıkıntı olmaz diye düşünüyordu.
Aurasını saran duvar kalktığında, ölümün soğukluğuna sahip aura bir kez dışarıya salındı ve bir kez daha hiç var olmamışcasına geri döndü. Ancak, bu auranın tek anlık dağılışı oradaki kişileri uyarmaya yeterliydi. Zaten bir çoğu o anlık his yüzünden titremeye başlamıştı.
Bu normal görünen genç adamın Kara Büyücü olduğuna inanamıyorlardı!
--------------------
[YN]: Fazladan bölüm atıyorum değerimi bilin :D
Hikaye içinde yazmadığımı dün chatten gelen soruyla fark ettim. Gençler Grim DİŞİ.
-Bilgilendirme-
Ruhsal Güç:
Ruhsal güç basitçe bir canlının ruhunun sahip olduğu güçtür. Eğer yeterince güçlü olursa, somut dünyaya etki ederek eşyaları hareket ettirebilir veya vücut öldükten sonra bir süre daha ruhun sahibinin hayatta kalmasını sağlayabilir. Bu sürede ruhun sahibi ruhunu bir eşyaya mühürleyerek ileride kendine bir beden yaratmak için beklemeyi veya bir başkasının bedenini ele geçirmeyi seçebilir.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..