[YN]: Bir başka uzun konuşmalı anlatış bilgi veriş bölümü hayırlı olsun :D
Paul oldukça hızlı bir şekilde uçarak ilerlerken çoktan Valheia sınırına ulaşmıştı. Sınır neredeyse tamamen ormanla kaplı olduğundan ve ormanın içinde askerler devriye gezmediğinden buradan geçmek onu birçok işten kurtarıyordu. Bu ormanın içerdiği canavar tehlikesi olmasa büyük ihtimalle sınır şehirleri kullanılmazdı bile.
O ormanın üstünde hızla ilerlerken birden ruhundan dalgalanmalar hissetmeye başladı. Şaşırdığından bir anlığına havadaki dengesini kaybetti ve ufak bir çakılma tehlikesi geçirse de güvenlice yere inmeyi başardı.
Elini göğsüne koyarken neler olduğunu anlamamıştı. Ancak sonrasında zihninde bir ses yankılandı.
"VELET! Sen ne yaptığını sanıyorsun!?"
Spadia'nın tanıdık sesini duyan Paul bir anlığına şaşırıp mutlu olsa da onun söylediklerini duyunca yüzü buruştu. Anında indiği yere bağdaş kurarak oturdu ve ruh sarayına girdi. Grim yanında olduğundan birinin vücuduna saldırmasından korkmuyordu.
Ruh Sarayı'na girdiği anda sarayın ortasında yeniden ortaya çıktı. Gözlerini tahtta oturan mor gözlü orta yaşlı adama çevirmeden önce bir değişikliği fark etmişti.
"Çok sıcak."
O sırada içerisi oldukça sıcaktı. Direkt olarak bir yakıcılığı yoktu, daha çok sıcak bir yaz günü gibiydi ancak bu sarayın içinde oldukça bunaltıcı bir hava yaratıyordu. Bu sırada onun mutlu ancak anında bunalmış ifadesini gören Spadia bağırdı.
"Sıcak, değil mi! Seni gerizekalı! 'Ateşten bir ruh'un ne olduğundan haberin bile olmadan ne bok yediğini sanıyorsun!? Hem de tam ben atılımımın ortasındayken yaptın bunu! Kendimi ruhunun ani değişimine zar zor uydurdum ve atılımım az daha yarıda kesiliyordu! Böyle bir şey olsaydı ruhum parçalara bile ayrılabilirdi! Gerizekalısın, cidden gerizekalısın!"
Paul cevap verecek bir şey bulamadığından başını eğmişti. Yaptıklarının bu kadar büyük sonuçlar doğurabileceğini bilmiyordu. Spadia onu bir süre daha bağırarak azarladıktan sonra yavaşça iç çekti ve gözlerini yavaşça ovuşturduktan sonra konuşmaya devam etti.
"Pekala, benim yaşadığım tehlikeyi görmezden gelirsek aslında bu iyi bir şey. Ruhunun elementsel bir özellik kazanması güzel bir şey. Vücut fiziğini değiştirdiğimizde uyum sağlarsa iyi olur. Ateşten bir ruha sahip olduğunda ateş bazlı bir fiziğe dönüştürürsek iyi olur sanırım."
O sözlerinin sonuna doğru kendi kendine konuşmaya başlamıştı ve Paul başını yeniden kaldırmıştı. Spadia'ya bir süre baktıktan sonra derin bir nefes almış ve konuşmuştu.
"Usta, bir sorum var."
Spadia kendi düşüncelerinden ayrılıp ona döndüğünde sordu.
"Ateşten bir ruh ne anlama geliyor? Aynı zamanda, 'fiziğini değiştirdiğimizde' dediniz. Vücut fiziği tam olarak ne oluyor?"
Paul daha önce bilmediği şeyleri Spadia'ya sormasına rağmen Spadia hep bunları yeterli bir seviyeye geldiğinde anlatacağını ve o anda sormamasını söylemişti. Bu nedenle Paul soru sormaktan çekinmiş ve Spadia'nın kendisinin açıklamasını beklemişti. Ancak bu sefer o bir şey söylemeden bir şey yapmıştı ve ne olduğunu merak ediyordu. Spadia buna kızsa bile sormaya devam edecekti.
Ancak onun düşüncelerinin aksine Spadia'nın yüzünde sıcak bir gülümseme oluştu.
"Otur, merak ettiğin şeyler olduğunu biliyorum. Şu anki güç seviyene göre öğrenebileceğin her şeyi sana anlatacağım."
Paul bunu duyduğunda anında mutlu olmuş ve olduğu yere çökmüştü. Spadia onun yüzündeki heyecanlı gülümsemeyi gördüğünde hafifçe kıkırdamış ve tahtına oturduğu anda yavaşça konuşmaya başlamıştı.
"Öncelikle atılımımı yaparken dış dünyayı hissedebildiğimi biliyorsun. Kazandığın şeylerle ilgili birkaç şey anlatacağım. İlk olarak, Wulian ismini verdiğin o küçük kız."
Paul meraklı bir şekilde istemsizce dikleşirken Spadia açıklamaya başladı.
"O bir büyülü canavar değil."
Spadia derin bir nefes aldıktan sonra açıklamaya başladı.
"O, Peri ırkından bir varlık. Boyutuna ve gelişimine bakılırsa en fazla birkaç yüz yaşında olmalı. Rengi ve gücüne bakılırsa Işık Perisi türünden birisi. Mutlu olsan iyi olur çocuk. Ben bile daha önce onlardan birini görmedim. Yalnızca diğer beş elementi görmüştüm. Karanlık ve Işık perileri nadirlerdir. Gördüğüm tek Karanlık Perisi de benim gibi bir Habislord'du zaten."
O yüzünde bir gülümsemeyle bunları açıklarken Paul ağzının sonuna kadar açılmaması için kendini zor tutuyordu. Ancak Spadia konuşmaya devam etmişti.
"Peri ırkı mananın sevdiği bir ırktır. Mananın kendisinden doğarlar ve doğdukları anda Aziz seviyededirler. Türlerine göre manayı kontrol edebilirler. Doğal olarak gelen on binlerce yıllık yaşamları gelişimleriyle beraber katlandıkları için diğer ırklarla fazla iletişimde bulunmazlar. Onlar oldukça uzun yaşadıklarından bir anlaşma yapsalar bile diğer taraf onların yaşamının onda biri geçmeden öldüğü için birine bağlanmayı sevmezler. Genelde sessiz yaşamayı severler ve yaşadıkları yerlere farklı bir ırktan, hatta farklı bir türden birini bile getirmezler. Yaşadıkları yerden ayrılmaları ise çok nadirdir."
Bir süre elini çenesine koyup düşündükten sonra ise konuşmaya devam etti.
"Wulian isimli o küçük kız büyük ihtimalle bu dünyada doğdu. Neden bilmiyorum ama bu küçük dünyada bir küçük dünyada olmaması gereken onlarca şey var. Bu yüzden bir perinin burada doğması şaşırtıcı bir şey değil. Bu arada, olmaması gereken bir şey derken o kazandığın 'Yaradan Yetiştirme Zindanı'ndan da bahsediyorum."
Yavaşça iç çektikten sonra bir süre Paul'ün kalbine gözlerini dikti. Paul hafifçe yutkunurken o açıklamaya devam etti.
"'Yaradan' kelimesi şu anda sana bir şey ifade etmiyor olsa da ileride çok şey ifade edecek. Sana şimdilik açıklayamadığım için beni affetmelisin ama yeterli bir güce ulaşmadan önce fazla şeyi bilmemelisin. Ve yeterli güce ulaştığında, 'Yaradan'ın ne olduğunu zaten öğrenmiş olacaksın. Pekala, kazandıklarını geçersek, fiziğe ve 'Ateşten bir ruh'a geçelim."
Paul yavaşça başını sallarken Spadia konuşmaya başladı.
"Elde ettiğin güç, 'Ateşten bir ruh' ruhunun alev manasıyla bir olmasına olanak sağlar. Bu şimdilik fazla işine yaramayacak. Yalnızca ruhsal saldırılarına biraz alev gücü katacaktır. Ancak belirli bir seviyeye vardığında bunun etkisini göreceksin. Gerçi..."
Çenesini hafifçe kaşırken yüzünde bir gülümseme belirmişti.
"O zaman geldiğinde yalnızca ateşten bir ruha sahip olmayacaksın. Neyse, fiziğe geçelim. Vücut fiziği doğuştan gelen ve vücudun bazı enerjilere doğuştan yatkınlığa sahip olmasını hata bazı özel güçlere sahip olmasını sağlayan bir güçtür. Senin ustan, yani ben Mor Yıldız Fiziği'ne sahibim."
Yüzünde gururlu bir ifade belirirken açıklamaya başladı.
"Bu fizik sayesinde karanlık özellikli kılıç tekniklerine doğuştan bir yatkınlık sergiliyorum ve güçleri normal bir savaşçının yaptığından çok daha güçlü oluyor. Aynı zamanda karanlık özellikli bir başka savaşçı bana saldırırsa aldığım hasar başka birinden daha az oluyor."
Paul onun gururlu ifadesine bakarken biraz siniri bozulmuş hissetse de yine de saygılıca sordu.
"Fiziğin doğuştan geldiğinden bahsetmiştiniz. Yani bu benim de bir fiziğe sahip olduğum anlamına mı geliyor."
"Hayır."
Paul aldığı kısa ve öz cevaba şaşırırken Spadia gülerek konuşmuştu.
"Herhangi bir fiziğe, hatta en düşük yatkınlığı veren fiziğe bile sahip değilsin."
"Ancak, fiziğin değiştirilmesi demiştin..."
Paul hâlâ üzerindeki şaşkınlığı atamadan bu soruyu sorarken Spadia yavaşça elini iki yana sallamıştı.
"Normal bir fizik doğuştan elde edilebilir. Ancak normal bir fizik kazanabileceğin en güçlüsü değildir. Hatta, eğer güçlü bir fizik istiyorsan bunu 'anormal' yoldan elde etmelisin. Ateşten bir ruha sahip olan senin için alev bazlı bir fizik oldukça iyi olacaktır. Ya da daha güçlü bir şey de olabilir. Pekala, biliyor musun, seçimi sana bırakacağım."
Spadia işaret parmağını Paul'ün alnına doğru uzattığı anda Paul birden zihnine akın eden bilgileri hissetmiş ve ufak bir baş ağrısı hissetmişti. Spadia elini geri çektiği anda Paul çoktan gözlerini kapatmıştı ve aklına yeni akmış olan bilgileri araştırıyordu.
Bu sırada aklına binlerce yeni isim ve açıklama aktığından her birini teker teker incelemek oldukça uzun bir zaman alabilirdi. Ancak Spadia onun işini kolaylaştırmışa benziyordu. Çünkü diğerlerinin önünde kalan beş açıklama vardı.
"Yananvücut Fiziği: Vücuttaki her bir organı, kemiği, damarları ve deriyi sürekli olarak alev enerjisiyle bir arada tutmayı başaran bir fizik. Başarılması için kişi en az yüz gün vücudunun tüm parçalarını alev enerjisiyle kesintisiz bir şekilde beslemelidir. Kişi Alev Yasaları hakkında belirli bir seviyeyi kavramış olmalıdır."
"Günışığı Fiziği: Güneş ışığını direkt olarak alev enerjisine çeviren ve vücuda aktaran fizik türü. Gece zamanında işe yaramayan bu fizik alev bazlı kılıç tekniklerine olan yatkınlığı ve tekniklerin gücünü artırır. Bu fiziğin elde edilmesi için kişinin Günışığı Yasaları hakkında belirli bir seviyeyi kavramış olması gerekir."
"Volkan Mühür Fiziği: Vücudu sembolizm kullanarak alev enerjisini çeken sembollerle doldurarak aedinilen bu fizik alev enerjisine patlayıcı bir güç verir. Ancak kişi sembolleri kontrol edemezse vücudunun fazla alev enerjisi yüzünden patlama şansı vardır.
"Alev Varlık Fiziği: Vücudu alevlere çevirebilme yeteneğini veren bu fizik için kişi bünyesini tüm vücudunu alevlerle bir yapabilmelidir."
Bu dört fizik birçok kişinin salyalarının akmasına neden olabilecek bir güce sahip olsalar da Paul'ün ilgisini çeken fizik yalnızca beşincisiydi.
"Alevin Kutsal Fiziği: Vücudu alevlerin kendisine dönüştürebilen bu fizik ek olarak ateşten bir ruhu gerektirir. Kişi öncelikle alevlerin yasası üzerinde ve alevin iradesi hakkında belirli bir kavrayışa sahip olmalıdır. Sonrasında ise Alevin Kutsal Elementali Cerbera'nın takdiri kazanılmalıdır. Cerbera'nın takdiri kazanıldığı anda kişi bu fiziğe ulaşacaktır."
Bu açıklamada ne olduğunu bilmediği çok fazla şey olsa da gücünün diğerlerinden fazla olduğunu kavrayabilmişti. Ve çoktan ateşten bir ruha sahip olduğundan bunu seçmesi daha iyi olacağa benziyordu.
Gözlerini açıp Spadia'ya diktiğinde Spadia'nın ona bakarak gülümsediğini fark etmişti. Çoktan Paul'ün neyi seçeceğini anlamış gibi görünen Spadia konuşmaya başlamıştı.
"İrade ve Yasalar'ın ne olduğunu sana öğreteceğim. Ancak bunun için önce işlerini bitirmen gerekiyor. Çünkü seni eğitmeye başladığımda bir süre buraya dönemeyeceksin. Aynı zamanda, Cerbera'nın nerede olduğunu da, takdirini kazanmak da zordur. Ancak konu sen olunca yapabilirmişsin gibi hissediyorum."
Paul yavaşça başını sallarken Spadia bağırdı.
"Şimdi git ve şu veledi avla! Daha çok işimiz var!"
Paul başını sertçe salladıktan hemen sonra ruh sarayından ayrıldı. Onun az önce kaybolduğu yere bakan Spadia yavaşça iç çektikten sonra yavaşça sarayın kapısına doğru ilerlemeye başladı.
Sarayın dışına çıktığında etrafında bakındı. Sarayın üzerinde bulunduğu kırmızı zemin eskisinden daha genişti ve ruh sarayının etrafında dokuz kule ortaya çıkmıştı. Her biri aynı görkemli yapıya sahip dokuz kulenin her biri farklı renklerdeydi ve üzerlerinde birer sembol bulunuyorlardı. Her birinin etrafı kulelerle aynı renkte bulunan alevlerle sarılmıştı.
Kuleler sırasıyla parlak mavi, yeşil, sarı, mor, pembe, turuncu, beyaz, siyah ve gri renklerdeydi. Her birinin tepesinde aynı Spadia gibi bir ruhun dalgalanmaları varken alt kısımlarında kuleyi kaplayan alevlerle aynı türden alevleri barındıran odalar vardı.
Bu kulelere birer bakış atan Spadia yavaşça iç çekti.
"Önce Şeytan Kral'ın mirasını aldı. Daha sonra ise Allatra'nın kan soyunu. Şimdi ise bir Yaradan'ın eşyasını kazandı. Bu çocuk, bu kadar şeyi nasıl çekiyor böyle?"
Sızlanıyor gibi görünse de yüzünde bir gülümseme vardı. Elbette, öğrencisinin güçlenmesi onun da hoşuna gidiyordu.
"Ancak, hızlı olmalıyız. Eğer o on iki aptal Paul'ü fark ederlerse anında birini yollayacaklardır."
Yüzünde endişeli bir ifade oluşurken yeniden saraya girdi. Önemli bir şey düşünüyor gibi görünüyordu.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..