169.Bölüm - Eve Doğru

avatar
8220 30

Kara Büyücü - 169.Bölüm - Eve Doğru


"Pardon, bir tılsım almak istiyorum."

Yeşil saçlara ve gözlere sahip siyah pelerinli bir genç tezgahın karşısındaki yaşlı adama bakarken konuşmuştu. Zayıf ellere ve soluk bir tene sahip olan genç nazik görünse de tehlikeli bir hava saçıyordu.

Ancak yaşlı adam yalnızca gözlerini kaldırıp gençle göz göze gelmiş ve sessizce beklemişti. Yeşil gözlü genç, Shijin ise yavaşça gülümseyip konuşmuştu.

"Bir Büyük Işınlanma Tılsımı. Hedefi... Hmm... Güneydoğuda küçük bir şehir var. İsminin Ejderyiyen Şehri olması lazım. Direkt olarak oraya ışınlanabileceğim bir şey istiyorum."

Yaşlı adam bir süre sessiz kaldıktan sonra yavaşça konuştu.

"İdam alanı Abyss'in bulunduğu şehir. Yanlış mıyım?"

"Kesinlikle doğrusunuz efendim."

Shijin başını hızla sallarken saygılı bir şekilde konuşmuştu. Yaşlı adam ona son bir kez daha baktıktan sonra tezgahın altından mavi yazılara sahip bir tılsım çıkardı ve tezgahın üzerine koyarken konuştu.

"On bin altın."

Shijin pelerininin içinden bir yüzük çıkardı ve adama verdi. Yaşlı adam yüzüğün içinden on bin altını bir başka yüzüğe aktardıktan sonra elini yavaşça tılsımın üzerinde gezdirdi. Tılsım'ın üzerinden bir anda bir çatlama ve ardından gür bir kırılma sesi yükseldi.

Tılsım'ın üzerinden kırılma sesi geldikten sonra Shijin yavaşça elini uzattı ve tılsımı kavradı. Ardından yavaşça binadan ayrıldı.

Binadan ayrıldıktan sonra havadaki güneşe bir süre bakarken kendi kendine mırıldandı.

"Orada neler olduğunu tam olarak bilmesem de, kolay kolay pes edecek biri olmadığını biliyorum. En azından ona direkt olarak bağlı olmayan biri için değil..."

Yüzünde kötücül bir gülümsme ortaya çıkarken konuşmuştu.

"Bir kardeş ve ebeveynler, elimdeki tek avantajlar bunlar gibi görünüyor. Hehehe... Gidelim bakalım."

Gözlerini elindeki tılsıma çevirdi ve tılsımı anında kullandı. Tılsımdan çıkan mavi ışık onun bedenini sararken yüzündeki kötücül gülümseme hâlâ yerinde duruyordu.

--------------------

Paul yaklaşık üç gündür kesintisiz bir şekilde uçuyordu ve en sonunda Altın Güneş Şehri'ne varmıştı. İlk başta direkt olarak Başkent'e doğru ilerliyordu ancak pusula bir anda güneydoğuya dönmüştü ve onu buraya gelmek zorunda bırakmıştı.

Aslında gidebileceği en yüksek hızla Ejderyiyen Şehri'ne gitmek istiyordu ancak burada da kontrol etmesi gereken kişiler olduğunu biliyordu. Abisi Luke şu anda Altın Güneş Şehri'nde olmalıydı.

Hızla şehir kapısının önüne inerken aurasını anında kapladı. Normal kişilere aurasını hissettirmek onları öldürmese bile ruhlarını kolayca yaralayabiliyordu. Gereksiz sıkıntı çıkarmak istemiyordu.

O şehir kapısının önüne indiği anda kapıda bekleyen iki asker dikkatli bir duruş almış ve bir anda gökyüzünden düşerek toz bulutu yaratan şeye doğru kılıçlarını doğrultmuşlardı. Onlar oldukça dikkatli görünürken Paul anka kanını yavaşça pasif duruma geçirmiş ve kanatlarıyla pençelerini geri çekmişti. Gözleri de normal hallerine geri dönünce toz bulutunun içinden çıkıp direkt olarak kapıya ilerlemeye başlamıştı.

İki asker toz bulutundan çıkan figürü gördüklerinde ilk başta şaşırıp kim olduğunu anlamak için gözlerini kısarak baktılar. Ancak Paul'ün kim olduğunu anladıklarında kılıçlarını anında kınlarına sokup dik bir pozisyona geçtiler.

Saygılarını gösteren bu dik pozisyonu görmek Paul'ün hoşuna gitse de onları endişeli yüz ifadeleri ve hafifçe titremeleri bu dik pozisyonla pek uyuşmuyordu. Bu nedenle hızlıca kapıdan geçip ikiliyi rahat bırakmaya karar verdi.

O kapıdan geçtikten sonra bile iki askerin kolayca rahatlamadığını fark eden Paul hafifçe iç çekse de yapabileceği bir şey yoktu. Yavaşça başını kaşırken Luke'un evinin nerede olduğunu hatırlamaya çalışıyordu.

Bir süre etrafına bakındıktan sonra derin bir iç çekti ve önce Altın Şafak Bilgin Birliği'ne gitmeye karar verdi. Luke'un orada olma şansı vardı ve birliğin binası şehir merkezine yakın bir yerde olduğu için oraya nasıl gidileceğini biliyordu.

O hızla sokaklarda ilerlerken etrafında hafif bir rüzgar oluşturduğu için birçok gözü üzerine çekiyordu ancak kimse ona bulaşmıyordu. O Altın Şafak Bilgin Birliği'nin kapısına ulaştığında iki güvenlik ona bir bakış attıktan sonra bir tepki vermemişlerdi. Yalnızca etraflarındaki hava biraz daha saygılı bir şekle girmişti.

O birliğin binasına girdiğinde etrafta birçok kişinin bulunduğunu gördü. Genel olarak zayıf yapılara sahip onlarca yaşlı ve genç kişi içeride bulunuyordu. Çoğunluğu cübbe giyen bu kişilerin kimi öğrenci almaya gelmişken kimi ise öğretmen bulmak için buradaydı.

Paul bu bilgin topluluğu arasında yalnızca kirli siyah pantolonu ve çıplak, yapılı üst vücuduyla durduğundan direkt olarak ilgiyi üzerine çekmişti. Ancak bilginlerin arasından kimse ona yaklaşmamış, hatta birkaç adım uzaklaşanlar bile olmuştu. Paul tüm İmparatorlukta ünlü olsa bile, bu ünün nasıl bir ün olduğu pek sabit bir şey değildi.

Bazıları onun gücünü ve cesaretini överken bazıları onun acımasızlığını ve şeytaniliğini yayıyor ve dinleyenlerin korkmalarını sağlıyordu. Görünüşe göre, ikincisi daha baskındı.

Paul ona doğru olan bakışların korkulu ancak saygılı olduklarını görünce ifadesiz bir şekilde Başkan'ın odasına ilerlemeye başladı.

Beyaz-sarı kapıyı yavaşça açıp içeri girdiğinde ilk fark ettiği şey yüzünü masaya gömmüş kahverengi saçlı genç bir adamdı. Masanın üzerinde bulunan birçok kağıt yüzünden onu fark etmesi biraz zor olmuş olsa da Paul onun kim olduğunu fark etmişti.

"Büyük Kardeş Floyd, epey yorgun gibi görünüyorsun."

Paul'ün sesini duyan Floyd tüm yorgunluğunu aniden atmış gibi başını kaldırmış ve Paul'e bakmıştı. Bir omzunda kedi ve bir omzunda ne olduğunu bilmediği bir şey taşıyan genç adama bakarken yüzünde büyük bir gülümseme belirmişti.

"Ah, Paul, hoşgeldin! Seni bayadır görmüyorum."

Yüzünde parlak bir gülümsemeyle bunları söyleyen Floyd'a bakan Paul de hafifçe gülümsemişti. Ardından Floyd konuşmaya devam etti.

"Bir şeye mi ihtiyacın var? Eğer Luke'a yönlendirdiğin kız hakkındaysa o hâlâ görev başında. İstersen seni ona götürebilirim."

Paul onun gülerek yaptığı konuşmaya başını salladıktan sonra konuştu.

"Şey, abimin şu anda nerede olduğunu bilmiyorum da..."

"Oh, onun şu anda evde olması gerekiyor."

Floyd gülerek bunları söyleyince Paul hafifçe başını kaşımış ve biraz utanmış bir şekilde konuşmuştu.

"Şey, eee... Abimin evi, neredeydi?"

Floyd bir anlığına ona sessizce baktıktan sonra ufak bir kahkaha patlatınca Paul'ün utancı daha da arttı. Ancak rahatsız olmuyordu. Herkesin ondan korkması yerine Floyd gibi birkaç kişinin olması onu rahatlatıyordu.

"Şey... Biraz yanlış anladın ama abinin evini unutman cidden epey komik."

"Yanlış mı anladım?"

Paul kaşlarını kırıştırarak sorunca Floyd cevapladı.

"Evinde, asıl evinde. Ejderyiyen şehrine bir aylığına dönmek için izin istemişti. Oraya gitmen gerekiyor."

Paul rahat bir nefes alırken yavaşça başını kaşıdı ve arkasını dönerken yavaşça konuştu.

"O halde görüşürüz büyük kardeş Floyd. Seni daha fazla rahatsız etmeyeceğim."

"Oh, Paul."

Paul Floyd'un onu çağırdığını duyunca bir kez daha arkasında baktı ve mavi gözlerini kısarak ona bakan gencin yüzünde oyuncu bir gülümseme olduğunu fark etti.

"Şu kız, Jenny. Seni önce ona yönlendirmemi istemediğinden emin misin? Bence güzel şeyler olabilir. Şu anki rütbeni düşünürsek kucağına atlamayı bekleyen birçok kadın olacaktır.

"Ahh..."

Paul yavaşça iç çektikten sonra yeniden arkasında döndü ve gür bir sesle bir kez daha söyledi.

"O halde görüşürüz büyük kardeş Floyd. Seni daha fazla rahatsız etmeyeceğim!"

İkinci kez söylediğinde Floyd da yavaşça iç çekti ve masasına geri döndü. Paul odadan çıkmadan hemen önce onun işine dönmek yerine başını masaya koyarak uyumaya başladığını görebilmişti.

--------------------

"Hmm... Böyle bir yerin ufak bir şehirde bulunması cidden yazık."

Shijin bir çatının tepesinden kısık gözlerle Abyss'e doğru bakıyordu. Pelerini yüzünü kapadığından yakınında biri olsa bile yüzünü göremezdi ve o sırada zaten saklı bir şekildeydi.

Elini çenesine koyup bir süre düşündükten sonra parmaklarını şıklattı ve kendi kendine gülerken konuştu.

"Neden ufak, ufacık bir sürpriz yapmıyorum. Her zaman zehir kullanmak iyi bir fikir değildir. Hahaha..."

Hızla olduğu yerden ayrılarak şehrin dışına çıkan Shijin hızla ormana doğru ilerliyordu.

[YN]: Yorum atılmayan bölüm bölüm değildir zaten okul zamanı moralim sıfır az destek çıkın :D






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44264 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr