Fiziksel güç sınavı sona erdiğinde katılımcıların ve izleyicilerin birçoğu hâlâ heyecanlılardı. Az önceki güç gösterilerinden sonra katılımcıların arasındaki canavarlar belli olmuştu sonuçta.
Ethan isimli ağır kılıç kullanan savaşçı izleyiciler arasındaki en çok konuşulan konulardan biriydi. 75 puanı alarak tek testle savaş testlerine katılma hakkını kazanan bu canavar kesinlikle bu tepkiyi hak ediyordu.
Semia isimli gizemli kız da neredeyse onun kadar konuşuluyordu. Puanı Ethan’ınkinden düşük olsa da diğer birçok yarışmacıdan yüksekti ve o da tek seçmeyle savaş testlerine girme hakkı kazanmıştı. Gerçekten de bir canavar olarak anılmayı hak ediyordu.
Elbette, en çok konuşulan konu kendisini mükemmel bir şekilde gizlemiş Paul’dü. Onun yaşının 20’den düşük olduğunu bilen izleyiciler onun 100 puanlık skoruna şaşmışlardı ve ikinci testte ne yapacağını merak ediyorlardı.
Belki de yalnızca fiziksel gücünü artırmış ve ruhunu fazla geliştirmemiş biriydi. Böyle kişiler sonuçta hâlâ varlardı ve o kadar yüksek puanı alan birisi bu şekilde gelişiyor olmalıydı.
Elbette! Bu şekilde olmalıydı! İki yandan da gelişen birisinin bu kadar güçlenmesi imkansızdı!
Ancak bu yalnızca gözleriyle gören izleyicilerin aksine üç locada oturan Aziz seviyeli savaşçılar durumun böyle olmadığını biliyorlardı. Şu bilinmeliydi ki, savaşçı ve ruh eğitimi genelde birbiriyle kesişerek ilerlerdi. Bir kişi bir yasayı kavramaya başladığında ruhu da bununla beslenir ve güçlenirdi.
Onlar Paul’ün çoktan Büyükusta seviyesinde olduğunu doğrulamış ve yasa enerjisini de hissetmişlerdi. Onun ruhsal testten de iyi bir sonuç alacağını biliyorlardı.
Ancak yapabilecekleri bir şey yoktu. Hem, ülkeleri için elit olacak birinin canavarlar arasında bir kral olması aslında iyi bir şeydi. Bu nedenle öğrencileri için üzülseler de ülkeleri için mutlulardı.
Bu sırada, Prenses Yue da bu ‘Kral Canavar’ı gözlemliyordu. Kraliçe onun gözlerinde daha önce görmediği bir parlaklığı gördüğünde şaşırsa da hafifçe gülümsedi ve sessiz kaldı.
Bu sırada zayıfça bir adam siyah beyaz arena merkezinin merkezindeki arenaya çıktı ve katılımcılara bakarken hafifçe konuştu.
“İkinci test, ruh ölçme testi şimdi başlayacak.”
Onun sesi hafifti ancak hem katılımcılar hem de izleyiciler arasında yankılanmıştı. Ruh gelişimi yüksek olan kişiler sözlerindeki ruhsal dalgalanmaları hissedebilmişlerdi.
Bu sırada adam arenadan indi ve iki elini havaya kaldırdı. Katılımcılar neler olduğunu anlamaya çalışırken birden parlak mavi renkli 2 metre büyüklüğünde bir kristal havada belirdi.
Adam iki elini arenaya yöneltip kristali merkeze yerleştirdikten sonra tek elini açarak kristale yöneltti.
“Açıl.”
Kristalin etrafından ufak bir kırılma sesi yankılandıktan sonra ruh gücü dalgaları tüm arenayı sardı. Henüz arenaya çıkmamış katılımcıların çoğu bunu hissetmese de ruh gücü yeterli bir seviyede olan kişilerin her biri bunu hissediyordu.
Paul de bunu hissetmişti ancak o sırada ilgisini çeken şey bu değildi. Az önceki adamın yaptıklarını izledikten sonra onun büyükusta seviyesindeki bir ruh geliştiricisi olduğundan emin olmuştu.
Ruh gücünü fiziksel olarak kullanmak ve onu taşıma veya saldırma gibi işlerde kullanmak için büyükusta seviyesine atılım gerekliydi. Adam az önceki kristali taşırken bu tekniği kullanmıştı.
Elbette, adamın gücü o kadar da fazla değildi. O sırada diğer katılımcılar fark etmese de Paul onun ruhsal gücünün çoğunu kaybettiğinin farkına varmıştı. O kristal benzeri şeyi taşımak zor olmuş olmalıydı.
Kristalin çıktığı yer ise Paul’ü şaşırtan bir şekilde bir evren taşı eklenmiş normal görünen bir bileklikti. Bu zayıf adam özel bir şov yapmak için bu hazineyi kullanmaktan çekinmemişti.
Sonucu ise oldukça iyiydi. Katılımcıların neredeyse her biri ona saygılı ve şaşırmış gözlerle bakıyorlardı. Yalnızca Paul, Semia ve Alice isimli kahverengi saçlı kız daha normal görünüyorlardı.
Bu sırada adam yeniden ruhsal enerjisini kattığı sesiyle konuştu.
“Göreviniz bu kristale yakınlaşabildiğiniz kadar yakınlaşmak. İstediğiniz zaman başlayabilirsiniz ve bir saat sonra kristal geri alınana kadar zamanınız olacak. Kristale ne kadar yakın olursanız o kadar yüksek puan alırsınız. Birden fazla kez deneyebilirsiniz. Başlayın!”
Bununla birlikte köşesine geçti ve ruh gücünü yenilemeye başladı. Aynı anda bir başka görevli onun yerini almıştı.
Adamın konuşması bittiği anda katılımcılar bir süre sessizce beklese de aralarından bir kişi çıkmış ve arenaya çıkarken gür sesiyle konuşmuştu.
“Kristale yaklaşmak? Sadece bu kadar mı? Seçmelerin şartları bu kadar kolaylaştı mı?”
Siyah saçlı bu genç adama bakan Paul onun adını hatırlayamasa da önceki testte 40 puan aldığını hatırlamıştı. Bu savaşçılar için genelin biraz üzerinde bir puandı.
Siyah saçlı genç adam arenaya çıktı ve yüzündeki alaycı gülümsemeyle bir adım attı.
“Görünüşe göre savaş kısmına geçmek kol-“
Sözünü bitiremeden önce adımını atmış ve baskın ruh gücü tarafından bir anda fırlatılmıştı. Vücudu hızla geriye uçarken ufak bir çığlık ona eşlik etmişti.
Genç adamın ani geri uçuşunu gören birkaç katılımcı yutkunmuşlardı. Adamın düşüşü sert sayılırdı ve ağır bir yara vermese de acıtacağı kesindi.
Savaşçı eğitiminden geçmiş olan kişiler biraz endişeli ifadeler sergilerken ruhsal enerji eğitimi alanlar anında arenaya çıkmışlardı. Onlar uzun zaman boyunca ruh güçlerini geliştirmişlerdi ve baskıya karşı koymaya alışkınlardı.
Ruhsal gelişimciler ekşimiş yüzleri ve terlemiş alınlarıyla ilerleyebildikleri kadar ilerlerlerken birkaç savaşçı da onlara katılmıştı. O sırada en önde giden kişi Alice’ti. Semia ise hemen arkasından geliyordu.
Daha önceki testin aksine Ethan onların epey gerisindeydi. Alnı terlerle doluydu.
Paul ise hâlâ yerinden ayrılmamıştı ve onları izliyordu. O sırada izleyicilerin her birinin gözlerinin onun üzerinde olduğunun farkındaydı.
Hepsi ona bir şeyi bekliyormuş gibi bakıyorlardı. Paul de bunu fark etmiş ve maskesinin altından gülümsemişti.
Kendini küçük göstermeyi hiç mi hiç planlamıyordu. Ne de olsa şöhret yanında zorlukları getirse de genelde birçok kapının açılmasına yarayabilirdi.
Ancak biraz daha beklemek yararlı olabilirdi. En son ana kadar bekleyip önce diğerlerini incelemek istiyordu.
Böylece on dakika geçti… Ardından yirmi dakika, otuz dakika… En sonunda, 55 dakika geçmişti.
Bu sırada izleyicilerin çoğu Paul’e bakmayı kesmişlerdi. Son beş dakikaya kadar yerinden bile kalkmamış birisinin testi deneyeceğini düşünmüyorlardı.
Onun yerine gözlerini kristalin on beş adım uzağında oturmuş bir şekilde duran Alice’e ve yirmi adım uzağındaki Semia’ya çevirmişlerdi. İki kız o anda kristale en fazla yaklaşabilenlerdi ve en yüksek puanı alacak olanlar onlardı.
Beyaz Düşes bu konuda mutluydu. Alice onun kendi öğrencisi olduğundan birinci olması ona epey bir yüz kazandırıyordu. Ancak, biraz hayal kırıklığına uğramıştı.
Aynı onun gibi Ağır Metal Lordu ve Prenses Yue da hayal kırıklığına uğramışlardı. Onlar bu ‘Kral Canavar’ın bu teste de katılmasını beklemişlerdi ve istekleri gerçekleşmemişti.
Ancak Kral’ın gözlerinde anlayan ve eğlenen bir ifade vardı. Çünkü eğer düşündükleri şeyler doğruysa şimdi olacak şeyleri biliyordu.
Aynı anda, Paul birden ayaklandı. Onun ani hareketi nedeniyle şaşıran birkaç katılımcı ve izleyici ona dönünce gözler yeniden ona dönmeye başlamışlardı.
“Hayır, bu kadar geç mi ilerleyecek? Ruhsal baskının ne kadar zorlu olduğundan haberi var mı?”
“Bu… Basitçe delilik.”
Prenses Yue bu sözleri söylerken yüzünde söylediklerinin aksine heyecanlanmış bir ifade vardı. Bu sırada Paul izleyenlerin bakışları altında arenaya ulaşmıştı.
O ilk adımı arenaya attığı anda katılımcıların çoğu ona döndü. Bazıları şaşırmış ifadeler sergilerlerken bazıları ise alaycı ifadeler sergiliyorlardı.
Beş dakikada ne kadar ilerleyebilirdi ki? Bu adam gerçekten de bir aptal olmalıydı.
Ancak Paul onların bakışlarını umursamıyordu. Yavaş yavaş arenanın merkezindeki kristale doğru adım atmaya başlamıştı.
İlk adımda omuzlarına binen baskıyı hissetmemişti bile. O zamana kadar bir Habislord’un, ustasının ruh baskısıyla çalışmıştı ve ruh gücü birçok kişiden daha sağlam bir temele sahipti.
O zorlanmadan birçok katılımcıyı geçerken izleyicilerin birçoğu şaşkın kalmışlardı. Ona alaycı gözlerle bakan yarışmacılar Paul onları geçtiğinde yüzlerinin kızardığını hissedebiliyorlardı.
Paul bunları herhangi bir şekilde umursamadan Ethan’ı geçtiğinde Kral’ın da Prenses Yue’nun da gözleri parlamıştı. Ancak Paul herhangi bir şeyi umursamadan ilerlemeye devam ediyordu.
40 adım, 35 adım, 30 adım… Paul 20 adımlık sınıra gelip herkesi sessiz bıraktığında Semia ona oldukça garip bir bakış atmış ancak bir şey dememişti. Zaten ilk başta onu bir ruhsal gelişimci sanmışlardı yani ruh gelişiminin de güçlü olduğunu biliyordu.
Bu sırada Paul yeniden ilerledi. 15 adımlık sınıra geldiğinde Alice’in ona bakan şaşkın gözlerini görünce hafifçe gülümsemiş ve adımlarına devam etmişti. Bu sırada, yalnızca iki dakika kalmıştı.
10 adım, 5 adım, 1 adım… En sonunda, Paul sağ elini kristalin üzerine yerleştirmişti.
Sınav zamanının bitişiyle kristal kendiliğinden tekrar mühürlendiğinde tüm alanı bir sessizlik sarmıştı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..