236.Bölüm - Zihin Bölme

avatar
8040 31

Kara Büyücü - 236.Bölüm - Zihin Bölme


“Hm?”

 

Paul Simon’dan kalabileceği yerleri öğrendikten sonra birkaçını gezmek isteyecekti ancak o sırada kendisine yaklaşan figürü görmüştü. Hızlı adımlarla kendisine yaklaşan Ellen’e hafifçe gülümserken Simon’a zihinsel bir mesaj iletti.

 

“Seninle daha sonra buluşacağım. Ülkeden ayrılırken seni kurda götürürüm.”

 

Simon Paul’ün bunları söyledikten hemen sonra Ellen’e doğru yürüdüğünü görünce kendisi de oradan ayrılmıştı. Paul’ün onu kibarca kovduğunu anlamayacak kadar aptal değildi.

 

Ellen Paul’ün yanına vardığında önce ne söyleyeceğini bilememiş ve bir süre sessiz kalmıştı. Onun bu halini gören Paul konuşmayı kendisinin başlatması gerektiğini düşünmüştü.

 

“Seni görmek güzel. Adanın çıkışı ile ilgili işlerini hallettin mi?”

 

“Evet, az önce tüm işlemleri bitirdik.”

 

Ellen Paul’e cevap verirken yüzünde bir gülümseme vardı. Ardından, kızarmış yüzünü hafifçe eğerken sordu.

 

“Şey, biz şimdi yemek yemeye gidecektik. Eğer henüz gitmediysen bizimle gelmek ister misin?”

 

Her bir kelimeyle yüzünün kızarıklığı artan Ellen Paul’ün cevabını beklerken ayağıyla yerde daireler çiziyordu.

 

Paul aldığı davetten sonra başını onaylar şekilde sallamış ve konuşmuştu.

 

“Bu iyi olur. Adadan çıktığımdan beri bir şey yemedim.”

 

Simon’la yemek yemiş olsa bile Ellen’e eşlik etmesi gerektiğinden her türlü gidecekti. Hem mana kullanarak sindirimini hızlandırabildiğinden fazla yemek onun için bir sıkıntı değildi.

 

Aldığı cevap ile yüzünde büyük ve parlak bir gülümseme beliren Ellen elçinin yanına doğru ilerlerken Paul de onunla beraber gelmişti. Elçinin yanına varmadan arkasından onu takip etmeye başladıktan sonra ikisi muhabbet etmeye başlamışlardı.

 

Elçi ikisine bir bakış atıp hafifçe gülümsedikten sonra bildiği ilk restorana doğru ilerlemeye başlamıştı. İlk başta kalacakları yere gidiyor olsalar da Ellen Paul’ü davet etmek için uğraştıktan sonra önce ona yardım etmesi gerektiğini düşünüyordu.

 

--

 

“Şehri fazla bilmemek biraz sıkıcı ama etrafta yeni şeyler görmek cidden güzel geliyor.”

 

Paul Ellen ve Alean’ın elçisi ile birlikte restorana girerken gülümseyerek konuşmuştu. Ellen başıyla söylediklerini onaylarken üçü birlikte masaya geçmişlerdi.

 

“Paul, Keln’den sonra nereye gideceksin? Veuria’ya geri mi döneceksin?”

 

Elçi yol boyunca Paul’e bir şey sormadığından Paul bir anlığına şaşırsa da bunu yüzünde göstermeyip cevaplamıştı.

 

“Veuria’ya bir iş için gideceğim ve sanırım bir haftamı falan alır. Ondan sonra ise nereye gideceğimi düşünmedim.”

 

Paul Simon’ı Veuria’ya götürdükten sonra direkt olarak Alean’a geçecek olsa bile bunu söyleme gereği duymuyordu. Ellen ile arasını iyi tutsa da onu sürekli takip ediyormuş gibi görünmek istemiyordu.

 

Elçi onun sözlerinden sonra başını sallayıp sessiz kalırken Ellen’e anlamlı bir bakış atmıştı. Ellen bu bakışın ardından hafifçe kızarmış ve başını iyice eğmişti.

 

Üçü de yemeklerini sipariş ederken elçi Paul’e birkaç soru daha sormuştu. Onun sorularını nazik ve gülümser şekilde cevaplayan Paul bir yandan artık yemeklerin gelmesini ve soruları cevaplamaktan kaçınmayı gerçekten istiyordu.

 

Yaşlı kadının soruları git gide daha zor cevaplanabilir oluyordu. Hangi ülkede doğduğu veya ailesi ile ilgili bir şeyler sorulursa nasıl cevap vereceğini bilmiyordu.

 

Neyse ki elçi yeterince önemli bir bilgiyi soramadan yemekleri gelmişti. Paul rahat bir nefes alıp yemeğine başlamıştı.

 

--

 

Yemeklerini yedikten sonra Paul ikiliden ayrılıp Simon’ın ona söylediği bir otele gitmeye başlamıştı. Bir yandan da elinde olan rozete bakıyordu.

 

Mavi renkli rozetin üzerinde beyaz bir yazı ile ‘Ruh’ yazıyordu. Rozet fazla büyük değildi ve oldukça hafifti.

 

Bu rozet, Alean’daki asil ailelerden biri ve Ellen’in ailesi olan Olvium Ailesinin rozetiydi. Rozeti ona Ellen verse de yalnızca aileyle arasında arkadaşlık veya daha yakın bir bağ bulunan kişilere verildiğini ona elçi açıklamıştı.

 

Paul rozeti boyutuna geri atarken Ellen’in önünde sürekli olarak gösterdiği gülümsemeyi sonunda yüzünden sildi ve duygusuz haline döndü. Kalacağı yerin kapısından girdiği anda etrafına bakınmıştı.

 

Restorana yakın olan bu yer oldukça sade bir handı. Hanın alt katı o sırada yemek yiyen veya içki içen kişilerle doluydu ve içerisi epey gürültülüydü.

 

Paul gürültüyü umursamadan hanın tezgâhına doğru ilerledi. Tezgâhın arkasında birkaç bardağa bira dolduran yapılı, uzun kahverengi sakallara ve kısa kahverengi saçlara sahip olan orta yaşlı bir adam duruyordu.

 

Başkalarının adama seslenişinden onun hanın sahibi olduğunu anlayan Paul direkt olarak ona yöneldi. Tezgâha vardığında ise konuştu.

 

“Bir hafta boyunca kalacağım bir oda. Fiyatı ne?”

 

Han sahibi bir anlığına duraksayıp Paul’ü süzdükten sonra gür sesiyle konuştu.

 

“Yemeği burada yiyeceksen günlüğü beş bakır. Yemeyeceksen üç bakır.”

 

Paul elini paltosunun içine atıp boyutundan üç gümüş para çıkararak adama verdikten sonra demir bir anahtarı alarak hanın üst katına ilerledi.

 

Kendi odasını bulup içine giren Paul kapıyı arkasından kilitlediği anda vücudunu mor renkli bir sis sarmış ve ortadan kaybolmasına neden olmuştu.

 

--

 

Yaradan Yetiştirme Zindanına girdiğinde ilk iş olarak üzerine atlayan iki ufaklığı sakinleştiren Paul İnfirmi’ye dönerken sordu.

 

“Ruh kafesin ne durumda?”

 

İnfirmi devasa ağzının köşelerini hafifçe yükseltirken cevapladı.

 

“İyileşme süreci oldukça iyi ve hızlı ilerliyor. Ancak tam iyileşme için yaklaşık yarım yıla daha ihtiyacım var.”

 

Paul başını salladıktan sonra kendi düşüncelerine dalmıştı. Yarım yıl… Yaradan Yetiştirme Zindanını kullandığından bu süre gerçek zaman akışında üç ay gibi bir süreye denk gelmeliydi. Paul o anda İnfirmi’nin gücüne ihtiyaç duymadığından bu iyileşme hızı oldukça iyiydi.

 

“Pekâlâ, artık kılıçlarına çalışmaya ne dersin?”

 

Spadia’nın sesiyle kendine gelen Paul derin bir nefes alırken onun devamını açıklamasını bekliyordu. Çift kılıca çalışmaya nereden başlayacağını hiç bilmediğinden Spadia’dan yardım alması gerekiyordu.

 

Spadia bir süre sessizce bekledikten sonra konuştu.

 

“Öncelikle yere otur. Çift kılıç kullanmak için ilk yapman gereken teknikleri veya duruşları öğrenmek değildir.”

 

Paul yere otururken Spadia’yı dinlemeye devam ediyordu. Bu sırada, Spadia’nın yarı saydam bir görüntüsü hemen karşısında belirmiş ve önüne oturmuştu.

 

“Çift kılıç kullanıcılarının iki farklı yöntem kullandıklarını sana daha önce de söyledim. Bunlardan birisi, çift kılıcı aynı anda kullanan bir teknik kullanmaktır ancak bu tekniklerde genelde asıl güç kişinin dominant eliyle kullandığı kılıçta bulunurken diğer kılıcın gücü en fazla normalin dörtte birini taşır. Bu yüzden kendilerine kolayca görülebilen bir açığa sahip olurlar."

 

“Neyse, zaten bu tekniği kullanmayacağımızdan bunu geçelim. İkinci teknik iki kılıcı iki farklı şekilde kullanmaktır. Sağ elindeki kılıçlar bir tekniği kullanırken sol elindekiyle bir başkasını kullanırsın. Sağ elindeki kılıç alevlerle parlarken sol elindeki kılıç buzullardan çıkarılmışçasına soğuk olabilir.”

 

“İlk yöntem için gereken tek şey düzgün bir çift kılıç tekniğidir ve ikinci yöntemden çok daha kolaydır. Çünkü ikinci yöntem çalışabilmek için bazı şartları da gerektirir.”

 

Spadia buraya kadar konuştuktan sonra iki elini yere koydu ve yerde gezdirmeye başladı. İlk başta Paul onun ne yaptığını anlamasa da parmağının hareketlerini inceledikten sonra onun bir şey yazdığını görebiliyordu.

 

Spadia’nın sol eli ‘Zihin’ yazarken sağ eli ‘Bölme’ yazıyordu. Kelimelerin ikisi de aynı şekilde güzel bir yazıyla yazılmışlardı ve hangi elin dominant olduğunu anlamak zordu.

 

“Zihin bölme, ikinci yöntemi çalışmak için gereken koşullardan biri ve normal savaş zamanlarında da oldukça işe yarar bir yetenek. Aynı anda birden fazla şeyi düşünmeye ve vücudu buna uyarlamaya yarayan bu aşama yeterli ruh gücü gerektirir. Aksi takdirde zihnini bölmeye çalışan kişi düşünemeyen bir aptala dönüşecektir.”

 

Paul istemsizce titrerken ruh gücünün yeterli olup olmadığını düşünüyordu. Onun endişeli olduğunu fark eden Spadia hafifçe gülümserken konuştu.

 

“Merak etme. Normal bir büyükusta ruh bile yeterli olurdu ki senin ruhun İmparator ruh sarayı ve Kryiop’un ruh parçası ile destekleniyor. Karanlık ve ateşin özelliklerine sahip olduğunu da unutmazsak sorun ayırmaya çalışırken bir aptala dönüşüp dönüşmeyeceğin değil…”

 

Yüzü biraz sertleşirken konuştu.

 

“Asıl sorun zaten zihnini ayırıp ayıramayacağın.”






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr