238.Bölüm - Zihniyet

avatar
7584 30

Kara Büyücü - 238.Bölüm - Zihniyet


“Blurgh!”

 

Şiddetlice kan öksüren Paul’e bakan Spadia’nın gözleri sonuna kadar açılırken bir and dışarıdaki yansıması kaybolmuştu. Ruh sarayında tüm gücünü Paul’ün ruhundaki yaralarına yönlendirirken bir yandan da Paul’ün zihnini kontrol ediyordu. Paul ruh gücünün çoğunu o bölgede yoğunlaştırdığı için bulması o kadar zor olmamıştı.

 

İlk olarak gördüğü şey ruhtaki iki büyük yara olduğundan yüzünde endişeli bir ifade belirmişti. Yaralar kalıcı görünmeseler ve zamanla iyileşecek olsalar da bu iyileşme belirli bir zaman gerektirecekti ve bu zamana kadar Paul’ün ruh teknikleri kullanılamaz olacaktı.

 

Spadia Paul’ü ruh saldırılarına karşı koruyabilse bile kendi yarattığı yaralara bir şey yapamıyordu. Bu nedenle derince iç çekerken sonunda dikkatini Paul’ün zihnine çevirdi.

 

O anda, gözleri sonuna kadar açılmıştı. Ruhun içinde bulunan üç güçlü küreye bakarken ne diyeceğini bilememiş ve istemsizce hafifçe titremişti.

 

“Üstün saldırı zihniyeti…”

 

Spadia’nın daha önce Paul’e anlatmadığı bir şey olan özel zihniyetler özellikli ruhlardan ve vücut fiziklerinden çok daha nadir olan mutlak zihniyetlerin biri Paul’ün garip şekilli zihninin ta kendisiydi.

 

Bir Üstün Saldırı Zihniyetinin ne kadar güçlü olabileceğini bilen Spadia heyecandan titriyordu. Bir ruhun ve fiziğin aksine zihniyet değiştirilemezdi ve kesindi. Normal zihniyetler ikiye bölünebilse bile bu onların sınırı olurdu.

 

Ancak Üstün Saldırı Zihniyeti farklıydı. Aynı anda savaşçının kılıçlarını, ruhsal gelişimcinin ruhunu ve büyücünün manasını kontrol edebilmek için üçe bölünen bu zihniyet İmparator seviyesini aştıktan sonra bile oldukça yararlı olabilirdi.

 

“Hoh…”

 

İçine çektiği derin nefesi veren Spadia kendi kendine hafifçe mırıldandı.

 

“Pekâlâ, görünüşe göre gerçekten de kazandığı şeyle bu yaralara değermiş. İyileştirmesi zor olacak gerçi.”

 

Yüzünde bir gülümsemeyle ruhunu desteklemeye başlayan Spadia bir yandan da onu en yakın zamanda uyandırmaya çalışıyordu. Ruhu yaralı olsa da Paul’ün dış dünyada yapması gereken birçok iş vardı.

 

--

 

“Hoh…”

 

Başındaki inanılmaz baş ağrısıyla birlikte gözlerini aralayan Paul vücudunda ldukça az enerjinin bulunduğunu hissediyordu. O anda soğuk bir zeminde yattığını düşünüyordu ve ufak bir şey o sırada göğsünde geziniyordu.

 

Gözlerini kendi göğsüne bakmak için çevirdiğinde orada kendi gözleriyle anı renkteki bir çift kedi gözünü görmüştü. Çoktan yetişkin bir kedinin vücuduna sahip olan Grim gözlerini ona dikmişti ve nedensizce endişeli görünüyordu.

 

“Heheheh…”

 

Hafifçe kıkırdarken kediyi iki eliyle kaldıran Paul sırtını dikleştirdi. Vücudunda herhangi bir yaranın olmadığını hissedebiliyordu. Yalnızca ruhundan kaynaklanan güçlü bir ağrı vardı.

 

Ruhundaki iki devasa yarayı hissedebilen Paul hafifçe iç çekerken mutlu olup olmaması gerektiğini bilmiyordu. Sonunda çift kılıcı çalışmanın bir yolunu bulmuştu ancak bunu yaparken kendi ruhunu yaralamıştı.

 

Başını hafifçe sallarken ruhunu bir şekilde iyileştirebileceğini düşünen Paul o sırada kafasına tırmanan Wulian’la biraz oynamaya başlamıştı. İki ufaklığı uzun zamandır Yaradan Yetiştirme Zindanında bıraktığından ikisi de onu özlemişlerdi.

 

Bu sırada Spadia sertçe bağırdı.

 

“Sonunda! Seni aptal velet! Bana haber vermeden ne yaptığını sanıyorsun?! Bunun ruhunu kalıcı olarak yaralayabileceğini bilmiyor musun?!”

 

Paul bir cevap vermeden sessizce azarını yerken Spadia ona iyice bağırmaya devam ediyordu. Yaklaşık on dakikalık kesintisiz azarın sonucunda en sonunda Spadia sakinleşmiş ve ona açıklamaya başlamıştı.

 

“Yaraların boyutu büyük olsa da iyileşemez değiller. Yalnızca gerekli zaman gerekiyor. Ruhunu koruyan ben olduğumdan ruhsal saldırılara karşı kendini korumana gerek yok ancak ruh gücünü kullanmaktan kaçınmalı ve her gün en az birkaç saat boyunca ruhsal meditasyon yapmalısın. Ayrıca, yaparken ufak perinin yardımını da al. Onun iyileştirici gücü sana destek çıkacaktır.”

 

Paul düşünmeden başını sallasa da sonradan birden konuştu.

 

“Eğer Wulian’ı dışarıya çıkarırsam başıma epey iş çıkabilir. Onu bir canavarla karıştırabileceklerini düşünmüyorum.”

 

Spadia hafifçe sırıtırken konuştu.

 

“Merak etme. O küçük kız senin düşündüğünden daha yetenekli.”

 

“Hm?”

 

Paul bir anda o sırada elinde oturan Wulian’a dikmişti. O anda hızlıca ayaklanan Wulian birkaç kez heyecanlı bir şekilde ‘Wuu’ladıktan sonra birden vücudunu beyaz bir sisle kaplamıştı.

 

Birkaç saniye sonra sis dağıldığında ise Wulian’ın yerinde altın gözlere sahip beyaz bir kuş bulunuyordu. Ufak bir serçeye benzeyen bu kuş normal bir kuş gibi ötmek yerine ufak ‘Wuu’ sesleri çıkarıyordu.

 

Kan anlaşmasının gücüyle Wulian’ın vücudunu değiştirdiğini kolayca anlayan Paul hafifçe gülümserken tek parmağıyla küçük serçenin başını okşadı. Bundan mutlu olmuşa benzeyen Wulian ise daha fazla ses çıkarıyordu.

 

Bir süre sonra kuşa dönüşmüş Wulian’ın sağ, Wulian’a kısık gözleriyle bakan Grim’i ise sol omzuna alan Paul zindandan ayrıldı. Ruhu yaralanmış olsa bile yeniden uyanması o kadar uzun sürmemişti. Dışarıda yalnızca altı gün geçmişti.

 

Handa kiraladığı odanın bitişine bir gün kaldığını hatırlayan Paul artık Keln’den ayrılması gerektiğini düşünüyordu. Simon’ı Veuria’daki kurda götürebilir ve yoldayken çift kılıçlarına çalışabilirdi. Daha sonra ise Alean’a girip ruhunu iyileştirmek için yeni kaynaklar arayabilirdi.

 

Ne yapacağına karar veren Paul handan ayrılırken Simon’ı bulmanın bir yolunu düşünüyordu. Ruh gücünü kullanamayacağından Mutlak Sezgiyle onu bulamazdı. Hisleri hâlâ eskisi kadar keskin, hatta eskisinden daha keskin olsa da Simon’ın yerini bulmak o kadar kolay değildi.

 

Bu sırada birden gözlerini Wulian’a çevirdi ve hafifçe gülümsedi. Grim’in takip etme yeteneklerini biliyor olsa da tüm şehri bir anda taramak için en iyi seçenek Wulian’dı. Ufak serçenin başını birkaç kez okşadıktan sonra onu havaya saldı.

 

Uçarak gözden kaybolan Wulian’a bakan Paul onun kendisini bulabileceğini biliyordu. O zamana kadar ise kendisi bir şeyler yapmalıydı.

 

Veuria’ya olan yolculuğunda Simon’ı yanına alıp uçacağı için yol fazla uzun sürmeyecekti. Bu nedenle Simon için hazırlık yapmasına gerek yoktu. Wulian Simon’ı bulana kadar eğitim yapsa bile bu o kadar büyük bir etki yapmazdı bu nedenle bundan da vazgeçmişti.

 

Sokaklarda dolaşırken ne yapacağından emin değildi ve bu biraz moralini bozuyordu. Etraftaki dükkânları ve insanları inceleyerek sokakta yavaşça ilerlerken Wulian’ın kısa süre içinde dönmesini ümit ediyordu.

 

Ancak o sırada kulaklarında yankılanan bir melodiyi duymuş ve adımlarını bir anlığına durdurmuştu. Gözlerini yavaşça melodinin kaynağına çevirdi.

 

Orada, yetmiş-seksen yaşlarında görünen yaşlı, beyaz sakallı ve beyaz saçlı bir adam elindeki oldukça eski yan flütü yavaş ve sakin bir şekilde çalıyordu. Etrafında aynı Paul gibi müziğin etkisine kapılmış birkaç kişi onu dinliyorlardı.

 

Paul istemsizce adama yaklaşıp onun müziğini dinlemeye başladı. Bu insanların auralarından hiçbirinin bir gelişimciye ait olmadığını fark etse de müziğin yoluna çalışmayan birisinin çaldığı bu müziğin etkisi cidden büyüktü. Öyle ki, ruhu yeniden özel duruma giriyor ve yaraların iyileşme hızı artıyordu.

 

Aynı zamanda, kendi müzik yolunun güçlendiğini hissedebiliyordu. Tam kavrayıştan sonraki seviyelerden emin değildi ancak şu anki yükselme hissini açıkça hissedebildiğinden bir alemin olduğunu biliyordu.

 

Ruhunu bir anlığına kontrol ettikten sonra yaşlı adamı dinlemeye devam etmişti. Yaşlı adam her yeni bir besteye geçtiğinde diğerleri gibi birer bakır parayı önündeki ufak kutuya atıyordu.

 

Yarım saat boyunca adamı dinlemeye devam etmişti ve bu yarım saat Wulian’ın geri dönüp omzuna konmasıyla son bulmuştu.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr