244.Bölüm - Abraham

avatar
7466 32

Kara Büyücü - 244.Bölüm - Abraham


Paul’ün düşüncelere daldığını fark eden genç tezgâhtar sessizce beklemeye başlamıştı. Birkaç dakika sonra kutuyu yeniden tezgâha koyan Paul konuştu.

 

“Mümkünse diğerlerine de bakmak isterim.”

 

Genç tezgâhtarın yüzü parlarken anında ikinci kutuyu açmış ve ufak bir cam şişenin içindeki saydam iksiri göstermişti.

 

“Zihinsel Saflık İksiri, ruh gücünü artırmak için kullanılan ilaçlardan birisi değil. Daha çok yaraları iyileştirmek ve zihni güçlendirmek için kullanılıyor.”

 

Zihinsel Saflık İksirini bir kokuya ihtiyaç olmadan tanıyan Paul bir kez daha şaşırmıştı. İkinci kez, yeniden Ayışığı Nilüferinin kullanıldığı bir ilaç ortaya çıkmıştı.

 

Paul’ün bir şey demeden beklediğini gören tezgâhtar anında diğer kutuları açmış ve içindekileri tanıtmaya başlamıştı.

 

“Gün Ruhu Hapı, ruhu sağlamlaştırmaya ve güçlendirmeye yarar. Yaraların iyileşmesinde de etkilidir ancak kullanıldıktan sonra bir süre boyunca ruh teknikleri kullanılamaz.”

 

“Saydam Saflık Hapı, ruhun yenilenme hızını artırır ve ruh tekniklerinde de yardımcı olabilir. Özellikle ruh yaralarını iyileştirmekte kullanılır.”

 

“Yükselen Gece İksiri, yalnızca ay ışığında kullanılabilse de ruh gücünün artmasında ve ruhsal yaraların iyileşmesinde yardımcı olan bir ilaçtır.”

 

Genç tezgâhtar açıklamayı bitirdiğinde Paul gerçekten de bir şeyler olduğunu anlamıştı. Bu beş ilacın ortak noktaları yalnızca etkileri değil, aynı zamanda malzemelerindeki benzerliklerdi.

 

Bazıları diğerlerinde bulunan malzemeleri gerektirmese de her biri Ayışığı Nilüferini gerektiriyordu ve bu Paul’ü meraklandıran bir durumdu. Zara’da nasıl Ayışığı Nilüferi yetişiyor olabilirdi?

 

En sonunda, derin bir nefes aldıktan sonra tezgâhtara sordu.

 

“Bu ilaçları sağlayan kişinin tam olarak kim olduğunu öğrenebilir miyim? Yanlış anlamadıysam hepsini yapan kişi aynı olmalı.”

 

Paul’ün sorusuna şaşıran genç kız bir süre düşündükten sonra yavaşça cevapladı.

 

“Bayım, üzgünüm ama satıcıların…”

 

“İlaçların hepsini alacağım. Aynı zamanda, birçok ilaç malzemesi de alacağım.”

 

Genç kadın onun beş ilacı da alacağını öğrendiğinde oldukça şaşırmıştı. Sonrasında, malzemeler alacağını duyduğunda ise yüzündeki şaşkınlık artarken sormuştu.

 

“A-Acaba… Bayım, bir simyacı olabilir misiniz?”

 

Paul başını anında onaylar şekilde sallarken konuşmuştu.

 

“Bu ilaçları yapan kişinin de benim gibi bir simyacı olduğunu biliyorum ve seviyesi benimkine yakın olmalı. Eğer onunla bir süre konuşur ve tartışırsam birkaç şey kazanabileceğimi düşünüyorum.”

 

Paul’ün de bir simyacı olduğunu ve yeteneğinin önündeki ilaçları yapan simyacıyla aynı seviyede olduğunu duyan genç kızın yüzünde anında bir heyecan belirirken anında ayaklandı ve hafifçe Paul’e doğru eğilirken konuştu.

 

“Lütfen beni takip edin bayım.”

 

Paul kızın neden böyle yaptığını anlamasa da onu takip etmeye başlamıştı. Tezgâhın alt kısmından bir anahtar çıkaran genç kız tezgâhın arkasından çıkmış ve kapalı bir kapıya doğru ilerlemişti.

 

Kapalı kapıyı elindeki anahtarla açan ve ikinci kata çıkan merdivenleri ortaya çıkaran genç kızı takip eden Paul yavaşça üst katın farkını anlıyordu.

 

Bu kattan sayısız hazine aurası ve ilaç kokusu yayılıyordu. Bazı ilaçları ayırt edebilen Paul hazineleri inceleyemese bile ikinci katın özel satım ve alım için olduğunu anlayabilmişti.

 

Genç kız onu gümüş renkli bir kapıya getirip kapıyı açtığında bir kez daha konuşmuştu.

 

“Lütfen içeri geçin ve bekleyin efendim. Yetkili birisi hemen gelecek.”

 

Paul başını sallayarak odaya girdikten sonra gümüş kapı arkasından kapanmıştı. Odanın içini inceleyen Paul yalnızca iki koltuk ve bir masanın olduğunu fark etmişti. Altın rengindeki koltuklardan birine geçip oturan Paul orada beklemeye başlamıştı.

 

Eğer Zara’da mana sayesinde büyüyen bitkilerin geliştiği bir yer var ise oradan bir şeyler kazanma şansı vardı. Çünkü Gökyıldırım Adasının mana çekişinden kaçınabilecek bir yerin normal olmayacağı kesindi.

 

O sırada, gümüş kapı bir kez daha açılmış ve içeriye iki kişi girmişti. Biri çay koymak için gelen bir hizmetçiyken diğeri Paul’ün gözlerinin sonuna kadar açılmasına neden olan bir adamdı.

 

Adamın kısa sarı saçları özellikle şekillendirilmişti ve parlak yeşil gözleri vardı. Yakışıklı sayılan bir yüze sahipti ve siyah bir takım giyiyordu.

 

Adam Paul’ün karşısındaki koltuğa oturup çoktan çayları doldurmayı bitirmiş olan hizmetçiye çıkması için işaret ettikten sonra Paul’e dönmüş ve konuşmaya başlamıştı.

 

“Hazine Sarayına hoş geldiniz bayım. Ben Abraham Olvium, sarayın yetkililerinden birisiyim.”

 

Abraham Olvium, Ellen’in anılarında büyük bir yer kaplayan bir aile üyesiydi. Sonuçta, kendisi direkt olarak Ellen’in babasıydı!

 

Anıların bir bölümünde Ellen’in babasının gerçekten de Hazine Sarayında çalıştığını gören Paul şaşkınlığını atarken önündeki çay fincanını kaldırmış ve bir yudum almıştı. Ardından, yavaşça konuşmaya başladı.

 

“Basit bir isteğimin neden Hazine Sarayının yetkililerinden biriyle görüşmemiş gerektirdiğini anlamıyorum Bay Olvium. Tek istediğim ilaçları ve ilaçlarla birlikte satıcının kimliğini almak.”

 

Abraham’ın yüzündeki nazik gülümseme herhangi bir şekilde oynamamıştı. Çay bardağını hafifçe kaldırıp bir yudum aldıktan sonra yavaşça konuştu.

 

“Merak etmeyin bayım, Hazine Sarayında olan neredeyse her şey satılabilir ve bilgi de bunlardan biri. Ancak, istediğiniz bilgi diğerlerinden biraz daha pahalı olacak…”

 

Abraham’ın yüzünde sinsi bir gülümseme belirdiğini fark eden Paul bu olayın bir şekilde onu ilgilendirdiğini biliyordu. Ellen’in anılarından gördüğü kadarıyla Abraham kendisi veya ailesiyle ilgili olmayan olaylara karışmayı sevmeyen birisiydi.

 

Ancak o sırada gerçekten de yapan kişileri merak ettiğinden konuştu.

 

“Lütfen bana bir fiyat verin Bay Olvium. Aynı zamanda, lütfen daha önceki beş ilacın ücretini de içine katın. Oh, ayrıca öncelikle almak istediğim bazı malzemeler var. Onlara da bakabilir misiniz?”

 

Abraham çayından bir yudum alırken Paul elini paltosunun içine atmış ve boyutundan bir kâğıt ile tılsım yazarken kullandığı tüylerden birini çıkarmıştı. Bir şişe mürekkebi de çıkardıktan sonra tüyün ucunu mürekkebe batırmış ve kâğıda yazmaya başlamıştı.

 

Abraham zaten böyle bir şeyi beklediğinden sabırlıca çayını içmeye devam ediyordu. Paul’ün bir simyacı olduğunu biliyordu ve genç olsa da her simyacı değerliydi. Rastgele birisi simyacı olamazdı ve yıllarca çalışmayı bile gerektirebilirdi.

 

Bu konuda bilgisi olan Abraham Paul’ün çıkaracağı malzeme listesinden onun kaçıncı seviye bir simyacı olduğunu anlayabileceğini düşünüyordu.

 

Paul en sonunda yazmayı bitirip mürekkep şişesini kapadığında kağıdı ona uzatmış ve tüy ile şişeyi paltosunun içine geri koymuştu. O sırada Abraham çay bardağını masaya geri koymuş ve Paul’ün yazdığı listeyi okumaya başlamıştı.

 

Listenin başlarındaki birkaç malzemeyi okurken ifadesi fazla değişmemişti. Ancak liste ilerledikçe gözleri yavaş yavaş büyümeye başlıyordu.

 

Paul’ün yazdığı kağıt fazla büyük sayılmasa da kendi yazısını oldukça küçük yazmış ve birçok malzemeyi oraya yazmıştı. Elbette, malzemelerin çoğu Zara da bile bulunabilecek malzemelerken sondaki malzemeler yalnızca mana ile büyüyen malzemelerdi ve aralarında Ayışığı Nilüferi de vardı.

 

Abraham’ın listenin sonunu okurken iyice şaşırdığını ve şaşkınlığına bir miktar korkunun eklendiğini gördüğünde Paul düşüncesinden tamamen emin olmuştu. Büyük ihtimalle, az önceki ilaçların satıcısı olan kişi veya yer bir şekilde Olvium ailesiyle bağlantılıydı. Veya direkt olarak o aileydi!

 

Elbette, rastgele bir düşünceye kapılmaması gerektiğini bilen Paul aklında bu iki seçeneği bulundururken Abraham listeyi masaya koymuş ve çay bardağını alarak bir yudum daha almıştı. Ellerinin titrediğini kolayca fark eden Paul bir şeylerin yanlış olduğunu anlayabiliyordu.

 

Ancak birkaç saniye içinde Abraham titreyişini kesmiş ve derin bir nefesle kendini sakinleştirmişti. Sonrasında, Paul’e bakarken yeniden nazik bir tonla konuşmuştu.

 

“Bayım, listedeki ilk yirmi üç ürünü size sağlayabiliriz ancak diğerleri Hazine Sarayında bulunmuyor. Bu ürünlerin fiyatı 100 platin para olacak.”

 

“Önceden seçtiğiniz beş ilaç, her biri 20 platin para ve toplamı 100 platin para olacak.”

 

“Son olarak, satıcının hakkındaki bilgiler onların ismi ve bağlantıları haricinde açıklanamayacağından 800 platin para edecek.”

 

“Toplamı ise 1000 platin para ediyor. Ödemeyi hemen yapmak mı istersiniz yoksa önce ürünleri mi görmek istiyorsunuz?”

 

O sırada Abraham yüzünde sinsi bir gülümseme belirtmemek için kendini zor tutuyordu. En iyi simyacı bile, yaptıkları ilaçları 20 platinlik bir fiyattan satarlardı ve 1000 platin kesinlikle düşük bir ücret değildi. Az önce aldığı liste onun zihninde ani bir sarsılmaya neden olsa da karşısındaki gencin o kadar fazla paraya sahip olacağını düşünmüyordu.

 

Paul ise onun düşüncelerini çoktan görmüş ve bu satıcıyla görüşebilmek için yeterince değerli olduğunu göstermesi gerektiğini anlamıştı. Elini havada bir kez savurduğunda platin paralardan oluşan bir yığın odanın içinde belirmişti.

 

Abraham’a bakarken çayından bir yudum alan Paul hafifçe konuştu.

 

“Bay Olvium, toplam para olan 1000 platin para burada. Önce saymak mı istersiniz, yoksa gerekli bilgiyi direkt olarak öğrenebilir miyim?”

 

Abraham sonuna kadar açılan ağzını istese de saklayamamıştı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr