Gale Şehrinin bir miktar uzağında olan büyülü canavar ormanının içerisindeki bir mağarada, Paul grim ile sahte dövüş yapmak ile meşguldü. İkisi o anda fiziksel vücutlarıyla dövüşüyorlardı.
Spadia’nın söylediğine göre Grim’in gelişimi Yükselen Ruh Aleminin, İmparator seviyesini aşan bir alemin, 2.Seviyesindeydi. Fiziksel gücü yüksek olsa da büyü gücüyle eşit değildi ve bu konuda Paul’e yardımcı olabiliyordu.
O sırada, Paul’ün Habisvücut Sembolleri açıktı ve vücudunu Kutsal Destek’in beyaz parıltısı sarmıştı. Kılıçlarını çekmemişti ve tamamen vücuduyla dövüşüyordu. Grim’in saldırıları oldukça ağırlardı ve Habisvücut Sembolleri bu saldırıların ufak bir parçasını emdiğinden savaş boyunca fiziksel gücü artmaya devam ediyordu. Anka kanının gelişimiyle vücudunun gücü zaten yeni bir seviyeye çıkmıştı.
Sağ elindeki siyah pençelerini açıp onları hızla Grim’in karnına doğru savuran Paul diğer elini de onun boynuna savurmuştu. Evrim aşamasında olduğu gibi pençelerinden kılıç enerjisi saçamasa da pençeleri oldukça keskinlerdi ve normal silahları basitçe ikiye bölebilirlerdi.
İki pençenin yaklaşmasını izleyen Grim gözlerini kısarken geri çekilmek yerine eğildi ve ileriye doğru atıldı. Paul’ün ayaklarından birine sertçe vurduktan sonra dengesini bozan Grim onun iki elinin bileklerine hafif birer vuruş yaptıktan sonra göğsünü ittirmiş ve onu yere sermişti.
Yere sırt üstü düşen Paul ayağa kalkamadan önce Grim onun göğsüne oturmuş ve pençe haline gelmiş tırnaklarını boynuna dayamıştı. En sonunda, yalnızca hafif ağrılara sahip Paul acı bir gülümseme göstermişti.
“Pekâlâ, kaybettim. Aferin, Grim.”
Grim anında tatlı bir gülümseme gösterirken Paul’ün göğsünden kalktı. Ayağa kalkan Paul ise onun başını hafifçe okşadı. Grim bundan hoşlanıyor gibi görünüyordu ve onun gülümsemesini görmek Paul’ün de hoşuna gidiyordu.
"Bir süre sonra gelmeleri lazım."
Gözlerini mağaranın dışına çeviren Paul hafifçe mırıldandı. Kallus isimli yaşlı adam ile diğer iki kızın gelişinin üzerinden bir hafta geçmişti ve çoktan bu dünyanın dilini öğrenmişti. Simon ve Semia henüz dili konuşamıyor olsalar da az da olsa anlayabiliyorlardı.
Kallus’un yakın bir zamanda daha fazla eşya takas etmek için geleceğini bilen Paul geldiğinde Kallus’un kendisini şehre çağırması için bir şey bulması gerektiğini düşünüyordu. İlk olarak, sürekli olarak ormanda kalarak ruh gücünü geliştiremezdi ve aynı zamanda kendisine yeni kıyafetler almalıydı.
Kan soyunun evriminden sonra yaklaşık 20 santim uzamıştı. Pantolonları ve gömlekleri üzerinde gerçekten komik duruyorlardı ve o anda bile yalnızca pantolonu ve ayakkabılarıyla duruyordu. Kendisine kıyafet yapmayı düşünmüştü ve yapabilecek yeteneğe sahipti ama bir kez yapmaya başladığında her şeyi yapmak istiyordu.
Bu nedenle önce Simon ve Semia için yapabileceği silahları, büyülü eşyaları ve zırhları seçmesi gerekiyordu. Kendisi için zırh görevi görebilecek bir kıyafeti de bunlarla birlikte yapabilirdi. Kutsal Karanlık Düzen Çemberi ve Şeytan Kral’ın bıraktığı bilgi parçaları sayesinde bunları yapması için materyalleri bulması yeterli olmalıydı.
O anda yanında oldukça fazla cevher ve materyal olsa da onları nasıl işleyeceğinden emin değildi. Hangi yazıtların veya sembollerin işe yarayabileceğini bilmiyordu. Bunun için Simon ve Semia’nın yeterince güçlenmesi ve savaşlarda belli karakteristiklerini göstermeleri gerekiyordu.
O sırada mağaraya birinin yaklaştığını hisseden Paul gözlerini çevirdi ve gelen kişinin Simon olduğunu gördü. Henüz öğlen saatleri olduğu için gelmesi garipti ve kendisi de nedenini bilmiyordu.
Simon Paul’e bir süre yaklaştıktan sonra derin bir nefes aldı ve başını kaşırken konuşmaya başladı.
“Paul, bir konuda yardıma ihtiyacım var.”
“Pekâlâ, ne istiyorsun?”
“Ben… Vücudumun yeniden yapılandırılmasında bana yardım etmeni istiyorum.”
Bir süre sonra cevaplayan Simon’ın isteğini duyan Paul o anda anlamıştı. Normal bir savaşçı atılımlarından sonra vücutlarını çeşitli şekillerde geliştirmek için vücutlarındaki kirliliği atar ve canavar kanı veya nadir bitkiler gibi malzemelerle vücutlarını geliştirirlerdi. Bu süreç vücudun yeniden yapılandırılması olarak biliniyordu.
Paul anka kanına sahip olduğundan kendi kanı vücudunun yapılandırılmasında ek bir şey yapmasına gerek yoktu. Vücudu gelişebileceği her anda gelişmeye devam ediyordu ve bu Semia için de aynıydı. İkisinin canavar kan soyları vücutlarını kanlarına en uygun şekilde geliştiriyordu. Ama Simon saf bir insan kanına sahipti.
Bir süre bu sorun hakkında düşünen Paul Simon’a yeniden baktı.
“Büyükusta Seviyesine Gökkılıç Tanrı Adasındayken varmıştın değil mi?”
Simon başını sallayarak onaylarken Paul bir süre daha düşünmeye başlamıştı. Simon’ın gücü daha çok ani, hızlı ve patlayıcı bir güçtü ve sürekli olarak her şeye saldırabilen bir kılıç tekniğinde usta değildi. Eğer onu bir element ile benzetmek isteseydi, bu yıldırım olurdu.
Aynı zamanda alev elementi özelliğine sahip Aziz mana çekirdeğine sahip olduğundan patlayıcı gücü daha da artıyordu. Yani geride kalan tek kısmı sürekliliğiydi. Bir saldırıdan sonra rakibini yenememiş olursa geri çekilip bir kez daha saldırması gerekiyordu.
Bu durumda vücudunu yapılandırabileceği iki yol vardı. Bunlardan birisi, kılıç tekniğini biraz düzenlemek ve vücudunu hızını artıracak bir şekilde yeniden yapılandırarak bir çeviklik savaşçısına dönmesiydi. Saldırıları gücünü kaybedecekti ama süreklilikleri artacaktı. Alev Aziz Çekirdeği yüzünden rüzgar büyüsü üzerindeki başarısı o kadar yüksek olmayacak olsa da basit büyülerle kendisini desteklemeyi de öğretebilirdi.
İkinci yol ise tek saldırıda öldürebileceğinden emin olmaktı. Vücudunu daha da güçlü yapacak bir şekilde yeniden yapılandırıp ona yıldırım büyüsünü öğretebilirdi. Yıldırım büyüsü rüzgar büyüsünün alt elementi olsa da yıkıcı gücü yüzünden alev büyüsüyle epey yakın sayılırdı. Eğer Simon’a güçlü bir vücut verip onun alev ve yıldırım alev elementleri üzerinde çalışmasını sağlarsa tek saldırıda düşmanın öldürebilecek güçlü bir savaşçı yetiştirebilirdi.
Ancak bu seçim onun üzerine değildi ve bunu kendisi de biliyordu. Bu yüzden seçenekleri direkt olarak Simon’a sundu. Simon ile bir anlaşması olsa da bu onların eş seviyede olduklarını gösteren bir anlaşmaydı ve Paul onun üstü değildi. En azından şimdilik durum öyle değildi.
Paul’ün verdiği seçenekler üzerinde yalnızca kısa bir süre düşünen Simon cevabını sonrasında vermişti.
“İkinci seçeneği seçiyorum.”
Yıkıcı güç, Simon’ın gerçekten de değer verdiği bir şeydi ve o ana kadar geliştirdiği gücünü hız için harcamayı düşünmüyordu. Bu yüzden ikinci yoldan ilerlemeyi tercih etmişti. Hem, rakibini tek saldırıda yenebildiği sürece hızlı olmasına gerek kalmazdı. Zaten rakibin ilk saldırıda yenemezse ölüm şansı oldukça yüksek olacaktı.
Onun seçimini başıyla onaylayan Paul onu o anlığına yeniden gönderdi. Vücudun yeniden yapılandırılması için birkaç malzemeden oluşan tarifler kullanılmalıydı ve bu tarifler de simya konusuna girdiklerinden onları bilse de şimdilik Simon’ın vücudunun yeniden yapılandırılmasını sağlayamazdı.
Çünkü bu süreç biraz uzun sürüyordu. Tariften tarife değişse de en kısa olanı iki hafta alıyordu ve bunu Yaradan Yetiştirme Zindanında yapsa bile Simon’ı bir hafta boyunca orada bırakmak zorunda kalacaktı. Bu yüzden vücudun yeniden yapılandırılmasına başlamadan önce bu dünyadaki belli işlerini halletmeliydi.
Simon gittikten birkaç dakika sonra, doğudan yeşil, uçan bir canavar hızla mağaraya yaklaşmaya başlamıştı. Yeşil canavar mağaranın önüne indiğinde ise daha önceden gelmiş olan Kallus ile Paul’ün tanımadığı genç bir adam canavarın üzerinden inmişti.
Mağaraya yaklaşmaya devam eden ikiliye bakan Paul hafifçe sırıtmaya başlamıştı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..