298.Bölüm - Yeni Ekipmanlar

avatar
7147 24

Kara Büyücü - 298.Bölüm - Yeni Ekipmanlar


Şehir Lordunun malikanesindeki bir odanın içerisinde, yerde oturan Paul önündeki Kutsal Karanlık Düzen Çemberini ve içindeki materyalleri dikkatlice düzenliyordu. O anda çoktan üç gündür odanın içerisindeydi ve yüzünde acı bir gülümseme vardı.

 

Üç gündür sürekli olarak bir Ruh Kilidi eşyası yapmaya çalışıyordu. Ancak bunu her yapmaya çalıştığında kullandığı materyallerin gücü yetersiz kalıyor ve bir geri tepme yaşanıyordu.

 

Yaptığı ilk eşya mor bir metalden yapılmış avuç boyutunda bir küreydi. Bu kürenin üzerine ofansif güce sahip olması için özelleştirdiği ruh kilidi formasyonunu çizen Paul en sonunda kürenin tamamen patladığına şahit olmuştu. Patlama odanın içerisinde büyük kırıklara yol açmıştı ve Paul bu kırıkları toprak büyüsüyle zar zor düzeltmişti.

 

İlk gün başarısız olunca ikinci gün daha farklı bir şey denemeye karar vermiş ve kızıl bir metalden yapılmış bir tableti denemişti. Sonuç olarak tablet parçalanmış, bir patlama yaşatmasa da etraftaki mana akışını bozarak günün kalanında devam etmesini tamamen engellemişti.

 

O gün ise biraz daha değiştirip bir eldivene formasyonu kurmaya çalışmıştı. Kızıl renkli eldivene formasyonu tamamen kuramadan önce eldiven bir anda parçalara ayrılmış ve o ana kadar kullandığı materyaller bir kez daha boşa gitmişti.

 

Paul normal ruh kilidi formasyonunu kullansaydı böyle bir şeyle karşı karşıya kalmayacağını biliyordu. Eğer ofansif gücünü yükseltmek için kullandığı parçayı çıkarsaydı ilk seferinde başarılı olmuş olabilirdi. Gücü artıran kısım formasyonun diğer kısmından çok daha özeldi.

 

Çünkü bu kısım Paul’ün Katliam Manası ile Grim’in özel manası olan Yiyip Bitirme veya Oburluk Manası olarak bilinen manayı taşıyordu. Bu iki mananın birleşimi ise oldukça büyük bir etki ortaya çıkartıyordu.

 

Paul’ün Katliam Manası aynı zamanda Kaos Manası olarak da biliniyordu. Var olduğu her yerde Kaos yaratmak için var olan bu mananın saldırgan gücü oldukça yüksekti ve bu güce Grim’in Oburluk Manasının üstün aşındırıcı gücü de eklendiğinde materyallerin dayanmaması normaldi.

 

Ancak Paul pes etmeyi düşünmüyordu. Eğer düzenlediği ruh kilidi formasyonunu bir eşyanın üzerine uygulayabilirse o zaman rakiplerinin ruhlarını kullanabileceği silahlara çevirebilirdi. Bu elbette istediği bir şeydi ve savaşlarda kullanabileceği bir koza sahip olmuş olurdu.

 

“Neyse, daha sonra deneyeceğim…”

 

Hayal kırıklığına uğramış bir şekilde olduğu yerden kalkan Paul ileride daha iyi materyaller kullanması gerekeceğini biliyordu. Aslında kılıçlarının -Bin Şeytan Kılıcı ve Keln- üzerine formasyonu kurmak istese de Spadia bunu yapamayacağını söylemiş ve onu vazgeçirmişti.

 

“Sigh…”

 

Derince iç çekerek odadan ayrılan Paul ruh gücünü yaydığında Semia’nın bahçesinde çalıştığını hissedebilmişti. Simon’ın hâlâ vücut yapılandırma aşamasında olduğunu bildiğinden zindana girmiyordu. Aynı zamanda İnfirmi’nin ruh kafesi hâlâ iyileşmemişti.

 

Düşüncelere dalmış bir şekilde yürüyen Paul Grim’in peşinden geldiğini hissedebiliyordu. Wulian da Grim ile birlikteydi. İkili birlikte olmayı pek sevmeseler de Paul’e en çok bu şekilde yardım edebildiklerinden bu şekilde duruyorlardı.

 

Gökyüzüne bir süre bakan Paul hafifçe iç çektikten sonra ellerini arkasında birleştirdi. Güneş ışığı yüzüne çarparken kapalı gözlerinin ardındaki gözleri mavi gökyüzünü inceliyordu.

 

“Birkaç günüm daha olması lazım. Eğer direkt olarak kampa saldırırsam istediğim tepkiyi çekemem. İlk saldıranların onlar olması lazım. Peki bu kalan zamanımla ne yapacağım?”

 

Paul o sırada cidden ne yapacağını bilmiyordu. Kalan zamanı hiçbir şey yapmadan durmak için fazla uzun, önemli bir şey yapmak için fazla kısaydı. Basitçe herhangi bir işe yaramadan yalnızca işlerini geciktirecek bir zamandı.

 

“Belki de… Oh, bu işe yarayabilir.”

 

Aklına gelen fikirle yüzünde bir gülümseme beliren Paul yeniden odasına çekildi. Bu zamanında yapabileceği ve askerlerinin kaybetme riskini tamamen düşürebileceği bir şey aklına gelmişti.

 

--

 

“Toplanın! Her biriniz!”

 

Paul antrenman alanına çıkıp ruh gücünü karıştırdığı sesiyle kükrediğinde çalışan askerler yaptıkları her şeyi bırakmış ve anında önünde dizilmeye başlamışlardı. Paul daha önceden örnek olarak bıraktığı yerin önünde duruyordu ve orada birkaç yeni örnek daha vardı.

 

Onun çalışmasından kaçmaya çalışan ve diğer askerleri ayartmaya çalışan birkaç kişinin ayrılmış başları ve vücutları oraya eklenmişti. Aynı zamanda çalışıyormuş gibi görünüp bunun yerine şehrin içinde dolaşan ve Paul’ün arkasından dedikodular yayan birinin vücudu da oradaydı.

 

Askerler toplandıklarında anında dört farklı şekilde dizilmişlerdi. Normal askerler iki gruba ayrılmışlardı ve savaşçılar ile büyücüler zaten diğerlerinden ayrı duruyorlardı.

 

“İki gün içerisinde, Shinu krallığının askerleri buraya bir saldırı düzenleyecek. Sayıları yaklaşık 150. Her birinin en azından usta dereceli bir savaşçı olması gerekiyor.”

 

Onun sözleri yankılandığında askerlerin sırtlarında soğuk terler belirmeye başlamıştı. Usta dereceli 150 savaşçının Betan Şehrine verebileceği zararı biliyorlardı. Şehirde de aynı seviyede savaşçılar olsa da eğitim tarzları farklıydı ve Betan Şehrinin askerlerinin yetenekleri de ekipmanları da çok daha düşük bir seviyedeydi.

 

Ancak korkularının daha öncekinden daha düşük olduğunu fark eden birkaçı vardı. Yalnızca birkaç gün geçse de ağırlaşan eğitimleri onların biraz daha özgüven kazanmalarına yardımcı olmuştu.

 

“Henüz yalnızca birkaç gündür doğru düzgün eğitilmeye başladınız. Bu nedenle savaş yeteneği konusunda onlar ile eşit düzeyde olmadığınızı biliyorum. Hayır, yakın bile değilsiniz. Yani şu anki hâlinizle savaşı kazanma şansınız yok.”

 

Askerlerin bakışları aşağıya düşerken herhangi birisi karşı çıkmamıştı. Paul’ün söyledikleri doğruydu. Eğitimleri ağır olsa da birkaç günde işe yarayamazdı.

 

“Bu yüzden, onlara başka bir konuda baskın çıkacağız. Normal askerlerin ilk grubu öne çıksın. Bir grup savaşçılar ile ön saflarda savaşacakken diğer grup ise arka saflarda büyücüleri koruyacak ve tebrikler, ilk grup. Savaş alanının göbeğinde olma hakkını kazandınız.”

 

Paul’ün yüzünde soğuk bir gülümseme belirirken ilk grup anında ileriye çıkmışlardı. Paul emrini verdikten sonra geride kalırlarsa hayatta kalma şanslarının hiç olmayacağını biliyorlardı.

 

“Elbette, sizi direkt olarak ölüme göndermeyeceğim.”

 

Paul asker grubunun gözlerinde kararlılık ile birleşmiş olan korkuyu gördüğünde elini havaya doğru savurdu ve boyutundan daha önceden hazırladığı eşyaları çıkardı. Gümüş renge boyanmış altından yapılmış onlarca büyülü kılıç, zırh ve aksesuar birden belirdiğinde askerlerin ağızları sonuna kadar açılmıştı.

 

“Her biriniz kendinize uyan eşyaları alın. Abartmayın ve yalnızca gerekli eşyaları alın. Savaş anında gereksiz ağırlık taşırsanız aldığınız eşyaları kullanamadan hayatınızı kaybedersiniz.”

 

Askerler saygılı bir şekilde ileri çıkmış ve eşyalarını aldıktan sonra Paul’e bir kez daha eğilip eski yerlerine çekilmişlerdi. Yüzlerinde yeni bir oyuncağa sahip olmuş bir çocuğun mutluluğuna benzer bir mutluluk parıldıyordu.

 

“İkinci grup, ileri çık!”

 

İkinci grubun askerleri heyecanlı bir şekilde ileriye çıktıklarında Paul bir kez daha boyutundan eşyaları çıkarmıştı. Bu seferki eşyalar arasında kalkanlar ve mızraklar da bulunuyordu. Bu grup büyücüleri korumak ile görevliydi.

 

Savaşçıların grubu kullanacakları silahları, zırhları ve aksesuarları aldıktan sonra en sıra büyücülere gelmişti. Büyücülerin eşyaları daha önceki askerlerden daha fazlaydı.

 

Daha önceki büyülü eşyalar yalnızca büyüyle destekleniyordu ve savunma gücünü artırma veya hızı artırma dışında farklı etkileri yoktu. Ancak büyücüler eşyaya mana enjekte edip asıl güçlerini kullanabileceklerinden onların büyülü eşyaları farklıydı.

 

Kalkan ve enerji salınımı tılsımlarının yanında koruyucu aksesuarlar ve asalar vardı. Bu aksesuarların çoğu altından yapılmışlardı ve oldukça değerli oldukları belliydi. Paul’ün bu eşyaları bu kadar kolay bir şekilde dağıtması onların içlerinde bir kat daha saygı uyandırmıştı. Sırf savaşı kazanmak için bu kadar harcamaktan çekinmeyen birine karşı saygı duyarlardı. Çünkü Betan Şehrinin malikanesinde paraya değer herhangi bir şey olmadığını biliyorlardı. Bu eşyalar Paul’ün kendi parasıyla alınmış olmalıydı.

 

Ancak Paul bu eşyalara o kadar harcamamıştı. Aslında satın aldığı tek şey altının parlak rengini kapatmak için kullandığı gümüş boyaydı. Bunun dışında yalnızca sahip olduğu beyaz altınları normal altınlara çevirmiş ve bunları bu aletleri yapmak için kullanmıştı.

 

Bir eşyayı bir kez yaptıktan sonra basitçe süreci kopyalayabildiğinden o kadar zor olmamıştı. Materyaller pahalı sayılmazdı ve seviyeleri de yüksek değildi ancak sayıları yüksekti ve bu savaş alanında büyük değişikliklere neden olabilirdi.

 

Paul birkaç gün sonra olacak savaşı dört gözle beklemeye başlamıştı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44261 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr