O anda Sharon ve Vera da dahil öğrencilerin hepsi sırtlarından soğuk terlerin aktığını hissedebiliyorlardı. Paul’ün yaydığı kızıl sisin ne olduğunu bilmeseler ve bir aura hissetmeseler de yine de içlerinde korkunun uyandığını hissedebiliyorlardı.
O sırada, kızıl sis Paul’ün vücudunu tamamen kaplamış ve kızıl sisin içinde gürültülü kızıl yıldırımlar ile kan kızılı alevler belirmeye başlamışlardı. Bunlar dışında sisin içerisinden görünen tek şey ise kısık oldukları belli olan bir çift parlak kırmızı yıldız işaretiydi.
“Ne oldu? Bir şov izlemeyi mi bekliyordunuz? Belki o ufak kertenkeleye karşı zorlanmamı falan? Hahaha…”
Paul’ün soğuk kahkahası öğrencilerin kulaklarına ulaştığında Vera sertçe yutkunmuştu. Sharon ise kılıcını tutan elinin titrediğini hissedebiliyordu.
“Yoksa bir şeyi öldürmem hoşunuza mı gidiyor? Ah, sizin kötücül gruptan olduğunuzu biliyordum. Böyle şeyleri seviyor olmalısınız değil mi? Peki, hadi size fazladan bir servis yapayım.”
“Aargh!”
İki kızıl yıldırım arkı bir anda kızıl sisten fırlamış ve öğrencilerin arasından ikisini çarpmıştı. İki öğrenci yıldırımın gücüyle anında hayatlarını kaybederlerken cesetleri onlarca metre geriye fırlamıştı. Onlarla yakın olan öğrenciler bunun için üzülseler de o anda yapabilecekleri bir şey yoktu. Paul’ün gözleri hâlâ onların üzerindeydi.
“Hehehe… Umarım bu iyi bir örnek olmuştur. İleride rahatsız edilmek istemiyorum. Eğer rahatsız edilirsem ufak bir ‘mola’ alıp birkaç ‘gösteri’ yapma zamanını kaçırmam elbette.”
Kızıl sis bir kez daha vücuduna dönerken yıldırımlar ve alevler ortadan kaybolmuşlardı. Aynı anda, Paul daha önceden meditasyon yaptığı yere dönmüş ve bir kez daha bağdaş kurarak oturmuştu. Birbirine dönük olan iki elinin ortasında kızıl bir yıldırım arkı bulunuyordu.
Ona bakan öğrencilerin yüzleri tamamen solmuştu. Öğrencilerden birkaçı az önce ölen ikilinin cesetlerini almak için ilerlerken diğerleri de önceden yaptıkları şeye geri dönmüşlerdi. Ancak her birinin kalbine korku tohumları ekilmişti.
Bunu bilen Paul ise elindeki kızıl yıldırım arkına odaklanırken yüzünde hafif, soğuk bir gülümseme belirmişti. İstediği şeyi başarmıştı.
--
Üç Gözlü Ejder Kertenkelesinin saldırısından sonra kamp genellikle canavarların az olduğu yerleri seçmiş ve oralarda kalmaya başlamışlardı. Bunda yalnızca canavarlara olan korkuları değil Paul’e olan korkuları da etki ediyordu.
Canavarlarla güçlerini denemek isteyen öğrenciler hâlâ önceki bölümlere gidip şanslarını deneyebiliyorlardı. Ancak bir hafta boyunca gidip geri gelmeyen birçok öğrenci olduğundan onların sayısı da azalmıştı.
O anda öğrencilerin buraya girme amaçları değişmişti. Öncesinde tecrübe kazanmak için Sharon ve Vera’yı takip etmeyi seçmişlerdi. Ancak şimdi amaçları hayatta kalmaktı. Kara Gölge Sıradağları düşündüklerinden çok daha tehlikeliydi.
Bu öğrencilere Sharon ile Vera da dahildi. Kara Gölge Sıradağlarındaki canavarların çoğu mutasyon geçirmiş canavarlardı ve özellikleri ile zayıf noktaları değişiyordu. Bu nedenle bilgili olan Vera bile ne yapacağını bilemiyordu.
Paul ise öğrencilerin yavaş yavaş etrafa alıştıklarını fark etmişti. Bunu henüz öğrenciler bile fark etmemişlerdi ancak Paul onların artık sürekli olarak tetikte olduklarını ve güçlenme hızlarının arttığını hissedebiliyordu. Eğer buradan hayatta ayrılabilirlerse iyi özellikler kazanmış bir şekilde gideceklerdi.
Bakışlarını öğrencilerin kampından çeviren Paul bir kez daha yaptığı şeye devam etmeye başlamıştı. O anda Rüzgar Adımlarında çalışmaya başlamıştı.
Rüzgar Adımları, Haies’in Adımları ile aynı anda kullanabileceği bir büyülü hareket tekniğiydi. Daha öncesinde bu tekniği 5.Seviyede bırakmıştı ancak şimdi hızını artırabilmek için son seviyeye çıkarmayı planlıyordu.
O anda 8.Seviyeye çoktan varmıştı ve 9.Seviyeye varmak üzereydi. Henüz Haies’in Adımları ile birlikte kullanmayı denemese de yüksek bir hız artışının olacağını düşünüyordu. Bu tekniği zirveye çıkardıktan sonra ise Cehennem Alevlerini geliştirmeye başlayacaktı.
Konu büyülere geldiğinde en güçlü saldırı metodu Cehennem Alevleriydi. Cehennem Alevleri bir büyü olmayıp yalnızca bir alev çeşidi olsa da gücü birçok büyüden çok daha güçlüydü. Bu nedenle şimdilik idare edebilirdi ancak biraz daha fazla büyüye ihtiyacı vardı.
Ofansif olarak kullanabileceği üç büyü vardı ve bunlar Yok Oluşun Fırtınası, Donmuş Cennet Sanatı ve Cehennem Alevleriydi. Donmuş Cennet Sanatında kullanabileceği yeni Aziz seviye büyüler belirmişti ve onlara çalışmayı da düşünüyordu. Ancak Cehennem Alevlerinin ofansif gücü daha yüksek olduğundan önce ona çalışacaktı.
Paul o anda başkalarından fazla yardım almadan bu dünyada gelişmek istiyordu ve Spadia da onun kendisine dayanarak çalışmasından yanaydı. Bu nedenle koz kartları önemliydi. Savaşçı yolunda ilerlediği gerçeğini gizleyebildiği kadar gizleyecekti. Aynı şey çağırma büyüleri için de geçerliydi. Göstereceği tek şey büyü gelişimi ve ruh gelişimiydi.
Fiziksel gücünün bir miktarını çoktan göstermiş olsa da bu o kadar önemli değildi. Kendisinin çalıştığı Habisvücut Tekniği gibi manayı kullanarak vücudu geliştiren büyü teknikleri de vardı. Bu nedenle fiziksel gücü o kadar önemli değildi.
“Ha!”
Hafif bir bağırışla ayaklarına gönderdiği rüzgar manası miktarını ve yoğunluğunu artıran Paul hızının bir kat daha arttığını hissedebiliyordu. Rüzgar Adımları tekniği son seviyeye ulaşmıştı.
Hızının bir miktar daha arttığını hissedebilen Paul hafifçe gülümserken adımlarını durdurdu ve daha öncesinde meditasyon yaptığı bölgeye geri döndü. Cehennem Alevlerini çalışırken olduğu yerde kalması ve yeterince odaklanması gerekiyordu. Özellikle şimdi atlayacağı seviyede özellikle dikkatli olması gerekiyordu.
Cehennem Alevlerinin 5.Seviyesi canlı olan her şeyi yakabilecek bir güce sahipti ve Paul vücudunun yeterince güce sahip olup olmadığını bilmiyordu. Fiziksel vücudu Habisvücut tekniğinin ölüm enerjisiyle sürekli olarak geliştirilip Cehennem Alevlerine karşı bağışıklık kazanmasını biraz da olsa sağlasa da alevlerin gücünden tam olarak emin değildi.
Cehennem Alevleri oldukça yüksek bir güce sahipti ve Paul bu alevlere karşı çıkabilen şeyi kısa bir süre önce öğrenmişti. Ölüm Manası Cehennem Alevlerine karşı oldukça işe yarıyordu. Bu nedenle bir kişinin bu tekniği geliştirebilmek için Habisvücut Tekniğine çalışması gerekiyordu. Habisvücut Tekniği vücudu ölüm enerjisiyle dolduruyor ve bu tekniğin ters etkilerini engelliyordu.
O anda Paul savaşçılık yolunda birçok yasayı kavrama yolunda ilerlese de büyü yolunda yalnızca iki iradeyi kavramaya başlamıştı. Bunlardan birisi Aziz seviye atlayışını yaptığı Katliamın İradesiyken diğeri ise Ölümün İradesiydi.
Paul Ölüm manasını nasıl bir büyüde kullanabileceğini bilmiyordu. Yüksek aşındırıcı ve çürütücü güce sahip Ölüm Manası direkt saldırılarda kullanılabilse bile bire bir dövüşler için o kadar uygun değildi. Daha çok sayıdaki rakiplere karşı dövüşürken asıl gücünü gösterebilirdi.
Ancak bunun için düzgün mana akışına ve Aziz seviyenin düzgün büyü sözlerine ihtiyacı vardı. O anda ölüm büyüsüne dair bir tekniğin sözlerini bulması oldukça zordu. Bu nedenle tek yapabileceği şey kendisinin oluşturmasıydı.
Çok sayıdaki düşmanlara karşı kullanabileceği bir şeyi düşünen Paul aklına bir şey geldiğinde soğukça gülümsemiş ve öğrencilerin kampından biraz daha uzağa ilerlemişti. Bir süre deney yapması gerekiyordu. Eğer yaratmak istediği tekniği yaratabilirse o zaman işe yarar bir büyüye sahip olacaktı.
--
O sırada, Yaradan Yetiştirme Zindanının içerisinde Simon ile Semia antrenman dövüşü yapıyor, Grim ise karanlık sütununun yanına uzanmış ve yatıyordu. O anda Paul ile birlikte olmadığından kedi formuna geri dönmüştü ve ışık sütununun yanında duran Wulian’dan uzak duruyordu.
Ancak bir anda, Grim gözlerini sonuna kadar açtı ve ayaklandı. Sonrasında ise kızıl gözlerini alev sütununun yakınında parlak kızıl gözlerini yeni açan İnfirmi’ye dikti.
“Rroaaarrrghh!!!”
İnfirmi başını havaya kaldırıp güçlü bir sesle kükrerken Simon ve Semia bir anlığına savaşlarını durdurmuş ve kulaklarını kapatmışlardı. İnfirmi’nin kükreyişi oldukça güçlüydü ve yalnızca fiziksel olarak değil, ruhsal olarak da etki ediyordu.
O sırada, İnfirmi’nin vücudu değişmeye başlamıştı. İki yüz metre boyunda olan ejderhanın boyutu sanki sıkıştırılıyormuşçasına küçülürken koyu kırmızı pullarının rengi kan kızılına dönmeye başlamıştı.
Boyutu yüz metreye ve sonrasında elli metreye düşen İnfirmi’nin çatlak ruh kafesi o anda iyileşmiş ve normalde altı köşeli olan o ruh kafesi beş köşeli olana kadar küçülmüştü. İnfirmi’nin pençelerinin arasındaki garip işaretler kaybolurlarken parlak kızıl gözlerinde heyecanlı bir ışık belirmişti.
“Roar!”
İnfirmi bir kez daha kükrerken kan kızılı kanatları sonuna kadar açılmış ve vücudunun birçok yerinde kan kızılı alevler belirmişti. O anda, eski devasa ve heybetli görüntüsüne sahip olmasa da etrafa korkutucu bir hava yayıyordu.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..