Zindanın içerisindeki İnfirmi’nin değişimlerinden habersiz olan Paul o anda öğrenci kampının biraz uzağında kalan bir bölgede Paul grimsi bir sisin içerisinde bekliyordu. Vücudundan yayılıp Paul merkezde olmak üzere beş metre çapındaki daireyi kaplayan bu sisten yoğun ölüm enerjisi yayılıyordu.
Sisi dağıtan Paul gözlerini hafifçe açtıktan sonra ellerini ileriye uzattı. Ardından, Antik Ejder Dilinde mırıldanmaya başladı.
Çekirdeğinden yoğun miktardaki ölüm manası çıkıp etrafına yayılırken birden daha öncekinden de yoğun gri renkte bir sis Paul’ün vücudunu sarmaya başlamıştı. Paul sisin bir miktarını almış ve kendisinden pek de uzakta durmayan aslan tipi canavarın cesedinin üzerine salmıştı.
Gri sis bir süre boyunca aslan cesedini sardıktan sonra geri dönmüştü. Geride bıraktığı şey ise aslanın iskeletiydi. Vücudunun diğer tüm parçaları çürüyerek yok olmuştu ve kemikleri ile canavar çekirdeği olmuştu.
Ölümün Sisi, Paul’ün Katliam Manasının yoğun hâlini kopyalayarak oluşturduğu bir büyüydü. Aziz seviye bir büyü olduğundan kullanabilmek için söylemesi gereken birkaç söz gerektirse de bir veya iki saniye içinde aktif edebiliyordu ve oldukça güçlü çürütücü güce sahipti.
Büyü henüz tamamen mükemmelleştirilmemişti ve Paul canlı bir varlığa nasıl etki edeceğini bilmiyordu. Ancak bu büyüyü kullandığında bir kaybı vardı. Ne de olsa rakiplerinin vücudu Pisboğaz Kan İblisinin yemeği sayılırdı ve o Pisboğaz Kan İblisi yedikçe kendisi de mana kazanıyordu.
O anda Paul’ün mana çekirdeği zirve durumundaydı. Yeterli kavrayışa ulaştığı sürece istediği şekilde atılım yapabilirdi ve temelinde herhangi bir sıkıntı çıkmayacaktı. Tek yapması gereken şey atılım yapacağı elementi seçmek ve onun üzerinde biraz daha fazla çalışmaktı.
Ancak o anda atılım yapmayı planlamıyordu. Atılım yaptığında savaş gücü yükselse de yetenek sayısı az kalacaktı. Önce zaten sahip olduğu yetenekleri geliştirmek ve son seviyeye kadar yükseltmek istiyordu.
Ölümün Sisini kullanırken vücudu birçok kez ölüm manasıyla yıkandığından o anda Cehennem Alevi tekniğinde bir seviye daha yükselebileceğinden emindi. Bir şeyler yanlış gitse bile Ölümün Sisini kullanarak bir miktar geri tepmeyi bastırabiliyor olmalıydı.
Öğrencilerin kampına bir bakış atan Paul sonrasında Ölümün Sisini dağıtmış ve iki elinin ortasında kan kızılı bir alevin yanmasını sağlamıştı. Sonrasında, tüm bilincini bu aleve yönlendirmişti.
Aynı anda, öğrencilerin kampının içerisindeki Vera bir anlığına istemsizce titremiş ve sonrasında yaptığı işe devam etmişti. O anda öğrencilerin birinin getirdiği canavarın vücudunu parçalara ayırmak ve incelemekle meşguldü.
Kara Gölge Sıradağlarındaki birçok yaratık mutasyona uğramış canavarlardı. Bu nedenle yenilemezlerdi. Bir savaşçı açlığa ve susuzluğa oldukça uzun süre dayanabilse bile Aziz seviyeye ulaşıp yasa enerjisiyle beslenmediği sürece hiç yemeden duramazlardı.
Bu nedenle burada hayatta kalmak için gerekli olan şeylerden ikisi yemek ve su kaynağı bulmaktı. Vera o anda parçaladığı üç metrelik kartal tipi canavarın yenilebilir olduğunu anladığında derin bir nefes almış ve yemek yapmakla görevli olan öğrencileri çağırmıştı.
Sıradağlara girerken yanlarında yemek getirmişlerdi ancak bu yemekler oldukça zorlandıkları anlar içindi. Bu kural direkt olarak akademinin üst dereceleri tarafından verilmişti ve bu kurala uymaları için bir ödül de vardı. Eğer kişiler onlara verilen yemekleri akademiye geri getirebilirlerse bunun karşılığında bir ödül alacaklardı ve bu ödülün büyüklüğü getirilen yemeğin miktarına bağlıydı.
O ana kadar grup yemek için bir zorluk çekmemişlerdi ancak sıradağlara girişlerinin üzerinden bir hafta ancak geçmişti. Öğrenciler ileride daha da zorlanabileceklerini bildikleri için açlığa olan toleranslarını artırmaya çalışıyorlardı. Yanlarında karanlık manayla bütünleşen suyu temizleyebilen bir büyülü eşya vardı ve su bir sıkıntı değildi.
Bir süre öğrencilerin kartal tipi canavarı pişirmek için parçalara ayırıp büyük bir kazana diğer malzemeler ile birlikte atışlarını izledikten sonra gözlerini çevirmişti. O anda tanıdık bir aura hissetmişti.
Daha önceden başka öğrencilerle birlikte canavar avına çıkmış olan Sharon geri dönmüştü. Ancak o anda yalnızdı ve birlikte gittiği beş kadar öğrencinin hiçbiri yanında değildi. Kendi durumu da hiç iyi görünmüyordu.
Göğsünde boynunun hemen yanından başlayıp beline kadar inen bir kesik yarası vardı. Bu yara en büyüğü olmak üzere birçok küçük kesik yarası vücudunu doldurmuştu. Kıyafetleri neredeyse tamamen parçalanmıştı ve sağlam kalan kısımlar da kanla kaplanmışlardı.
Sağ elinde tuttuğu kılıcından siyah renkli bir sıvı damlarken sol eli kullanılmaz bir hâldeydi. Sol eline taktığı evren yüzüğü de gitmişti. O anda oldukça acınası bir durum içerisindeydi.
Vera bir hareket yapmadan önce birkaç öğrenci fırlamış ve onu kampın içinde bir yere yatırdıktan sonra iyileştirici ilaçlarla beslemişlerdi. Sharon’un üzerindeki yaralar kapanmaya başlarken o sertçe öksürmeye başlamıştı.
Vera ona yaklaşsa da Sharon’un henüz konuşamayacak bir durumda olduğunu görünce kılıcını almış ve üzerindeki siyah renkli sıvıyı incelemeye başlamıştı. Sharon’un hâli düşünüldüğünde yanında giden öğrencilerin kaderi tahmin edilebiliyordu. O anda önemli olan onlara bunu yapan şeylerin ne olduğunu öğrenmekti.
Ancak siyah sıvıyı bir süre incelese de bir şey çıkaramamıştı. Siyah sıvı yoğun seviyede aşındırıcı ve zehirliydi ve bu incelenmesini oldukça zorlaştırıyordu.
O sırada Sharon biraz daha iyi bir duruma gelmiş ve bir kez sertçe öksürdükten sonra konuşmaya başlamıştı.
“Kaçın. Uzaklaşın…”
O derin nefesler alırken Vera anında onun yanına gitmişti. Vera’nın yüzünü gören Sharon bir kez daha sertçe öksürdükten sonra devam etmişti.
“Karşı koyamazsınız. Onlar… Onlar Shaonlar. Yirmi tanesinden oluşan bir grup.”
O anda, Vera’nın gözleri sonuna kadar açılmıştı ve ona yakınındaki öğrenciler de katılmıştı. Shaonların ne olduklarını biliyorlardı.
Normalde mana tarafından mutasyona uğrayan canavarlar yalnızca mutantlar olarak biliniyorlardı. Ancak Shaonlar anormal güçleri ve özellikleri yüzünden ayrı bir seviyede görülmüş ve özel bir isim almışlardı.
Bir insan, karanlık mananın oldukça yoğun olarak bulunduğu bir bölgede uzun bir süre boyunca kalıp en sonuna kadar hayatta kalmayı başarabilirse en sonunda zihnini kaybeder ve ruhunu kötücül hisse bırakırdı. Bu olduğunda o insan eski yeteneklerini kaybetmeden çok daha güçlü bir vücuda ve oldukça acımasız bir doğaya sahip olurdu. Bu insanlara Shaon ismi verilmişti.
Shaonların tek zayıf yanları karanlık mananın olmadığı bir bölgede yaşayamamalarıydı. Ancak Kara Gölge Sıradağları tamamen karanlık mana ile doluydu ve onlar için doğal bir yaşam alanıydı. O ana kadar yüksek sayıda Shaon’un birikmemesinin tek nedeni Gölge Kılıç Akademisinin bu bölgeyi gözetmesiydi.
Şimdi 20 kişilik bir Shaon grubunun varlığını öğrenen Vera anında öğrencilere emirler yağdırmaya başlamıştı. Herkes kamp alanından uzaklaşmak için hazırlanıyorlardı. Sharon bunu onları uyarmak için yapmış olsa da onun kanı ve kestiği Shaon’un kanı o grubu buraya çekecekti. Bu nedenle hızla buradan ayrılmaları gerekiyordu.
Sharon onların kendisini bırakacaklarını biliyordu. Ancak onlara karşı gelebilmek için yapabileceği bir şey yoktu. Shaonlar oldukça güçlü düşmanlardı ve kendisi basitçe onları çağıran bir yem gibiydi. Yaralı olması da bunun üzerine gelen bir artıydı.
Gölge Kılıç Akademisinin öğrencilerinin onu kurtarma şansları yoktu. Bu nedenle kendilerini kurtarmalılardı. Onlar bunu yapmasalar bile kendisi onlardan uzakta beklerdi. Elbette, kendisini kolayca yem etme düşüncesi de yoktu.
Yaralarının bir miktar iyileştiğini hisseden Sharon ayaklandı ve kılıcını bir kez daha kavradıktan sonra Vera ile diğerlerinin gittiği yönden farklı bir yöne doğru ilerlemeye başladı. Eğer yeterince hızlı bir şekilde ayrılıp iyileşmek için biraz daha zamana sahip olursa belki kaçma şansı olurdu.
Vera uzaklaşan Sharon’un arkasından bir süre baktıktan sonra derince iç çekmişti. Bu Sharon’u son görüşü olabilirdi ve onunla arası iyi olmasa da bu iyi bir his değildi. Karşıt gruplarda olmak onların düşman oldukları anlamına gelmiyordu. Grupları aynı yere bağlıydı ve karşıt olsalar da birlerdi.
Bir kez daha iç çekerek grubu yönlendirmeye başlayan Vera son hızda ilerlemek için büyülü eşyaların kullanımına izin vermişti. Gruptaki öğrencilerin çoğu hareket hızını artıran büyülü eşyalara sahip olduklarından hızları büyük oranda artmıştı.
Onların ayrılışından on-on beş dakika sonra ise bir grup kamp alanına ulaşmıştı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..