Gölge, Karanlığın alt elementi olan bu element saklanma ve kısıtlama gibi şeylerde kullanıldığı sürece karanlık mananın kendisinden bile daha fazla işe yarayabiliyordu. Yıldız Vücut Yeniden Doğuş Tekniğinde bu elementi kullanarak bir kez yeniden doğuş geçirildiğinde aurasını saklayabileceği o yeteneği kazanacaktı.
Bu yetenek, Dokuz Gölge Yıldız Prangası olarak biliniyordu ve dokuz farklı mühürden oluşuyordu. Aurayı mühürleyen dokuz mühür birbirlerine bağlılardı ve birlikte seviyeli bir mühür oluşturuyorlardı. Bu sayede mühürlerden yalnızca birkaç tanesini kaldırarak normalden güçsüz bir aura yaymak da mümkündü ve her mührü kaldırışında aurası tamamen ortaya çıkmayacaktı.
Gölge Yıldızının enerjisini vücuduna çekmeye başlayan Paul anında vücudunun verdiği acı dolu tepkiyi hissetse de dişlerini sıkmış ve dayanmaya çalışmıştı. Eğer süreç boyunca bayılırsa o zaman vücudu parçalanır ve yeniden bütünleşmezdi. Bunun sonucunda en iyi sonuçla ruh olarak kalır, en kötüsü ile tamamen ölürdü.
Aynı anda, gölge yıldız enerjisi vücuduna girmiş ve öncelikle kemiklerini sarmaya başlamıştı. Tehlikeyi direkt olarak hisseden Pisboğaz Kan İblisi Paul’ün vücudundan ayrılıp ondan biraz uzakta beklemeye başlarken Paul kemiklerinin parçalanıp toza dönmeye başladığını hissedebiliyordu.
Eti gölge enerjisinin yıkıcılığıyla parçalanırken kanı kaynamaya başlamıştı. İç organlarında yırtıklar belirirken yüzündeki yedi delikten aynı anda kan akmaya başlamıştı. Aynı zamanda derisinde yaralar belirmiş ve bu yaralardan açık gri bir parıltıya sahip olan kan akmaya başlamıştı.
Bu kan Paul’ün vücudundan dışarı aktıktan sonra onun vücudunu sarmış ve Paul’ün çevresinde bir koza oluşturmuştu. Aynı anda, bu kozanın içerisi gölge yıldız enerjisiyle dolmuş ve Paul vücudunun tamamen parçalandığını hissetmeye başlamıştı.
Gölge Yıldızının enerjisiyle vücudunun yeniden doğuşu başlamıştı.
--
Bir gün boyunca kesintisiz bir şekilde gölge enerjisinin vücudunu parçalayıp yeniden birleştirmesine dayanan Paul en sonunda vücudunun parçalanışının durduğunu gördüğünde derin bir nefes almıştı. Aynı anda, vücudunun içinde kalan Gölge Yıldız Enerjisi etrafa yayılan aurasını sarmaya başlamıştı.
Gölge Yıldız Enerjisi aurasını salarken Paul de yıldız enerjisini yönlendirmeye başlamıştı. Dokuz Gölge Yıldız Prangasının başarılı olması için aurasını dokuz farklı seviyeye ayırmalıydı ve bunları teker teker mühürlemeliydi.
Ölümcül auranın belirli bir kısmını seçtikten sonra gölge yıldız enerjisini yönlendiren Paul enerjinin ağır zincirler gibi auraya sarılıp vücuduna bağladıklarını görebiliyordu. Yüzünde hafif bir gülümseme belirirken yıldız enerjisini kontrol etmeye devam etmişti.
İkinci mühür kurulduğunda aurası bir nebze daha zayıflamıştı. Beşinci mühre kadar geldiğinde, aurası normal bir aziz seviyeninkine eşit olmuştu. Sekizinci mühür onun seviyesini Büyük Usta seviyesinde göstermiş ve en güçlü mühür olan dokuzuncu mühür ise tüm gelişimini gizlemişti.
Kanından gelen auranın da gizlendiğini gören Paul yavaşça gözlerini açmıştı. O anda vücudunun yeniden doğuşu bittiğinden etrafını saran kandan koza dağılmıştı. Pisboğaz Kan İblisi bir kez daha vücuduna girerken Paul vücudunu biraz kontrol etmişti.
Gölge Yıldız Enerjisi vücudun gücünü veya dayanıklılığını değil, gizlenme gücünü artırıyordu. O anda belirgin bir şekilde kullanamasa da bir süre daha gölge yıldız enerjisini kullanarak vücudunu geliştirirse başkalarının gözlerinin önünden geçip görülmeyebilirdi.
Ancak Paul’ün böyle bir şey yapma niyeti yoktu. Yıldız Vücut Yeniden Doğuş güçlü olsa da vücudun çekilen yıldız enerjisine alışması uzun sürüyordu ve Paul bir süre boyunca başka bir yeniden doğuş geçiremeyecekti. Eğer bir kez daha gölge enerjisine çalışırsa gizliliği artabilirdi ancak bundan daha çekici gelen şeyler de vardı.
Şimdilik hangi yıldızı kullanacağı hakkında bir fikri yoktu. Ancak çektiği gölge yıldız enerjisi vücuduna alıştığı anda başka bir yıldızdan enerji çekecekti. Zaten enerjiye alışması zaman aldığından bekletmenin anlamı yoktu.
Hafifçe esneyen Paul havalanmaya başlamış ve daha önceden Sharon’un gittiği yere doğru yönelmişti. Sharon’un hayatta olup olmadığını bilmiyordu ancak bir bakmakta zarar yoktu.
Grupla birlikte dolaşmak yerine tek bir kişinin ona yolu göstermesi daha kolay olacaktı. Onu biraz koruması gerekecek olsa da Sharon zamanın sonunda ona çıkışı gösterdiği sürece bu o kadar zor olmamalıydı.
Bir süre uçtuktan sonra Sharon’un aurasını hisseden Paul direkt olarak oraya dönmüştü. Sharon o anda yaralı bir durumdaydı ve bir mağaranın içerisine gizlenmişti. Yanında getirdiği ilaçları kullanıyor ve okulun verdiği yiyeceklerden yiyordu. O anda hayatta kalmak ilk önceliği olduğundan ödülü düşünmeyi bırakmıştı.
Onun göremeyeceği bir yerde yere inen Paul sonrasında mağaraya yaklaşmıştı. Aurasını tamamen gizlediği için Sharon onu hissedememiş ve onun ayak seslerini duyduğunda gerçekten şaşırmıştı.
“Gerçekten hayattasın demek. O yaralarla kurtulman bir mucize.”
Paul Shaonlarla savaşmadan önce Sharon’u ruh gücüyle hissetmişti ve onun gücünün normalin yarısına düştüğünü biliyordu. Yalnızca bu değil, aynı zamanda vücudunu tamamen kullanamıyordu. Oldukça zayıflamıştı ve gerçekten de hayatta kalması bir mucizeydi.
Paul’ü gören Sharon nasıl hissedeceğini bilmiyordu. Elbette, bu yerde başka birisiyle birlikte olmak daha iyiydi ancak bu başka birisinin karşısındaki adam olması tüm duygularını karıştırıyordu.
O anda Paul’e haber vermeden kamp alanından kaçtıklarını hatırlayan Sharon’un yüzündeki kan çekilmişti. Paul daha öncesinde bir canavara dokunmadan ona yönlenmesine izin verdikleri için iki kişiyi acımadan öldürmüştü. Şimdi yirmi kişilik koca bir gruptan ona haber vermeden kaçmışlardı. Eğer öfkeliyse grubu bulmaya çalışabilirdi ve grubun fazla bir şansı olduğunu düşünmüyordu.
İlk başta yirmi kişilik Shaon grubundan nasıl kaçabilmişti ki? Shaonların savaş güçleri çok yüksekti ve kendisi onlarla ilk karşılaştığında kaçabilmek için diğer öğrencileri feda etmek zorunda kalmıştı. Paul’ün onlardan kurtulması inanılmaz bir şeydi.
Onlarla dövüştüğünü düşünmüyordu. Paul oldukça iyi bir durumdaydı ve Shaonlarla dövüşüp kazanmış olsa bile biraz yaralanmış olmalıydı. Bu nedenle onun da kaçtığını düşünüyordu. Sonrasında ise kendisini bulmuştu.
Shaonların kendisini takip ettiğini bilen Sharon bu bilgiyi verip vermemesi gerektiğini bilmiyordu. O anda tek başına hayatta kalması oldukça zordu ve birisinin desteğine ihtiyacı vardı. Eğer bu bilgiyi verirse Paul büyük ihtimalle onu bırakıp grubun geri kalanını arayacaktı.
Paul onun ne düşündüğünü bilmese de yavaşça yanına yaklaşmış ve yaralarını incelemeye başlamıştı. Sol kolunda uzun bir yaraya ve göğsünde birçok yaraya sahip olan Sharon onun ne yaptığını anlamasa da izin vermişti. Zaten o anda karşı çıkacak gücü yoktu.
Yaraları bir süre inceleyen Paul sonrasında boyutundan bir şişe çıkarmıştı. İçi yeşilimsi mavi bir tozla dolu şişenin ağzındaki mantarı çıkaran Paul içindeki tozu Sharon’un yaralarına serpmiş ve beklemeye başlamıştı.
Sharon’un vücudunu yeşilimsi mavi bir ışık kaplamış ve yaraları birkaç saniye içerisinde tamamen iyileşmişti. Paul ise boş şişeyi boyutuna attıktan sonra bu ilacı bir süre sonra araştırmayı düşünmüştü. Bu ilacı daha önce yalnızca Simon’ın üzerinde kullanmıştı ve anormal iyileştirme etkisi dışındaki etkilerini bilmiyordu.
İyileşen ve yeniden enerjiyle dolan vücuduna bakan Sharon şaşkınlıkla doluydu. Paul üzerine toz şeklindeki ilacı serptiğinde ilacın ne kadar güçlü olabileceği konusunda tereddütlüydü ancak bu kadar kısa bir süre içinde iyileşmeyi beklemiyordu. Vücudu eski haline dönmüştü ve hatta öncesinden daha enerjik hissediyordu!
Okuldan aldığı ilaçlar güçlü sayılsalar da bu kadar büyük bir etkileri yoktu. Onu tamamen iyileştirebilecek ilaçlara sahipti ancak bu ilaçlar birbirini destekleyen farklı malzemelere veya ilaçlara ihtiyaç duyuyorlardı. Aynı zamanda, bu ilaçların iyileştirme hızı bu kadar iyi değildi.
Sharon yüksek seviyeli simyacıların Paul’deki gibi ilaçları yaptıklarını duymuştu ancak bu ilaçların fiyatları göklere çıkıyordu. Öyle ki yüksek seviyeli akademilerin liderleri bile onları alamazlardı. Paul’ün birine sahip olmasını ve bunu kendi üzerinde kullanmasını beklememişti.
Paul’e borçlu hisseden Sharon ona bakmış ve bir yandan da meraklanmıştı. Böyle eşyalara ve yüksek bir güce sahip bu adamın nasıl ve neden buraya girdiğini anlayamıyordu. Çıkma yolunu bilmemesi ve Gölge Kılıç Akademisini bilmemesi de garipti.
Ancak o anlığına bunları düşünmemeye karar vermiş ve olabilecek herhangi bir şey için tetikte durmaya karar vermişti. Paul o anda bir şey düşünüyormuş gibi duruyordu ve oldukça dalmış görünüyordu.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..