Yüz metrelik bir genişliğe sahip devasa nehre bakan Paul’ün maskesinin altındaki gözleri kısılmıştı. Nehrin üzerindeki enerjinin akışı fazla kaotikti ve oradan uçarak geçmek oldukça zor olacak gibi görünüyordu.
Kanatlarını kullanarak geçmesi işini kolaylaştırabilirdi ancak eğer istediğini başarıp bir kimlik daha oluşturmak istiyorsa kısıtlaması gereken şeyler vardı. O anda kendisi herhangi bir yer ve kişiyle bağlantısı olmayan birisiydi. Kanatları daha sonradan asıl kimliği Paul Veussia’ya döndüğünde onun olacaklardı.
Bu yüzden yapabileceği tek şey yapabildiğini yapıp burayı aşmaktı. Zor olacaktı ancak aşamayacağını düşünmüyordu. Yalnızca yeterince hıza ve canavarlardan kurtulabilmek için algı yeteneğine ihtiyacı vardı.
Ruh enerjisini yayıp Mutlak Sezgiyi kullanan Paul suyun altındaki canavarları sezebiliyordu. Ruh gücü normalden biraz daha zayıf işlese de tamamen güçsüz değildi ve en azından yüzeye yakın canavarları hissedebiliyordu.
Tehlike yaratabilecek birkaç canavar seçip buna göre uçuş rotasını seçen Paul derin bir nefes aldıktan sonra tüm vücudunu mana ve yasa enerjisiyle kaplamıştı. Ruh enerjisini nehri incelemek için sürekli olarak kullanması gerekiyordu.
“Ha!”
Sonrasında, hızlıca nehre doğru fırlamıştı. Uçuş hızı kanatlarını ve ruh gücünü kullanmadığı sürece çıkabileceği hızın zirvesindeydi. Nehir tehlikeli bir yerdi ve üzerinde uçacağı süre boyunca sürekli olarak tehlikede olacaktı.
Nehrin kendi alanına girdiği anda uçuş hızı bir anlığına yavaşlamış ve sonrasında eski hızını geri kazanmıştı. Ancak aynı anda, yaklaşan tehlikeyi hissedebilmişti.
“Swish!”
Denizin derinlerinden Paul’ün ruh gücünün algılama hızını aşarak fırlayan bir canlı hızla yükselmiş ve Paul’ü yalnızca birkaç santim ıskalayarak yanından havaya fırlamıştı. Oldukça yükseğe çıktıktan sonra düşmeye başlayan bu şeyi gören Paul ise hızını bir kez daha artırmıştı.
Az önce atlayan canavar gümüş pullara sahip iki metrelik balık tipi bir canavardı. İnce, uzun bir vücuda sahipti ve burnu bir mızrağın başına benziyordu. Paul canavarın saf gücünün yüksek olmadığını anlayabilse de eğer o hızla yükselip kendisine çarpsaydı kesinlikle yaralanırdı.
Nehrin alanına henüz girmesine rağmen bir tehlikeyle karşılaşan Paul maskesinin altında acı bir şekilde gülümserken ruh gücü titreşmiş ve bir başka tehlikenin yaklaştığını ifade etmişti. Aynı anda, nehrin yüzeyinden bir canavar yükselmişti.
Uzun, elli metreye yakın bir vücuda sahip bu canavarın parlak yeşil pulları vardı. Görüntüsü devasa bir yılanı andırsa da bundan çok daha fazlasıydı. Sırtından çıkan iki büyük, mavimsi yeşil kanatlar ona heybetli bir görüntü katıyorlardı. Beyaza sahip olmayıp tamamen mavi bir renkle kaplı olan gözleri, başının önünde çıkan mavi boynuzu ve başının altındaki üçgen şeklindeki mavi kristalimsi bölge oldukça göz alıcılardı.
Paul canavarın kanatlarının altından çıkan iki pençeyi de gördüğünde bu canavarın yılanımsı görünüşüne rağmen bir ejderha olduğunu anlayabilmişti. Canavarın parlak mavi ruh kafesi İnfirmi’ninkinden farklı olsa da kristalimsi yapısı benzerdi.
“Roaaarr!”
Ağzını açıp sertçe kükreyen ejderhanın karşısında Paul’ün ruhu biraz titremişti. Bu kükreyiş normal bir kükreme değildi ve bir çeşit ruhsal saldırıydı. Bu nedenle ruhu hasar almasa da karşı koymak için gücünü kullanmak zorunda kalmıştı.
Aynı anda, ejderhanın açık ağzının içerisinde parlak mavi alevler belirmişti. Bu alevlerin tehlikesini algılayan Paul anında hızlanarak ejderhanın menzilinden kaçmaya çalışmıştı.
Ejderha ağzını sonuna kadar açıp biriktirdiği alev enerjisini saldığında ortamdaki hava sıcaklığı tamamen düşmüştü. Onun alevleri su-buz özelliğini taşıyorlardı ve sıcak olmak yerine soğuklardı. Bu gerçekten de bir su ejderhasından beklenen bir şeydi.
O sırada Donmuş Cennet Sanatının su manipülasyonuyla nehrin üzerinde koşmaya başlayan Paul hızla ejderhaya ilerlemeye başlamıştı. Nehrin üzerinde ejderhadan kaçması imkansızdı. Burası onun yaşam alanıydı. Yapabileceği tek şey onunla dövüşmekti.
İki elini iki yana kaldıran Paul Katliam Manasını yönlendirmiş ve iki elinde bir çift siyah renkli kılıcın oluşmalarını sağlamıştı. Ana iki kılıcını kullanmasına gerek yoktu. Ejderha güçlü görünse de Büyük Aziz seviyesinde bir gelişime sahipti. Onu öldürebilirdi ve bundan kazançlı da çıkardı.
Yalnızca ejderhanın cesedinin muhteşem bir kaynak olması önemli olan şey değildi. Aynı zamanda onun alev ruhu İnfirmi’nin işine yarayabilirdi ve ruh kafesi de çağırma büyüsünde kullanılabilirdi. Eğer beyaz alevlerin kulesinden kazandığı çağırma büyüsü bir ışık ejderhasının ruh kafesini istiyorsa o halde mavi alevler de bir su ejderhasınınkini istiyor olmalıydı.
Elli metrelik bir su ejderhası bedeni ve ruh kafesi, risk alması için yeterli bir kazançtı.
Paul hızla ejderhaya yaklaşırken ejderha da onu fark etmiş ve mavi gözlerini kısmıştı. Tüm vücudunu sudan çıkarırken kanatlarını sertçe çarpan ejderha havada ve nehrin yüzeyinde büyük dalgalar oluşmasına neden olmuştu.
Paul su büyüsüyle nehre bir kez daha sertçe basıp sonrasında havaya fırlamış ve uçmaya başlamıştı. Aynı anda, vücudu katliam manası ile çevrilmişti. Kızıl yıldırımlar vücudunu sarıyordu ve oldukça kötücül bir hava yayıyordu.
Sağ elindeki kılıcını hızla savurmadan hemen önce kılıç enerjisiyle kılıcını kaplamıştı. Katliam Yasalarının baskın gücü ve Paul’ün müzik yasalarını geri çekişi yüzünden koyu kızıl bir renge bürünen kılıç enerjisiyle kaplı olan kılıç havada savrulurken etrafındaki enerjileri iyice yıkıcı bir hâle getiriyordu.
“Roar!”
Paul’ün kılıcının yaklaştığını hisseden ejderha sertçe kükremiş ve büyüsüyle vücudunu parlak mavi alevlerle kaplamıştı. Tüm vücudu kaplanmamış olsa da hayati bölgeleri kaplanıyordu.
Ancak bu yalnızca koruma işine yaramıyor, aynı anda bir hedef tahtası görevi de görüyordu. Su mirasından kazandığı bilgiler sayesinde bilse de yine de bir su ejderhasının kalbinin yerinden emin olmayan Paul o anda mavi alevlerin koruyuşları sayesinde emin olmuştu.
Hızını artırabildiği kadar artıran Paul sağ elindeki kılıcı hızla mavi alevlerin üzerine savurmuştu. Katliam Yasalarıyla birleşen kılıç enerjisi anormal bir güçle mavi alevleri delip geçtikten sonra ejderhanın pulları üzerinde bir kesik bırakmış ve yara almayı beklemeyen ejderhayı şoka uğratmıştı.
“Yok Oluşun Fırtınası!”
Sol elindeki kılıcı ileri uzatan Paul manayı elinin önü yerine kılıcının ucunda toplamış ve sonrasında bıçaklardan oluşan bir hortum hâlinde salmıştı. Rüzgar bıçakları ve yıldırım arkları ejderhada açtığı yaraya çarpıp genişletirlerken o da anında ejderhanın vücudunun çevresinde uçmaya başlamıştı.
Su ejderhası onun hareketlerini fark etse de aldığı yara yüzünden hızı kısıtlanmıştı ve ona yetişemiyordu. Paul ise bu avantajı kullanarak ejderhanın vücudunda onlarca yara bırakmaya başlamıştı.
Elbette, bu yaraların çoğu ölümcül yerlere değillerdi ve bazıları anında iyileşecek kadar zayıflardı. Ancak açtığı her yara ejderhayı biraz daha yavaşlatıyor ve Paul’ü hedefine biraz daha yakınlaştırıyordu. Yavaş yavaş, ejderhanın boynuna yaklaşıyordu.
Ejderhanın türü fark etmeksizin, başının hemen altında normal pullardan biraz daha farklı bir şekilde duran bir pul dururdu. Ejderhanın başı ile boynunun birleştiği yerde, diğer pullardan daha ufak ve daha az belirgin tek bir pul. Bu pul, ejderhanın en büyük zayıf noktası olan ters puluydu.
Ters pul hayati bir nokta değildi. Ancak en büyük acıyı çekeceği yer orasıydı ve iyileşmesi oldukça yavaş olurdu. Aynı anda yaralı olduğu her an acı çekmeye devam ederdi. Bu nedenle bir ejderhanın dokunulduğunda en çok öfkelendiği yer orasıydı.
Su ejderhası Paul’ü tamamen fark edemediğinden onun amacını anlayamamış ve yalnızca vücudunda ortaya çıkan yaraları iyileştirmeye odaklanmıştı. Paul ise birkaç dakikalık saldırı sürecinin sonunda istediği yere ulaşmış ve kılıcını sıkıca kavramıştı.
Su ejderhası o anda kötü bir haberin geldiğini hissetse de geç kalmış ve Paul’ün kılıcı hızla savrulmuştu. Koyu kızıl renkli kılıç enerjisi savrularak ters pul ile çarpıştığında orada derin bir yara bırakmış ve su ejderhasının acıyla kükremesine neden olmuştu.
“Rooaaaaargghhh!!!”
Kükreyiş yüzünden ruhu iyice sarsılan Paul kılıçlarını sıkıca tutmuş ve öfkeli ejderhanın bakışlarından kaçınarak hızla etrafında ilerlemeye başlamıştı. Savaşın asıl kısmı yeni başlıyordu.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..