Alev Ruhu Akademisinden gelen öğrencinin ölümü birçok katılımcının yüzlerinin solmasına neden olmuştu. Az önce ilerleyen öğrenci Başlangıç Büyük Usta seviyeli bir savaşçıydı ve Alev Ruhu akademisinin yollarıyla oldukça güçlü bir fiziğe sahip olmalıydı.
Ancak az önce tüm vücudu kolayca ezilmişti. Bir saniye bile dayanamamıştı ve bu diğerlerinin korkmalarına neden olmuştu. Bu merdivenler oldukça tehlikelilerdi.
Paul genci ezen enerjinin ne olduğunu anlayamadığından kaşlarını çatmıştı. Manyetizm Manası üzerine biraz bilgisi vardı ve orada yerçekimine dair bir büyü olmadığını anlayabiliyordu. Ancak öğrencinin yalnızca vücudunun ezildiğini de anlayabilmişti.
Ruhu zarar görmemişti. Yani saldırı direkt olarak vücuduna etki etmişti. Böyle bir gücün belli olabilmesi gerekiyordu.
O sırada gücüne güvenen öğrenciler cesaretlerini toplayıp ileri çıkmaya başlarlarken bazıları da üzerlerine zırhlar ve büyülü eşyalar kuşanmaya başlamışlardı. Paul ileri çıkan birkaç kişiye baktıktan sonra hafifçe iç çekti ve ileriye doğru bir adım attı.
O merdivenlerin ilk adımının önüne geldiğinde çoktan birkaç öğrenci ilk adımı çıkabilmişlerdi. Elbette, ilk öğrenciyle aynı kaderi yaşayıp yere gömülenler de vardı ancak büyülü eşyalara veya güçlü tekniklere güvenen bazıları geçebilmişlerdi.
Yüksek Ağaç Sarayından beş kişi çoktan ilk adıma geçmişlerdi ve bir büyülü eşya kullanıyor gibi görünmüyorlardı. Oldukça yüksek güçlü fiziklere sahip gibi görünen bu beşlinin arasında daha önceden kâseyi kan soyuyla sallayan o kız da vardı.
En sonunda derin bir nefes alan Paul ileriye doğru bir adım attı. Vücudu Kutsal Karanlık Fiziğiyle ve Gölge Yıldızının enerjisiyle yapılandırılmış, Anka kanının canlılığıyla beslenmişti. Diğerlerinden zayıf bir vücuda sahip olduğunu düşünmüyordu.
“Et ve kandan oluşan vücudun bizim mirasımızı kaldırabilir mi?”
İlk adımı attığı anda zihninde onlarca ses aynı anda konuşmuş ve üzerine oldukça güçlü bir ağırlık çökmüştü. Vücudundaki her hücrenin gitgide ağırlaştığını hisseden Paul derin bir nefes alırken vücudunu hafifçe hareket ettirmişti.
Giren birçok kişi ilk adımda bir süre bekleyip alışmaya çalışırlarken ilerlemeye devam eden az sayıda kişi vardı. Yüksek Ağaç Sarayından gelen beşli çoktan üçüncü adımdalardı ve Aleena üzerindeki defansif eşyalarla yavaş yavaş ilerliyordu.
Paul üzerine çöken ağırlığa birkaç saniyede alıştıktan sonra anında ikinci adımı atmıştı. Aynı anda, üzerine çöken ağırlık bir anda iki katına katlanmıştı!
Paul bu ağırlığa rağmen hızlıca ilerleyebileceğini hissedebiliyordu. Ancak o anda ilgisini çeken başka bir şey vardı ve buna daha fazla öncelik veriyordu.
Yüksek Ağaç Sarayından katılan beşlinin dördü dördüncü adımdalardı ve kan soyuna sahip olan kız beşinci adıma çıkmıştı. O anda, kızın altın sarısı gözlerinde bir parıltı belirmişti ve Paul’ün içinde birden bir arzu belirmişti.
Öldürme Arzusu, var olan her şeyi yutacakmışçasına vücudundan yayılan öldürme arzusunu Gölge Yıldız Enerjisinin tekniği bile sınırlayamamıştı. Onunla aynı adımda olan diğerleri bir anda boğucu bir hisse kapıldıklarında merdivenin ağırlığına dayanamamış ve ezilmişlerdi. Dayanabilen yalnızca birkaç kişi kalmıştı.
Onun öldürme arzusu yayıldığında kız da dahil beşli de bunu hissetmişlerdi. Dördüncü adımdaki dördü neler olduğunu anlamadan bu baskın öldürme arzusunun yayıldığı yere bakarlarken beşinci adımdaki sarı gözlü kız bir anda ruhunun titrediğini hissetmişti.
Kız daha önce birçok katil ile karşılaşmış ve bundan daha güçlü öldürme isteğini de hissetmişti. Hatta bazıları direkt olarak kendisine yöneltilmişlerdi. Ancak bu seferki öldürme isteği tamamen farklıydı.
Diğerlerinin onu öldürmek istemesinin nedeni ailesinden ve tuttuğu pozisyondan dolayıydı. Bu nedenle öldürme istekleri yalnızca hayatını sonlandırmak veya ölümünden bir şeyler kazanmak içindi. Ancak bu seferki tamamen farklıydı.
Paul’ün öldürme niyeti onu ve kanını tamamen yok etme arzusunu taşıyordu. Herhangi bir kazanç amacı yoktu. Yalnızca saf öldürme ve yok etme arzusu vardı. Bu onun arkaya dönüp Paul’e bakarken korkusunu saklaması gerekmesine neden olmuştu.
Kızın sarı gözleri Paul’ün maskesine döndüğünde Paul bir kez daha kanının kaynadığını hissedebilmişti. İçinde kanından yayılan bu öldürme arzusu Kan Kanatlı Anka soyuyla alakalıydı ve kendi zihnine de işliyordu. Karşısındaki bu kızı öldürmek istiyordu.
Ancak o anda savaşmayacaktı. Hazineler için savaşırken birçok şansa sahip olacaktı ve şimdi bir hareket yaparsa diğerlerinin de ona saldıracağından emindi. Onların saldırılarından kaçabilecek olsa bile kızdan pek emin değildi. Çünkü bu Aziz seviyeli ‘büyücü’ kız hakkında diğerlerinin bilmediği bir şeyi biliyordu.
“O bir İlah Gelişimcisi.”
Tek başına bir şey anlamayabilirdi ancak Spadia’nın gözleri oldukça keskindi. Bu kızın savaşçılık ve ruh sanatlarında da oldukça gelişmiş olduğunu anlayabiliyordu ve bu kızın Aziz seviyenin zirvesindeki bir İlah Gelişimcisi olduğunu anlayabiliyordu.
Aynı zamanda özel bir fiziğe ve kan soyuna sahip gibi görünüyordu. Üzerinde çok fazla gizem vardı ve saldırmak tehlikeliydi. Eğer ona zarar verebilecek bir hayat kurtarıcı hazineye sahipse bu oldukça sıkıntılı olurdu.
Bu nedenle kanındaki öldürme niyetini zorlukla bastırdı ve yeniden vücuduna çekti. Ardından, maskesinin ardından sarı gözlü kıza baktı ve bir adım daha attı. Ağırlık bir kez daha artsa da bunu hissetmiyor gibi görünüyordu.
O anda Paul’ün görünüşüne rağmen sarı saçlı kız onu bir iblis olarak görüyordu. Öldürme arzusu çoktan geri çekilse de tam olarak korkusu kaybolmamıştı. Bu nedenle kendisini gizlemek yerine hızlıca ilerlemesi gerektiğini biliyordu.
Derin bir nefes aldıktan sonra ileriye doğru bir adım attı. Sonrasında beklemeden bir sonraki ve ondan sonraki adımı daha atmıştı. En sonunda bir nefes bekledikten sonra direkt olarak dokuzuncu adıma çıkmıştı.
Kızın hızlı ilerleyişi birçok katılımcıyı şoka uğratırken Paul de ileriye doğru sert bir adım atmıştı. Etrafındaki enerji biraz kaotik bir hâle geldiğinden diğer katılımcılar ona yanaşmaya cüret edemiyorlardı. Ancak kendisi kolayca adımlayabiliyordu.
Üçüncü… Dördüncü… Beşinci… Paul kolayca altıncı adıma ulaşıp benzer bir şekilde diğerlerini şok ettiğinde kız sonunda onuncu adıma ilerlemeye başlamıştı. Ancak adımını attığı anda yüzünde büyük bir şok belirmiş ve bir anlığına duraksamıştı.
Kızın ifadesindeki değişikliği birçok kişi fark etmiş ve onuncu adımda bir farklılık olduğunu anlamışlardı. Paul de bunu fark ettiğinden ilerlemeye devam etmişti. O iki adım atıp sekizinci adıma ulaştığında kız bir adım daha atıp on birinci adıma geçmişti.
Paul dokuzuncu adımı attıktan sonra bir anlığına durmuş ve onuncu basamağa bakmıştı. En sonunda, derin bir nefes almış ve ileriye doğru bir adım atmıştı.
“Aziz seviyedeki çekirdeğin bizim mirasımızı kaldırabilir mi?”
Bir anda güçlü bir enerjinin mana çekirdeğine direkt olarak vurduğunu hisseden Paul o anda kızın neden yavaşladığını anlayabilmişti. Vücudun aksine mana çekirdeği gelişim seviyesinin artışıyla sağlamlaşan bir şeydi ve üzerinde bırakılan hasar kalıcı bir sakatlığa neden olabilirdi.
Altın gözlü kız çekirdeğinin en iyi durumda olduğundan emin olduğunda ileriye bir adım atıyordu. Paul o da Aziz seviyede olduğundan ikisinin aldıkları saldırı gücünün aynı olduğunu düşünüyordu. Kızın bu kadar güçlü bir enerjiyi dağıtabilmesi için en azından bir Aziz çekirdeğe sahip olması gerektiğini anlayabilmişti.
Maskesinin altında hafif bir gülümseme oluşan Paul vücudunu hafifçe esnetti. Sonunda ağırlığın alanından çıktığından vücudu biraz daha iyi hissediyordu. O kendisini iyice rahatlatırken kız bir adım daha atıp on ikinci adıma ulaşmıştı.
Kızın sırtını bir süre kısık gözleriyle izleyen Paul sonrasında ileriye doğru rahat bir adım attı ve on birinci basamağa yükseldi. Çekirdeğine güçlü bir enerji dalgası ilerlese de bunu görmezden gelmiş ve rahatça ilerlemeye devam etmişti.
On ikinci, on üçüncü, on dördüncü… O hızla on sekizinci basamağa kadar yükseldiğinde neredeyse tüm katılımcıların kalpleri şokla dolmuştu. Bu özellikle altın gözlü kız için geçerliydi.
Onuncu basamak ve sonrasında direkt olarak çekirdeğe bir saldırı alınıyordu ve engellenmesi imkansızdı. Bu adam nasıl bu kadar rahat bir şekilde geçebilmişti?
Bu sefer Paul gerçekten hile yapmış sayılabilirdi. Çünkü bu yerdeki herhangi bir enerjinin onun çekirdeğine zarar verme şansı yoktu.
Habis Tanrı Çekirdeği, göklerin altında ve üzerinde yok edilemezdi!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..