363.Bölüm - Gosa Klanı

avatar
6408 21

Kara Büyücü - 363.Bölüm - Gosa Klanı


Pura Kıtası, Gosa Demirci Klanı.

 

Kıtada bir krallıktan küçük ancak birçok madene sahip olan bir dağın eteklerine yerleşmiş bu klan etrafındaki büyük klanların kesinlikle aralarını bozmak istemedikleri bir klandı.

 

Bunun nedeni belliydi. Bu klan yalnızca yüksek sayıda üyeye ve öğrenciye sahip değil, aynı zamanda tüm bu kişileri silahlandırabilecek yetenekteki demircilere de sahipti. Bu nedenle bir demirci klanı olarak görülüyordu.

 

Pura da uzmanların sayısı azdı. Aziz seviye uzmanlara sahip aile ve klanlar tüm Kıtada bilinen klanlardı ve böyle ufak bölgeler onların dikkatini çekmezdi. Bu nedenle gücü artırmanın en hızlı yollarından olan ekipmanlar bu bölgelerde çok önemliydi.

 

Dağ eteklerine kurulan klanın çevresinde bir şehir de vardı ve bu şehir Gosa Şehri olarak biliniyordu. Gosa Demirci Klanı tarafından kontrol edilen bu şehir zengin sayılabilecek bir şehirdi. İçinde yaşayan insanlar normal ölümlüler olsalar da bazı lükslerden yararlanabiliyorlardı ve köle olarak çalıştırılmıyorlardı. Gosa Demirci Klanı onların altındaki ölümlülere hep iyi davranmıştı.

 

O anda bu sokaklarda yürüyen siyah saçlı ufak bir figür biraz ilgi çekse de ona o kadar bakan kişi yoktu. Kısa bir boya sahip olan bu çocuğun saçları belini aşıp dizlerine ulaşıyordu. Yıldızlara sahip kızıl gözleri etrafa bakınıyorlardı. Kafasının üzerine konmuş ufak, beyaz bir kuş ve hemen arkasından onu takip eden siyah bir kedi vardı.

 

Bu küçük çocuk doğal olarak Paul’dü. Buraya gelirken birkaç hazırlık yapmış olan Paul o anda şehrin içini incelemekle meşguldü. Bunun için Üç Değişim tekniğinin çocuk formu epey işe yarardı. Vücudundan herhangi bir aura yayılmıyordu ve görünüşü bir çocuk şeklindeydi. Görünüşü biraz garip olsa da birisi ondan şüphelenmeyecekti. En sonunda, yalnızca ufak bir çocuktu.

 

Paul etrafına bakınırken klana katılmış birkaç kişiyi görebiliyordu. Dışarıdan klana katılmak normaldi ve yetenekli gençler hep katılırlardı. Klan da onları açık bir kucakla kabul ediyordu. Bu klandaki kişilerin sayıları oldukça yüksekti.

 

Dağın üst kısımlarına bakan Paul Üstün Kıdemli Basil Gosa’nın dağın üst kısmındaki bir ocakta yaşadığını öğrenmişti. Oraya direkt olarak saldırıp onu yakalamaya çalışabilirdi ancak bunu yaparsa Basil’in kendisini öldürme şansı vardı. Önce Basil’in kaçamayacağından emin olmalıydı.

 

“Hadi kimin daha fazla askeri var görelim.”

 

Paul bir ara sokakta kendi vücuduna geri döndükten sonra Grim ve Wulian’ı omuzlarına almış ve anında oradan ayrılmıştı. Bir kez Gosa Şehrinden ayrıldıktan sonra ise vücudunu kızıl bir sisle kaplamış ve sis vücudunu tamamen kaplamadan önce başını kaldırıp gür bir çığlık atmıştı.

 

Kan soyunu harekete geçirip bir ankanın sesini dışarı vuran bu çığlık bir sinyaldi. Yol boyunca topladığı yüzlerce büyülü canavarın harekete geçmeleri için gerekli bir sinyaldi.

 

--

 

“E-Efendim! Bir şeyler oluyor!”

 

Gosa Demirci Klanındaki bir gözcü askerin gür çığlığı yakındaki diğer askerlere yayılmış ve onların duvar dışına bakmalarına neden olmuştu. Aynı anda, dışarıya bakan askerler şok olurlarken gözcü asker direkt olarak şehrin merkez kısmındaki klan merkezine ilerlemeye başlamıştı.

 

Birkaç dakika sonra, Klanın o anki lideri olan orta yaşlı bir adam ile birlikte birkaç Kıdemli duvarın üzerinde belirmişlerdi. Gözlerinde inanmaz bir ifade olan Klan Lideri uzaktan yaklaşan toz bulutuna bakarken korkuyla mırıldanmıştı.

 

“Canavar İstilası.”

 

Bir canavar istilası. Hem de anormal bir seviyede olanı buraya doğru geliyordu. Canavarların türleri belli olmasa da yürürken oluşturdukları o toz bulutundan yayılan aura onları yenmenin kolay olmayacağını belli ediyordu.

 

“Hah…”

 

Klan Liderinin yüzü solmuş olsa da sakinliğini korumaya çalışıyordu. Onların klanı bu savaşta kesinlikle zararlı çıkacaklardı. Bu yüzden tüm güçlerini kullanmaları gerekiyordu. Uzaklığa bakılırsa canavarların gelmesi bir gün daha almalıydı.

 

“Gidin ve depodaki tüm Kristal Mana Toplarını çıkarın. Hepsini duvarlara dizin. Bu canavar istilasında tüm gücümüzü kullanmalıyız.”

 

“Anlaşıldı!”

 

Daha kıdemli olan iki asker anında selam verip ayrıldıktan sonra Klan Lideri ve Kıdemliler de içeriye doğru ilerlemeye başlamışlardı. O anda, tüm şehir kaos içerisindeydi.

 

Askerlerin ağzı sıkı olsa da halkın kulakları genişti. En sonunda birisi canavar istilasını öğrenmiş ve etrafa yaymıştı. Elbette, böyle ölümcül bir durum güce sahip olmayan bu insanları korkutmuştu.

 

Klan Üyeleri durumu sakinleştirmeye çalışsalar da yapabilecekleri bir şey yoktu. Saklanamayacak kadar büyük Kristal Mana Topları duvarların üzerine çıkarıldıklarında halkın korkusu apayrı bir seviyeye çıkmıştı.

 

O anda kimsenin onu göremeyeceği kadar uzak bir mesafeden topları izleyen Paul hafifçe ıslık çalmıştı. On adet büyük, kristal yapılı top grimsi renktelerdi ve üzerlerinde yazıtlar vardı. Klan Lideri her birinin içine farklı renklere sahip kristalimsi mana taşlarını yükledikten sonra bu yazıtlar parıldamaya başladığından Paul bu şeylerin mana taşlarıyla çalıştıklarını anlamıştı.

 

Savaş güçlerinden emin değildi ama büyük ihtimalle oluşturduğu ufak ordunun karşısında tek başına işe yaramazdı. Çünkü yalnızca yerde ilerleyen canavarlar değil, aynı zamanda uçan ve yer altından ilerleyen canavarlar bile vardı.

 

On top onlara karşı o kadar işe yaramazdı. Tanesi yüz canavarı indirse bile yalnızca bin canavar ölecekti.

 

Topladığı toplam canavar sayısı 2.000 taneydi. Aralarında iki tane Büyük Usta seviyede olanlar bile vardı.

 

“Boom!!!”

 

Ancak toplardan birisi ateşlendiğinde Paul gerçekten şaşırmıştı. Çünkü tamamen kaotik manadan oluşan o atış iki yüzden fazla canavarı öldürmüş ve cesetlerini de tamamen parçalamıştı!

 

“Tch! O şeyler iyi görünüyor.”

 

Paul’ün yüzünde kötücül bir gülümseme açarken canavar ordusuna bir bakış daha atmıştı. O anda toplanmış canavarlar kaos içerisindelerdi ve kaçmaya başlayanlar vardı. Büyük ihtimalle bir süre sonra çoğu kaçmaya çalışanlara katılıp düzeni dağıtacaklardı. Yani onlarla bir saldırı yapmanın anlamı yoktu.

 

“Wulian.”

 

“Wuu!”

 

Paul ismini söylediği anda omzundaki serçe şeklindeki Wulian kanatlarını çırpmış ve hızla az önce ateş eden topa doğru uçmuştu. Beyaz bir ışık ışını gibi görünen Wulian topa ulaştığında içine girmiş ve birden topladığı manayı içeride salarak topun kendisini havaya uçurmuştu.

 

“Boom!”

 

Top havaya uçtuğunda duvarlarda devasa bir delik oluşurken yakındaki birçok kişi hayatını kaybetmişti. Klan lideri zar zor hayatını kurtarırken diğer kıdemlilerin birçoğu hayatını kaybetmişti.

 

“Alev Bombası.”

 

Wulian başkalarına görülmeden geri döndükten sonra Paul sağ elinde bir ve sol elinde bir olmak üzere iki parlak alev bombası oluşturmuştu. Alev bombası aslında yakın mesafede daha güçlü olsa da uzak mesafede gücünü tamamen kaybetmiyordu.

 

Kaçan canavarları bir daha saldırmaya teşvik etmek için yapabileceği tek şey karşı tarafa daha büyük zarar vermekti.

 

“Boom! Boom!”

 

Kristal Mana Toplarının zayıf noktaları iç kısımlarıydı. Bunu az önce Wulian’ın saldırısında görebilmişti. Bu nedenle Alev Bombalarının hedefi Kristal Mana Toplarının içi olmuştu ve bunu başarmıştı. Alev Bombaları topların içine girdikten sonra patlamış ve topların havaya uçmasını sağlamışlardı.

 

“Neler oluyor!?”

 

Klan lideri neredeyse çıldırmak üzereydi. Kristal Mana Topları tüm Klanın en büyük hazinesi sayılabilirlerdi ama şimdi birbiri üzerine yok ediliyorlardı ve en kötü kısmı onların neden yok oldukları belli değildi!

 

Karşı taraftaki canavarların uzak bir mesafeden topları yok edecek güce sahip olduklarını düşünmüyordu. Başka bir şey oluyor olmalıydı. Düşmanın arasında uzak mesafeden de yüksek güce sahip birisi vardı.

 

Kaçmaya başlayan canavarların geriye dönmeye başladıklarını fark eden Klan Lideri sertçe bağırdı.

 

“Tüm topları ateşleyin!”

 

Üç tanesi yok olsa da hâlâ yedi top duruyordu. Canavarların hepsini öldüremeseler de büyük bir kısmını yok ettikten sonra kendilerini korumaları mümkündü.

 

“Efendim!”

 

O sırada askerlerden birisi korkuyla bağırdıktan sonra Klan Lideri gözlerini toplardan çekmiş ve canavarların olduğu bölgeye çevirmişti. O sırada, canavarların oluşturduğu toz bulutunun yanında gri renkli garip bir sis daha ilerliyordu. Bu sis çok daha hızlı ilerliyordu ve bir miktarı şehre bile sızmıştı.

 

Korkutucu yanı, bu sisin değdiği her canlıyı çürütüyor olmasıydı. Askerler sise değdikleri anda acıyla bağırıyorlar ve sise tamamen çekiliyorlardı. Sis onlardan ayrıldığında ise geriye kalan tek şey iskeletleri oluyordu.

 

“Düşman… Neyin nesi böyle?”

 

Klan Lideri kendisini korkuya bırakmaya başlamıştı. Yalnızca canavarlar olsaydı onlarla ilgilenmenin bir yolunu bulabilirdi ancak düşman garip yollara sahipti ve kesinlikle zayıflıklarını da görebiliyordu.

 

“Hmph!”

 

O sırada, dağın üst kısımlarından yüksek bir ses gelmiş ve bir figür aşağıya doğru süzülmeye başlamıştı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr