364.Bölüm - Basil'in Anıları

avatar
6314 22

Kara Büyücü - 364.Bölüm - Basil'in Anıları


“Ü-Üstün Kıdemli!”

 

Yukarıdan aşağıya doğru yavaşça inen kişi uzun beyaz saçlara ve beyaz sakallara sahip yaşlıca bir adamdı. Aziz seviyesine ulaşmamış olsa da Büyük Usta seviyesindeki ruh gücüyle bir süre boyunca uçabilirdi. Klanda onun seviyesinde başka birisi olmadığından dağın üst kısmında yalnızca kendisi kalıyordu ve oraya yalnızca kendisi çıkabiliyordu.

 

Basil Gosa, normalde klan ile o kadar fazla ilgilenmiyordu. Kendisini tamamen demirciliğe adamıştı ve dağın üst kısmında kurduğu ocağında silahlar ve eşyalar yapmakla meşguldü. Hoşuna gitmeyen düşük seviyeli silahları klana bağışlıyordu ve onların incelemelerine izin veriyordu. Kendisi için kötü sayılan bu silahlar diğer düşük seviyeli demirciler için hazinelerdi.

 

Etrafa bakınan Basil’in kaşları kırışmıştı. O anda Gosa Şehrinin olduğu durum kolayca açıklanamazdı. Halk o kadar korku içerisindeydi ki şehirden kaçmaya çalışanlar ve askerlere saldıranlar bile vardı. Garip sis yüzünden ailelerinden kişileri kaybeden kişiler özellikle öfkelilerdi.

 

“Tch.”

 

Yaklaşan canavar ordusuna bakarken topların ateş edilmeye hazır olduklarını fark eden Basil beklemeye başlamıştı. Neler olacağını düşünüyordu. Bu saldırı engellenmezse şehre olan saldırı durmak zorunda kalacaktı.

 

“Booom!”

 

Yedi top aynı anda ateşlendiği anda bir anda canavar ordusunun büyük bir kısmı yol edilmişti. Saldırının oluşturduğu toz bulutu savaş alanını iyice karartırken Basil’in kalbinde bir tehlike hissi ortaya çıkmıştı. O anda, toz bulutunun içinde iki kristal benzeri parıltıyı görmüştü.

 

“Ah?”

 

Bir anda, Basil kendisini bambaşka bir yerde bulmuştu. Siyah bir zemine ve beyaz bir göğe sahip olan bu yerin göğünde onlarca kızıl ışık topu vardı. Bu yerin ne kadar garip olduğunu fark eden Basil etrafına bakınsa da çıkmak için bir yol bulamamıştı.

 

O sırada, gökyüzünden bir kızıl ışık topu yere inmiş ve bir anda yoğunlaşarak şekil almıştı. En sonunda, onun yerinde maskeli bir figür belirmişti. Bu Simon’ın o anki figürüydü.

 

Simon kılıcını çekip Basil’e doğru atıldığında Basil karşı koymaya çalışsa da koyamamıştı. Savaş gücü o kadar yüksek değildi ve o anda gücünün bir şekilde sınırlandığının farkındaydı. Bu nedenle Simon’ın kılıcı anında vücudunda derin bir yara bırakmıştı.

 

“Üstün Kıdemli!”

 

Klan Lideri Basil’in birden yere yığıldığını gördüğünde şaşırmıştı. Paul ile göz göze gelen tek kişi Basil olduğundan Kara Büyücünün Cehennemine çekilen tek kişi oydu ve Paul istediğini başarmıştı. Basil’in ruhunu yaralamış ve onun bayılmasını sağlamıştı.

 

“Ha…”

 

Bir anda, Klan Lideri ve kıdemlilerinin nefesleri kesilmişti. Düşman saflarından anormal bir hızla yaklaşan kızıl sis bütünü bayılmış Basil’e ilerlerken o sisten yayılan aura onları boğuyordu. Basil sisin içine çekildikten sonra sis hızla oradan uzaklaşmış ve şok olmuş bir grup kişi bırakmıştı.

 

Paul Basil’i aldıktan sonra Gosa Şehrinde daha fazla kalmayı düşünmüyordu. Zaten yapması gerekenleri yapmıştı ve şimdi yalnızca Basil’in anılarını araştırması gerekiyordu.

 

--

 

Gosa Şehri’nin yarısından fazlası yıkılsa da Paul bunu izlememiş ve yakınlarda bir mağara bulmuştu. Ardından Basil’i yere fırlatmış ve sırtını açıp kanıyla bir sembol çizmeye başlamıştı.

 

Basil’in ruhunu yaralamasının tek nedeni sembolü çizerken herhangi bir sıkıntının çıkmaması içindi. Zihinsel Sızma Sembolünü bir süre sonra bir kez daha kullanacaktı ve yanlışlıkla kendi ruhunu yaralamak istemiyordu.

 

On beş dakika kadar bir süre içerisinde kanını kullanarak sembolü çizmeyi bitirdiğinde gözlerini kapamış ve Basil’in anılarını incelemeye başlamıştı. Basil’in bir demirci olarak birçok kirli işte izi vardı ve bunların hepsini görebiliyordu ama bunların hiçbiri onun ilgisini çekmiyordu.

 

İlgisini çeken yalnızca üç anı vardı.

 

--

 

“Efendim, burası neresi?”

 

Genç görünüşlü Basil beyaz saçlı bir adamı takip ederek yerin derinlerindeki bir bölgeye inerken meraklı bir şekilde sormuştu. Beyaz saçlı adam ise onu umursamadan ilerlemeye devam etmiş ve en sonunda Basil’i çember şeklindeki bir bölgeye getirmişti.

 

Bu çember şeklindeki bölge anormal bir parlaklıktaki alevlerle yanıyordu ve merkezinde altın renkli zincirlerle yere bağlanmış bir varlık görünüyordu. Bu varlık insan benzeri bir görünüşe sahipti ve altın sarısı saçları vardı. Gözleri turuncu renkteydi ve etrafındaki alevler sanki onun vücudunun bir parçasıymış gibi görünüyordu.

 

“Gün İmparatoru Kalen, alevlerinin hâlâ sönmediğini görmek güzel.”

 

“Tch. Birkaç adım ileriye gelip onları kendin hissetmeye ne dersin yaşlı piç? Alevlerim seni kızartmaktan epey mutlu olacak gibi görünüyorlar.”

 

Yaşlı adam Kalen’in sözlerine karşılık hafifçe gülümserken Basil ile konuştu.

 

“Bu şey Gün İmparatoru Kalen. Kendisi yalnızca Ocağın bir kölesi. Hayır, bir köle bile ondan daha yüksek seviyededir. O sadece bir materyal.”

 

Kalen bu sözlere sinirlenmiş görünürken Basil sessiz kalmıştı. Aynı anda, yaşlı adam tek elini onun üzerine koymuş ve Basil ile birlikte oradan ayrılıp hızla başka bir yere ilerlemişti.

 

--

 

Yaşlı adam ilerlemeyi kestiğinde bu sefer bir dağın zirvesine yakın bir bölgedeydi. Onun yanındaki Basil ani uçuş yüzünden biraz soluklaşsa da etrafın soğuğunu hissettiğinde başka bir şeyi zar zor hissedebildiğini fark etmişti.

 

“Gece İmparatoriçesi Aries, dağ tepesini tamamen dondurmaya çalışıyorsun sanırım. Hamile değil misin sen? Neden kendini bu kadar yoruyorsun ki?”

 

Yaşlı adam bir yandan kıkırdarken bir yandan da konuşmuştu. Aynı anda, cübbesinin içinden bir tılsım çıkarmış ve Basil’in üzerine koymuştu. Tılsım Basil’in kıyafetine yapıştığı anda Basil vücudunun ısındığını hissetmişti.

 

“Yaşlı piç, emin ol şu anda kendimi ve karnımdaki bebeği ölümüne yormaktan başka bir isteğim yok. En azından bu yolla siz piçlerin kölesi olmaktan kurtulabilir.”

 

Basil’in ve yaşlı adamın geldiği bölge zirveye yakın olsa da oldukça düzdü ve hatta ufak bir göl bile vardı. Sesin geldiği yer gölün hemen ortasındaki mavi sisle kaplı bir alandı. Bu kadın sesi oldukça güçlü ve soğuktu.

 

“Hehe, bunu yapamayacağını ikimiz de biliyoruz Aries. İnsan olmasan da duygulara sahipsin. O çocuğa çoktan bağlısın. Doğması onlarca yıl alacak olsa bile biz ocaktakiler onun doğuşunu bekleyeceğiz. Sonuçta depomuza değerli bir materyal daha katılacak. Haha…”

 

Beyaz saçlı adam sözlerini bitirdikten sonra ortam daha da soğumaya başlarken Basil ile bir kez daha uçmaya başlamıştı. Gece İmparatoriçesinin öfkesi dağın üst kısmında donmuş parçaların oluşmasını sağlıyordu.

 

--

 

“Basil, neden o ikisini sana gösterdiğimi biliyor musun?”

 

Yaşlı adam uçarken bir yandan da Basil’e sormuştu. Basil başını ‘hayır’ anlamında sallarken yaşlı adam anlatmaya başlamıştı.

 

“Gün İmparatoru ve Gece İmparatoriçesi Ocak için oldukça önemli varlıklardır. Sen Ocağın asıl üyelerinden birisi olmasan bile yerin oldukça önemli. Senin gibi beş kişi daha seçildi ve az önce gördüğün ikiliyi gizlemek sizin işiniz olacak. Onların mühürlendiği yeri bilen kişiler seçilen altı kişi ve yalnızca benim gibi üst seviyeli kıdemliler. Unutma, Ocak Liderinin rozetiyle gelen birisi dışında onların yerini kimseye söyleyemezsin. Bunu yapacağına kendini öldürmen gerekiyor. Çünkü bu ocağı korumanın tek yolu.”

 

“Anlaşıldı.”

 

Basil başını sallayarak ciddi bir şekilde cevap verirken yaşlı adam en sonunda uçmayı kesmiş ve ilerideki devasa bir dağı göstermişti.

 

“Burası Tetra Mana Dağı. Pura Kıtasındaki yasaklı bölgelerden birisi. Gök Alevi Ocağı bu dağın zirvesinde kurulu. Normalde Lord seviyesinin altındaki birisi bu dağın baskısına dayanamayıp ölür ancak Ocak Lideri bunu engellemenin bir yolunu buldu ve gelişimi olmayan kişilerin bile ocağa çıkabilmesini sağladı. Elbette, bu şeyi sağlayan eşya yalnızca ocağın üyelerine verilir. Size verilmesi gerekiyordu ancak sizin ocak ile tam bir bağlantınız yok. Bu nedenle ocağın yerini bilsen de bu verilmeyecek.”

 

--

 

Basil’in anılarından ayrılan Paul gözlerini yavaşça aralarken önünde yatan Basil’e bakmıştı. Anılarda gördüğü Gece İmparatoriçesi ile Gün İmparatorunun Amelia’nın anne babası olduğunu biliyordu. Gece İmparatoriçesinin hamile olduğu çocuk da büyük ihtimalle Amelia’ydı.

 

“Tetra Mana Dağı.”

 

Paul o yeri biliyordu. Yalnızca Bin Miras Mezarında sahtesini gördüğü yer değildi. Aynı zamanda kıtadaki yerini de biliyordu ve aklına kazımıştı. Yasaklı bölgeler genelde normal yerlerden çok daha fazla kazanç getiriyorlardı. Bu yüzden boş bir zamanda oraya gitmeyi düşünmüştü. Ancak şimdi, oraya kesinlikle gitmeliydi.

 

Ancak bundan önce iki farklı hedefi vardı. Gün İmparatoru ve Gece İmparatoriçesi, onun tek öğrencisinin ebeveynleri kurtarılmalıydı. Paul onların o anki durumlarını bilmese de hayatta olma şansları vardı. En azından denemesi gerekiyordu.

 

“Ye.”

 

Paul konuştuğu anda Pisboğaz Kan İblisi parmağında ufak bir kesik açmış ve oradan fırlayarak Basil’in cesedini tamamen yutmuştu. Paul Basil’in Usta seviyesindeki Büyücü çekirdeğini alıp içindeki enerjiyi birkaç saniye içinde çektikten sonra boş çekirdeği Grim’e vermişti.

 

“Pa!”

 

Kan kızılı kanatlar sırtından çıkıp iki yana doğru açılırken kızıl sis vücudunu sarmıştı. Basil’in anılarından gitmesi gereken yeri biliyordu. Uçarken Basil etrafına bakınamasa bile o bakınabilmişti. Gün İmparatorunun mühürlendiği yerin Gosa Şehri’nden o kadar uzak olmaması gerekiyordu.

 

Grim ve Wulian omuzlarındaki yerlerini aldıktan sonra Paul kanatlarını hızla çırpmaya başlamıştı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr