383.Bölüm - Akıllı Yaşlı Adam

avatar
6388 24

Kara Büyücü - 383.Bölüm - Akıllı Yaşlı Adam


Paul’ün grubunun dövüşünden sonra alandaki dövüşler biraz daha normal olmaya başlamışlardı. Genelde kaybeden taraf ölmüyordu ve pes ederek bitiriyorlardı. Paul’ün grubundaki kişiler fazlaca acımasız sayılabilirdi ve kalabalığın içerisinde buna karşı olanlar onların grubuna sert gözlerle bakıyorlardı.

 

Ancak bundan daha fazlasını yapamazlardı. Çünkü güçlerinin yetmeyeceğini biliyorlardı. Paul’ün grubundaki kişiler fazla güçlülerdi.

 

O sırada Paul Kan Kızılı Saray’ın öğrencilerinin yanına oturmuştu ve Amelia’yla konuşuyordu. Semia ve Simon da kendi bölümlerinin öğrencileriyle muhabbet ediyorlardı. Pisboğaz bir köşede kendi kendine oturuyordu ve gözlerini kapatmıştı. Eğer Paul’ün emirleri olmasaydı yakındaki birine direkt olarak dişlerini geçirebilirdi.

 

Etrafındaki bakışları herhangi bir şekilde umursamıyorlardı. Neden umursamaları gerekiyordu ki? Diğerlerinin bir şey yapamayacaklarını biliyorlardı.

 

Turnuvanın ilk aşamalarının tamamen sona ermesi bir günü bulmuştu. Bu bir gün boyunca herhangi bir mola verilmemişti ve gruplar sürekli olarak birbirleriyle dövüşmüşlerdi. İlk aşama bittikten hemen sonra ise ikinci aşama başlamıştı.

 

İkinci aşamaya geçebilen kişileri inceleyen Paul kendi grubunun çatıştığı Alev Ejderi dışında diğer ejderlerin hâlâ devam ettiklerini görebilmişti. Paul onlara baktıklarında Rüzgar ve Toprak Ejderi bunu hissetmiş ve ona karşılık olarak selam vermişlerdi. Su Ejderi ise öfkeli gözlerini kaçırmayı seçmişti.

 

Paul o anda direkt olarak kendisiyle dövüşebilecek bir rakibin olmadığını zaten anladığından tek isteği dövüşleri hızlıca bitirmek ve ödül olan şey her neyse onu almaktı. Karşı taraf kendisine meydan okumadığı sürece dövüşeceğini düşünmüyordu. Semia, Simon ve Pisboğaz’ın güçleri bu seviyeleri geçmek için yeterli olmalıydı.

 

Dövüşler devam ederken Paul kendi grubunun çağrılmasını bekliyordu. Ejderlerden birisiyle karşılaşmadığı sürece o kadar eğlenceli bir dövüş olmayacağı için yalnızca Semia ve Simon’ı gönderecekti.

 

 

En sonunda, 4.Dövüşte Rüzgar Ejderinin takımı onların takımının karşısına çıkarılmıştı. Arenaya çıktıktan sonra bir süre boyunca Rüzgar Ejderiyle göz göze gelen Paul hafifçe sırıtırken Rüzgar Ejderi bir astını arenada bırakıp yükselmişti.

 

“Pisboğaz, senin sıran. Eğer onu yersen vücudunu tutmanı sağlayan şey her neyse onu yok ederim. Anladın mı?”

 

“Nie.”

 

Pisboğaz anladığını belli eden bir ses çıkarsa da bunu yapmak istemediği belliydi. Rakibinden yüksek miktarda mana hissedebiliyordu ve büyük ihtimalle tadı güzel olacaktı.

 

“Merak etme. Senin için daha iyi bir ceset bırakacağım.”

 

“Nie!”

 

Paul bu sözlerinden sonra Semia ve Simon ile yükselirken Pisboğaz heyecanla başını sallamıştı. Eğer rakibinden daha iyi bir yemek alabilecekse o zaman onu bırakmak bir sıkıntı değildi.

 

Pisboğaz arenada ileriye doğru ilerlerken Paul Rüzgar Ejderi’ne bir bakış atmıştı. Rüzgar Ejderi de ona başını eğerek hafif bir selam vermişti.

 

Paul bu Rüzgar Ejderi’nin diğer yaşlılardan daha akıllı olduğunu anlayabilmişti. Hayır, akıllı yerine kurnaz sayılmalıydı. Paul’ün gücünü fark ettiği anda kendisini mütevazı bir yaşlı adam gibi göstermeye başlamıştı.

 

Paul’ün bununla bir sorunu yoktu. Aslında, Rüzgar Ejderi Kara Vadi’de Shuan dışında işine yarayabilecek tek kişi olabilirdi. Alev Ejderinin iki astını öldürmüştü ve diğerlerinin de öğrencileri öldürülmüştü. Su Ejderi’yle direkt olarak karşılaştığı için o zaten bir seçenek değildi.

 

Ama Rüzgar Ejderi öğrencisi ölse bile kendi kazançlarını tartıp buna göre davranabilecek birisiydi. Güvenilir birisi değildi ama kesinlikle kullanılabilecek birisiydi.

 

“Pisboğaz, onu öldürme. Birkaç ağır yara yeterli olmalı.”

 

“Nie.”

 

Bu sefer Pisboğaz karşı çıkmamıştı. Eğer rakibini yiyemeyecekse zaten öldürmeye uğraşmak istemiyordu. Sırtına asılı olan siyah renkli mızrağı çekerken istemsizce kendi dudaklarını yalamıştı.

 

Rakibini yiyemeyecek olsa da kanından ufak bir miktar alması sıkıntı olmamalıydı…

 

“Shing!”

 

Pisboğaz’ın rakibi siyah saçlara sahip bir kadındı. Yeşil gözleri olan bu kadın beline asılmış olan kılıcı kınından çektiği anda metalik bir ses duyulmuştu. Kılıcın keskin kenarı hafifçe parıldarken üzerindeki yeşil işlemeler parlamaya başlamışlardı. Kadının oldukça ciddi olduğu belliydi.

 

“Başla!”

 

Shuan başlama emrini verdiği anda Pisboğaz hızla ileriye doğru fırlamıştı. Mızrağı tek eliyle tutuyordu ve yüzünde bir gülümseme vardı. Rakibini yenerse Paul ona yemek verecekti. Bu onun için yeterliydi.

 

“Rüzgar Bıçağı.”

 

Rakibinin direkt olarak kendisine doğru yaklaştığını ve herhangi bir manevra olmadan dümdüz geldiğini fark eden kadın kaşlarını çatarken bir rüzgar bıçağı yollamıştı. Ama garip bir şekilde, rakibi fırlattığı bıçağa doğru koşmaya devam ediyordu!

 

“Rip!”

 

Rüzgar bıçağı Pisboğaz’ın kıyafetlerini kesip vücudunda derin, kanlı bir yara bıraksa da Pisboğaz hızını hiç azaltmamıştı. O anda, kadın istemsizce geriye doğru bir adım atmıştı. Rakibi bir manyaktı!

 

“Rüzgar bıçağı! Rüzgar bıçağı! Rüzgar bıçağı!”

 

Kadın normalde birçok rüzgar büyüsü biliyordu ama o anda panikliyordu ve ne yapacağını bilemez hâle gelmişti. Attığı rüzgar bıçakları hedefi buluyorlardı ve güçlerinde de bir sıkıntı yoktu. Sıkıntı rakibindeydi!

 

Pisboğaz’ın vücudunda birçok derin yara açılsa da herhangi bir şey olmamış gibi koşmaya devam ediyordu. Yüzündeki ifade bile değişmemişti. Sanki herhangi bir saldırıyı hissetmemiş gibiydi ve bu kadını korkutuyordu.

 

“Nie!”

 

Pisboğaz kadına yeterince yaklaştığında ufak bir çığlık atmıştı. Aynı anda, kadın birden ruhunun sarsıldığını hissetmiş ve hareketsiz kesilmişti.

 

“Bam!”

 

“Pu!”

 

Pisboğaz mızrağını son anda çevirip arkasıyla kadının karın bölgesine vurduğu anda kadın kan kusarak metrelerce geriye doğru fırlamıştı. Tek bir darbe alsa da bu darbe oldukça ağırdı ve iç organları yaralanmıştı. Bu yüzden arenanın zeminine bir kez düştükten sonra bir daha kalkmamıştı.

 

Hayattaydı. Ama sınırında olduğu söylenebilirdi.

 

“Çekiliyor.”

 

Rüzgar Ejderi anında inip yaralı kadının ağzına yeşil renkli bir hap verirken konuşmuştu. Paul ise Pisboğaz’ın yanına inmiş ve onun gururlu yüzüne bakıp hafifçe sırıttıktan sonra Rüzgar Ejderi’ne dönmüştü.

 

Rüzgar Ejderi yaralı kadını astlarından birine vermiş ve astı hızla arenadan ayrılmıştı. Kadını iyileştirmek için daha iyi ilaçlara ihtiyaçlardı vardı.

 

“Rüzgar Ejderi, dövüşmeye devam etmek istediğine emin misin?”

 

İzleyicilerin gözlerinde Paul’ün bu sözleri Rüzgar Ejderi’ne karşı oldukça saygısız olsalar da Rüzgar Ejderi onun merhametli davrandığının farkındaydı. Paul’ün diğer astlarının güçlerini biliyordu ve kendi astlarının onlarla yarışamayacaklarının farkındaydı.

 

Kendisinin Paul’le dövüşmesi fikri aklından geçmişti. Ama Paul’e her bakışında bu fikrin tohumu anında parçalara ayrılıyordu. Paul’e baktığında kalbinde ilkel bir korku doğuyordu. İçgüdü sayılabilirdi ve içgüdülerine güveniyordu.

 

“En Büyük Kardeş göklere kısa bir zamanda yükselecek dahi bir figür. Onun yolunda durmak benim gibi yaşlı bir adamın cüret edebileceği bir şey değil. Çekiliyoruz.”

 

Rüzgar Ejderi sözlerini bıraktıktan sonra kalan astı ile birlikte arenadan ayrılmıştı. Onun sözleri ise izleyicilerin çoğunu şok etmişti.

 

Bu bir Ejder’di! Shuan’dan sonra Kara Vadi’nin en büyük kıdemlilerinden birisiydi ve dövüşmeye cüret edemediğini söylemişti. Bu şok edici bir olaydı.

 

Ama karşı tarafın kimliği düşünüldüğünde izleyiciler biraz anlayabiliyorlardı. Paul En Büyük Kardeş olarak çoktan statü olarak onların üzerindeydi. Elbette böyle bir statüye sahip olmak için yeterli güce sahip olmak gerekliydi.

 

Özellikle Kara Vadi gibi acımasız bir oluşumda güçsüzlerin herhangi bir statüye sahip olma imkanları yoktu.

 

“Kazanan Kan Kızılı Saray.”

 

Rüzgar Ejderi’nin arkasından bir süre bakan Shuan en sonunda gür bir sesle galibi açıklamıştı. Yüzünde ise biraz şaşkın bir ifade vardı. Rüzgar Ejderi dört yaşlı arasında en ‘özgür’ olanıydı ve bu yüzden Rüzgar elementi ona yakışıyordu. Ama onun bu kadar rahatça teslim olması garipti.

 

Rüzgar Ejderi’nin bir sorunu vardı ve bunu kendisi de biliyordu. Garip bir şekilde Paul’ün karşısında bu kadar mütevazı davranan bu adam özgürlüğünden kaynaklanan yüksek bir gurura ve gökleri aşan bir kibre sahipti. Diğer yaşlılara veya Shuan’a karşı bunu göstermese de Shuan bunu oldukça iyi biliyordu.

 

Neden Paul’e karşı bu kadar mütevazı olduğunu bilmiyordu ama büyük ihtimalle Paul Rüzgar Ejderi’nin gözlerinde kendisinden bile daha büyük bir canavardı.

 

[YN]: 700k okunmaya ve 400 beğenmeye ulaşmışız, cansınız <3

(Bi toplu hazırlamaya çalışıcam ama ne zaman gelir emin değilim :D)






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr