Liderler Yarışmasının Final dövüşü elbette ufak bir olay değildi. Önceki savaşlar da oldukça heyecanlı geçseler de final dövüş yalnızca adıyla birçok kişiyi çekiyordu. Aynı zamanda dövüşecek grupların kimlikleri de önemliydi.
“Su Ejderi, astlarınla birlikte arenaya çık. Paul, sen de gidiyorsun.”
Shuan konuşmayı bitirdiği anda Paul ve Su Ejderi aynı anda arenanın üzerinde belirmişlerdi. Shuan astların dövüşü için astları da çağırmış olsa da Paul Su Ejderi’nin direkt olarak kendisine meydan okuyacağını zaten biliyordu. Su Ejderi de zaten direkt olarak dövüşmeyi önereceğinden astlarını kendisi ile birlikte getirmemişti.
İkisinin amaçları belliydi ve Shuan bile bir şey dememişti. Dövüşü başlatmasına gerek yoktu çünkü ikisi arenaya çıktıkları anda auraları güçlenmişti. Arenaya attıkları ilk adımla birlikte dövüş başlamıştı!
“En Büyük Kardeş, benimle Toprak Ejderi’ni karşılaştırmaman gerektiğini söylemeliyim. Toprak Ejderi fiziksel dövüşe oldukça önem veren ve ruhsal savunmasını düşük tutan birisiydi. Aynı taktikle bana karşı kazanamazsın.”
Su Ejderi sakin bir şekilde konuşurken sol elinde gümüş renkli bir yay belirmişti. Üzerinde mavi renkli parlak işlemeler olan bu yay o anda hafifçe parıldıyordu.
“Açıl, Okyanus Zemin Etki Alanı. Su Akışı Etki Alanı.”
Aynı anda mana ve yasa enerjisi taşıyan iki Etki Alanı birden belirirken Paul Arenanın zemininin değiştiğini fark etmişti. O anda taştan zemin tamamen suya dönüşmüştü ve durgun görünse de normal zeminden daha tehlikeli duruyordu.
Aynı anda, havada sürekli olarak akan su kanalları belirmişti. Bu su kanalları o kadar büyük olmasalar da sayı olarak fazlalardı ve Paul’ün görüşünü biraz kapatıyorlardı. Akışları oldukça hızlıydı ve vücudu yeterince güçlü olmayan birisi onlara temas ederse büyük ihtimalle et ve kemikleri kolayca parçalanırdı.
“Swish!”
Mavi bir parıltıyla kaplı bir ok yüzünün hemen yanından geçtiğinde Paul yüzünde ufak bir kesiğin açıldığını hissedebilmişti. Okun gelişini hissedebilmişti ama ölümcül bir saldırı olmadığı için kaçınmamıştı. Bu bir uyarı atışına benziyordu.
Yüzündeki yara hızla iyileşirken Paul gözlerini kısmış ve etrafına bakmıştı. O anda Su Ejderi kendisini görüntü olarak saklasa da onun mana dalgalarını görebiliyordu. Yani olduğu yeri bulması zor değildi.
“En Büyük Kardeş, eğer hazırsan gerçek saldırılarıma başlayacağım.”
Su Ejderi hareket ederken sesi Paul’ün zihninde yankılanmıştı. Aynı anda, havadaki su akışları hareket etmeye başlamışlardı. Görünüşe göre oklar kullanacağı tek saldırı yöntemi değildi.
“Sudan oluşan düzgün olmayan bir zemin, kaçınması aşırı zorlukta bir su akışı saldırısı ve gizli bölgelerden gelen oklar. Güçlü bir saldırı üçlüsü sayılabilir ve kaçmak epey zor olabilir. Aynı zamanda kullanıcı kendisini gizlediği için saldırılması da zor olacaktır. Ama…”
Paul’ün yüzünde hafif bir gülümseme belirmişti.
“Sana saldırmak için seni bulmama gerek yok.”
Paul hafifçe mırıldandığında Su Ejderi şaşırmıştı. Onu oldukça iyi duyabiliyordu ve sözlerinin ilk kısmında onu övdüğünü sanmıştı. Ama ikinci kısım ne anlama geliyordu?
Olduğu yerden Paul’ün silahını çekmediğini veya büyü yapmaya başlamadığını görebiliyordu. Tek yaptığı şey dudaklarını hafifçe büzmek ve… ıslık çalmaktı.
“Ne? Bir saniye… Neler oluyor!?”
Paul garip bir melodi taşıyan bir şekilde ıslık çalmaya devam ederken Su Ejderi zihin durumunun etkilendiğini fark ediyordu. Mana üzerindeki kontrolü hafifçe sarsılıyordu.
“Bu… Onun ıslığı yüzünden mi? Siktir! Müzik Yasaları!”
Su Ejderi tecrübeli bir adamdı ve Paul’ün yaptığı şeyi anlamıştı. Bu şekilde ruhu etkileyebilecek tek yasa türü Müzik Yasalarıydı. Paul’ün bu yasalarda ustalaşmasını beklememişti. Hızla kulaklarını tıkasa da bir işe yaramadığını fark edince kaşları çatılmıştı.
“En az Ruha Hükmeden Melodi seviyesinde… Hislerimi kapamam bir işe yaramaz. Hızlı olmam gerekiyor!”
Yayın kirişini hızla çektiğinde üç mavi parıltılı ok yayda belirmişti. Aynı anda, etrafındaki suyun akışını değiştirmiş ve hepsini Paul’e yönlendirerek onu kısıtlamaya çalışmıştı.
“Swish!”
Üç ok aynı anda fırlayıp su kanallarıyla kapanmış alana sorunsuzca girdiğinde Su Ejderi bir süre beklemişti. Oklarının hedefi bulduklarından emin değildi. Su kanalları diğerlerinin kendisini bulmasını engellerken kendi görüşünü de azaltıyorlardı.
“Dağıl!”
Elini savurup bölgedeki kanalları dağıtan Su Ejderi şaşırtıcı bir şekilde Paul’ün orada olmadığını görmüştü. Ama… Islık sesi hâlâ çalmaya devam ediyordu!
“Neredesin!?”
Su Ejderi etrafına bakınsa da Paul’ü gösteren herhangi bir işaret göremiyordu. Sanki birden ortadan kaybolmuş gibiydi. Ruh gücünü etrafa salsa da onu herhangi bir şekilde hissedemiyordu.
“Gizlilik tipi bir teknik?”
Aklına gelen ilk şey bu olmuştu. Kara Vadideki suikastçı sayısı oldukça yüksekti ve gizlilik teknikleri nadir sayılmazlardı. Paul bunlardan birisini kullanıyor olmalıydı. Ama nasıl bir teknik onun hislerinden kaçabiliyordu?
“Pu!”
O anda ağzından bir miktar kan kusan Su Ejderi zihinsel durumunun değişimiyle vücudundaki mananın hareketlendiğini fark etmişti. Paul’ün müziği o anda acımasızca enerji düzenini bozuyordu ve kaçma şansı da yoktu.
“Lanet olsun! Neredesin!? Kaçmayı bırak ve benimle yüzleş!!!”
Su Ejderi gerçekten öfkeliydi. Zamanın akışıyla zihin durumu kötüleşiyordu ve büyük ihtimalle yalnızca birkaç dakikası kalmıştı. Birkaç dakika sonra zihni tamamen sarsılacak ve mana üzerindeki kontrolünü tamamen kaybedecekti.
Dövüşü kaybetmek bir sorun değildi ama bu şekilde kaybetmek istemiyordu!
“Tap.”
Omzunda bir el hisseden Su Ejderi bir anda ıslık sesinin ona epey yaklaştığını fark etmişti. O anda şok olsa da hızla su kanallarını arkasına yönlendirmişti.
“Geber!”
Son anda kaçıp su akışını Paul’e yönlendirse de su Paul’e temas etmeden önce o bir kez daha ortadan yok olmuş ve Su Ejderi’nin yüzünün öfkeyle kızarmasına neden olmuştu.
“Gizliliğini de seni de! Çık artık ortaya!”
Su Ejderi iyice öfkelenmişti ve su akışlarının hızı oldukça yükselmişti. Aynı anda, durgun sudan zemin dalgalanmaya başlamıştı. Vücudundaki mana üzerindeki kontrolü düşük olsa da mana miktarını artırarak bunu kapatmaya çalışıyordu.
“Ha!”
O sırada, arkasından soğuk bir esinti hissetmiş ve hızla arkasına dönerken su akışlarını yönlendirmişti. Ancak esintinin geldiği bölgeye giren her su akışı anında donmuş ve hareketsiz bir şekilde havada kalmışlardı. Bu bölgenin ortasında ise Paul duruyordu. Hâlâ ıslık çalıyordu ve hâlâ oldukça rahat duruyordu.
“Buz büyüsü? Elbette! Öyle bir asta sahipsen normal olmalı.”
Su Ejderi Semia’nın tekniklerini hatırlıyordu. Paul’ün o anda kullandığı buz büyüsü Semia’yla karşılaştırıldığında düşük kalıyordu. Öyle bir asta sahip olan birinin buz büyüsü konusunda biraz da olsa ustalık taşıması normal olmalıydı.
“O zaman bunu al!”
Yayın kirişine gümüş renkli bir ok yerleştiren Su Ejderi kirişi sonuna kadar çekerken ok daha öncekilerden çok daha güçlü bir parıltı göstermişti. Direkt olarak Paul’ü hedeflerken onun kaçınmasını engellemek için su akışlarını onun çevresinde döndürmeye başlamıştı.
“Swish!”
Mavi bir ışıkla kaplı olan ok hızla fırladığında etraftaki su akışlarından gelen su manası okun hızını artırmaya başlamıştı. Paul ise yaklaşan oka bakarken Su Ejderi’nin beklemediği bir şekilde ileriye doğru bir adım atmıştı.
“Pa!”
Ok Paul’ün durduğu yerden herhangi bir engel olmadan geçerken Paul birden Su Ejderi’nin karşısında belirmişti. Gözlerindeki oyuncu ifade Su Ejderi’yle dalga geçermişçesine belirgindi. Eğer ıslık çalmıyor olsaydı kesinlikle kahkaha atıyor olurdu.
“Sen-”
“Bam!”
Su Ejderi konuşamadan önce Paul dizini Su Ejderi’nin karnına geçirmişti. O anda bile, Su Ejderi Paul’ün nasıl kaçtığını anlayamamıştı. Eğer yana veya yukarıya doğru kaçınsaydı bunu anlayabilirdi ve ona saldırmak için ayarlamalar yapmıştı ama direkt olarak oku görmezden gelip ileriye geleceğini hiç düşünmemişti.
“Okumdan nasıl kaçtın? Hayır, nasıl bir teknik kullanıyorsun da seni hissetmemi ve saldırmamı engelleyebiliyorsun?”
Su Ejderi’nin yüz ifadesi epey kararmıştı. Paul’ün teknikleri çok garipti. O ana kadar tam gücünü kullanmadığını biliyordu. Sanki kendisini bir oyuncak gibi kullanıyordu. Bu oldukça sinir bozucu bir şeydi.
Aslında, durumu o kadar düşük değildi. Bir oyuncaktan çok bir çalışma kuklası olarak kullanılıyordu. Paul Kutsal Karanlık Fiziği’nin Karanlık Formunu ve Müzik Yasalarını bir dövüşte birleştirdiğinde oluşacak etkileri inceliyordu.
Sonuç ise oldukça iyiydi. Su Ejderi onu hissetmeyi bile başaramamıştı ve dövüş hızlı ilerlemese de kazanacağı belliydi.
“Pu!”
Bir dakika daha bekledikten sonra Su Ejderi en sonunda bir ağız dolusu kan kusmuş ve dizlerinin üzerine çökmüştü. Zamanın geçişiyle zihninin savunmaları düşüyor ve müziğin gücü artıyordu. En sonunda vücudundaki mana üzerindeki kontrolünü tamamen kaybetmişti ve etki alanları da parçalanıyordu.
“Tap.”
Aynı anda, Paul onun önünde belirmişti. Yukarıdan kendisine bakan Paul ile göz göze gelen Su Ejderi garip bir gülümseme gösteriyordu. Rakibi onunla oynamak için böyle bir yol kullanmıştı ve tam gücünü göstermesine bile gerek yoktu.
Neden böyle bir yol kullanmıştı? Anlaşılabilirdi. Önceden ona saygısızlık yapan oydu. O anda nasıl bir hata yaptığını sonunda anlamıştı. Büyük ihtimalle hatasını kabul etmediği sürece bu dövüş daha da uzayacak ve daha fazla yüz kaybedecekti.
“Hah… En Büyük Kardeş, senden özür diliyorum. Artık… Artık dövüşü bitirebilir misin?”
Kendi gururunu bastıran Su Ejderi bunu istediğinde Paul onun özgüveninin sonunda parçalandığını anlamış ve ıslık çalmayı kesmişti. Yüzünde hafif bir gülümseme oluşurken bacaklarından birini hafifçe kaldırmıştı.
“Bam!”
Sert bir tekmeyi Su Ejderi’nin kafasına geçirdiğinde Su Ejderi bayılmış ve devasa arenanın duvarlarından birine gömülmüştü. Etki alanları o bayıldığı anda parçalanmış ve ortada duran Paul’ü belli etmişlerdi. Aynı anda, Paul olduğu yerde kahkaha atan Shuan’ı görebilmişti.
“Kazanan, Kan Kızılı Saray!”
Shuan gür bir sesle kazananı açıkladığında izleyicilerin tezahüratları yankılanmaya başlamıştı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..