463.Bölüm – Araf Siyah Metali (2)
“Savunmayı güçlendirin! Tüm askerleri malikaneye çağırın! Bu patlamanın dalgaları Zincirleme Yıkım Bombalarına ait! Asi Kuvvetleri geliyor!”
Malikanenin yıkıntılarında duran Wayne bir elinde gümüş, kör kılıçla dururken etraftaki askerlere bağırıyordu. Malikanenin içinde çalışan hizmetçilerin cesetleri üzerinde gözlerini hafifçe gezdirdikten sonra kaşları çatılmış ve cesetlerden birini bir kenara attıktan sonra molozları hareket ettirmeye başlamıştı.
En sonunda zeminde metal bir kapı belirmişti. Bu kapının üstüne geçip duran Wayne gümüş kılıcı evren yüzüğüne yerleştirirken kendi silahı olan bıçağı kıyafetinin kol kısmından çıkarıp eline geçirmişti. Aynı anda gözleri etrafı tarıyordu.
“Saklanmanıza gerek yok. Uzun zamandır bizlere saldıracağınızı zaten biliyordum! Eğer cevherleri almak istiyorsanız benim cesedimi çiğnemeniz gerek!”
“O halde çiğneriz, şeytan tohumu.”
Pa! Pa! Pa! Pa!
Dört devasa çelik kazık kapıyı ve Wayne’i çevreleyen bir kare şeklinde saplandıktan hemen sonra Wayne yaklaşan tehlikeyi sezmiş ve anında etki alanlarını salmıştı. Ancak onu şaşırtan bir şekilde etki alanı bir başkasınınkiyle çatışmıştı!
“Bir imparator gönderdiniz demek. Siz insan pisliklerinin konu kendi adamlarınıza gelince cimri olduğunuzu duymuştum. Böyle bir hareket garip geldi şimdi. Kim bir İmparator’u direkt olarak ölüme gönderir ki?”
“Eğer karşı taraf görmezden gelinebilecek kadar zayıf bir aptalsa o zaman elbette istisnalar yapılabilir.”
Bzzzt…
Dört kazık birden elektrik dalgaları yaymaya başlarken Wayne birden kendisininkiyle çatışan etki alanında elektrik arkları hissetmişti. Karşı taraf yıldırım üzerine ustalaşan bir kişiye benziyordu. Yani ani saldırıları oldukça güçlü olmalıydı.
“Ama bu işe yaramaz. Bir İmparatorun etki alanındaki her şey onun tarafından hissedilebilir. Bana sürpriz saldırı yap-”
Wayne’in sözleri birden vuran keskin bir acıyla kesilmişti. Aynı anda, Wayne’in ayakları yerden kesilmiş ve vücudu birden geriye uçmuştu. Çarptığı şey ise elektrik arklarıyla kaynayan o çelik kazıklardan birisiydi!
“Ah!”
Vücuduna giren elektrikle kendine gelen Wayne anında kazıktan uzaklaşmış ve vücudu hazır uyuşmuşken az önce göğsüne saplanan mızrağı tek seferde çıkartmıştı. Bu mızrağı az önce hissetmişti ancak o kadar hızlıydı ki o daha tepki veremeden mızrak ona ulaşmıştı.
“Ne oldu? Etki alanının mutlak olduğunu sanıyordum. Neden saldırımı engelleyemedin?”
“…Seni bulduğum anda şu vızlayan kazıklarını sıralayıp sana-”
Sözünü bitiremeden bir değişiklik hisseden Wayne anında hareketlenmiş ve bıçağını havaya kaldırmıştı. Aynı anda, güçlü bir basınç bıçağın üzerine uygulanmış ve darbenin etkisi Wayne’in vücudunu sarmıştı.
“Sonunda ortaya çıktın aptal insan. Ölmeye hazır olduğunu düşünüyorum.”
Wayne gülerken karşısındaki insana bakmıştı. Bu kişi oldukça yapılı bir vücuda sahip olsa da oldukça yaşlı görünüyordu. İnsanların yeteneği diğer ırklardan daha yüksek olsa da yaşam süreleri daha kısa olduğundan yaşlanmaları daha kısa sürüyordu ve Aziz seviyeye gelip yaşlanmayı kestikten sonra bile yaşlı görünüyorlardı. Elbette gençliklerini geri kazanabilirlerdi ancak insanların çoğu o sıralarda vücutlarına alışmış olduklarından bunu yapmaktan pek hoşlanmıyorlardı.
“Daha saldırımı tam olarak karşılayamayan birisi mi söylüyor bunu? Seninle fazla uğraşmaya gerek olduğunu sanmıyorum. Kaçmana izin veriyorum. Eğer şimdi gidersen sadece Araf Siyah Metalini alıp gideceğim.”
Yaşlı adamın elinde o sırada gümüş renkli bir mızrak vardı ve mızrağın çevresi elektrik arklarıyla kaplıydı. Mavi gözlerinde de elektrik arkları dolanıyordu ve bu onu oldukça tehlikeli gösteriyordu. Ancak Wayne bundan daha da korkutucu birçok şey görmüştü ve zihni bu kadarcık bir görüntüyle sarsılmıyordu.
Bıçağını kaldırıp pozisyonunu alan Wayne’in vücudu birden hafiflemişti. Bıçağı yeşil bir parıltıyla kaplanırken gözleri yaşlı adamın üzerine kilitlenmişti.
“Akıcı Keskinlik, Suikastçı Hücumu.”
Wayne’in ayakları yeşil bir parıltıyla iyice parladıktan hemen sonra Wayne hızla yaşlı adama doğru fırlamıştı. Kavradığı rüzgar ruh özü, Akıcı Keskinlik, ona oldukça yüksek hız sağlıyordu ve tekniği de saldırı için muhteşemdi. Bir mızrak kullanıcısının aşırı yakın mesafede bir bıçak kullanıcısıyla karşılaşamayacağını bildiğinden yaşlı adama yaklaşıp işini bitirmeyi planlıyordu.
Ancak yaşlı adam o sırada gülüyordu. Çünkü Wayne’in ne yapmayı planladığını çoktan anlamıştı ve buna izin verecek değildi.
“Gürleyen Gök, Yıldırım Akımı.”
Vücudundan elektrik arkları yayılmaya başlarken o da birden Wayne’e doğru fırlamıştı. Mızrağı da hızla hareket ediyordu ve Wayne’i tek seferde yok edip öldürecekmiş gibi duruyordu. Amacı da zaten buydu.
İkili birbirlerine hızla yaklaşırken aradaki mesafe hızla kapanmış ve kısa sürede ikisi saldırmaya hazırlanmışlardı. Yaşlı adam mızrağını hızla ileriye saplarken Wayne elindeki bıçağı birden ileriye, yaşlı adamın kalbine doğru fırlatmıştı. Bu mesafeden ikisini de saldırılardan kaçma şansı kalmamıştı.
“Klang!”
Ancak o sırada, iki silah da yönlerinden kaçmışlardı. Çünkü siyah kıyafetli bir figür ikisinin arasında belirmiş ve fırlayan bıçağın kabzasını tutup mızrağa vurarak yönünü değiştirmişti. Bunun üzerine iki saldırı da boşa gitmiş ve Wayne ile yaşlı adam şok olmuş bir şekilde kalmışlardı.
“Sen-”
Wayne Paul’ün ortaya çıkışına şaşıracakken birden Paul’ün figürü yeniden ortadan kaybolmuş ve yerdeki metal kapının yanında belirmişti. Aynı anda, Wayne ve Yaşlı adamın boyunlarında kanlı çizikler oluşmuş ve ikisi de yere düşmüşlerdi. Normalde bir İmparator bu saldırıdan sonra yaşayabilirdi ancak Paul yalnızca bıçağı kullanmamış aynı zamanda manasını da vücutlarına sızdırmıştı.
İkisi de birer saldırıda vücutlarına giren mana sayesinde öldürülmüşlerdi ve Paul mana çekirdeklerini boyutuna atmıştı. İmparator seviyeli mana çekirdekleri sahip olduğu Ruh Kalpleri ile karşılaştırılamasa da yine de iyi gelişim kaynaklarıydı.
“Bakalım bakalım… Asi Kuvvetleri bir saldırı düzenledi ancak son anda kim olduğu bilinmeyen birisi ortaya çıkıp iki tarafı da öldürdü. Görünüşümü bilen kişiler ise zaten zayıf olan o köleler. Eğer ayrıldıktan sonra kaçıp normal hayatlar yaşarlarsa o zaman bir sıkıntı çıkmaz. Eğer Asi Kuvvetlerine ilerlerlerse o zaman yüzüm belli olur ama bu pek önemli olmaz. Onlardan kolayca kaçabilirim. 50 kilo Araf Siyah Metaline değer mi? Değer.”
Paul bir süre kendi kendisine konuştuktan sonra yerdeki kapıya bakmış ve üzerindeki formasyonları görmüştü. Basit bu görünen kapının üzerinde ondan fazla formasyon vardı ve hepsi açışı zorlaştırmak için yapılmıştı.
“Fazla uğraşmaya gerek yok, değil mi?”
Paul tek elini kapının üzerine koymuş ve birden elinden yayılan enerji dalgası basit siyah çelikten yapılan kapıyı sarmıştı. Ardından, kapı birden kuma dönüşmüş ve üzerindeki tüm formasyonlar dağılmıştı. Toprak Öz Dönüşümü hâlâ oldukça işe yarar bir teknikti.
“Hmm… düşündüğümden daha farklı görünüyor ancak oldukça iyi bir materyal olduğu gerçeği değişmiyor.”
Paul Araf Siyah Metalinin ufak parçalı cevherlerini kumun arasından ruh gücüyle çekip çıkarmış ve havadayken bu ufak parçaları iyice incelemişti. Toplam boyut olarak gerçekten de 10 santimetrekareye ulaşabilseler de çok fazla parçacıklı olduklarından yalnızca onları kullanarak bir silah yapmak imkansızdı. Bu nedenle daha fazlası çıkarılabilse bile normal demirciler yine farklı materyaller kullanmak zorunda kalacaklardı. Paul ise yalnızca miktar yüzünden diğer materyaller ile birleştirmek zorundaydı.
Ancak bu yeterliydi. Sonuçta yalnızca geçici bir silaha ihtiyacı vardı ve daha sonrasında daha düzgün bir şey yapmaya çalışacaktı. Şimdilik kılıç tekniklerini kullanabileceği kadar sağlam bir şeye sahip olduğu sürece bu yeterliydi.
Araf Siyah Metali parçacıklarını boyutuna atan Paul bölgeye yaklaşan askerleri hissettiğinde birden hareket etmiş ve gözden kaybolmuştu. Orada hiçbir izi kalmamıştı ve askerler onu bulamayacaklardı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..