530.Bölüm – Düşmanlar Toplanır
“Hmph, Baş Tanrı’ymış. Daha 100 yaşına bile girmemiş bir veledi öldürmek için bizden yardım isterken o adamın neresi ‘Saygıdeğer Cennetin Kralı’ gibi görünüyor? Ününü gerçekten hak etmiyor.” Evrendeki birçok Küçük Dünyadan birinde, içinde seviyeleri farklı ancak güzellikleri zirve seviyede farklı ırklardan onlarca kadının bulunduğu bir kalede yaşlıca bir adam az önce aldığı mesaj yüzünden sahip olduğu tüm rahatlığını kaybetmişti.
Yaşlılar olarak bilinen grubun üyelerinden biri olan Asam, normalde diğer üyeler gibi kendi rahat hayatını yaşamakla meşguldü. Evrende onların kazancı olacağı bir şey olmadığı sürece gruptaki herkes kendi seçtikleri dünyalara çekilir ve bir Tanrı’nın hayatını yaşarlardı. Ancak şimdi Konsey’den bir emir gelmişti ve Asam görevlendirilmişti.
“Hemen işi başkasına atın tabi. Neymiş, gelişiminde önemli bir noktadaymış. Götüm. Sanki herhangi birimizin gelişimi devam ediyormuş gibi konuşuyorlar. Ve bir de ben sona kalmışım…” Yaşlılar arasında Uzay konusunda güce sahip olan başkaları da vardı ancak diğerleri aynı mazereti, gelişimde önemli bir noktaya geldiklerini, kullanarak topu başkasına atmışlardı ve en sonunda sıra Asam’a geldiğinde topu atacak bir başkası kalmamıştı.
“Hmph, eğer Vord onunla birlikte olsa ondan korkmanızı anlarım ama şu anda Vord’un diğer Tanrılarla birlikte uzayı koruduğu biliniyor. Ve siz hâlâ görevi bana kakıyorsunuz. Şu işim bitsin göreceksiniz.” Asam yattığı yataktan kalkmış ve ileriye doğru iki adım atmıştı. Ancak bu iki adımdan ilkinde vücudu Uzay Tanrıçasının Boşluğuna, ikincisinde ise İlk Küçük Cehennem’e geçmişti. Geçişi hızlı olduğu için boşluğu kolaçan eden Paul’ün yandaşları da herhangi bir tepki gösteremezlerdi.
“Şimdi, nerede bu küçük p*ç?” Rahatı bozulan Asam etrafa bakarken gözlerinde güçlü bir öldürme niyeti vardı.
…
“Atasal Silahlar çalıştı.” Merkez Uçtaki üsten Güney Ucundaki savaşı o bölgede gizlenen bir Evren Gezen Anka’nın gözlerinden izleyen Kutsal Nefes Ankalarının Lideri ve diğer yoldaşları o anda heyecanlı bir şekilde, bıçaklarını etrafta çeviren Reenkarnasyon’u izliyorlardı.
Atasal Silahlar atalarından onlara kalan kullanılmamış silahlardı ve çok nadir kullanılırlardı. ‘Hayat ve Ölüm Bıçakları’ Kutsal Nefes Ankalarından gelen Atasal silahlardı ve Reenkarnasyon olarak çağırılan bu varlığın çağrılmasını sağlıyorlardı.
Toplamda 5 kez kullanılabilen bu bıçaklar tarihte 4 kez kullanılmıştı ve bu 5.kez oluyordu. Yani bu sefer Reenkarnasyon dağıldıktan sonra bıçaklar yok olacaktı ve güçlü bir Atasal silah tarihten tamamen silinecekti.
Ancak kimse kötü hissetmiyordu. En azından, Buzul Diyar ve Altın Taç Ankalarıyla yakın olanlar dışında herkes iyi sayılırdı. İkisi elbette kendi hayatlarını vermemişlerdi ve bu bıçakları kullanmak için kandırılmışlardı. Onların bildiklerine göre bu bıçakların onlardan 10 yıllık hayat alıp yüksek güç vermesi gerekiyordu. Bu yüzden kabul etmişlerdi ve bu yüzden ölmüşlerdi.
“Hazırlanın! Tüm birlikleri… hayır, dünyadaki tüm ankaları Güney Ucuna çağırın. Bu son dövüş, ya hep ya hiç olacak.” Reenkarnasyon oldukça güçlü görünse de Kutsal Nefes Ankalarının Lideri bu emri vermeye karar vermişti. Çünkü Kara Büyücü sürprizlerle dolu birisiydi ve bir şekilde bu savaşın sonunda hayatta kalıp iyileşme fırsatı bulursa o zaman onlar için gelecek değişmez, yalnızca biraz geçişirdi.
“Tek seferde, Kara Büyücü ve birliklerini tamamen öldüreceğiz!” Kutsal Nefes Ankalarının Liderinin bakışlarında yalnızca kararlılık değil, aynı zamanda bir miktarda delilik de belirmişti.
…
“Cain.” Savaş alanının dışında duran Grim birden kaşlarını çatmış ve yakınındaki Cain’e dönmüştü. “Hemen İnfirmi’ye bin ve üsse geri dön. Tüm birliklere burada toplanmaları gerektiklerini söyle. Önceden hazırlanan tüm acil durum ışınlanma tılsımları kullanılsın ama herkesin en kısa sürede toplanması gerekiyor. Önceliği senin ve benim birliklerime ver.”
“Neden?” Cain Grim’in ani emri yüzünden şaşırmıştı. Grim ise kızıl gözlerini önce savaş alanına, sonra ise Merkez Uca doğru çevirmişti. “Ankalar bu durumdan yararlanmayacak olsalardı ilk başta başlatmazlardı. Efendimi fazla küçük görmedikleri sürece buraya ordularını süreceklerdir ancak onlar dövüşe katılırlarsa efendim tehlikeye girebilir. Hazırlıklı olmalıyız.”
“Anladım.” Cain anında başını sallamış ve omzundaki İnfirmi zıplayıp büyük formuna geri dönmüştü. Cain onun üzerine binerken Grim’e bir bakış atmıştı. “En kısa sürede birliklerle geri dönmeye çalışacağım. Eğer biz gelene kadar birlikler gelirse kendi başına dövüşmeye kalkma. Karşı tarafta Küçük Dünya Tanrıları var ve sen efendim değilsin.”
Grim ona bir cevap vermese de Cain zaten bir cevap beklemiyordu. Bu nedenle basitçe İnfirmi’nin üzerine sertçe basmış ve İnfirmi bundan hoşlanmasa da olayın ciddiyetini anladığı için konuşmak yerine hızlıca Güney Ucundaki üsse doğru fırlamıştı.
…
Reenkarnasyon rastgele saldırıyor olsa da bıçaklarından fırlayan her enerji bıçağı sayısını gözden geçiriyordu. Çünkü onlardan biri bile yok olduğunda bu bıçaklardan birisinin hedefini bulduğunu gösterirdi ve bunlardan birini kaçırırsa Paul bir saldırısını alıp kaçmayı başarmış anlamına gelirdi.
Ama bıçak sayısı 2500’ü geçtikten sonra bile Paul hâlâ gizliydi ve onun nerede olduğunu bulamıyordu. Bıçaklar uzayın farklı katmanlarını kesip geçseler de Paul’den en ufak bir iz bile yoktu. Bu Reenkarnasyon’u şaşırtmıştı.
“Ne kadar iyi gizlenmiş olursan ol, seni bulacağım!” Bıçakların dönme ve enerji bıçağı fırlatma hızları artarken Reenkarnasyon büyük bir sırıtış göstermişti. En son ne zaman bu kadar dövüştüğünü hatırlamıyordu ve bu durum onun olmayan kanını kaynatıyordu.
“Düşündüğüm gibi, o bölge senin sınırlarının bile dışında.” Paul’ün sesi o anda oldukça yakınından geldiğinde Reenkarnasyon’un gözleri büyümüş ve hareket etmeye çalışmıştı. Ancak hareket etse bile kaçınamazdı çünkü Paul’ün belirdiği yer onun zinciri tuttuğu merkez noktaydı. Yani kendisi hareket ettiği anda Paul de hareket edecekti...
Normalde böyle bir tepki olmazdı ancak Reenkarnasyon Paul’ün bir şekilde kendisini oraya bağladığını hissedebiliyordu. Zincirle birlikte dönmüyordu ancak zincir başka bir yere hareket ederse o da oraya hareket edecekti.
“Bunu yapabileceğimi bilmiyordum. Biraz şaşırdım doğrusu.” Paul konuştuktan hemen sonra vücudu birden kaybolmuş ve Reenkarnasyon’un önünde mor sislerle beraber belirmişti. Aynı anda, ayağı sertçe Reenkarnasyon’un göğsüne vurmuş ve onun göğsünde büyük beyaz bir nokta bırakırken vücudunu yüzlerce metre geriye fırlatmıştı.
“Sen, o şekilde hareket etmeyi-” Reenkarnasyon şaşkın bir şekilde konuşacakken Paul birden onun önüne varmış ve sağ koluna bir tekme atmıştı. Sol koluna da tekme atıp ikisini de zıtlık enerjisi kullanarak soyut bir hale geçirmek istiyordu ancak Reenkarnasyon şaşkın olsa bile buna izin verecek değildi. Son anda hareket ederek kaçınmayı başarmıştı ancak kollarından birinin hislerini kaybettiği için yaptığı saldırıya devam edemiyordu.
“Ve bir şeyi daha fark ettim. Senin her şeyi dengeli bir şekilde yaptığını.” Paul bunu söylerken vücudunu sallayarak kollarını yakındaki bir yeşil enerji bıçağına doğru savurmuştu. Yeşil enerji bıçağı kollarına dokundukları anda kolları kül renginden eski hallerine dönmüşlerdi.
“Ölüm ve Hayat Bıçakları, biri tüm hislerimi kaybetmemi sağlarken diğeri etkiyi geri çevirmeye yarıyor. Bu yüzden ben zıtlığı üzerinde kullandıktan sonra yeşil enerjili bıçağı kendinde kullanmaya çalıştın. Çünkü etkinin benzer olduğunu ve geri çevirebileceğini düşündün.” Paul hislerini geri kazanan ellerini açıp kapatırken bir yandan da Reenkarnasyon’a bakıyordu.
“Ve fark ettiğim bir diğer şey, Kara Büyü’mü yok etmediğin veya onun sana karşı işe yaramadığının da yanlış olduğu. Yalnızca görünür herhangi bir hasar almıyorsun. Ama bunun tek nedeni o bıçaktaki enerjiyle kendini iyileştirmen. Yani o bıçaktaki enerji bittiğinde, sen de bitmiş olacaksın.”
Paul bu sözleri söyledikten sonra daha önceden uzay deposuna attığı kılıçları çıkarmıştı. Kılıçların kabzalarını kavrarken Reenkarnasyon’a bakan Paul’ün dudaklarının kenarları hafifçe kıvrılmış ve soğuk bir sırıtış haline gelmişlerdi. “Bundan sonra, tek yapmam saldırmak ve daha çok saldırmak.”
“Kara Büyü, Monokrom Gerçeklik.” Paul ve Reenkarnasyon’un içinde bulunduğu bir alan tüm renklerini kaybedip alandaki zaman donarken Paul hızlı bir şekilde Reenkarnasyon’a doğru fırlamıştı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..