[Respy Notu]: Ulu Cehennem'de zaten yalnızca zihinsiz olan Şeytani Varlıklar olduğu ve düzgün bir düşman olmadığı için direkt olarak bir timelapse yapmaya karar verdim. Ve bu bölümle birlikte aynı zamanda birçok fight'ın ve olayın (umarım) olacağı bir arca da geçmiş olduk. İyi okumalar.
561.Bölüm – Çok Fazla Puan
Hayat ve Ölüm Sarayı, Görev Sütunu.
O sırada, Paul geçitten yeni geçmiş ve kendisini direkt olarak Görev Sütununun yerinde bulmuştu. Buna zaten alışmıştı. Bir süredir her gelişinde kendisini burada buluyordu çünkü ilk gelmek istediği yer hep burasıydı.
Rahat bir şekilde görev sütununa ilerleyen Paul elini sütunun üzerine koyduğunda anında zihninde bir ses çınlamıştı.
[Ulu Cehennemi ele geçirme görevi tamamlandı. 100.000 puan verildi.]
[Üstün Dünya Tanrısı seviyesine ulaşıldı. 50.000 puan verildi.]
[Cehennemlerin tümü hüküm altına alındı. 100.000 puan verildi.]
[Anlık puan, 500.000.]
-Şu anda 5000 tane 100 Yıl Tılsımı alabilirim demek. Eğer birden fazla kullanılabiliyor olsalardı çok işime yararlardı.-
Paul o anda sahip olduğu puanlara bakarken hafifçe başını iki yana sallamıştı. Ulu Cehenneme gittiği ilk anda önce Hayat ve Ölüm Sarayına girmiş ve o zamana kadar yaptığı şeylerin puanlarını almıştı. Hikaye akışına etki eden birkaç olay ve 81 Küçük Cehennemi ele geçirişi sayesinde tek seferde 250.000 puan kazanmayı başarmıştı.
-Eğer önceki gibi alabileceğim şeyleri önerse daha da iyi olurdu gerçi.- Paul bu şekilde düşünürken başını iki yana sallamış ve görev sütunundan uzaklaşmıştı. Nedense görev sütunu önceki gibi ona alabileceği şey hakkında bir öneri yapmıyordu ve Paul de bu kadar puanı boşa harcamak istemediğinden anında bir karar vermemişti.
O anda puan konusunda oldukça zengin sayılırdı ama alacak hiçbir şeyi yoktu…
“Hey, Büyücü geldi.” O avluya girdiğinde Yönetici hafifçe gülümsemiş ve konuşmuştu. Aynı anda, avludaki birkaç çift göz direkt olarak Paul’e dönmüştü ama Paul rahat bir şekilde kendisine bir yer bulup oraya oturmuştu.
“Bugün burası normalden daha boş görünüyor.” Paul etrafa bakarken ağzını açmıştı. Şeytan ve Melek genelde burada zaten olmazdı ama bu sefer Tetikçi de görünmüyordu. Bu yüzden avluda kendisi dışında yalnızca Yönetici, Druid ve Tembel vardı.
“Evet, Tetikçi aslında az önce gitti. Görünüşe göre senin son getirdiğin eşyaların epey yardımı dokunmuş ve birkaç arkadaşına yardım etmesi gerekiyormuş. Konu açılmışken… yeni bir şeyler var mı?” Yönetici ellerini ovuştururken konuşunca Druid de ayağa kalkmış ve hatta Tembel bile gözlerini açmıştı. Bunun üzerine Paul hafifçe gülmüş ve ellerini sallayıp birçok garip eşyayı önüne yığmıştı.
“Güzel, güzel… Farklı bir evrenden gelen eşyalar gerçekten epey değerli sayılır, hehe…” Yönetici ellerini ovuşturmaya devam edip eşyaların arasına bakarken Druid de onları inceliyordu. Tembel ise yığına bir bakış atıp en sonunda kafasını yine yere koymuştu. Yığında merakını çeken bir şey yokmuş gibiydi.
Ulu Cehennemde Paul kendisine veya kendi tarafındaki kişilere yardım edemeyecek birçok hazine ve eşya bulmuştu. Bu şeyler elbette uzun vadede işe yarayabilirlerdi ama bu uzun vade birkaç yüzyıl anlamına geliyordu ve Paul’ün o kadar zamanı yoktu. Bu yüzden onları toplamış ve avluda diğer eşyalar ile takas etmeye başlamıştı.
“Hey, bu şey- Druid! İlk ben aldım!”
“Çok geç.” Yönetici elinde parlayan bir meyve tutarken Druid birden meyveyi onun elinden almış ve meyve anında yok olmuştu. Bunun üzerine Yönetici sinirlense de en sonunda gözlerini yığına geri çevirmişti.
“Tamam, bu kadarı yeter. Druid seçmeye devam edebilir. Kalanını yine materyaller ve enerji olarak vereceğim.” Yönetici kendi seçtiği eşyaları kenara çektikten sonra daha önceden buraya getirdiği bir çantayı çıkarmış ve içinden o çantaya normalde sığmaması gereken eşyaları birer birer çıkarmaya başlamıştı.
O eşyaları çıkarırken Paul’ün arada reddetmesi gerekmişti çünkü bazı eşyalarda sisli parçalar vardı. Yani kendi evreninde bu parçalar yoktu ve eğer oraya getirirse bu parçalar kaybolurdu. Bu nedenle Yöneticinin gerekli eşyaları seçip vermesi yaklaşık yarım saati bulmuştu.
Druid’in işi ise kolaydı. Yönetici’nin aksine Druid’in verdiği kaynaklar tamamen doğal enerji kaynaklarıydı. Paul’ün daha önceden aldığı enerji çekirdekleri çoktan tükenmişti. Paul nedense artık onların nükleer enerji çekirdekleri olduğunu duyabiliyordu ve bu avludakileri biraz şaşırtsa da yabancıların gelişini duyunca o kadar şaşırmamışlardı.
Yabancıların teknolojisi avludaki diğerlerininkine benziyordu ve bazı yerler tamamen aynıydı. Örneğin, Paul’ün önceden karşıladığı Ana Raylı Silahın kullandığı enerji de nükleer enerjiydi.
Paul takasta kazandığı her şeyi alıp uzay deposuna attıktan sonra takas edemediği eşyaları deposuna geri koymuştu. Eşyaların yarısından fazlası çoktan değiştirilmişti ve kalanlar da zaten o kadar işe yaramadıklarından onları büyük ihtimalle rastgele bir şekilde dağıtabilirdi.
“Şimdi biraz yardımınıza ihtiyacım var.” Paul’ün sözleri Druid ve Yönetici’nin dağılan dikkatlerini çekerken Tembel de tek gözünü yeniden açmıştı. “Şu anda çok, gerçekten çok fazla puanım var. Sizce ne alırsam şu anki durumda bana yardım edebilir?”
“Çok derken ne kadar puandan bahsediyoruz?”
“500.000 puandan.” Yönetici’nin şok olan yüzünü gören Paul gülme isteğini bastırmış ve ciddi bir şekilde yeniden sormuştu. “Sütun bana kendisi bir öneri vermiyor yani sizlere sormam gerekiyor.”
“O zaman kesinlikle tek bir eşya yerine yandaşların için bir şeyler bulmalısın.” Yönetici anında konuşmaya girmiş ve önermeye başlamıştı. “Yeni silahların oldukça güçlüler ve Gizem Zırhın zaten apayrı bir seviyede. Tekniklerin de aşırı garip ve güçlü taraftalar zaten. Yani sana önerim kendi tarafındaki diğer kişilerin ekipmanlarını geliştirmen olur.”
“Bu da anlamsız olur gibime geliyor.” Yönetici’nin sözleri Paul’e oldukça mantıklı gelmişti ama Druid başını iki yana sallamıştı. “Saraydan alınabilecek eşyalar güçlü olsalar da hikaye akışını bozamazlar. Yüce Olan buna izin vermez. Yani güçlü ekipmanlar alınsa bile bu şeyler en fazla Büyücü’nün evrenindeki kişilerin de oluşturabileceği ama oluşturması zor şeyler olur.”
“Ee? Başka önerin var mı peki?” Yönetici sorduğunda Druid başını iki yana sallamıştı. Yönetici biraz öfkelenmiş görünüyordu. “O halde ağzını açmasan daha iyiydi. Bir fikrin olsaydı bir şey demene karşılık vermezdim ama eğer daha iyi bir seçeneğin yoksa araya karışmana gerek yok.”
“Yalnızca fikrimi sundum, Yönetici. Gerçi başkalarının fikirlerini düşünmek diğerlerinin üzerinde kendi özel gücünü kullanarak hüküm kazanan birisi için zor olmalı.” O anda Paul her zaman nazik gördüğü Druid’i ilk kez biraz öfkeli görmüştü ve Yönetici de sinirli görünüyordu.
“Bay ben-tüm-hayvanların-arkadaşıyım ne düşünüyor bilmiyorum ama gerçek bir ordu senin hayvan sürülerine benzemiyor ve her asker onları yöneten kişilerin yalnızca gücüne değil aynı zamanda davranışlarına ve kişiliğine de bakıyor. Öfkelenmemin sebebi fikrini sunman değil, ekipmanların önemini kavramamana rağmen konuşmak.”
“Dediğin gibi puanlarla alınan eşyalar o kadar yüksek seviyeli olmayacak ama zaman konusunda o eşyaları yapmaktan çok daha az zaman alacak. Büyücü açık bir şekilde zaman konusunda kısıtlı bir şekilde ve tüm askerlerini en kısa sürede güçlü silah ve zırhlarla kuşatmasının en iyi yolu elindeki puanları değerlendirmek. Bu şekilde yalnızca güçlü bir ordu değil, aynı zamanda askerlerinin sadakatini ve hayranlığını kazanacak.”
Druid’in çatılan kaşlarını gören Paul aslında bu anda araya girmesi gerektiğini biliyordu ama yine de sessiz kalmıştı. İki tarafın kavga etmesini gerçekten de istemiyordu ve özellikle rastgele açmış sayılabileceği bir konu üzerinden kavga etmeleri daha da anlamsızdı. Ama merakı onu ele geçirmişti. Bu basit nedenle başlayan kavganın nasıl gideceğini gerçekten de merak ediyordu.
İki taraf yalnızca sözlü bir şekilde kavga etmeye devam etseler de Paul zamanla Yönetici’nin etrafında baskın bir havanın belirdiğini ve Druid’in ayağının altında ufak ağaç köklerinin uçlarının belirdiğini fark etmişti. Aralarında herhangi bir öldürme niyeti hissedilmese de kesinlikle birbirlerine karşı öfkelilerdi.
Konu uzun zaman önce Paul’ün ne seçmesi gerektiğinden ayrılmış ve kendi evrenlerinde saygı duyulan bu iki ulu kimsenin yönetme felsefeleri hakkında bir tartışmaya dönmüştü. Ve o anda, Paul bir sırıtma göstermişti.
“Hiiik!!!” O anda Yönetici bir anda titreyerek zıplamış, Druid ve Paul ise tamamen oldukları yerde donmuşlardı. Paul’ün yüzündeki gülümseme çoktan donmuştu ve vücudunun herhangi bir yeri hareket edemiyordu. Ama başı onun isteği bile olmadan belirli bir noktaya dönmüştü.
Orada, bir süredir yatan Tembel bir anda ayağa kalkmıştı. Ama o anda onun için oldukça nadir bir durumda, tamamen enerjik görünüyordu. Öldürme niyeti vücudunun her santiminden dışarıya sızıyordu.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..