562.Bölüm - Tembel’in Hikayesi
-Tembel’in bu ifadesi… sadece basit bir kavgaydı bu!- Yönetici Tembel’den yayılan öldürme niyetini sezmiş ve aklında anında birçok düşünce belirmişti. Birçok kişiyi yöneten ve özellikle zekasına güvenen Yönetici bile o anda neden böyle bir tepki aldığını anlayamıyordu.
-Burada uzun bir zamandır yaşıyoruz ve Tembel benden bile daha az öfkelenir. Neden şimdi…- Aynı şekilde, gruptaki en sakin ikinci kişi sayılan Druid de içten içe şok olmuştu. Bu öldürme niyeti kendisine doğrultulmasa da yine de tüm vücudunun neredeyse donduğunu hissedebiliyordu.
Ve o bile böyleyken öldürme niyeti kendisine doğrultulan Paul’ün nasıl olduğu anlaşılabilirdi. Vücudundaki tüm hücreler onun tehlikede olduğunu göstermek istermişçesine titriyorlardı. Uzun bir zaman sonra ilk kez burnuna gelen garip kan kokusu onu rahatlatmak yerine midesinin bulanmasına neden olmuştu. Öyle bir durumdaydı ki, yüz ifadesi donduğu için sırıtışını bile silemiyordu.
“Oh, sizlersiniz.” Tembel’in kendisine gelmesi aslında bir saniyeyi bile almamıştı ancak bu kısa bir saniye üçlü için yıllar gibi hissedilmişti. Tembel öldürme niyetini geriye çektiği anda Yönetici ve Druid derin nefesler almış, Paul ise yüz ifadesini değiştirirken birkaç kez öksürmüştü.
“Tembel… o da neydi öyle?” Yönetici rahat gibi görünmeye çalışırken sormuştu ancak ellerinin hâlâ hafifçe titrediği kolayca görülebiliyordu. Tembel ise soruyu duymamışçasına Paul’e bakıyordu.
“O his Büyücüden geliyordu. Pekâlâ, ikiniz evrenlerinize gitseniz iyi olur.” Tembel’in sözlerine karşılık Yönetici aslında kalmak istediğini söyleyecekti ancak Tembel’in oldukça ciddi olduğunu fark etmişti ve az önceki öldürme niyetinden sonra ona karşı çıkmayı pek istemiyordu. Bu yüzden Tembel’in sözlerini duyduktan hemen sonra bir geçit açıp giden Druid’in arkasından baktıktan sonra kendi evrenine bir geçit açmış ve ortadan kaybolmuştu. Bunun üzerine, avluda yalnızca Tembel ve Paul kalmıştı.
“Ehem, Tembel, o niyetin özel bir nedeni falan mı vardı yoksa yanlış bir şey mi yaptım?” Paul bunu gerçekten merak ediyordu çünkü Tembel’i daha önce hiç sinirli görmemişti. Az önce ikilinin kavgasını ayırmasa da bu o kadar önemli bir şey olmamalıydı çünkü basit bir kavgaydı ve ölümüne bir dövüşe yol açmayacaktı.
“Yanlış bir şey yapmadın. Yalnızca senden yayılan bir his yüzünden bir şey hatırladım.” Tembel olduğu yere oturmuş ve yanındaki bir yere eliyle iki kez vurmuştu. Paul onun vurduğu yere oturduğunda Tembel biraz düşünmüş ve en sonunda konuşmaya başlamıştı.
“Evrenlerimizde aynı isme mi sahip bilmiyorum ama hissettiğim şey benim evrenimde Tiran Niyeti olarak bilinir. Özel bir formu yoktur veya herhangi bir güç vermez. Ama yalnızca güçlü olan kişilerde belirir.” Tembel bu konuyu açıklarken oldukça ciddi duruyordu ama gözlerinde yeniden uykulu bir ifade belirmişti.
“Tiran Niyeti basitçe aşırı güçlü olan bir kişide oluşan bir hatadır. Neden oluştuğu bilinmez ama bir kişi oldukça güçlüyse bu hata belirginleşir. Neden her zaman uykulu olduğumu sanıyorsun?” Tembel bunu söylerken gözlerini ovuşturmaya başlamıştı ve Paul de o anda gerçekten şaşırmıştı.
Ulu Cehennem’de geçirdiği 10 yılda ne kadar güçlendiğini sürekli olarak kontrol etmişti ve avluda Yönetici ile Druid’den birçok kez yardım almıştı. O anda ikisi de Paul ile direkt olarak dövüşemiyorlardı. Şeytan ve Melek birlikteyken karşı çıkabiliyorlardı ve Tetikçi zaten başa baş dövüş yerine suikast konusunda güçlendiğinden Paul onunla dövüşmeye çalışmamıştı.
-Şu anda gücümün yalnızca Catherine ve Baş Tanrı’dan zayıf olduğundan eminim. Ve bu beni en azından 90 Milyona yakın bir seviyeye koyuyor. Ama Tembel’in sözlerine göre bu Tiran Niyeti bende yeni oluştuysa diğerlerine göre buraya geldiklerinden beri hep uykulu olan Tembel’in gücü…-
Paul daha fazla düşünmek istemediği için başını iki yana sallamıştı. Tembel’in avludaki en gizemli kişi olduğunu biliyordu ama bu kadar güçlü olmasını hiç beklememişti.
“Ama öldürme niyeti nedendi? Eğer bu sadece bir Tiran Niyetiyse ve bir hataysa-”
“Sıkıntı olan şey Tiran Niyetinin türü.” Tembel Paul’ün sözlerini kesmiş ve devam etmişti. “Meraka bağlı bir Tiran Niyetin var. Kendi evrenimde de böyle biri vardı. Bu yüzden bu tepkiyi verdim.”
Paul’ün oldukça dikkatli bir şekilde dinlediğini fark eden Tembel yeniden yatıp uyumak istese de en sonunda derince iç çekmiş ve anlatmaya karar vermişti.
“Evrenimde en güçlü figürlerden birisiyim. Birçok düşmanım var ama güçlü olduğum için benimle direkt olarak dövüşmüyorlar ve ben de fazla tembel olduğum için onları yok etmekle uğraşmıyorum. Normalde onları pek önemsemem. Gelirlerse öldürürüm ve kaçarlarsa bırakırım.”
“Ama aralarında senin gibi aşırı meraklı bir orospu evladı var. Kendi evrenimde ne zaman uykuya dalsam üzerimde merak ettiği deneyleri gerçekleştirip sonra kaçıp duruyor. Bu yüzden uyumak için sık sık burada oluyorum. En kötüsü, aşırı hızlı olduğu için onu yakalayamıyorum da. Bu yüzden onun niyetini hissetmek için özel bir his geliştirdim ve senin niyetin onunkine aşırı benzer olduğu için seni onunla karıştırdım. Piç kurusu, eğer evrenime döndüğümde onu yakalarsam onu kesinlikle parçalara ayıracağım.”
Tembel bunu anlattıktan sonra uykusu yine kaçmıştı. Arkasında bir geçit açılmış ve Tembel bu geçitten geçmeden önce Paul’e bir bakış daha atmıştı. “Tiran Niyeti kötü bir şey değildir. Bir hata bile olsa da genelde güçlü olanın daha fazla güçlenmesi için ona yollar açar. Onu reddetmene gerek yok yani. Ben gidip o piç kurusunun izlerine bakacağım. Görüşürüz, Büyücü.”
Bundan sonra, Tembel ortadan kaybolmuş ve Paul hafifçe iç çektikten sonra gülümsemişti. -Bundan sonra avludayken kesinlikle hareketlerime dikkat etmem gerekiyor. En azından Tembel burada uyurken fazla meraklı davranmasam iyi olur.-
Tembel gittikten sonra boş avluda daha fazla kalmak istemeyen Paul ayağa kalkmış ve bir geçit açmıştı. 10 yıl çoktan geçmişti ve Habis Lordlarının nasıl olduklarını merak ediyordu. O zaman boyunca Ulu Cehennem ve Hayat ve Ölüm Sarayı arasında gidip geldiğinden diğer dünyalarda ne olduğu hakkında herhangi bir fikri yoktu.
Ancak o sırada, avluda birden bir figür belirmişti. Bu figür, Paul’ün uzun zamandır görmediği birinin figürüydü.
“Büyücü, lütfen biraz bekle.” Valkyrie normalde yalnızca yeni gelenleri karşılardı ve önceden gelen öğrencilere o kadar gönderilmezdi. Bu yüzden Büyücü kod adlı bu kişiye bir kez daha gönderilmesi ona bile garip geliyordu.
“Ne oldu, Valkyrie?”
“İki mesajım var. Yüce Olan’ın mesajları.” Valkyrie bu sözleri söylediğinde Paul anında ciddileşmişti. Yüce Olan’ın gücünü bilmiyordu ancak Paul buradaki puanların güçlerini anlayabilmişti. Eğer yeterince puanı olsaydı Yüce Olan’ın gücü onu bir Yaradan yapmak için bile yeterliydi.
“Dinliyorum.”
“Yüce Olan sana iki mesaj getirmemi söyledi. İlki dönüşünle ilgili. Geri döndüğünde garip bir varlıkla karşılaşabilirsin ancak bu varlık hem senin, hem düşmanlarının işine yarayacak. Bu şansı kavraman gerekiyor. İlk mesaj bu.”
Paul anında başını salladığında Valkyrie konuşmaya devam etmişti.
“İkinci mesaj ise puanlarınla ilgili. Yüce Olan sana özel bir teklif sunmaya karar verdiği için özellikle öneri kısmını kapattı ve herhangi bir şey almaya çalışsan bile reddedilecekti. Bu teklifteki ödülü almak için tüm puanlarını harcaman gerekecek. Bu teklifi reddedebilirsin ama önce bakmanı tavsiye ederim.”
Valkyrie bunu söylediğinde Paul’ün önünde bir panel belirmişti. Aslında Paul tüm puanlarının gerektiğini öğrenince teklifi kabul etmeyi o kadar istemiyordu ancak panelin üzerindeki yazıları okuduğunda gözleri büyümüş ve nefesi hızlanmıştı.
“Kabul ediyorum!” Bu teklifi kabul etmek için düşünmeye ihtiyacı bile yoktu.
[Respy Notu]: Yazarınız bu teklifi açıklamamaya ve zamanı gelene kadar sizi merakta bırakmaya karar verdi.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..