Bölüm 3: Giriş Sınavı

avatar
620 10

Karanlığın Ölümsüzü - Bölüm 3: Giriş Sınavı


Süpürgelerinin üzerinde gökyüzündeki devasa adaya doğru ilerleyen iki kişiden mavi saçlı olanı oldukça mutsuz görünürken, arkasından onu takip eden siyah saçları boynuna kadar uzanan genç çocuk ise mavi saçlının aksine oldukça mutlu bir ifadeyle elindeki kitabı okuyordu.

Elindeki kitap siyah bir deriyle kaplanmıştı ve üzerinde solmuş bir metalden işlemeler vardı. Oldukça sade ve değersiz gözüküyordu aslında ama bir kitabı kapağına göre yargılamamak gerekir değil mi?  

Siyah saçlı olan kişi Aki Umbra'dan başkası değildi ve önündeki mavi saçlı kişi ise Sky Regnum Akademi görevlisi David'den başkası değildi. Aki bu bir haftada bu görevlinin ismini öğrenmişti ve büyü kitabını da almıştı; bunlar dışında beline kadar uzanan saçları dengesini bozduğu ve görüş alanını kapadığı içinde kestirmişti..

Aki elindeki kara büyü kitabını okumaya devam ederken, David onun dikkatini çekmek amacıyla öksürerek ''Orada daha saygılı olsan iyi edersin.'' demişti ama Aki bunu umursamamıştı bile.

Aki kitabını kapayıp yüzüne sahte bir gülümseme kondururken ''Denerim ama söz veremem...'' derken David'i içten içe bir telaşa sürüklemişti, bu çocuğu tanıdığı kadarıyla ne zaman gülse başına tuhaf bir şeyler geliyordu -kötü değil tuhaf-.

Bu tuhaf olaylardan biri ise kara büyü kitabı için açık arttırmaya gittiklerinde gerçekleşmişti. David, geçmişte oldukça adı duyulmuş bir büyücünün yazdığı bir kitabın kopyasını alacakken yanındaki bu çocuk ona engel olmuş ve adı daha önce hiç duyulmamış ve kimsenin göz ucuyla bile bakmaya çalışmadığı bir büyücünün yazdığı orijinal kitabı seçmişti, her ne kadar bu durum maddi açıdan onun işine gelse de bu olaya bir anlam verememişti.

Aki'nin o kitabı seçmekteki tek amacı ise rüyasında gördüğü kişilerden birinin bu kitabı kullanmasından kaynaklıydı, kitabı görünce emin olmak için ne kadar incelese de en ufak bir fark bile bulamamıştı. Özellikle de o en arka sayfadaki yazarın kanıyla yazılmış olan intihar büyüsü onu en çok ikna eden etken olmuştu.

İkili gökyüzündeki yüzen adaya ulaşmayı başardıklarında David, Aki'ye verdiği süpürgeyi geri alarak ''Tahminimce bir saat sonra sınavı yapacaklardır. O süre zarfında bir sorun çıkarma.'' demiş ve sınav alanına doğru ilerlemeye başlamıştı.

İkili sessiz bir yürüyüşün ardından sınav alanına geldiklerinde alanda toplamda 50 kişi bulunuyordu. Aki etraftakileri incelemeyi gereksiz bulmuş ve kitabını çıkararak okumaya başlamıştı. David bir sorun olmayacağını umarak hızla oradan uzaklaşmış ve akademinin kurucusunun yanına doğru ilerlemeye başlamıştı, onunla bu çocuk hakkında konuşmayı istiyordu.

Aki kitabını okumaya devam ederken yüzü peçeli kendisiyle yaşıt gibi gözüken bir kız yanına gelerek ''Şey, sende mi yalnızsın?'' diye sormuştu çekingen bir ses tonuyla, Aki kitabını kaparken ona seslenen kişiye bakmak için soğuk bir şekilde parıldayan gözlerini kıza yöneltmişti.

Kız kendisinden biraz daha uzundu, sarı saçlara, mavi gözlere, uzun ve sivri kulaklara sahipti. Aki kıza bakarken aklından 'Bir elf, görmek tuhaf olmasa gerek...' diye düşündü, sonuçta burası dünyanın her yerinden ırk ve statü gözetmeksizin öğrenci alan bir akademiydi. Kızın sorusuna gelince ise ''Galiba yalnızım.'' diye cevaplamakla yetindi.

Elf kızı peçesinin altından gülümserken ''Ben Misa Ymir, elf ırkının prensesiyim.'' diye kendini tanıtmıştı.

Aki elini göğsünün üzerine koyup eğilirken ''Ben Aki Umbra, hatırlanmayacaklardan birisiyim... sizinle tanışmak bir zevktir.'' diye kendini tanıtırken Misa bu tuhaf tanıtmayı düşünüyordu.

'Neden bir insan kendisine hatırlanmayacak der ki çok saçma ama biraz da ilginç.'

İkili bu şekilde ülkeleri, ne tür büyüler kullandıkları, silah yatkınlıkları, kendileri hakkında olan bir sohbete girmişti.

Bu yeni tanışmış ikilinin sohbeti devam ederken sınava katılacak adayların sayısı da zamanla artmıştı ve 1000'e ulaşmıştı. Etraftaki gürültü artarken bir saatin sonunda beyaz tüylü kanatlarıyla, yüzünde altın sarısı bir maske bulunan, altın sarısı bir takım elbise giymiş bir adam gökyüzünde belirmişti.

Kanatlı adamın belirmesiyle herkes susmuş ve onu incelemeye başlamıştı. Adam aşağıdaki adaylara göz gezdirirken bazı yerlerde duraksamış bazı yerlerde hızlı bir şekilde bakıp geçmişti. Herkese baktığında ''Bugün buraya gelen her öğrenci adayına iyi dileklerimi sunuyorum. Hazırsanız bu senenin sınavını başlatacağım.'' demişti ama sesindeki hoş ve insanı rahatlatan tını yüzünden bazı kişiler uyuklamaya başlamışlardı.

Misa'nın bu sese karşı başı dönerken tutunacak bir yer aramaya başlamıştı ama bulamayınca bir sağa bir sola rastgele bir biçimde yere düşmemeye çabalamıştı. Aki de ise durum daha farklıydı.

Aki kulaklarını tıkamış ve acıdan çığlık atmamak için zor duruyordu, bu insanlara ilahi ve kutsal gibi gelen ses onun için bir işkence gibi gelmişti. Nedenini bilmiyordu ama kafasında yüzlerce farklı ses bağırıyordu.

''Öldür onu!''

''Çenesini Kapat!''

''Bu ses olmaz!''

''Yine mi bu!?''

''Zeus mu bu?''

''Leto'yu andırıyor!''

''Lanet olasıca!''

''Adi mahlukat!''

...

Gibi bir sürü ses aynı anda konuşurken Aki sonunda dayanamamış ''Kapayın çenenizi!'' diye bağırmıştı. Kanatlı adam da dahil bu bağırışı duyan herkes onun bulunduğu yöne dönerken onun bedeninden dışarıya gözle görülmeyen yavaşça karanlık bir aura yayılmaya başlamıştı.

Kanatlı adam elleriyle bir alkış tutturmaya başlarken ''Ayakta durmayı başaran ilk testi geçti ve sanırsam bana bağırmayı başaran şu siyah saçlı çirkin çocuk ekstra puanda aldı.'' dediğinde herkesin gözleri Aki'ye dönerken, Aki'nin gözleri öfkeli parıltılarla gökyüzündeki adama dönmüştü.

Gökyüzündeki adam üzerine yöneltilmiş öldürme niyetini görmezden gelerek ''O zaman ikinci testinize geçelim, birazdan hepinize birer kart verilecek ve o karta kullanabileceğiiz en güçlü hamlenizi yazacaksınız. Sonrasında elenenler bayılacak zaten.'' demişti.

Gökyüzündeki adam bunu dediği anda bir sürü hizmetçi gelip tüm adaylara boş beyaz bir kart ve bir kalem vermişti. Aki karta bakarken en güçlü saldırısını düşünüyordu, hayatlarını gördüğü kişilerin bir tekniğini yazsa bile kullanmayı tam bilmediği için çok belli olurdu bu yüzden aldığı kara büyü kitabında bulunan ve kullanabileceğinden emin olduğu bir tekniği yazmaya karar vermişti.

''Kan Kurbanı''

Son harfi yazdığı anda kart alev almıştı ve Aki'nin etrafındaki yerden dışarıya doğru yavaşça kan çıkmaya başlamıştı. Bu tip olaylar çoğu kişinin etrafında gerçekleşiyordu ama hepsinde kan çıkmıyordu; bazılarında kıvılcımlar, su birikintileri, dikenler gibi şeyler çıkıyordu. 

Bir tepki alanların aksine bazılarında ise hiçbir şey olmuyordu.

Kanatlı adam aşağıdaki öğrencileri süzerken ''Yazdığınız tekniğin temeliyle alakalı bir şey yerden çıkmadıysa, bu tekniği kullanamayacağınız anlamına gelir ve bu sınavdan kalmış sayılırsınız.'' dediğinde başarısız olan öğrenciler daha itiraz etme şansı bulamadan hizmetçiler tarafından bayıltılmışlardı. Kanatlı adam kalan öğrencilere bakarak ''Şimdi gelelim benimle olan son testinize, ayaktaki her aday en az bir adayı dövüşemeyecek duruma getirmek zorundadır. Başlayabilirsiniz.'' dedi ama kimse hareket etmedi, sonuçta bunu tam olarak idrak edememişlerdi.

İdrak edemeyenlerin aksine hızlı bir şekilde idrak eden kişiler sayesinde bir anda ortalık savaş alanına dönmüştü.

Aki birisine saldırmadan önce ellerini havaya kaldırarak Misa'nın yanına ilerleyerek ''Burada sevmediğin birisi var mı?'' diye sordu.

Misa peçesinin altından gülümserken hafifçe kıkırdamıştı. Aki'nin şu masum haline bakıp ''Ellerini indir lütfen, ciddiye alamıyorum.'' demişti.

Aki yanaklarını şişirip ellerini indirirken bu sefer ciddileşen bir ses tonuyla ''Burada sevmediğin ve dokunamayacağın birisi var mı?'' diye tekrardan sordu.

Misa kıkırdamlarını kesip ''Aslında var ama kendini riske atmana gerek yok bence.'' dedi ama Aki'nin kararlılıkla parıldayan tuhaf gözlerini görünce iç çekip ''Bu kişi benim kuzenim sıradaki taht varisi olduğum için benden nefret ediyor yani onun yanında daima tehlikedeyim. A-ama senin uğraşmana hiç gerek yok, ben alışığım...'' diye kendi bahanelerini ileri sürmek istediğinde Aki'nin kana susamış sesi onu durdurmuştu.

''Hangisi?'' diye sormuştu, ama bu ses ondan çok başkalarına ait gibi çıkmıştı. Ses onun ağzından çıkarken daha da kudretlenmişti.

Misa bu kana susama karşısında soğuk terler dökmeye başlarken etraflarındaki bazı kişiler boğazlarını tutup dizlerinin üzerine çökmüşlerdi. Misa etrafındaki insanlara acıdığı için yaklaşık 100 metre solunda bulunan yeşil bir cüppe giymiş ve etrafındaki herkese rüzgar bıçakları fırlatan kısa sarı saçlı kızı işaret etti.

Aki yüzünde korkutucu bir gülümsemeyle oraya doğru ilerlemeye başlarken ağzından bazı kelimeler dökülüyordu. ''Hatırlanmayanlar Stili, Birincil biçim: Çürümeye Mahkum Lotus...''

Aki'nin üzerinde iki metre boyutlarında mor renkte bir lotus çiçeği belirirken, çiçeğin köklerine benzer damarımsı yapılar adayların bedenlerine girmeye başlamıştı. 


----------------

Bu bölümde burada bitti. 

Şimdi gerçeği söyleyelim güzel yerde bitirdim.

Bu arada şu açıklama kısmı wattpad'de ve burada farklı oluyor. 

Bölümü bu arada ilk yine wattpad'e attım bu arada. Orada kitabın resmi de var. 

Linki yorumlara bırakırım. Tahminimce ikisi arasında 10 dakikalık bir gecikme var  bu arada.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46885 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr