Bölüm 4: Boyutlar Arası Ticaret Sistemi

avatar
304 2

Kazanma Sanatı - Bölüm 4: Boyutlar Arası Ticaret Sistemi


 

Atışma bir süre daha devam etti. Üçlü arasındaki tartışma baykuş heykeli elli floriye uzun adama satılana kadar devam sürmüştü. Uzun adam en sonunda arkadaşlarına garip bakışlar atarak heykeli teslim aldı ve paketlemesi için Reuben’e götürdü.

 

“River Bey’in alması sizin inancınızın daha az olduğu anlamına gelmez. Unutmayın, iş tamamen kalpte!”

 

Marcus müşterilerinin moral bakımından yerlerde olduğunu fark edince onları neşelendirmeyi unutmadı. Aralarındaki rekabeti kaybetmiş olmaları ona yaklaşık olarak 50 Flori kazandırmıştı ama mutluluğunu yüzünde ifade etmeyecek kadar profesyoneldi.

 

Onların kaybettiğine üzülmüş gibi onları teselli etti ve telkin etmeye devam etti.

 

“Sophoneia’nın Habercisi’ni başkasına kaptırmış olsanız ne olur? Lütfen şunu aklınızdan çıkarmayın, inanç tamamen kalpten gelir ve Toprak Ana’yı mutlu edecek şey sizin ona olan bağlılığınızdır. Sabaoth’un Toprak Ana’ya adayacak adak bulamadığında onu inancı ile telafi ettiği zamanı düşünün derim.”

 

Sabaoth ve Sophoneia, Marcus’un piyasayı incelerken Mistrozen kilisesinde duyduğu önemli figürlerdi. Papazın vaaz verirken onlara değindiğini ve sık sık onlar üzerinden öğütler verdiğine şahit olmuştu.  

 

Sabaoth, Mistrozen’de Toprak Ana’ya ibadet etmek için vahşi yaşamı benimsemiş bir kahramandı. Mistrozen dini için önemi İsa’nın havarilerinin Hristiyanlık için önemiyle benzetilebilirdi. Anlatılara göre tamamen yokluktan başlamış ve doğanın nimetlerinden faydalanarak -aynı zamanda doğaya ibadet ederek- kendine devasa bir çiftlik kurmuştu.

 

Kurduğu çiftlikte yoksulları beslemiş ve Mistrozen’i anlatarak insanları bilgilendirmişti. Bu süreçte çok defa yoksulluk çekmiş olmasına rağmen insanlara yardım etmeyi asla bırakmamış ve en sonunda Toprak Ana onu bollukla ödüllendirmişti.

 

Bu hikayenin ana konusu ne kadar yoklukta olurlarsa olsunlar Toprak Ana’yı memnun etmenin en iyi yolu onu kalbinde tutmaktı.

 

“Haklısın, Toprak Ana’yı onurlandırmanın pek çok yolu var.”

 

“Bu kadar üstüne düşünmemize gerek yok.”

 

“Değil mi? Ah, sanırım birkaç tane daha Mistrozen heykelimiz vardı. Bir saniye bekleteceğim sizi…”

 

Marcus hemen tezgahtan bir yaprak ve bir ağaç heykeli kaptı. Bunlardan birisi dünyaya yeşilliği getirdiğine inanılan Cennet Yaprağı iken diğeri dünyadaki habitatı ayakta tuttuğu iddia edilen Dünya Ağacı idi.

 

İkisi de Mistrozen için çok önemli simgelerdi.

 

“Cennet Yaprağı ile Dünya Ağacı. Oldukça değerli olan iki parça daha… Bunları yapmak için oldukça emek verdik. Bunları size hediye etmek istiyorum.”

 

Cennet Yaprağı ve Dünya Ağacı önemli simgeler olsalar da Marcus’un onlara biçtiği değer iki dindar müşterinin sadakatine kıyasla önemsizdi. Sophoneia’nın Habercisi 50 floriye gittikten sonra hediye olarak vereceği iki ürünün masrafları çıkmış oluyordu.

 

Hem bunu yaparak River’ın kampanyadan yararlandığını iddia edebilir hem de bir ürünü hediye etmiş varsayabilirdi.

 

İki ahşap heykeli gören Oliver ve Clyde duygulanmadan edemedi. Neden bilmiyorlardı ama bunu görünce hem teselli olmuş hissetmişlerdi hem de rahatlamışlardı. Çoktan telkin edildiklerinin farkında değillerdi.

 

Asla hissetmeyecekleri duygular Marcus yüzünden açığa çıkmıştı.

 

“Baba şunları da paketler misin?”

 

Cennet Yaprağı ve Dünya Ağacı eline kalan son Mistrozen ürünleriydi. Onları da sattıktan sonra elinde hiçbir dini eşya kalmayacağı için satışları biraz duraksayabilirdi ama bunu bir sıkıntı olarak görmüyordu.

 

Bu oyma işi sadece sermaye biriktirmek için giriştiği bir işti.

 

“Bay River, Cennet Yaprağı’nı kampanya da belirttiğimiz gibi bedava veriyoruz. Dünya Ağacı ise Ay Işığı Oymacısı’ndan bir hediye. Borcunuz 50 floridir.”

 

River arkadaşlarına mutlulukla baktı. Elli flori onun gibi biri içi o kadar da yüksek bir miktar değildi. Sonuçta Toprak Ana’yı onurlandırmanın yanında bu para neydi ki?

 

Güzel ve şık paketlemenin ardından Marcus onları uğurladı. Üç adam da mutlu bir şekilde oradan ayrıldıktan sonra Reuben olanlara inanamamışçasına Marcus’a baktı.

 

Üç heykelin toplamı giderleriyle birlikte en fazla otuz flori ederdi. Cennet Yaprağı ve Dünya Ağacı önemli sayılamayacak kadar kısa süren işçiliklerdi. Sophoneia’nın Habercisi birazcık daha profesyonel sayılsa da maksimum yirmi flori ederdi.

 

“B, bunu nasıl yaptın Marcus?”

 

Biraz da çekinerek sormuştu bu soruyu. İki gün önce insanlarla konuşmaktan çekinen çocuğu şimdi utanmadan satış yapabilecek kadar değişmişti. Ne olmuştu da ufacık bir çocuk iki günde 180 derece değişmişti? Buna sebep olan neydi?

 

Marcus onun şüphelerini görüyormuşçasına gülümsedi ve, “Bu daha hiçbir şey. Yakında para içinde yüzeceğiz baba,” dedi.

 

---

 

Satıcılar ürünleri düzgün bir şekilde anlattıkları ya da sundukları sürece satış yapabileceklerini düşünürler halbuki çoğu müşteri teknik özellik ya da fayda ile ilgilenmez, yalnızca kendi beklentilerini karşılayabilecek olan en önemli faydaya odaklanırlardı.

 

Bu yüzden satış yaparken müşteriyi tanımak, okumak ve müşterinin en çok fayda sağlayacağı ürünleri öne çıkarmak yapılabilecek en iyi hamlelerden biridir. Marcus tezgahı kurmak ya da ürünleri ayarlamaktan çok araştırmaya vakit ayırmıştı.

 

Çevredeki oymacıları ziyaret ederek onların en çok satan ürünlerini incelemiş ve satışlarının arkasındaki mantığını anlamıştı. Ardından dükkanının etrafında en çok satış yapan oymacı dükkanını incelemiş ve detaylı bir analizle geri dönmüştü.

 

Rakipleri heykelcilikten daha çok ev eşyaları ile ilgileniyordu. Haliyle ucuz ürünler satsa da kazancı sabit ve garantiydi.

 

Onunla bu alanda rekabet etmeye çalışmak intihardan farksızdı.

 

Ayrıca yakın çevredeki oymacılarda ağırlıklı olan küçük dekoratif ürünler, büyük heykeller ve çeşitli mutfak gereçleri satılıyordu.

 

Hedef kitlenin mali gücü ile piyasadaki fiyat analizini karşılaştırınca ürünlerinin pahalı olduğuna kanaat getirmişti. Haliyle fiyatları düşürmüş ve zararına da olsa para kazanmak için elindekilerden kurtulabileceği bir plan hazırlamıştı.

 

Birkaç gün seyyar satıcılık yaptıktan sonra kalanları mağazalara toptan satmayı düşünüyordu. Ayrıca bugünden itibaren kapı kapı dolanıp sıcak satış yapacaktı.

 

Marcus gün sonuna kadar çeşitli türdeki otuz müşteriden yirmi tanesine heykel satmayı başardı. On tanesi ise bir şey için almaktan ziyade tezgahı incelemek isteyen kişilerdi.

 

Gün sonunda on tane iki flori değerinde küçük heykel, beş tane dört flori değerinde baykuş heykeli ve dört tane on flori değerinde at heykeli satmıştı. Bu satışlar Marcus için pek bir şey ifade etmese de Reuben için aynı şey geçerli değildi.

 

Her gün asla usanmadan ve şikayet etmeden emek verip oyma sanatını icra etmişti. Ancak ne olursa olsun hafta da kazandığı birkaç floriden dahasını kazanmayı başaramamıştı.

 

“Her şey bu kadar kolay mıydı?”

 

Reuben oldukça mutlu olmasına rağmen bir şey belli etmiyordu. Dışarıdan görülen şaşkın bir surattı.

 

“Baba, her şey ürünü nasıl sattığımızla alakalı. Marin kentindeki heykel piyasası biraz karmaşık. Çok sayıda usta ve bu ustaların kendilerine özgü karakterleri var. Onlarla yarışmak istiyorsak onların yapmayı akıl edemeyeceği risklere girmemiz gerekecek. Bu süreçte benim yanımda olacak mısın?”

 

Reuben’in gözlerinde garip bir bakış vardı.

 

“Kimsin sen? Marcus… oğlum nerede?”

 

Marcus elindeki heykelleri tahta kutuya yerleştirirken bir an durakladı. Kafasını kaldırdı ve dükkanın kapısına dışarıyı aydınlatması için asılan lambaların gölgesinde kalan adama baktı. Aklına çerçevelenmiş naif ve çekingen Marcus’un yerini alınca böyle şüpheleri olması normaldi.

 

“Karşında duruyor baba, görmüyor musun?”

 

Dokuz yaşındaki bir çocuktan beklenemeyecek soğukkanlılık. Reuben’in çatılı kaşları bir an olsun rahatlamadı.

 

“Biraz olağandışı geldiğinin farkındayım ama senin oğlun olduğuma emin olabilirsin. Çok uykum geldiği için içeriye giriyorum. Heykelleri sen toplayabilir misin? Ah, bir de bugün kazandığımız paraları düzenlemeyi unutma! Bay bay!”

 

Onun herhangi bir soru sormasından korkarcasına içeriye dalan Marcus, geride tezgahın üzerindeki para kesesine bakan Reuben’i bıraktı. Aylar boyunca dişinden tırnağından artırarak kazandığı paranın yarısını sadece bir günde yirmi ürün satarak kazanmışlardı.

 

O kadar uzun süredir böyle bir durumdaydı ki Reuben aklındaki soruları bir kenara bıraktı ve para kesesini birilerinin ondan çalacağı korkusuyla avuçladı.

 

---

 

“En yakın zamanda bu beden hakkındaki tüm bilgilere erişmeliyim.”

 

Marcus kendini yatağa bıraktığında güneş çoktan batmış ay yükselmişti. Sokağa çıkma yasağının çocuklar için başladığı zamanlardı. Halkın çoğunluğu genellikle tam da bu saatte yatağa çekilir ve uyurdu. Çünkü lamba yakmak ucuz bir şey değildi.

 

“Babama işin inceliklerini öğrettikten sonra şehrin geri kalanına ulaşma planlarıma başlamalıyım. Öncelikle kapı kapı gezip satış yapacağım. Ardındansa yerel marketlere satışlar yapacağım. Hmm, bu süreçte kazandığım bir kısmını biriktirip kalan kısmını harcayacağım.”

 

Yapması gereken o kadar fazla şey vardı ki düşündükçe yatak onu içine çekiyordu.

 

“Şu anda bir banyo yapsaydım…”

 

Ama böyle bir şey mümkün değildi. Sıcak su bulmak için ateş yakılmalı ateş yakmak içinse uzun uğraşlar verilmeliydi. Şimdi olmasa da bir süre sonra sıcak suyun içine yatıp keyif çatacaktı.

 

Uzun yıllardır alıştığı lüks hayattan aniden uzaklaşınca alışması biraz vakit alacaktı. Şu anda dünyaya ayak uydurmalı ve trendi takip ederek para kazanmalıydı. Tam olarak nasıl bir yerde olduğundan emin olmasa da emin olduğu bir şey vardı.

 

O da paranın üstünlüğüydü.

 

Gözlerini kapattı.

 

Yatak bir bataklık gibi onu içeri çekiyordu.

 

Tam o esnada…

 

[Boyutlar Arası Ticaret Sistemi’ne hoş geldiniz!]

 

[Lütfen kullanıcı profilinizi kontrol ediniz.]

 

[Ticaret Seviyesi 0, Bağlantı Noktası #023]

 

[İyi şanslar!]

 

Duyduğu boğuk ses yüzünden irkilse de ortalama bir insandan daha soğukkanlı olması sayesinde önceki kadar abartı bir tepki vermedi.

 

“Bu da ne? Halüsinasyon mu görüyorum?”

 

Dünden önceki gün kendini bu dünyada bulması ‘mantık’ kavramını söküp almıştı onun aklından.

 

“Boyutlar Arası Ticaret Sistemi mi? Bu dünyaya gelmemle alakalı bir şey mi?”

 

[Kullanıcı Profili]

 

#####, İnsan

 

Seviye: 0

 

Günel Bakiye: 10

 

Bağlantı Noktası: #023

 

Otomatik olarak açılan kullanıcı profilinin ardından yarım metre genişliğinde ve otuz santimetre yüksekliğinde mor bir hologram açıldı önünde. İçinde çeşitli kataloglara ayrılmış onlarca farklı madde ve isim vardı.

 

[Çok Satanlar]

 

(Büyü Kategorisi için Çok Satanlar): Sayfa 1/100

 

(Dövüş Sanatları Kategorisi için Çok Satanlar): Sayfa 1/70

 

(Lojistik Kategorisi için Çok Satanlar): Sayfa 1/10

 

Her sayfa da üç ürün olmak üzere pek çok sayfa vardı. İşin garip yanıysa bu penceredeki arayüzün Dünya’daki büyük satış sitelerinin arayüzüne benzemesiydi. Kullanımdan işleve kadar pek çok benzerlik vardı.

 

[Satış Yap]

 

[Yeni Çıkanlar]

 

[Kurallar ve Yükümlülükler]

 

Marcus kaşlarını çatarak Kurallar ve Yükümlülüklere tıkladı.

 

“Şaka yapıyorsun ama…”


 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 47022 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr