Adam, gülümsüyordu. Pek fark edilmiyordu ama yüzünde; sanki sonunda elde etmek istediği bir şeye sahip olmuşçasına bir gülümseme vardı. Kadınsa; çatılı kaşları ve sert ifadesiyle ondan çok önemli bir şey almışım gibi bana bakıyordu.
‘Bunların… Derdi ne be?’
“Sen!” Kadın, elini uzatıp titreyen parmağıyla beni gösterdi,” ne yaptığının farkında mısın!?”
“Tamam tamam, sorun yok,” Dedi adam, bana hafifçe kafa sallarken. ‘Sıkıntı var!’ Kafasını çevirip kadına baktı,” sonuçta çok uzun bir süredir tek başına. Yani bu şekilde saldırgan olması normal…” ve sözlerinin devamını getirmek üzereyken kadının attığı sert bakış yüzünden kızaran yüzünü başka tarafa çevirip sustu.
Tekrar bana bakan kadın,” Sen!” dedi. Ardından susup gözlerini kapattı. Derin bir nefes alıp verdi,” bizimle geliyorsun!”
Kaşlarım çatıldı,” Sizi kim gönderdi bilmiyorum,” dedim.” ve umurumda da değil!”
“Umurunda olacak!” Diyen kadın, ileriye bir adım attı. Ensemdeki tüyler diken diken olurken kollarımla kendimi koruyup yana atıldım.
BANG!
Koluma yediğim yumruğun ardından kaşları çatılan kadın, bana tekrar saldırmak üzereyken bir anda onun arkasında beliren adam, kadının omzunu tutup geri çekti,” Yeterince oyalandık!” dedi. Adama birkaç saniye çatılı kaşlarıyla bakan kadın, kafasını sallayıp arkasını döndü.
“İyi! Hemen gitmeliyiz!”
“Tamam,” Adam, bakışlarını bana çevirdi. Ve görüşüm bulanıklaştı. Ardından tekrar düzeldi. Gözlerim hafifçe genişlediği gibi derin bir nefes verip kafamı salladım. Ardından adam, arkasını dönüp kadınla beraber yürümeye başladı. Onların arkasından baktım. ‘Başta yapsaydın ya…’
Peşlerinden yürüdüm. Az önce görüşümün bulanıklaşmasına neden olan şey; adamın benimle zihinsel konuşma yapmasıydı. Bunu şimdiye kadar sadece bir defa tecrübe etmiştim. O da başarısız görevimin ardından tanıştığım bir komutandı. O zamana kadar böyle şeylerin olabileceğini hiç düşünmezdim. Daha doğrusu inanılacak gibi konular değildi. Doğa üstü güçler! Aslında öyle değildi. Başından beri beraber yaşadığımız, bize bağlı olan bir şeydi. Bir enerji! Ama bu farklıydı. Bu, birinin insan olma sınırını aşıp daha da öteye ulaşmasına yardımcı oluyordu. Daha güçlü, daha hızlı, daha dayanıklı… Bu, kaos enerjisiydi!
“Adın ne demiştin?” Kadın, kafasını çevirip bana kısa bir bakış attı.
“Barlas,” dedim.
“Onurlu bir isim,” Önüne bakıp daha fazla bir şey sormadı. Ben de kafamı salladım.
“Sizi neden gönderdiler?” Adama bakıp konuştum.
“Yeni görev,” dedi.” sınırın dışında yeterince avlandığına karar verdiler. Seni geri getirmemizi söylediler.”
“Sadece bu değil, değil mi?”
“Hayır,” dedi adam.” ondan önce, ben Balamir. Bu da Ay.” Kadını gösterip bana tekrar kafa salladı. ‘Bir şeyler oluyor ama…’ Bu ikinci defaydı, Balamir’in bana durduk yere kafa sallaması.” Sana içeride ihtiyaçları var, sanırım.”
“Sanırım?” Yırtık kıyafetlerime bakıp arka cebime uzandım. ‘Oh, şükürler olsun.’ Ezilmiş ve yanmış sigara paketini çıkarıp elimde küle dönüşmesini izledim. ‘Kahretsin!’ Tekrar Balamir’e baktım. Elindeki sigara paketinden bir sigara çıkarıp yaktı. Paketi bana fırlattı. Havada yakalayıp çıkardığım sigarayı parmağımda beliren kıvılcımla yaktım. Derin bir nefes alıp dumanını tüttürdüm,” Sağol,”
Bir şey değil dermişçesine elini sallayan Balamir,” Ben de bilmiyorum,” dedi. Ay’ı gösterdi,” ona sor.”
“Dinliyorum,” dedim. Bu kadın, her ne kadar onu dövmüş olsam ve onun Balamir’le öpüşmesine neden olmuş olsam da yine de gayet sakin gözüküyordu. ‘Cidden, tebrik edilesi…’ Utandım, kuru kuru öksürdüm,” önceki olanlar için özür dilerim.”
Bana kısa bir bakış atan Ay’ın yüzündeki iğrenme dolu ifadeyi gördüğümde istemsizce başka bir tarafa baktım,” Kapa çeneni!” dedi.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..