Lee Hyun tatilden döndükten sonra ciddi ciddi Kraliyet Yolu oynamaya başlamıştı. Kız kardeşi için kahvaltı ve öğlen yemeği hazırladığı süre dışında tüm vaktini oyun oynamaya adıyordu. Avrupa’da harcadığı vakti telafi etmek ve kendisini Kraliyet Yoluna kaptırmak zorundaydı. Elbette Choe Jihun’un bu sırada kız kardeşinin hayatına dahil olmasından da hiç memnun değildi.
“Kulağa çocukça gelebilir… ama bu işi oluruna bırakmayacağım. Bu benim hakkım.”
Diyerek ilk önce mahalledeki çocuklarla iletişime geçmişti.
“Buluştukları ve ayrıldıkları zamanlarda bana ulaşın. Eğer kolunu kardeşimin omzuna atmaya kalkarsa derhal haberim olsun.”
Bu sözlerle küçük çocukları tarafına çekmişti. Zamane çocuklarını ikna etmek pek kolay değildi. Ama 1000 wonluk ufak bir rüşvet ve birazcık gözdağıyla çocukları casusu yapmayı başarmıştı.
“İsteğimi reddederseniz… bu şehirde yaşamanız zor olacak. Altıncı sınıflar diye bilinenleri tanıyorsunuzdur herhalde?”
Çocukların betleri benizleri atmaya başlamıştı.
“Onlara isimlerinizi verirsem neler olur bir düşünün bakalım.”
Dojodaysa başka bir tekniğe başvurmuştu.
Önce ne isterse yaptırabilmek için dojonun bazı ilkokul öğrencilerine dörder sosisli almıştı. Sonra da onlara kütüphane, tiyatro, otel ve karaoke gibi çeşitli mekanlardan bahsedip ikilinin fotoğraflarını göstermişti.
“Bu ikiliyi görürseniz bana anında haber verin.”
Toplam 500 bin won harcamıştı.
Ve bunu aklında tutarak Choe Jihun’a bir mesaj göndermişti.
‘Bir yanlışın olursa bunu yanına bırakıp yaşamana izin vermem, seni öldürürüm. Seni öldürürüm. Seni dünyanın sonuna dek takip eder ve öldürürüm.’
İşte Lee Hyun tüm bunları hallettikten sonra rahat rahat Kraliyet Yoluna erişebilir hale gelmişti.
“E kız kardeşimin hayatı söz konusu sonuçta. Onun çıkıp aşık olacağı bir erkek bulup mutlu olmasını isterim!”
****
Ahreupen İmparatorluğu Tahıl Ambarının inşa haberi Morata’ya yayılmıştı. Tüm Versailles Kıtasını bir çatı altında toplayan tek imparatorluk olan Ahreupen İmparatorluğundan kalan binalar Weed’in yaptıklarından ibaretti.
“Weed ne zaman bir Ahreupen İmparatorluğu görevi yapmış ki?”
“O görev… belki de aslında Ahreupen İmparatorluğuyla ilişkiliydi.”
“Hidra Kralının çağrılmasıyla bir ilişkisi olabilir mi? Normal şartlarda hiç kimse öyle bir canavarı savaşa dahil etmeyi aklından bile geçirmez… sonuçta bir kez çağrılınca tek bir kişi tarafından avlanabilmesi mümkün değil.”
Söylentiler alıp başını gidiyordu!
Ve Weed'in özel olarak inşa ettiği Ahreupen İmparatorluğu Tahıl Ambarı nedeniyle daha da çoğalıyorlardı. Hatta pek çok kanalda tam da bu konuyla ilgili canlı sohbetler gerçekleşiyordu. Ahreupen İmparatorluğuyla ilgili merakı gidermek adına çeşit çeşit insan ekrana çıkartılıyordu.
Efsanevi Ay Işığı Oymacısı.
Weed Ahreupen İmparatoruyla ilgili gerçeklerden bahsedecek olursa tüm Versailles Kıtasının hareketleneceği kesindi.
Ama o zaman bu konuda bilgisi olan kişi sayısı da artardı.
Ve heykeller hakkında bilgi sahibi olan başka bir meslek olmamalıydı. Yüksek seviyeli oyuncuların pek çoğu, sınıflarıyla ilişkili sırların başkaları tarafından bilinmesini istemezdi.
“Neden özel bir tahıl ambarı yapmaya karar vermiş ki?”
“Belki işin içinde çok para vardır? Belki de bir görevle ilişkilidir.”
Sohbet edip tahminlerde bulunan çok sayıda oyuncu vardı. Ancak taş tüketimi çok fazla olduğu için Weed, o büyüklükte başka bir bina inşa edemeyecekti.
Diğer seçenekler için müdahale modunu aktive etti.
“Bir bilgin mektebi inşa edilsin.”
-Bilge bireyler bu mekanda oturup çalışır. Şehrin entelektüellik seviyesi yükselir. Büyücülerin bilgeliği kalıcı olarak 5 yükselir. Bilim Loncası oluşumunu tetikler. Teknoloji ve kültürü 3 arttırır.
Weed, mektebi meydan yakınlarındaki Feryat Nehriyle bağlantılı portalın yakınlarına yerleştirdi. Morata’nın yaşlı, zeki bireyleri sohbet etmeye veya uyuklamaya genellikle oraya gelirdi.
“Astronomik Gözlemevi inşa edilsin.”
-Belirgin bir taş bina. Gece göğü gözlemlenebilir. İleri düzey iklim incelemelerinin büyü gelişimine katkısı olabilir. Bir takımyıldızının keşfi iyi şans getirir. Morata’nın gökbilimcileri kötü şansı tespit edebilir. Teknolojiyi 8 arttırır.
Nihayet elindeki taşların sonu gelmişti! Ahreupen İmparatorluğu binaları çok fazla taş tüketiyordu. Bundan böyle yalnızca ahşap binalar inşa edebilecekti.
“Ahreupen Ticaret Merkezi inşa edilsin.”
-Tüccarlara mahsus bir tesis. Yeni ticaret rotalarına erişim sağlar ve mal fiyatlarının kontrolünü elinde tutar. Zengin tüccarlara yönelik yemekler temin edilebilir. Ticaret sanatına aktif şekilde dahildir.
“Deri Ürün Merkezi inşa edilsin.”
-Özel deri ürünlerin ticaretinde uzmanlaşmıştır. Deriler yaygın ev ürünlerine dönüştürülebilir ve ticaretleri yapılabilir. Yetenekli terzi sayısını arttırır, terzilik endüstrisini geliştirir. Morata’nın ekonomiyle bağlantılı dikiş aktivitelerini 10 arttırır. Teknolojiyi 15 arttırır.
“Ahreupen teras bahçeleri, meyve ağaçları, kuyuları ve vagonları inşa edilsin.”
Weed, bu yoğun inşaatlara 500den fazla altın harcadı.
Morata’yı daha zengin gösterecek şeyler Ahreupen İmparatorluğu binalarıyla sınırlı değildi.
“Bir aksesuar dükkanı, bir küçük tiyatro, bir mücevher dükkanı, bir mobilya dükkanı, bir şaraphane, bir tavuk çiftliği ve bir koyun çiftliği açılsın.”
Morata’daki oyuncuların ne kadar kar getirdiğini unutmamıştı.
“Harcadığım para er ya da geç bana geri dönecektir.”
Oyunculardan para koparmak için her türlü tesisten inşa ediyordu. Şaraphanelerin yaratımı sayesinde iyi şaraplar üretilecek ve tavuk çiftliğinin han ve barlardaki satışlara yardımı dokunacaktı. Bunlar da çiftçilik ve madencilik gibi temel endüstrilerdi ve önemli birer gelir kaynağıydılar. Weed’in hesapta açık yaratmamaya dikkat etmesi gerektiği kesindi fakat işletmelerini Morata’nın dört bir yanına yaymak için bu harcamalara değerdi.
“Meydan birazcık dar görünüyor…”
Kullanıcı ve binalardaki artışla birlikte açık alan göze epey dar görünmeye başlamıştı. Çeşme bölgesinde ticaret merkezi mevcuttu ve oyuncular her gün düzenli olarak görev almak ve grup olmak adına o civarda dolaşıyordu. Morata öylesine hızlı büyüyordu ki oyuncuların dükkanların önünde sıra beklemesi gerekiyordu.
“Bu defa Morata’yı büyütüp genişleteceğim.”
Diyen Weed, şehrin eteklerine dört yeni meydan inşa etmeye koyuldu.
“Wyvern Meydanı, Bingryong Meydanı, Işık Kulesi Meydanı ve Sarı Oğlan Meydanı inşa edilsin.”
Çeşmeli bir meydan yapmak 40bin altın gerektirse de yerinde bir stratejiydi.
Çakıllar ganimetlerle birlikte yayılıp saçılmış olsa da oldukça geniş, havadar ortamlardı.
Rosenheim Krallığının başkenti Serabourg’a kıyasla çok daha geniş bir alan sağlanmış ve Freya Heykeli, elmas şeklinde beş meydanla çevrelenmişti.
“Onları bağlayalım ki birinden diğerine geçmek mümkün olsun…”
Böylece ticari binalar ve yerleşim alanları etrafına yolların yapılması talimatını verdi. Şehrin büyüklüğü artık eskisinin beş katıydı!
Gökyüzünden bakan Weed, heykeli çevreleyen beş meydanı görebiliyordu.
“Şimdi arsaya yatırım yapalım, ileride lord olarak hepsinin ekmeğini yerim nasılsa.”
****
Tüm kanalların muhabirleri Kuzeye gönderilmişti. Çünkü Haven ve Kallamore Krallıkları arasındaki savaşta herhangi bir hareketlilik yoktu. Dolayısıyla şu anki ilgi odakları Kuzey bölgesinde çalkalanan savaş bulutlarıydı.
“Savaş Tanrısı bu defa acı bir mağlubiyetin tadına bakacak. Birkaç loncayla çarpışabilecek olduğunu düşünmek pervasızlık olur.”
“Demek öyle. Peki kuzeydeki loncalar gerçekten birlik oldu mu? Evet, sözde geçici bir ittifak oluşturdular ama yine de birlikte hareket etmeleri zor olacaktır.”
Weed’i bekleyen büyük göreve karşı çıkanlar da oluyordu.
Muhabirler ve internet yoluyla genel ilgi kuzeye odaklıydı. Herkes canlı yayında gerçekleşecek olan savaşı kimin kazanacağını düşünüyordu. Büyük bir çoğunluk, Savaş Tanrısı Weed’in birliklerine öncülük edip lonca ittifakını mağlup edişini izlemeyi dört gözle bekliyordu. CTS Medyadan bir kadın maceraperest, tam dört gündür köylerin yarısından fazlasıyla röportaj yapmakla uğraşıyordu. Beşten fazla köyde hazırlıklar adına eğitilen askerlerin görüntüleri yayınlanıyordu.
“Stiren Loncası gerçekten Morata’yı istila edecek mi?”
“Tabii ki.”
Stiren Loncası Efendisi özgüvenli bir şekilde bu yanıtı verdi.
Mütemadiyen asker eğitiyor ve ana kıtadan silah ile asker alımı yapıyorlardı. Ayrıca birkaç paralı asker ve Karanlık Oyuncuyu anlaşmaya bağlamak için muazzam paralar toplamışlardı. CTS Medya, dünyada neler olup bittiğini bilmek isteyen milyonlarca izleyici çekiyordu. Bu sıralar en dikkat çeken haberlerse Morata uğruna Kuzeyi hedefleyen oyuncular ve loncalarıydı.
“Ne kadar hazırlık yapıldığını sorabilir miyim?”
“Tüm askerleri kabaca silahlandırdık ve kuşatma silahlarının yapımı için Ana Kıtadaki bir demirciyle iletişime geçtik. Freya Koruması sona erdikten sonra Morata’yı işgal edeceğiz.”
Stiren Loncası savaş için muazzam bir hazırlık süreci içerisindeydi. Loncanın hüküm sürdüğü şehirlerin yarıdan fazlası ve hemen hemen tüm birlikler Morata’yı işgal etme amacı uğruna kullanılıyordu. 100 bini aşkın asker, Morata üzerinde ezici bir üstünlük kurmak adına hazırlanıyordu.
An itibarıyla Pale, yayının bakımını yaparken Surka, eldivenlerini inceliyordu. Zephyr ise misina düzgün çalışıyor mu diye oltasını kontrol ediyordu. Morata’da avlandıkları için çevrelerindeki genel atmosferi hissedebiliyorlardı.
“Büyük bir savaş kapıda.”
Dedi Pale, sakince.
Okçuların savaşta önemli bir rol oynama fırsatı olurdu. Düşmanla karşı karşıya gelmedikleri için savaşçılar kadar hızlı yenik düşmezlerdi. Pale ve grubun geri kalanı, canavar istilalarına karşı mücadele veriyordu. Pale duvarların etrafında koşturup ok atıyor, orta ebattaki canavarların enselerini hedefliyordu. Bu sayede çokça savaş tecrübesine ve yüksek bir seviyeye sahipti.
Hwayrung kılık kıyafetini ve aksesuarlarını kontrol ederek, “Bu seferki büyük bir gösteri olacak bence!” dedi.
Romuna ise “Bu defa büyümle hepsini silip süpüreceğim!” diye karşılık verdi.
Kuşatmalarda paralı asker kiralamaya çok para harcanırdı. Ölebilir, birkaç seviye ve öğe kaybedebilirdiniz fakat başarılı olduğunuz takdirde çok şey kazanma fırsatınız olurdu. Lakin Pale ve grubunun aklından böyle düşünceler geçmiyor, onlar yalnızca Morata’yı korumak istiyordu. Çünkü Weed, onların dostuydu. Önlerinde zorlu bir mücadele olsa bile korkuları yoktu.
“Ee, sizce neler olacak?”
“Eminim Weed’in aklında bir şeyler vardır…yani muhtemelen öyledir.”
“Bu arada, Mapan nerede?”
Irene’in bu sorusuna omuz silkmek haricinde bir yanıt verebilecek olan yoktu.
“Bilmiyorum ki. En son Feryat Nehri yakınlarında ticaretle meşgul halde görmüştüm, epeydir görüşmedik.”
Tüccar Mapan, bir sürü karlı dükkân işletiyordu. Genç kız muhtemelen onun nerede olduğunu biliyor ama söylemiyordu. (She diyor ama kimi kastettiği net değil, o yüzden isim kullanamadım.)
****
Weed’in elinde yalnızca 260 bin altın kalmıştı! Ve Morata’nın herhangi bir savunma tesisi de diğer loncalar gibi asker toplama imkanı da yoktu.
“İyi bir hayat süreyim diye uğraşıyordum ama siz pilav kaseme dokunmaya kalktınız…”
Dedi Weed, dudaklarını ıslatarak.
Kaynayıp kabaran bu öfkesinden nasıl faydalanacağını bilemiyordu!
İşte o anda zorlu bir karar verdi.
“Bir askeri kamp açılsın.”
Diyerek şehrin eteklerine profesyonel bir askeri kamp inşa edilmesi adına 70 bin altın harcadı. Piyade, okçu ve mızrakçı yetiştirmeye yönelik bir kamptı. Askerler eğitim yoluyla seviyelerini arttırabiliyordu. Ayrıca at ve süvari yetiştirmek için bir merkez görevi de görebiliyordu. Ancak bu tamı tamına 200 bin altın tutuyordu!
“Heuheuk böylesi daha iyi.”
Weed, odasında bir başına acı çekiyor, kendisini yatıştırmaya çalışıyordu.
İşte o saniyede bir oymacı oldu olalı verdiği en yürek burkucu kararı verdi.
“8 bin kişiyi askere alalım.”
Tam 8 bin askeri olmuştu.
Zorunlu askere alım, gençler arasındaki tatminsizliği yükseltirdi. Alınan askerlerin morali de düşerdi. Askere alınan birim başına 10 altın tüketilirdi. Bir de 3 altın şeklinde aylık maaş ödemesi vardı.
“Huuk huuk.”
Weed’in nefes almak için bir molaya ihtiyacı vardı. Acısının ve ıstırabının yoğunluğundan nefes almakta zorlanmaya başlamıştı.
“Şimdi beş parasız kaldım işte.”
Askerleri geçindirmek pahalıya patlıyordu. Askerlerin bakım masrafları adam başı 3 altın, büyücülerin maaşıysa en aşağı 600 altındı. Dört atlı askeri silahlandırmak için 3000 altın gerekiyordu. Orta seviye süvarilerin tanesi 10 bin altındı. Askeri kamp 70 bine, asker alımıysa 80 bine mal olmuştu! Weed’in asker almak için para vermesi gerekliydi, aksi takdirde insanlar şikayetçi olurdu. Bu da her asker için hane başına 100 altın demekti. Bu kadar parayı biriktirmek kolay iş değildi. Ayrıca şövalyeler ata ihtiyaç duyar ve lordlarına sadık olmaları adına asker yetiştirmeleri gerekirdi. Asker ve şövalye sayısındaki artışla birlikte lordlar daha sağlam bir güce ve nüfuza sahip olurdu. Ancak Weed’in tek düşünebildiği tüm bunların maliyetiydi.
“Lordum asker toplamamı istedi.”
“Gelin ve bize katılın. Morata’yı kendi ellerinizle koruyun!”
Weed, Müdahale Modundayken hizmet vermek için kamplara koşturan güçlü genç adamların durumunu gözlemleyebiliyordu. Halkın sadakati normalden büyük ölçüde fazlaydı ve bu nedenle askere alım süreci hızla sona ermişti. Fakat Weed’in beklentisi hala düşüktü. Adamakıllı bir eğitim verilse bile yeterli vakit yoktu, yalnızca sayıyı çoğaltmış olacaklardı. Bu askerler savaşta çok çabuk yenik düşecekti. Elbette komutan harika olunca doğru konuşlanma savaşı lehe çevirebilirdi ancak 8 bin asker söz konusu olunca işler öyle olmuyordu. Bununla birlikte beklenmedik yeni durumlar meydana gelmeye başlıyordu.
****
Peroyi zırhlı piyadeleri -toplam 160 sakin- desteğe geldi.
Şehirde yaylarını hizmetinize sunan 197 okçu bulunuyor. Onları askere almak ister misiniz?
Morata’da tehlikeyi işitip yardım etmeyi arzulayan 451 Avcı bulunuyor.
****
Büyük çapta grupların askeri kampa gönüllü katılımıyla birlikte 2680 kişi toplanmıştı!
Bu, insan kaynaklarını sömürmek gibi bir şeydi. Weed tavuk yemek isterken karşısında çoktan tüyleri yolunmuş, baharatlanmış ve elinde çakmağıyla gelmiş bir tavuk bulmuştu adeta!
“Yine de hayatlarını boşa yaşamamış olacaklar.”
Diyen Weed, tüm gönüllüleri mutlu mesut kabul etti.
“Hepsi de Morata’nın yetkili askerleridir.”
-Morata’daki asker sayısı 10,680 arttı. Ortalama Seviye: 17. Eğitim Düzeyi: %12.
Muharebe tecrübeleri gereği yeni askerler arasında birtakım farklılıklar söz konusuydu.
Toplanan askerler tıpkı köşeleri kötü kesilmiş bir ev veya deri kıyafetlerden yapılmış bir pencere gibiydi. Diğer köylere nazaran daha iyi eğitim alsalar da tavırları farklıydı. Morata, moral, eğitim, seviye, silah derken her alanda gerideydi. Ve Morata’daki Freya Korumasının sonlanmasına 36 gün kalmıştı!
“Bu askerlerin yüreği nerde…”
Weed, hala birazcık vakti olsa da rahata erebilmiş değildi.
Diğer loncaların çok sayıda yüksek seviye oyuncusu vardı.
Weed’in askerleriyse korkuluktan farksızdı.
Oklarla indirilebilir, düşmanın büyü saldırılarıyla harap olabilirlerdi. Freya Nizamı olmadıkça asker, zırh ve silah sayısı güven vermiyordu.
“Ölü Şövalye Van Hawk’ı çağırıyorum!”
Weed’in bu komutuyla Ölü Şövalye, siyah dumanlar arasında belirdi.
“Efendimin çağrısına uydum da geldim.”
“Hoobaelerini(astlarını) getirmen gerekiyor.”
“Hoobae mi?”
“Kolderim. Kolderim’e git ve tüm katkı puanlarımı kullanarak Kallamore Şövalyelerini buraya getir.”
Kallamore Krallığı şövalyeleri gibisi yoktu ve Haven Krallığına karşı verilen savaşta yenilmez olarak ünlenmişlerdi. Weed de Vampir Krallığındaki Kolderim’i kurtararak 23 bin katkı puanı elde etmişti.
“Kolderim’in varlığında askerler birazcık daha hızlı gelişirler.”
Kolderim’i safına katarak bir taşla iki kuş vurmuş olacaktı.
“Wah-2’yi de yanında götür.”
“Hemen yola koyuluyorum.”
Weed, müdahale modundayken bina inşasının yanı sıra kalede yeni mevkiler de oluşturmuştu.
“Vergi ve finans departmanıyla benim adıma ilgilenme işini Geumini üstlenecek…”
Bu iş için canlı, pahalı heykel Geumini’den daha uygun birini düşünemiyordu.
Ardından Wah-1 yardımcı vergi memurluğunu, Wah-2 vergi tahsildarlığını, Wah-3 büro işlerini, Wah-4 gizli servisi Wah-5 de özel vergi bürosu işlerini üstlendi.
“Bingryong Savaş Bakanı olacak. Anka Kuşu da yardımcı savaş bakanı olarak onunla birlikte hareket edecek.”
Son olarak da Sarı Oğlan, Ticaret Departmanında görevlendirilerek kendisini Şehri Güzelleştirme Ajansına adadı. Gücü dağıtmak gibi bir şey söz konusu değildi.
Weed, Morata’nın tüm kilit pozisyonlarını elinde tutuyordu.
Morata’daki loncalar fazlasıyla küçüktü.
Çaylakların bırakın bir lonca ofisi kurmayı, bir kulübe kiraladığı bile nadir görülüyordu.
****
Morata’da şafak vaktiydi!
Pek çok kişi sokaklarda dolaşıyordu. Uzaklardaki ışık kulesi, ay ışıklarını hafifçe yansıtıp yayıyordu. Morata, şafak vakti gün içerisinde olduğundan çok daha güzeldi.
“Soreuban, artık gelmek üzere miyiz?”
“Evet Huteo, geldik sayılır.”
Konuşanlar tavşan derisi zırhlar içerisindeki çaylaklardı. O zırhlar, bir sürü farklı parça tutturularak yapılmıştı. Morata, dikiş becerileriyle yapılan zırhların düşük seviyeli kullanıcılar için çok iyi olması gibi bir avantaja sahipti. Zanaatkarların elinden çıkma kıyafetler genellikle pahalı olduğu için üstlerindekiler ikinci el olabilirdi.
“Peşimizde kimse yok, değil mi?”
Derken rahatsız edici bir soyulma korkusuyla duraksadılar.
“Arkanı dönüp bakmayı kessene. Biz kontrol etmesek bile onlar edecektir zaten.”
“Ne demek istiyorsun?”
“Kulübeye baksana.”
Derme çatma kulübelerin pencereleri açıktı.
Ve o pencerelerin içerisinde keskin gözler ışıldıyordu!
Yani gizlice yaklaşan birini mutlaka yakalarlardı.
Soreuban, diğer kişiye fısıldadı.
“Bugün olanlar hakkında buradan başka bir yerde tek kelime bile etme. Tek bir yanlış kelimeyle senin de benim de… Morata’daki işimiz biter."
Gulp.
Huteo, o kelimelerin altında yatan anlamın doğurduğu gerginlikle yutkundu.
“Tabii ki. Toplantıdan da mekandan da asla bahsetmeyeceğimizi söylemiştik, değil mi?”
“Aynen, eğer bahsedersek haberler yayılır ve o saatten sonra ne gruplara ne de avlama görevlerine katılabiliriz.”
“Morata’da ağzından çıkana dikkat etmen gerekiyor.”
“Sadece Morata’da değil ki. Güçleri giderek artıyor ve yayılıyor. Versailles Kıtasının Kuzeyindeki her noktada desek yeridir. En kötü senaryoda Kraliyet Yolunu bırakmamız bile gerekebilir!”
Kraliyet Yolu oynamanın büyüsünden mahrum bırakılmak…
Çoğu kişi günde en az bir defa Kraliyet Yolu oynardı. Ve yeni başlayan iki kişi olarak onlar, baştan başlama avantajına sahip değillerdi.
“Amma güçlü bir grup. O şey…”
“Şşş, burası o ismi özgürce dile getirebileceğin bir yer değil.”
“Uuups.”
Huteo acilen sesini kesti.
Ve ikili, çıt çıkartmadıkları kısa bir sürenin sonunda hedefe ulaştı.
Hedefleri, yoğun bir kulübe sahasında bulunan bir tepenin üzerindeydi.
Orada düz ve sıradan görünse de aslında inanılmaz geniş bir alana açılan bir bodrum vardı.
Yani gizli bir zindan!
Evet, Morata’nın kulübe sahası esasında bir zindandı.
Hem de büyük bir zindandı ve belirli bir grubun katkılarıyla içeride canavar avlanıyordu.
Girişteyse basit bir testten geçmek gerekiyordu.
“Chwiik.”
Bir oyuncunun geçmek için ödemesi gereken bedel, işittiğinden daha kuvvetli bir geniz sesiyle karşılık vermekti.
“Chwiyik!”
“Chwek!”
“Geçebilirsiniz.”
O esnada zindanın arkasında çok sayıda insan vardı. Kulübelerden oluşan bir labirent ve bir insan kalabalığı söz konusuydu.
“Bizi içeri aldığınız için teşekkürler. Ee şimdi…”
İkili böylece zindana doğru ilerledi. Orada 20 bini aşkın insan toplanmıştı. Bu da Morata’daki gizli bir cemiyetin kanıtıydı.
Tüm duvarlar meşalelerle kaplıydı.
“İşte ejderha avcısının eti.”
“Oh, ejderha!”
“Buyurun, para üstünüz.”
“İstemez, üstü kalsın.”
Tutkuyla konuşan bir sürü insan vardı. Büyük bir çoğunluğu çaylaktı ancak çok sayıda yüksek seviye oyuncu da vardı. Onlar, Büyü Kıtasındaki Weed’i kıskanan kişilerdi. Weed rüzgar gibi özgür, volkan gibi yıkıcıydı. Büyük loncaların zulmüne müsamaha göstermezdi. Destekçilerinin geniş bir yelpazesi vardı. Büyü Kıtasındaki Weed bir saygınlık kazanmıştı ve Morata da yaşamak için iyi bir yerdi, dolayısıyla yüksek seviyeli oyuncular buraya çekiliyordu. Bu yeraltı topluluğu da bu şekilde oluşmuştu. Köşede bedava yemek dağıtanlar vardı. Tabii pek fazla değildi, dolayısıyla insanlar idareli yiyordu. Yedikleri şeyse çimen lapasıydı. Huto ve Soreuban’ın katıldığı grup da Çimen Lapası Tarikatıydı. Üye sayıları tam 320bindi. Kuzeyde Çimen Lapası Tarikatını kuran kişi, Lemon adında bir kullanıcıydı. Lemon, bir Rosenheim Krallığı Aziziydi ve çimen lapasıyla ilk defa piramit inşaatı esnasında tanışmıştı.
“Oh, iyiymiş.”
Lezzetli bir şeydi.
Çaylaklar aşçılık becerileri olmadığı için pek fazla yemek yemezlerdi. Ayrıca çok fazla fiziksel emek sarf ettikleri için daima aç olurlardı. İşte bu durumda leziz bir çimen lapası çok iyi gelirdi. Lemon, Piramit ve Sfenks inşası sırasında tam otuz dokuz defa taş taşımıştı.
O duygusal anı ömrü boyunca unutmayacaktı.
Bir çaylak olarak, görevin verdiği şöhretin Rosenheim’in içinde de dışında da çok yardımı dokunmuştu. Lemon o sıralarda avlanmaya başlamış ve Morata’ya ulaşmıştı. Weed’i gayet iyi hatırlıyordu. İyi muamelenin zerresini göstermeden işçilerini sömüren vicdansız bir işverendi ama işin ucunda bir telafi potansiyeli vardı! Freya Heykelinin tamamlanışı sonrası çimen lapası, yangın misali tüm Morata’ya yayılmıştı.
Yeni oyunculara içmesi için çimen lapası veriliyor ve o kişiler grubu saygıyla izler hale geliyordu. Avlardan sonra çimen lapası tüketiyorlardı. Çimen Lapası Tarikatı sayesinde dertlerine katlanıyorlardı. Fazla malzeme gerektirmediği ve doyurucu olduğu için çimen lapasının pek çok avantajı vardı. Çimen lapasını şeker, ginseng ve makul miktarda etle zenginleştirdikleri için öyle süslü restoranlarda yemeye gerek kalmıyordu. Hem bol miktarda vardı hem de tadı güzeldi.
Oyuna yeni başlayanları çileli bir süreç beklerdi. Fakat Weed’in görevlerine katılanlar yakın bir dostluk geliştirmişti. Lemon ve diğer Rosenheim Krallığı oyuncuları aç oyunculara bedava çimen lapası dağıtıyordu. Kulübeleri üsleri belleyerek oluşturdukları Çimen Lapası Tarikatı böylelikle çaylakların acılarını hafifletiyordu. Oymacı Weed ile Savaş Tanrısı Weed’in aynı kişi olduğu açığa çıktığındaysa yüksek seviyeli oyuncular da Morata’ya gelmeye başlamıştı. O oyuncular, büyük loncaların insafsız, adaletsiz davranışlarından tiksiniyordu. Ve Savaş Tanrısı Weed, onların gözünde bir güç ve özgürlük sembolüydü. İşte böylece Çimen Lapası Tarikatı Morata’da hızla büyümüş ve 50. Seviyeyi geçmiş düşük seviyeli 312bin, yüksek seviyeliyse 8bin üyeye ulaşmıştı!
Bir görev uğruna Morata’dan ayrılsalar bile Morata’yla olan ittifaklarını asla unutmayacaklardı. Çimen Lapası Tarikatının yegâne hedefi Weed’i körü körüne takip etmekti.
“Birazdan Karichwi’nin bir videosunu izleyeceğiz.”
“Ohhhh!”
Gizli toplantıdaki atmosfer daha da coşkulu bir hal almıştı. Örgütlenmemiş bir miting konuşmasından ziyade festival tadında bir toplantıydı. Leziz çimen lapaları hazırlayan aşçılar vardı. Ortadaysa insanların etrafında dans ettiği bir şenlik ateşi yakılmıştı.
“Oh, içinde bambu var.”
“Ah, bir keresinde zehirli mantar yiyip öldüğümü anımsıyorum da...”
Çimen Lapası Tarikatı üyeleri yemeklerinden ölesiye memnunlardı.
Tam bir çaylak olmaları birbirleriyle neşelerini paylaşmalarına engel değildi.
Bu şekilde geçen uzun bir sürenin sonunda güneş doğmaya başladı.
Ve etkinliğin ortasında bir ses yükseldi. Sesin sahibi, kafasına kalın bir cüppe geçirmişti.
“Hanımlar beyler, bildiğiniz üzere pek çok kuzeyli güç, Morata’yı işgal etmeye niyetli!”
Bu cümleyle birlikte grup arasında kafalarından aşağı bir bardak soğuk su dökülmüşçesine bir atmosfer oluştu.
Çaylakların öfke ve düşmanlıkları gözlerinden okunuyordu.
“Morata’yı ele geçirmek adına paralı asker almaya çokça para saçtılar. Bu işin sonunda Morata da diğer şehirler gibi olacak. Vergileri yükseltecekler.”
Yatırdıklarını geri alabilmek adına vergileri yükseltmeleri gerekecekti. Bilhassa Morata loncaların eline geçerse sonları bu olacaktı. Onların diğer şehirlere saldırma konusundaki açgözlülüğü yüzünden Morata, bir savaş girdabına kapılacaktı. Çaylaklar ne kör ne de sağırdı, dolayısıyla durumu anlayabiliyorlardı. Gidişat oldukça endişe vericiydi.
“Kulübelerimizden olacağız. Tavşan avlamak için lisans almamız gerekecek. Gelin bu işe bir dur diyelim. Gelin gücümüzü kullanıp Morata’yı koruyalım!”
“Huaaaaaaa!”
Çaylaklar tezahüratlar eşliğinde paslı kılıçlarını havaya kaldırıyordu.
“Gelin Çimen Lapası Tarikatımıza daha çok üye katalım. Gelin Morata’da özgürlüğün ve adaletin varlığına inananların sayısını arttıralım!”
Çaylaklar, krizin üstesinden gelmek için duruma dahi olmaya başlıyordu. Tüm bunları başlatan adamın gözleriyse ışıl ışıldı.
‘Weed’in bana öğrettiği tekniğin işe yarayacağı…kimin aklına gelirdi ki!’
Çimen Lapası Tarikatını kızıştırmak!
İşte bu işi yapan adam, Mapan’dı.
Weed, kumaş üretimi işini savaş sırasınca Çimen Lapası Tarikatına devretmişti. Minimum yatırımla maksimum kar elde edecekti. Savaş hazırlıklarını perde arkasından halletmişti.
****
“Hmm.”
“Öhöm.”
“Öhö öhö.”
Bu esnada Geomchi, genişçe bir açıklıkta tuhaf bir şekilde oturuyordu. Bir grup dişi orkla toplantı halindeydi. Toplantıyı organize eden kişiyse Seechwi’ydi.
“Bu Meru.”
“Bana Meruchwi de lütfen, chwiik!”
“Bana Geomchi derler.”
“Benim adım da Chilcwhi. Chwichwit.”
“Ne kadar da hoş bir isim. Ben Geomchi3.”
Geomchiler kendilerini orklara tanıtmakla meşgullerdi. Orklar arasında Geomchilerle ilgili olumlu söylentiler dolaştığı için atmosfer oldukça dostaneydi. İşte bu toplantı sırasında Geomchi132, bir fısıltı gönderdi.
-Weed’in Morata’sında savaş çıkmak üzere. İşgalcilerle çarpışmak için izninizi istiyoruz.
Grubun temsilcisi olan Geomchi’nin kalın kaşları seğirdi.
-Ne dedin sen?
-Kuşatma sırasında Weed’e yardım etmek istiyoruz.
-Kuşatma mı? O kadar ilginç bir şey olacağından emin misin?
-Eminim. Tüm kanallarda saldırı vaktinin nihayet geldiği söyleniyor.
-Bir de televizyonda mı yayınlanacak?
Diyen Geomchi, ansızın sıçrayarak oturduğu yerden kalktı.
“Üzgünüm ama acil bir mesele çıktı. Şimdilik geri dönmem gerekecek.”
“Ne… yanlış bir şey mi yaptım? Chwit!”
“Yo, yalnızca en gencimiz savaşa girecekmiş. Şey, öyleyse iletişim bilgilerinizi alabilir miyim?”
Savaşmak dünyanın en eğlenceli aktivitesiydi. Ve Geomchi, bir savaşta yer alma fırsatı bulmuştu.
“Chwichwit, bana fısılda lütfen.”
Geomchi, bu sohbet sonrası geri kalanları toplamak için orklarla yaptığı toplantıdan ayrıldı.
“Televizyonda mı yayınlanacakmış?”
“Ejderha dövüşünde televizyona çıkmıştım zaten, şimdi bir daha mı çıkacağız?”
Geomchi konuşmak için ağzını açtı.
“Daha önce hiç kuşatma görmemiştim. Sahiden harika mıdır?”
“Ben bir kez görmüştüm.”
“Neler olmuştu?”
“Tıpkı filmlerdeki gibiydi. En sonunda ardı arkası kesilmeyen düşmanlar karşısında dişimizi sıkmak zorunda kalacağız.”
“Keueu.”
“Şimdi Morata’ya gitme fikri daha bir cazip geldi.”
“Neden ki?”
“E savaştakilerin yarısı kız olacak.”
“O kadar çok kız var mıdır sahiden?”
Dişi orklar domuzları andırsa da akılları hala kadınlardaydı. Morata halkınınsa yarıdan fazlası kadındı. Geomchi50, “Ejderha savaşı ve oradaki ölümü sonrasında Geomchi16 bir kız arkadaş bulmuştu.” dedi.
“Ne unutulmaz bir gündü ama!”
İlk defa içlerinden birinin sevgili bulması büyük bir meseleydi. Ve Geomchiler o günden bu yana fırsat kolluyordu.
“Bir kadını ejderhaya karşı korudu diye olmuştu.”
Geomchi3 dizine şaplağı indirdi. Nasıl heyecanlanmayabilirdi ki!
“Hadi kalkın gidelim!”
“Hedefimiz kuşatmaaa!”
İşte böylece Rosenheim Krallığı ve Yuroki Dağları boyunca yayılmış tüm Geomchiler haberleri işiterek at sırtında Morata’ya doğru yola koyuldu. Orklar arasındaki çırakları da peşlerine takıldı.
#Güzel bir bölümdü. Bizimki onca
binayı sıraladıktan sonra nihayet askeri kampı kurup asker topladı. Yapıp can
verdiği heykelleri resmi pozisyonlara atamasındansa bahsetmek bile istemiyorum…
Aldığı asker sayısı az, ilk etapta halktan gelen destekler de pek fayda etmez.
Ama şu dünya saçması isimli tarikat ve Geomchiler efsane olacaktır. Ya Geomchilerin
savaşta bir sürü kız var belki sevgili yaparız, ay televizyona da çıkarız, of
savaşmak ne güzel falan diye gaza gelip atlara atlayıp peşlerinde orklarla gelişini
gözümde canlandırdıkça gülesim geliyor. Umarım bizi epey güzel ve detaylı bir
savaş bekliyordur. Hadi bir sonraki bölümde görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..