Gri dağlar, o sıralarda üremekte olan pek çok canavar nedeniyle tehlikeliydi.
Grubunuzda dağlarda güvenle ilerlemenizi sağlayacak yetenekli bir korucu olmadıkça intihara yakın bir işti.
Dik yokuşlar nedeniyle canavarlar her an sürpriz bir saldırı gerçekleştirebilirdi.
Weed, Wyvernlerden birinin üzerinde geniş daireler çizerek ilerliyordu.
“Cidden büyük bir sıradağmış.”
Orklar ve Karanlık Elflerle dövüştüğü Yuroki Dağlarının da büyük bir sıradağ olduğunu düşünmüştü.
“Oymacılık üstadı bu dağın eteklerinde olmalı!”
Ahşap bir ev bulmayı bekliyordu.
“Bir doğa aşığı ahşap ev inşa etmeye karşıdır gerçi.”
Oymacılar taş ve mineral işlemekte usta olsalar da öyle bir ev bulması pek olası görünmüyordu.
“Sefil bir keşiş olarak dağlarda yaşayacak tabii ki!”
Weed, onun gibi sersefil bir adamın vahşi dağlarda yaşayacağına ikna olmuş durumdaydı.
Görevin kalan vaktini kontrol etmek için görev bilgilendirme penceresini açtı.
“Görev bilgilendirme penceresi!”
****
Balkan’ın çağrısı
Ölümsüz Derebeyi Balkan Demoph’un çağrısı.
Tüm Ölümsüzler emrine itaat etmek zorundadır.
Kalan gün sayısı: 84
Zorluk Seviyesi: C
Ödül: Balkan’la tanışmak için gerçekleşecek zincirleme bir görevin başlangıcı.
Bir ölümsüz olarak bu görevi iptal edemezsiniz.
****
Normal şartlarda yalnızca Liç Shire’a bahşedilebilecek bu görevi heykel dönüşümü sayesinde elde etmişti.
İşleri aceleye getirmesine lüzum yoktu, vaktini harcayıp uygun bir çözüm bulmayı yeğlerdi.
Bu yüzden avlanmak yerine doğa oymacılığını öğrenip uygulamaya zaman harcayacaktı.
“Hangi yöne gitmeliyim?”
Weed içgüdülerini dinlemek zorundaydı. Dağın eteği doğru noktaymış gibi durmuyordu.
“Bu bölge doğruymuş gibi görünmüyor!”
Hiç değilse dağın yarısına dek çıkmak istiyordu!
“Üst sınıf, ideal bir manzara peşinde.”
Bir ev arıyorsanız etrafının açık olmasını isterdiniz.
“Vadi sularına da yakın olmalı.”
Wyvern’in üzerindeki Weed, dağın yakınından uçuyordu.
Dağ kocaman ve ağaçlarla kaplıydı.
Uzun kuyruklu maymunlar ve diğer canavarlar bağrışıp sopalarını sallıyor ama saldırıları Weed’e ulaşamıyordu.
Dalların ve asmaların uzun kollarına dadanabilir, yol boyunca muz ve kestane gibi çeşit çeşit meyve toplayabilirdi.
Bazen de duruma bağlı olarak metal öğeler kuşanıp yeterince alçaldığında güçlü canavarları yerden çekebilirdi.
“Burada bana hitap eden hiçbir şey yok. Bir oymacının bakış açısından bu ortam, gürültülü ve can sıkıcı canavarlarla dolup taşıyor. Burada çalışmam gerekseydi sürekli rahatsız edilirdim, bu yüzden sessiz bir ortam bulmak zorundayız.”
Weed bölgedeki canavarların çok yakınından uçuyor ama yanlarından geçip giderken herhangi bir insanın bu taşlık arazide nasıl yaşayabileceğini idrak edemiyordu.
Debkart nereden bakarsanız bakın muazzam bir dağdı ve burada DayCram’ı bulma olasılıkları düşüktü.
Yapraklara dahi bakmak gerekirken orman sınırlarında böyle belirsiz bir hedefi bulmak epey zaman alabilirdi.
Weed tam da bu yüzden bir karar aldı!
“Altın Kuş, Gümüş Kuş ve Wyvernler.”
Kkiya Aaaah!
Weed, Wyvern’in üzerinde Altın Kuş ve Gümüş Kuşun yanına yaklaştı. Ve kuşların uzun nidaları yükseldi.
“Bundan böyle arayış sizde!”
Böyle zahmetli bir işi idare etmek için iş yükünü dağıtması gerekliydi.
"Onu bulana dek aramaya devam edin, tüm geceyi boş boş dolanarak geçirmeniz gerekse bile onu bulmadan gelmeyin."
Bu noktada istediği sonuçları elde etmek için emrindekileri zorlamak bile umurunda değildi.
Böylece Wyvernler, Altın Kuş ve Gümüş Kuş, Ulu Debkart Dağına yayıldı. Ve Altın Kuş 30 dakika içerisinde sonuç alarak geri döndü.
Dayak yediği için artık çok daha etkin çalışıyordu.
“İnsan büyük bir ağacın yakınlarında yaşıyor.”
“DayCram, değil mi?”
“Bölgede bir sürü heykel var. Heykellerin hepsi de harika.”
“Doğru öyleyse. Hadi gidelim!”
Weed Wyvernleri toplayarak medeniyete doğru yola koyuldu.
Hem avcılar hem de korucular, çok tehlikeli bir yer olduğu için Debkart'tan uzak durmaya özen gösterirdi.
Çok sayıda canavar ve tehlikeli arazi nedeniyle izole edilmiş bu gri sıradağ, oyuncular tarafından da kötü bir yer olarak görülürdü.
“İşte o ev!”
Gökyüzünden aşağı bakan Weed, ağaçların arasından DayCram’ın yaşadığı evi seçebiliyordu.
Ev, birleştirilip örülmüş dallarla yapılmıştı.
Çatı kuru otlardan oluşturulmuş, asmalarla bir araya getirilip geniş yapraklarla örtülmüştü.
Peri masallarındaki evlerden ziyade sazdan samandan bir kulübeye benziyordu.
Weed, Wyern’den inerek eve yöneldi.
“Hala yaşıyor mu ki? Çoktan ölmüşse helyum benim olur……”
Bir Usta Oymacıyla tanışma umudu buydu!
Ama Versailles Kıtasında çok zaman geçmişti, yani DayCram ölmüş olabilirdi.
Mitrilden yedi melek heykeli gibi bir heykel daha yapıp göçüp gitmiş olamaz mıydı yani?
‘Bu dağda bir sürü canavar var, yani ölmüş olması şüphe uyandırmaz.’
Weed umut dolu bir şekilde eve yöneldi.
Ak sakallı adamın evinin yanında geyik boynuzu heykelleri vardı.
Sanki hayattaymışçasına sabırla bekliyorlardı.
O ayrıntılı boynuzların işlemelerine bakmak bile büyük bir yetenekle yapıldıkları hissini uyandırıyordu.
Weed, DayCram’ı gördüğü an hakkında söylenenlerin sebebini anladı. Kıyafetleri fena halde fakir olduğunu ele veriyordu.
‘Üzerimdeki kıyafetleri satarsam kesinlikle yardımı dokunur. Onları yemek yaparken giyemez ama olsun.’
Öyle kirli pasaklı şeyler giyiyordu ki yaptığı yemekler olumsuz etkileniyordu.
Bu sırada DayCram, Weed’in yüzüne dahi bakmadan konuşmaya başladı.
“Sen beni bulmaya gelen oymacı mısın?”
Weed kibarca karşılık verdi.
“Pek çok alanda eksiklerim olsa da oymacılık yolunda ilerleyen genç bir emekçiyim. Las Phalanx’ta bir kıdemlinin elinden çıkma oymaları buldum ve buraya doğru yola koyuldum. Uzun bir yolculuk olsa da sizi hayatta bulmak beni çok mutlu etti.”
“Anlıyorum, ben de bir oymacının gelip yeteneklerimi edinmesi için bu dağda bekliyordum. Peki oymalar neyle ilgiliydi sence?”
“Oymalar neyle ilgiliydi……”
Oymalarla ilgili bir sürü iltifat sıralayabilirdi ama düşüncelerini düzene koymaya biraz zaman ayırdı.
“Oymacılık bir şeyin doğal güzelliğini sergilemektir. Esasında doğal güzellik kadar güzel hiçbir şey yoktur.”
DayCram başıyla onay verdi.
“Oymacılık topraktaki, sudaki ve rüzgardaki güzelliği ortaya çıkarma becerisidir. Doğa bazen vahşileşir. Ama bu denli vahşi eylemleri esnasında bile bir güzellik taşır.”
“Elbette, ben o vahşi eylemleri bile severim.”
Weed, fırtınalardan, volkanik patlamalardan ve depremlerden etkilenmemiş olsaydı bu sözlere katılabilirdi! Onlardan etkilenmemiş olsaydı doğa onun gözüne de çok güzel gelebilirdi.
“Benim yeteneklerim doğanın acımasızlığını sergileyebilir. Buna rağmen tekniklerimi öğrenmek istiyor musun?”
“Elbette, daha iyi bir oymacı olmak için sizin tekniklerinizin gerekli olduğuna inanıyorum.”
Artık doğanın sunabileceği felaketleri öğrenebilirdi!
Muazzam bir saldırı yeteneği olabilirdi.
‘Ama bundan ne kadar faydalanabileceğimi görmek için önce denemek zorundayım!’
Yeteneği bir canavar üstünde mi yoksa bir arazi üzerinde mi kullanacağı, bir miktar geliştirdikten sonra çözülecek bir problemdi.
“Lakin henüz doğanın güzelliklerine kendi gözlerinle tanık olmamışsın.”
“Yeteneğim yetersiz mi yani?”
“Ancak gerçek gücün konusunda aydınlandığın vakit benim tekniklerimi öğrenebileceksin.”
“Peki aydınlanmayı nasıl başaracağım? Bana yol gösterin lütfen.”
“Çok sayıda doğa heykeli yapmak zorundasın. Benim öğretilerimi dinlemek ister misin?”
*Ting!*
****
DayCram’ın Öğretileri
Usta Oymacı DayCram, onunla birlikte bir doğa heykeli yapmanızı istiyor.
Heykeli yapmanıza yardımcı olacak.
Zorluk: Bilinmiyor
Görev Kısıtlamaları: Yalnızca Oymacılar
Ödül: Yok
****
Yalnızca bir aptal bu görevi reddederdi!
Aktarılan dört oymacılık yeteneğinin sonuncusu, en iyisi olmalıydı.
Ayrıca Weed, heykel dönüşümü yeteneğini edinirken bir üstatla birlikte çalışarak pek çok farklı şey de öğrenmişti.
“Büyük üstat DayCram’ın öğretilerini kabul etmek isterim.”
-Görevi kabul ettiniz.
“Hemen başlayalım öyleyse.”
Bir doğa heykeli yapmak akla hayale gelmez bir düşünce değildi, düşen yapraklardan rüzgarda uçuşan taçyapraklara varıncaya dek her şey kullanılabilirdi.
Bizzat doğanın yan ürünlerinden bir meslek için faydalanılabiliyordu!
Doğa heykelleri coşkun bir canlılığı açığa çıkartabildiği için taçyapraklar ne kuruyor ne de çürüyordu.
Weed ve DayCram’ın yaptığı heykele arılar ve kelebekler konuyordu.
-Doğa heykeli yapımına duyulan aşinalık 2 arttı.
Bu Weed’in ilk başarılı teşebbüsüydü.
Suyun çok uzaklarında, kuru topraklardaki kuşlar yuva yapmak için dal parçaları topluyordu.
- Doğa heykeli yapımına duyulan aşinalık 4 arttı.
DayCram canlılara gerçekten aşinaydı. Doğayla iç içe ve yaban hayatıyla büyük bir uyum içerisinde yaşıyordu, öyle ki bir geyik onunla birlikte beslenip oynamaya geliyordu. Weed’in de o geyikle yakınlaşması çok sürmemişti.
“İyi görünüyor. Boynuzlarla başlayacağım sanırım.”
‘Lezzetli duruyor. Boynuzunu satarsam yüzlerce altın kaldırabilirim! Ah keşke DayCram olmasaydı, o zaman aileme et sağlayabilmek için boynuzlarını keserdim! Sonra da bir ateş yakıp birkaç damla yağ, biraz da tuzla harmanladım mı tadından yenmezdi…’
DayCram et yemiyor, ağaçlardan düşen meyveler, çimenler veya ağaç kabuklarıyla besleniyordu.
“O doğaya zarar vermeyen insanları seviyor.”
Aşçılık yeteneği yüksek seviyelere ulaşmasa da bir tavşan gibi ot yiyerek yaşayabiliyor ve bunu yaparak yarattığı heykellerde doğaya çok daha aşina olabiliyordu.
#Galiba lms laneti diye bir şey var arkadaşlar. Önce hastalık vurdu, sonra bilgisayarıma kahve döküldü ve klavyem bozuldu derken şu kısa bölümü sizlere ulaştırmam bile günler sürdü. Neyse ki kutu kutu ilaç ve yeni bir klavyeyle sahalara döndüm ama şom ağzımı açmak istemem… Bu arada konu bütünlüğünü bozmamak adına bu bölümü kısa tuttum, çünkü burada konu pat diye bitiyor ve üniversite ortamına dönüyoruz. En kısa zamanda, aksiliksizce yeni bölümde görüşmek umuduyla!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..