Weed 45'in üzerinde Barit canavarı avlamıştı.
Kanyonun yamaçlarında hayalet atıyla koşuyorken savurduğu her darbe, bu Baritlere keskin bir ölüm getiriyordu!
“Kim bu Ölüm Şövalyesi?”
“Bilmiyorum. Bir Ölümsüz çağıran olmak yerine savaşçı olmayı seçmek ve yine de buraya kadar gelebilmek… O adamı tanıyan var mı?”
“Sanırım onu Kapua'da görmüştüm. Sadece duruşuyla bile canavarları titreten bir hayalet şövalye vardı. O olabilir mi?”
“Oh! O hayalet şövalye…”
Ruh çağıranlar kanyonun sonundan Weed'in hareketlerine hayran hayran bakıyorlardı.
Yoluna çıkan her Barit'i keserken kılıç da elinde serbestçe dönüyordu.
Bir at üzerindeyken şövalye hücumu yapmak, en kullanışlı becerilerden biriydi.
Bu beceri, ek hız ve ağırlık sayesinde saldırıyı birkaç kez arttırıyordu.
Ancak atı tam hızla sürüyorken kılıçla veya beceriyle saldırmak son derece zordu.
Ve burası düz bir ova değildi, bir hayli engebeli bir kanyondu.
Bu pervasız atı sürmek ile düşmana olan saldırı mesafesini ölçmek arasında mükemmel bir denge kurulması gerekiyordu.
Bu, şövalye olmayı seçen ve binlerce saatini at sürerek harcayan oyuncular için bile zordu.
“Nasıl bu kadar iyi savaşabiliyor?”
“Sanki kafasının arkasında gözleri var. Çok saçma…”
“Beceri ve dinamik kombinasyonu kelimelerle tarif edilemez. O kişinin kim olduğunu gerçekten çok merak ediyorum.”
Atlar her zaman yardımcı olmazlardı.
Hücum saldırınız başarılı olsa bile bir geri tepme meydana gelirdi.
Geri tepmeye dayanılamaması halinde de attan düşme olasılığı bile olurdu.
Attan düşme durumunda da eğer kişi ağır zırh giyiyorsa yaşanacak çarpışma kafa karışıklığına veya felç durumuna neden olabilirdi ve bu nedenle tüm bu tarz aslında çok tehlikeliydi.
At üstünde böyle savaşmak… Ruh çağıranların ağızları açık kalmıştı.
Sanki devasa bir hayvanı izliyorlardı.
Barit çok zorlu bir canavar türüydü.
Ayı kadar iri oluyorlar ve sürü halinde yaşıyorlardı. Seviyeleri 350'yi bile geçmişti.
Müthiş içgüdüleri sayesinde savaş anlayışları olağanüstüydü ve bu da avlanmalarını zorlaştırıyordu.
Çoğu av grubu, tam olarak bu nedenle Barit gruplarıyla karşılaşmaktan kaçınırdı.
Ama Weed, Baritlere hiçbir korku ya da tereddüt olmadan saldırıyordu.
Ölümsüzler ve Baritlerle dolu savaş alanında en uygun hareket tarzıyla savaşıyordu.
Elbette bu Baritler çok tehlikelilerdi ve çoğu zaman ciddi zararlar veriyorlardı ama Balkan da buradan yakın bir yerdeydi.
Bu nedenle Ölüm Aurası'nın etkisi daha güçlüydü ve sürekli olarak Weed’in sağlığını yeniliyor, durmaksızın savaşmasına imkân tanıyordu.
Kanyonu üçüncü kez savunduktan sonra nihayet şafak sökmüştü ve ortaya çıkan canavarların sayısı azalmaya başlamıştı. Bu sayede de ruh çağıranlar bir mola verebilmişlerdi.
Weed atıyla kanyona doğru gelirken Otem onunla konuştu.
“Hey, afedersin…”
“Evet?”
Weed’in yüzü hala miğferinin altında gizliydi. Ve bu biraz da nezakettendi çünkü yüzü bir kafatasıydı şu anda.
Sadece o değildi böyle yapan. Çoğu ruh çağıran oyuncu vücutlarını cüppelerle gizlerdi. Ki bu da oldukça garip bir manzaraya sebebiyet veriyordu.
“Pek çok insan savaşla ilgili sınıfı seçmedi… Sen ise çok çeviksin. Böyle savaşmayı mı seviyorsun?”
“……..”
Weed iltifatlara alışkın değildi.
'İyi savaştığımı mı söylüyor? Bu kadar göze çarpmamalıydım… Ne kadar eşya alabileceğimi etkileyecek bu.’
Vicdani olarak sadece kendi yendiği canavarlardan eşya alıyordu.
Ama dürüst olmak gerekirse pek çok ölüye yakın canavar da öldürmüştü.
Kanyonun altında Baritlere tam sağlıkla tek tek saldırmanın imkânsız olduğu bir karmaşa ve çılgınlık kümesi vardı.
Diğer Ölümsüzler tarafından dikkati dağılan Baritlerle savaşırken, etrafta uçuşan lanetler ve Ceset Patlaması büyüleri çok yardımcı olmuştu.
Hangi ruh çağıranın ona yardım etmeye karar verdiğini tam olarak bilmiyordu ama mana kullanımı hesabına bakılırsa yaklaşık iki kişi olmalıydı.
Weed baritlere hücum ediyorken gelen saldırıları engellemek için sık sık Kemik Kalkanları veya Kemik Duvarları çağırıyorlardı.
Gerçekten de yendiği Baritlerin çoğu zaten ölümün eşiğinde oluyorlardı.
Karşılığında da onun işlerini bitiremediği şaşkına dönmüş bir sürü başka Barit kalıyordu.
Bunlardan bağımsız olarak Weed sürekli olarak boss Baritleri arıyordu öldürmek için.
Kanyonda savaşıyordu. Yani göze çarpmamanın imkansız olduğu Kapua Köyü’nden farklıydı burası.
“Her şeyi gözlemledim.”
“……….”
“Oldukça güçlü görünüyorsun. Sence de bu kanyonda güçlerimizi birleştirmek daha iyi olmaz mı?”
Otem takım kurmayı ve birlikte savaşmayı öneriyordu.
Birkaç kadın oyuncudan biri olan Harien de dâhil olmuştu konuşmaya.
“Evet. Bize katılmalısın, bundan bir zarar gelmez. Biraz yardıma ihtiyacımız var ve görünüşe göre senin de orada da bazı çağırmalara ihtiyacın var.”
Görünüşe göre Weed bir çağırıcıdan ziyade bir savaş sınıfından olduğu için onun rekabetin bir parçası olduğunu düşünmüyorlardı. Çünkü yüz ifadelerinde ne bir kıskançlık ne de bir öfke vardı.
Bu kanyonda başkalarıyla işbirliği yapmak, görevi başarıyla tamamlamanın anahtarıydı. Ayrıca ruh çağıranların birinci sınıf bir Ölümsüz yetiştirmek için de sürekli cesetleri kollamaları gerekiyordu.
Ruh çağıranlar genellikle seviyelerine bakmaksızın paralı askerleri, hatta düşük seviyeli olanları bile yüksek bir fiyata işe almak için ellerinden geleni yapmaya çalışırlardı. Ruh çağıran oldukları için kötü bir itibarları olsa bile asker toplamak genel olarak da zor bir işti.
Bunu sanki biri onlar için ön saflarda savaşırsa bu onlara çok büyük bir yardım olacakmış gibi yapıyorlardı.
Weed için de durum aynıydı. Kanyonun her tarafı canavarlarla kaynıyordu ve her yeri engellemek zordu.
Her ne kadar burası kanyon olarak adlandırılsa da büyüklük olarak yalnızca yedi savaş arabasının aynı anda geçebileceği genişlikteydi. Ve 24 saat aralıksız savaştıktan sonra bile tek başına savaşacak olsaydı bu iyi olmazdı.
Canavarlar da ona ok ve taş fırlatıyorlardı sürekli. Yani tek başına idare edemezdi.
“Bu kanyonu savunmak adına birbirimize yardım etmenin en iyisi olacağını düşünüyorum. Bundan sonra ne olacağını asla bilemezsin. O yüzden neden takım olmuyorsun?”
Jeanne bile bir şeyler söylemişti, Weed artık bu teklifi reddedemezdi.
“Tamam.”
Ölümsüzleri eşit olarak dağıtmak, Weed'in eskisi gibi özgürce savaşması konusunda yardımcı olacaktı.
Ruh çağıranlar ilk etapta bir gruba uygun değillerdi ve bu yöntem kanyonun coğrafi özellikleri göz önüne alındığında en iyi taktiği sağlayacaktı.
___________________________________________________________________________
“Uuhihihihih.”
Zabrin, Hermes Loncası'ndan aldığı eşyaları kuşanmış şekilde Kapua Köyü’ne geldi.
“Ellerinde çok fazla eşya olduğu kesin.”
Hermes Loncası'nın kasasında ender ve lanetli eşya yığınları vardı.
Zabrin, lanetli eşyaların ona faydalı olduğu bir durumdaydı. Bu yüzden en etkili olanları seçmişti.
Şansı 140 azaltan ancak kullananı hayaletlere karşı koruyan bir yüzük, vücutta çürük nezle yayan zırh, sağlıktan ödün vererek mana ve güç oluşturan kolye ve iskeletler için bir protez! Üstünde olanlar bunlardı.
İstediği her şeyi alamaması çok kötüydü ama Ölümsüzler için bu eşyalar gerçekten mükemmeldi.
Zabrin zayıf büyü gücünü ikiye katlamayı başarmıştı.
Elinde tuttuğu sopa bile ruh çağıranlar için özel bir eşyaydı!
Çağırılan Ölümsüzleri güçlü ve hızlı hale getiren bu sopa, ömürlerini kısaltıyordu. Ama cesetlerin bol olduğu böyle bir yerde bu sorun olmazdı.
'Şimdi biraz daha kolay olacak.'
Hermes Loncası’na katılmak gerçekten mükemmel bir seçimdi.
Korkunç bir güce sahip bir loncadan taraf olunca kuvvet ve otorite de doğal olarak gelmişti.
Bir hayalete terfi ettikten sonra bile Zabrin Ölümsüzleri kullanarak göreve katılmayı bırakmamıştı.
Sadece kalifiye olabilseydi alabileceği çok fazla eşya vardı.
_________________________________________________________________
“Arg!”
Geomchi287 yere düşmüştü.
“Yine kaybettim.”
Geomchi505 ile başlayan maç, üst sıralarda yer alan öğrencilerle devam etmişti. Ama onlar da kaybetmeye devam etmişlerdi.
Kılıç Ustası Ash'in Kılıç Klonlama becerisi!
Aktive edildiği anda oyuncunun vücudu 40 kata kadar artıyordu.
Klonlar manaya ve orijinal bedenin gücünün yaklaşık %15'ine sahip olduğu için asıl bedeni sahte bedenlerden ayırt etmek zordu.
Oyuncuların, Kılıç Ustasının becerilerini elde etmeyi neden bu kadar istedikleri konusunda sağlam bir sebepti bu.
Ash her kazandığında konuşuyordu.
“Becerilerimde ustalaşmak için üstün kılıç ustalığına ihtiyacın var. Yeterliliği karşıladın. Sana Kılıç Klonlama yeteneğimi öğreteceğim."
İnanılmaz bir teklifti bu.
Ash'i yenemeseler de ona karşı uzun süre dayanmışlardı. Savaş tepkileri, içgüdüleri ve silah becerileri sayesinde Kılıç Klonlama becerisini öğrenme yeterliliğini karşılıyorlardı.
Geomchiler de güçlülere saygı duyuyorlardı aynı şekilde.
“Eğer öğretirseniz öğrenirim.”
Güçlü bir beceri öğretmek isteyen birini reddetmek için hiçbir sebep yoktu!
----------------------------------------
- Kılıç Klonlama becerisini öğrendiniz.
----------------------------------------
Ciddi bir şekilde savaşmak zorunda değillerdi ama Geomchiler adil bir dövüş istiyorlardı.
Tüm güçleri ve becerileriyle savaşarak çok zaman geçirmişlerdi.
Geomchi5, Ash ile eşit bir şekilde savaştı.
Canı düşük olan klonlara bir süre saldırdıktan sonra Ash'e doğrudan bir darbe savurdu.
Ash'i kılıcıyla kesmeyi başarsa da Ash'in inanılmaz savunması ve canından dolayı zar zor bir sıyrık verebilmişti.
Ancak Geomchi5, sadece gücünün reklamını yapan bir aptal değildi.
Eğitmen olmadan önce tüm gençlik yıllarını kavga ederek geçirmişti.
Yirmili yaşlarına geldiğinde bu kavgalar, bir ölüm kalım savaşına dönüşmüştü. Bu yüzden nasıl savaşılacağını iyi biliyordu.
‘Klonları zayıflatmak için gerçek olana zarar vermeliyim.’
CLAAAAANG!
Geomchi5'in kılıcı Ash'in kılıcıyla çarpıştı ve aşağı kaymaya devam etti.
Kılıçlar çarpışıp birleştiği anda da bileğini bir saniyede burktu ve Ash'in kılıcını parçaladı.
Bastırılan kalın bir kılıç geçtiğinde efsanevi bir kılıcın dayanıklılığı bile yeterli olmazdı.
Gerçek hayatta tamamen kırılmadığı sürece sorun olmazdı ama burası Kraliyet Yolu’ydu.
----------------------------------------
- Ash'in kılıç dayanıklılığını % -4 azalttınız.
Ash'in saldırısı -% 11 azaldı.
----------------------------------------
Ve sonra saldırıyı daha da bastırdı!
----------------------------------------
- Kritik bir vuruş yaptınız.
- Ash'in göğsünü kestiniz.
- Zırhından Ash'in dizini kestiniz.
----------------------------------------
Ash'in kılıcı donuklaştıkça klonlar da zayıflamıştı.
Geomchi5, Kılıç Klonlama becerisinin her şeye gücü yeten bir yetenek olmadığını kanıtlamıştı.
“Sen gerçekten harika bir kılıç ustasısın. Adını hatırlamak isterim.”
“Geomchi5 olarak biliniyorum ben.”
DING!
----------------------------------------
- Kılıç Ustası Ash’e karşı yaptığınız düellonuzda bir mükemmeliyet sergilediniz.
Ø Kılıç ustaları tarihine geçecek olağanüstü bir düello ile; savaşla ilgili tüm istatistikler 6 arttı.
Ø Şöhret artışı +5,800.
Ø Silah becerilerindeki yeterlilik arttı.
- Ash ile daha düşük dereceli silahlar ve zırhlarla savaşıldığı için; tüm istatistikler ek olarak +3 artacaktır.
- Karşılaşma sayesinde kılıç ustası becerisi olan Kılıç Klonlama’yı öğrendiniz.
----------------------------------------
Geomchi4 arka arkaya altı kez kritik vuruş yapmıştı.
Geomchi3, Ash'in zırhında bir delik açmıştı.
Klonlarla daha hızlı ilgilenebilmek adına Ash'in ömrünü azaltmak için farklı yöntemler seçmişlerdi.
Savaşlardan sonra hepsi Ash'e saygı göstermişlerdi.
“Bu adam gerçekten güçlü. Ona ne kadar vurursam vurayım bir iz dahi bırakamadım.”
“Evet hyeognim. Dayanıklılığı sonsuz…”
“Becerisi olmadan bile ona karşı teke tekte kazanmak zor olurdu. 200 level daha atlamadığın sürece tabii…”
Ash her zaman gücünü ayarlamayı ve onlarla eşit seviyede savaşmayı başarmıştı.
Zaten bunu yapmasaydı kılıçlarını Ash ile çarpıştıramazlardı bile.
“Ama onu yenmenin imkânsız olacağını sanmıyorum.”
Geomchi487 dedi bunu Ash ile savaştıktan sonra.
Kılıcı ve zırhı paçavraya dönmüştü.
Yumruklarıyla savaşma noktasına bile gelmişti.
Tüm Geomchiler aynı anda Ash'in üstüne atlarlarsa kimse Kılıç Ustası Ash'in hayatta kalabileceğini garanti edemezdi.
Bir lonca veya grup; birlikte yüksek seviyeli bir canavar avlıyorken güç olarak canavarın iki katına çıkıyordu.
Elbette rahiplerden de her türlü desteği almaları gerekiyordu.
Ama bu Geomchiler birer birer adil şekilde savaşmışlardı ve rakipleri bir kılıç ustası olduğu için bundan da memnun kalmışlardı.
“Pekâlâ, iyi vakit geçirdik. Sanırım yeterince dinlendim, hadi yüzmeye dönelim.”
Geomchiler, Kuzey Kıtası’na doğru yüzmeye başlamak için denize atladılar.
Sağlam bir elveda almışlardı.
Birlikte balık yakalayıp yiyebilecek kadar yakınlaşmışlardı.
“Elveda. Lütfen yeteneklerimi iyi kullanın.”
“Kılıçlarımızı bizden daha zayıf olanlara karşı kullanmayacağız.”
Ama akıllarından geçeni açıklamamıştı Geomchiler.
‘Bir gün bu adamı yenmem gerekiyor... Ama bunun nerede yaşanacağını bilmiyorum.’
‘Bir dahaki sefere onu kesinlikle kılıcımla öldüreceğim.’
____________________________________________________________
Diğer ruh çağıranlarla işbirliği yapan Weed, kanyonu on birinci kez başarıyla savunmayı başarmıştı.
Görevlerin içeriği yavaş yavaş değişmeye devam ediyordu. Ancak ana hedef her zaman aynı kalıyordu: Kanyonu savunmak.
‘Ölümsüz Lejyonu’nun merkez istasyonu buranın arkasında.’
Görevlerden bilgi alan Weed istasyonun nerede olduğunu tahmin edebiliyordu. Çünkü takviyeler bazen Ölümsüz Lejyonu’nun merkez istasyonundan geliyordu.
Weed bir iskelet olduğundan beri kendini bir cephe savaşçısı olarak yetiştirmişti.
Bu yüzden Ölümsüzler’den fazla bir beklentisi yoktu.
Ancak savaşlar devam ederken kendisine astlar verilmişti.
“Lütfen emrinizi verin, lordum!”
Ne zaman bir başarı kazansa yakınlardaki Ölüm Şövalyeleri, Dullahanlar ve İskeletler Weed'e itaat edecekleri üzerine yemin ediyorlardı.
Her başarılı görevde ya rütbesi yükseliyordu ya da bir Ölüm Şövalyesi alıyordu.
“Hmm!”
Weed'in ölümsüz astlarına hiçbir bağlılığı yoktu.
Onları ne kadar yetiştirirse yetiştirsin öldükleri anda bitiyordu.
“Köpeğin köpeği yediği bir dünya burası…”
Böylece Weed'in iç yüzü ortaya çıkmıştı.
“Ön cephede savaşın. Geri adım atmayın. Onları ezene kadar savaşın. Hepsini öldürün!”
“Emredersiniz lordum!”
“Lordumuzun emrini yerine getireceğiz.”
“Kara Ordu’nun komutanının emirlerini yerine getireceğiz.”
Önüne Ölümsüz astlarını alan Weed sağ ve soldaki canavarları öldürüyordu.
“Saldırın, saldırın, saldırın!”
Sık sık kullandığı taktikleri kullanmıyordu burada.
Sadece savaşı ilerletmek için cesaretlendiriyordu onları.
Bu canavarlar ve Ölümsüzler ne kadar şiddetli savaşırlarsa zengin avlanma fırsatlarına erişmek için de daha fazla şans vardı.
Bu Ölümsüzler, ruh çağıran oyuncular tarafından her halükarda canlandırılabilirlerdi ve yakınlarda da Ölümsüz Lejyonu vardı. Bu yüzden onlara değer vermeye hiç gerek yoktu.
Tek yaptığı onlara şiddetle dövüşmelerini emretmekti. Ama aniden Weed'in bile beklemediği bir şey oldu.
----------------------------------------
- Bir Ölüm Şövalyesi olarak düşmana agresif bir saldırı emri verilince şövalyenin liderliği etkinleştirildi.
Ø Depoladığınız eşya, Kıta Mührü İmparatoru etkinleştirildi.
Ø İmparatorun yetkisiyle, Ölümsüzlerin maksimum sadakati ve morali +%25 artar.
Ø Ölümsüzlerin morali desteklenir ve bununla birlikte saldırıları +%17 artar.
Ø Saldırı emriniz Ölümsüz Lejyonu’na gönderilir.
----------------------------------------
Arpen İmparatoru’nun kraliyet mührü olan Kıta Mührü İmparatoru ile Ölümsüzler, canavarlarla inanılmaz saldırı yetenekleriyle savaşıyorlardı.
Weed'in heykeltıraş olduğu zamanlarda bu komuta becerileri tam olarak etkinleşmemişti.
Ama şimdi bir şövalye sınıfına dâhil olan bir Ölüm Şövalyesi olduğundan dolayı komuta yeteneği %100 artmıştı.
“Lordum, size sadakatimi sunuyorum.”
“Millet, komutanımızın emriyle saldırın!”
Gittikçe daha fazla Dullahan ve Ölüm Şövalyesi Weed'e bağlılık yemini ediyordu.
Bununla birlikte Weed'in emriyle birlikte Ölümsüz Ordusu, canavarları korkunç bir güçle devirmeyi başarmıştı.
Ölümsüzler yalnızca saldırırken tam potansiyellerini gösterebiliyorlardı.
----------------------------------------
Liderlik +1 arttı.
----------------------------------------
Çok sık olmamak kaydıyla Weed'in liderlikle ilgili istatistikleri, astlarıyla birlikte savaştıkça artıyordu.
Ordunun büyük kısmını, ruh çağıranların çağırdıkları Ölümsüzler ile Ölümsüz Lejyonu’ndan gelen takviyelerin oluşturduğuna şüphe yoktu.
Ama Weed'in varlığıyla birlikte tüm Ölümsüz ordusu tamamen yeni bir güç haline gelmişti.
Weed'e o kadar sadıklardı ki emirlerini anında yerine getiriyorlardı.
“Ölüm Şövalyeleri, geri çekilin.”
“Geri çekiliyoruz lordum!”
Weed çekilme talimatı vermişti.
Ölüm Şövalyeleri çekilir çekilmez ağır yaralı Barit lideri delicesine kırbacını etrafa savurdu.
“Sen benimsin!”
Weed bencil ilgisini ve arzularını tatmin etmişti!
Tıpkı diğer istatistikler gibi bir heykeltıraş da benzersiz şekilde yüksek karizmaya, liderliğe ve mücadele ruhuna sahipti.
Kıta mührü etkin olsa da Kolderim’in Şeytan Kılıcı’nı veya Treserk Boynuzu'nu çıkararak bu etkiyi tasarruflu kullanma zahmetine girmemişti.
Şimdiye kadar Weed bu avlarda ve görevlerde olabilecek hemen hemen her iyi eşyayı toplamıştı.
Tüm bu yüksek değerli eşyaları açık artırmaya çıkarırsa neler olabileceğini hayal edemiyordu!
Ama şimdilik beklemeye karar vermişti.
‘Bunları Ölümsüzler için boşa harcamayacağım!’
Güç, ekipmanla orantılı olarak artıyordu. Weed'in Aslan Kükremesi becerisini kullanmasına bile gerek yoktu, zekâdan yoksun bu Ölümsüzler onun emrini sadakatle takip ediyorlardı.
Weed'in onlara yapmalarını söylediği her şeyi yapıyorlardı ve canavarlar ortadan kaybolduktan sonra bile sadakatlerini sunuyorlardı.
Weed kanyona gelmeden önce her görev başarıyla tamamlanmış değildi.
Bu canavarlar savunma hattını geçip Ölümsüz Lejyonu’nun merkez istasyonuna girdiklerinde görev başarısız olmuş ve şöhret ile itibarları azalmıştı.
İçten içe güçlü müttefikler için yalvarıyorlarken Ölüm Şövalyesi Weed gelmişti.
Ondan hiçbir beklentileri yoktu. Bu yüzden Weed'in savaş becerileri karşısında hayran kalmışlardı.
Daha fazla Ölümsüz çağırma, savunma hattını kemiklerle güçlendirme veya Ölüm Bitkisi büyülerini kullanma gibi görevleri bitirdikten sonra mana toplamak için boş zamanları olduğunda hepsi Weed'in hareketlerini izliyordu.
Weed her emir verdiğinde Ölümsüzler ellerinden geldiğince hızlı şekilde cevap veriyorlardı.
Ölümsüz astlarıyla bu canavarlara karşı umutsuzca direnmişti Weed!
O gerçekten bir Ölümsüz kralıydı! Ya da şövalyelerin şövalyesi denilebilir miydi!
Sınıfı güçlü savunma, saldırı, sadakat ve onurla tanımlanan at binen şövalyeydi o!
...
Felaket yükselmedik mi bölümün sonuna doğru?! Weed sınır tanımadan gelişiyor ya! Mükemmel hakikaten… Hakikaten bravo demekten başka bir şey gelmiyor şu an elimizden, helal olsun!
Geomchiler’i de ayrıca tebrik etmek lazım. Ash’ten olabildiğince yararlandılar ve kendilerini geliştirdiler. Veda ederken içlerinden geçenleri okuduğumda baya bir güldüm tabii :))) Her neyse, okumaya devam dostlar!
Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..