Otem, Ölümsüzlerini yanlarına alan ruh çağıranlarla birlikte yolu gösteriyordu.
Uzaktan bakıldığında onları takip eden büyük bir Ölümsüz birliği görülebiliyordu.
Weed ve onun Ölümsüz astları da arka hattan ilerliyorlardı.
İskeletler, Dullahanlar ve Ölüm Şövalyeleri; hayalet atına cesurca binen Weed ile birlikte yürüyorlardı.
Sayılarının fazla olduğu söylenemezdi ama zorlu muharebelerden geçmiş olan seçkin askerlerdi.
Elit İskeletler ve Elit Ölüm Şövalyesi korumalarıydı onlar!
“Keuuu! Lord toplanıp onu takip etmemizi emretti.”
“Herkes daha hızlı hareket etsin!”
Ölümsüzler Weed'den korkuyorlardı.
Bunun sebebi yalnızca karizması ve liderliği değildi. Savaşlarda gösterdiği güçlü iradeydi!
Aynı zamanda Weed’in düşman kuvvetlerini devirme konusundaki pervasız davranışlarına tanık oldukları için de olabilirdi bu. Çünkü Weed o şekilde saldırıyorken Ölümsüzleri hiç umursamıyordu.
----------------------------------------
- Ölümsüz birliğinin hissettiği korku: % 87
----------------------------------------
Yeteri miktarda korku hissetmeleri onları savaş için motive ediyordu ve Weed'i de sadakatle takip etmelerini sağlıyordu.
Eğer büyük savaşlardayken bir nokta çökerse zincirleme bir reaksiyon yaşanabilir ve tüm diziliş çökebilirdi. Her ne kadar böyle bir durum pek sık yaşanmasa da korku, bunun yaşanmasına da engel olurdu.
“Öhhö, yol baya uzak.”
Sadece Weed'in öksürüğünü duymak bile İskeletlerin tir tir titremesine neden olmuştu.
Dullahanlar ile Ölüm Şövalyeleri yanları ve arkaları korurken iskeletler de kılıçlarını yerde sürükleyerek yürüyorlardı.
Mutlaka şart değildi böyle ilerlemek. Ama bu dizilişte hareket etmenin daha iyi olacağına karar vermişti Weed ve böyle yapmalarını emretmişti.
Diğer Ölümsüzler de etrafa dağılmışlardı ya da bir araya toplanmışlardı. Diğerlerinin gerisinde kalmışlardı ve genellikle canları ne istiyorsa onu yapıyorlardı.
Ruh çağıranlar için Ölümsüzlerini yanlarında sürüklemeleri alışılmadık bir şeydi.
Av bölgeleri kurmuşlardı ve oradan uzaklaşmamışlardı.
Ruh çağıranlar Ölümsüzleri kontrol etmek için birkaç kez odaklanmak zorunda kaldılar.
Weed onlara toplanıp onu takip etmelerini söyledi ama hala birkaç ayrılıkçı vardı.
“Acele edin, hareket edin.”
“Lord konuştu. Pozisyonunuzu terk etmeyin!”
Ölüm Şövalyeleri ve Dullahanlar, Weed'in emirlerini tekrarlıyor ve onları yönetiyorlardı.
Hareket halindeyken Furgol’un keşif ekibini gördüler. Ama ruh çağıranlar büyülerini kullanarak onları temizlediler.
“Manadan tasarruf etmeliyiz, bu yüzden lütfen ılımlı bir şekilde savaşın.”
Daha fazla keşif ekibiyle karşılaştıkça mana tasarrufu yapmak için saldırı büyülerinin kullanımını azaltmıştı ruh çağıranlar.
Sonuç olarak da birkaç Furgol hayatta kalmış ve kaçmıştı.
“Kaleyi Ölümsüz istilası hakkında uyarın!”
“Geliyorlar!”
Furgollar ile aralarında biraz mesafe vardı. Bu yüzden onlara büyü ile saldırmak zorunda kalmışlardı.
Weed kaşlarını çatmış bir şekilde hayatta kaldıktan sonra geriye kaçan gözcüye bakıyordu.
“İyi bir şey çıkmayacak bundan.”
Ruh çağıranlar endişelerini yatıştırmaya çalışıyordu.
“Keşif ekipleri konusunda endişelenmeyin. Ne yaparsak yapalım geleceğimizi bilmemelerine imkan yok.”
Yürüyüşün başında Otem vardı.
Diğer yüksek seviyeli ruh çağıranlar, Ölümsüzler tarafından sürüklenen arabalara binmişlerdi ve meditasyon yaparak manalarını dolduruyorlardı.
Hızlı mana yenilenmesinin yanı sıra meditasyon yapmak, oyuncunun maksimum manasını da geçici olarak ikiye katlıyordu.
Yüksek rütbeli bir büyü kullanmak veya büyük bir savaşa hazırlanmak için sahip olunması gereken bir beceri olduğu söylenebilirdi bunun.
“Gözcüler yaklaştığında onları avlamaları için bir Ölümsüz birliği gönderin. Şimdilik hareket halindeyken mana tasarrufu yapalım.”
Otem'in talimatı doğrultusunda Ölümsüzleri ile birlikte ilerlemeye odaklanmıştı ruh çağıranlar ve Furgolları boş vermişlerdi.
Bazı keşif ekipleri çok yaklaşarak avlanmışlardı. Ama çoğu zaman mesafelerini koruyarak Ölümsüzlerin hareketlerini izliyorlardı.
“Furgolların yaklaşmamızdan haberdar olmalarına izin vermemeliydik.”
Weed'in içinde kötü bir his vardı.
Şu anda hareket eden Ölümsüz ordusunun sayısı çok büyüktü.
İlerlemeleri yavaştı ve araziyi de hareketlerini kamufle edecek kadar iyi bilmiyorlardı.
Eğer iyi hazırlanmış olsalardı Furgol Krallığı'nın ilerlemelerinden çok daha sonradan haberdar olması mümkün olabilirdi.
Onlar insan değillerdi ki düşmanın ilerlediğini fark ettiklerinde bir dağın tepesinde işaret ateşi yakacaklardı. Eğer gözcüleri mümkün olduğunca hızlı şekilde öldürseler ve hiç kimsenin hayatta kalmadığından emin olsalardı Furgol Krallığı’nın da haberi olmazdı belki.
Hayatta kalanların kaçmalarına imkân tanımak, Weed'in gözetiminde asla yaşanmayacak bir şeydi.
Keşif ekipleri o kadar güçlü olmasa bile savaş başladığında onlarla tekrar kalede karşılaşacaklardı
Düşman sayısını artırmaya gerek yoktu boşu boşuna.
Mümkün olan ilk anda onları avlamak ve her şeyi yok etmek… İşte Weed'in yöntemi buydu.
“Her neyse, kendi başlarına idare edebilirler.”
Weed sessizce onları takip etmeye devam etti.
Ruh çağıranlar en iyi olmak için kendi aralarında rekabet ediyorlardı. Yani normalin ötesinde bir rekabet ve kıskançlık hâkimdi etrafa.
Katılmak için uygun bir zaman değildi bu ve buradaki gücün çoğunluğu ruh çağıranlar tarafından yönetilen Ölümsüzlerdi.
‘Ölümsüzlerin geneline kıyasla ben zayıf taraftayım.’
Furgol’un keşif ekiplerinin sürekli gözlemleri altında kalenin bulunduğu yere gelmişlerdi.
Kale duvarı pişmiş çamurdan yapılmış tuğlalar yığınıydı ve ölümsüzlerin tırmanmasını çok zorlaştıran dik bir yokuşta yer alıyordu.
Furgol askerleri surların tepesinde çoktan savaşa hazırlanıyorlardı.
Savaş başladığı anda hangi tarafın daha güçlü olduğu ortaya çıkmıştı.
Jeanne meditasyonunu durdurdu ve gözlerini açtı.
“Ölümsüz orduları, saldırın!”
Ruh çağıranların emrini takiben Ölümsüzler de ileri fırladılar.
İskeletler, hortlaklar, zombiler, Dullahanlar ve Ölüm Şövalyeleri!
Weed'in ordusu da Ölümsüzlerin peşinden gidiyordu ama asla cepheye girmemişti.
Çünkü Weed onlara savaşmamalarını ve beklemelerini emretmişti.
Ölümsüzleri diriltmek zor bir iş değildi. Ancak yeniden canlandırıldıklarında o zamana kadar geliştirilen tüm yetenekler kaybolacaktı.
Basit bir keşif çatışmasında güçlerini kaybetmelerini önlemek zorundaydı Weed!
Furgolların attıkları oklar yağıyordu Ölümsüzlerin üstüne.
İskeletler gibi düşük yaşama sahip Ölümsüzlerin küçük bir kısmı ölmüştü. Ancak geri kalanlar, kaleye çıkan dar bir köşeye ulaşmışlardı.
“Kiyauu!”
“İlerleyin!”
Ölümsüzler yokuş yukarı fırladılar.
Furgolların okları dar yola odaklanmıştı. Bir yandan da yuvarlanan kayalar yollarına çıkan Ölümsüzleri eziyordu.
Onlardan kaçmaya çalışan bazı Ölümsüzler uçurumdan aşağı düşmüştü.
Daha kaleye ulaşamadan büyük kayıplar yaşamışlardı.
“Yolu boş verin, uçuruma tırmanın!”
Jeanne çığlık atıyordu.
Mevcut liderlik yeteneğiyle, Ölümsüz ordusunu bir bütün olarak komuta etmesi imkânsızdı!
Ama diğer ruh çağıranlar da aynı emirleri vermişti ve Ölümsüzler iki kolları ve iki bacaklarıyla uçuruma tırmanmaya başlamışlardı.
Ölümsüzlerin mükemmel fiziksel yetenekleri vardı ve hala az da olsa bir içgüdüleri vardı. Bu yüzden tırmanmaları imkânsız değildi.
Jeanne ve diğer ruh çağıranlar; kaleye, düşman saldırılarının yoğunlaştığı yoldan saldırmayı düşünüyorlardı.
Yolun sonuna ulaşsalar bile büyük zayiat vermeden kapıdan geçmeleri zor olacaktı. Bu nedenle düşmanın saldırısını bölmek için uçuruma tırmanarak saldırmaları emrini vermişlerdi.
“Hadi biraz zaman kazanalım ki Ölümsüzler tırmanabilsin.”
Ruh çağıranların yaptıkları saldırı, kaleye doğru büyü yapmaktı.
Ateş topları kaleyi dövüyordu ve ne zaman bir Furgol'e dokunsalar daha da büyüyorlar ve kararıyorlardı.
Saldırı büyüleri zayıftı ve duvarları yıkma gücü de yoktu. Sadece kaledeki okçuların bir an için kaçmalarına yetecek kadar güçlüydü. Sonrasında okçular tekrardan ok atmaya devam ediyorlardı.
Kara büyü durumu da düşüktü. Kısa bir süre durduktan sonra kayboluyordu.
Bu süre zarfında birçok Ölümsüz uçuruma tırmanmayı başarmıştı. Ancak elleri kaydıkları veya bastıkları dayanağı kaybettikleri anda da uçurumdan aşağı düşüyorlardı.
Düştüklerinde de diğer Ölümsüzlere çarpıyorlardı. Yani düşmana saldırıyorlarken aslında Ölümsüzlerin büyük çoğunluğu aşağıdaydı.
Savunmasız Ölümsüzler oklarla her vurulduklarında hasar alıyorlardı. Biri düştüğünde onlarcası birbirine çarpıyor, yere düşüyor ve eziliyordu.
Duvarlara tırmanmak bariz şekilde kötü bir taktik değildi ve denemeye değerdi. Ama hazırlıkları azdı.
Ölümsüzler bir miğfer, zırh veya en azından tahta bir kalkan taksalar güzel olurdu ama onlar olmadan da durum aynıydı.
Tüm zorluklara rağmen Ölümsüzler kaleye tırmanmaya çalışıyorlardı. Ancak İskeletler, Dullahanlar ve Ölüm Şövalyelerinin bu sıkıca istiflenmiş tuğla duvarlara merdivensiz olarak çıplak elleriyle tırmanmaları imkânsızdı.
Çok fazla kayıyorlardı ve düşmemeye çalıştıklarında da oklar tarafından vurularak ölüyorlardı.
“Bu mümkün değil. Geri çekilin!”
Jeanne sonunda pes etti ve diğer ruh çağıranlarla birlikte Ölümsüzleri çağırdı.
Uçurumdan inmek de öyle kolay değildi ve Furgollar da bir anda öylece durmamışlardı.
Güvenli bir şekilde geri dönen Ölümsüzlerin sayısına bakılırsa ordunun yaklaşık üçte biri hasar görmüştü.
Tabii ki Weed'in birimi neredeyse hiç kayıp vermemişti ve diğerlerinin bakışlarını çekmek zorunda kalmıştı. Ama diğerleri de konuda laf yapacak durumda değillerdi.
__________________________________________
“Ölümsüz Lejyonu’nun görevinden böylece vaz mı geçeceğiz? Bu gidişle Furgol savaşçıları geri dönecek ve işler çok daha zorlaşacak.”
“Eh, kesinlikle birkaç saldırı daha denemeliyiz. Ancak şu anda herhangi bir iyi plan olmadan, sonuçtan da büyük bir beklentiniz olmasın.”
“Daha fazla ruh çağıran olsa görev tamamlanacak gibi görünüyor. Biz yetmiyor muyuz?”
“Belki de bu bizim sonumuzdur.”
Balkan'ın Ölümsüz Lejyonu görevinin böyle bitmesi cidden çok fazlaydı.
Tüm ruh çağıranlara verilen bir görev olduğu için zorluğu çok daha yüksekti ve hiç mi hiç basit bir görev değildi.
Eğer ruh çağıranlar hızla yetişselerdi ve ruh çağıranların da sayısı artsaydı işler şimdikinden çok daha kolay olurdu. Ancak maalesef öyle değildi.
Bu ruh çağıranlar iradelerini yitirip bundan sonra ne olacağını konuşuyorlarken Weed her zamanki gibi düşmüş bir düğmesini dikiyordu.
“Gerçekten ücretsiz bir geçiş mümkün değil.”
Sadece gözlem yapabilse ve görev böyle bitse çok iyi olurdu ama durum o kadar da elverişli değildi.
Ruh çağıranlar işbirliği konusunda ve grup savaşlarında çok beceriksizlerdi.
Savaşmak için mümkün olduğunca çok sayıda Ölümsüz çağırmanın yeterli olduğuna karar verdiklerini görmek cidden boğucu bir histi.
“Ruh çağıran olmak için ne saf insanları seçmişler… Ne bir istilada bulunmuşlar ve ne bir yağma ne de bir kundaklama yapmışlar.”
Weed en başından beri bir heykeltıraş yerine bir ruh çağıran olmuş olsaydı; çoktan Ölümsüzleri toplamış ve birkaç sanayi şehrini yutmuş olurdu.
Bu saf ve vicdanlı ruh çağıranlar bir istila yapmak hakkında temel bir şey bile bilmiyorlardı. Beceriksiz eylemlerinden açıkça görülüyordu bu.
Weed’in; Furgol kalesinin kapısı açıldığında yapmayı planladığı ilk şey, bir kaşıktan başlayarak hazineleri saymaktı. Ama önce kaleyi nasıl fethedeceğini düşünmesi gerekiyordu.
“Birçok olası seçenek var.”
Birçok muharebeden edindiği tecrübeler sayesinde hızla kalenin zayıflığından yararlanan taktikler geliştirdi.
Weed, Harien'in yanında taktiklerinden birini mırıldandı.
“…bunu yapmak zorundayım.”
“Pardon?”
“Asıl amaç kaleyi fethetmek olsa bile... Onların takviye kuvvetleri gelene kadar acele etmeye gerek yok...”
Weed bir sohbet başlatmıyordu da kendi kendine konuşuyormuş gibi mırıldanıyordu.
__________________________________________
“Daha hızlı hareket edin! Krallığımızın Ölümsüzler tarafından saldırıya uğradığı haberini duydum.”
Furgol’un takviye kuvvetleriydi bunlar!
Avlanmak için dağılan Furgol savaşçıları krallıklarına geri dönüyorlardı.
Sayıları 9.000'in üzerindeydi!
Eğer tüm Furgollar toplanırsa ruh çağıranları kuşatabilirler ve onları ortadan kaldırabilirlerdi.
“Hücum!”
Ancak ruh çağıranlar, kuşatma savaşında güçlerini kaybetmek yerine dönüş yolundaki Furgol savaşçılarını pusuya düşürmüştü.
Ölümsüzleri saklamak ve Furgolları pusuya düşürmek için en iyi yerleri kullanmışlar ve her birini ortadan kaldırmışlardı.
Öldükten sonra da ruh çağıranların güçlerine katılan Ölümsüzler olarak yeniden canlanmıştı Furgollar.
Bunun en iyi yanı da Furgolların takviye kuvvetlerinin sayılarının azalmasıydı.
“Takviyelerin geldiğini bilmemize rağmen kaleyi olabildiğince çabuk fethetmeye çalışarak tehlikeye düşmek yerine; önce takviyeleri avlamak doğruydu!”
Ölümsüzlerin gücünün olağanüstü bir halde olduğu söylenebilirdi.
Düşmanları sırf İskeletlerin sayısıyla bile boğmak mümkündü. Ve Furgollar’ın her ölümü daha da fazla hasara dönüşüyordu eninde sonunda. Ya Ceset Patlaması kullanılıyordu ya da ölen Furgollar Ölümsüz olarak yeniden canlandırıyorlardı.
Ruh çağıranlar dört bir yandan ordularını yönetiyor ve Furgol savaşçılarını ortadan kaldırıyordu.
Sadece görevin amacı için değildi bu. Oldukça iyi deneyimler ve eşyalar da ediniyorlardı.
“Hepsini yakalayın. Daha gidilecek çok yer var, acele edin.”
Weed kuvvetlerini yönetiyordu. Bir yandan da Furgol savaşçılarını avlayarak deneyim kazanıyordu.
Harien'e dolaylı olarak anlattığı strateji dahiyane bir strateji ya da onun gibi bir şey değildi.
“Canavarları hızlı ya da yavaş avlamak hiç fark etmez. Geride hiçbir şey bırakmayın!”
Önü veya arkayı umursamadan onları sadece deneyim ve eşya olarak görüyordu!
Ruh çağıranlar Furgol savaşçılarının yaklaşık yüzde 80'ini avlayabilmişlerdi.
Kaybettikleri gücü geri kazanmışlar, hatta üstüne daha fazlasını da eklemişlerdi.
Onları kuşatma savaşına uygun olacak şekilde; hafif ama sağlam İskelet savaşçıları, büyücüler ve okçular olarak yeniden düzenlemişlerdi.
Hiçbir takviye gelmeyen Furgollar ise kalelerinde mahsur kalmışlardı. Ruh çağıranların kuşatmasına karşı sonsuza kadar dayanamazlardı.
Kalenin içinde bulaşıcı hastalıklar yayılmıştı ve tekrarlanan savaşlar sonucunda surlar yavaş yavaş yıkılmıştı.
Furgol askerleri surları tamir etmek için dışarı çıktıklarında Ölümsüz ordusu da saldırmaya devam etmişti. Sonunda da kaleyi fethetmeyi başarmışlardı.
Görev tamamlanmıştı!
Savaş ne kadar büyükse taktikler arasındaki fark da gök ile yer arasındaki fark kadar büyük oluyordu.
“Teşekkür ederim. Senin tavsiyenle savaşı rahat bir şekilde kazanmayı başardık.”
Harien gelerek minnettarlığını dile getirmişti ama Weed çaresizlik içinde Furgol’un hazinesinde yığılmış kuru kütükleri ve meyveleri izliyordu.
Meyvelerin kuru kabuklarını üzüntüyle çiğneyerek döndü.
...
Weed dehasını konuşturup işi çözdü. Yoksa hakikaten köşeye sıkışacaktık. Okumaya devam!
Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..