Lms 28.6 : Özel Bir Karşılaşma

avatar
956 3

Legendary Moonlight Sculptor - Lms 28.6 : Özel Bir Karşılaşma


Çevirmen : Clumsy-nim



Weed gizlice Melbourne Madeninin 4. katına inmişti ve baştan ayağa suikastçı kılığına girdiği için kolay kolay şüphe çekmeyecekti.

 

“Tam da beklediğim gibi, şu anda burada kimsecikler yok.”

 

4. yeraltı katının girişini koruyan yokmuş gibi görünüyordu. Herkes Belkain’in İnine girmişti. Üst katlardaki suikastçıların başarısız olacağı hiç akıllarına gelmemişti!

 

“Ucuz numaralarım istenen sonucu verdi...”

 

Weed, kısaca böbürlendi. Diğer suikastçılar 3. katı arayacaktı. Er ya da geç buraya inecek olsalar da Weed, biraz zaman kazanmayı başarmıştı.

 

“4. kat da tehlikeli. Gizlenecek hiçbir yer yok, o yüzden hareket halinde olmalıyım.”

 

Diyerek usulca Belkain’in İnine doğru ilerlemeye başladı. Mevcut durumda acele etmenin anlamı yoktu. Suikastçılar üst katta avlanırken Bard Ray ve Hermes Loncası canavar avındaydı. Her halükarda etrafı düşmanlarla çevrili olan Weed’inse doğaçlama yapmaktan başka seçeneği yoktu.

 

-Hemen aşağı inin.

 

Weed, Hegel’e bir fısıltı yolladı.

 

-Teşekkürler, Hyung.

 

Hegel, Alice ve Dine üçlüsü, 4. kata ulaştıktan sonra Weed’den farklı bir yol izleme kararı almıştı. Kara Aslan Loncasının destek kuvvetleri gelinceye dek tünellerde gizleneceklerdi. Hermes Loncasıyla verilen savaşa bir faydaları dokunmayacağı için tek yapabilecekleri Weed’e iyi şanslar dilemekti.

 

“Sana inancım tam.”

 

Dedi Hegel gururla. 4. kattaki canavarlar göz korkutucu rakiplerdi. İki genç kızın, yani Dine ve Alice’in kalpleri de Weed’den yanaydı.

 

“Sunbae-nim, yo Oppa, dikkatli ol!”

 

“Oppa, içimden seni desteklemeye devam edeceğim.”

 

Ve Weed, kalbi heyecandan küt küt atarak Bard Ray ve Hermes Loncasının savaşmakta olduğu Belkain’in İnine giriş yaptı.

 

***

 

“Ah, maalesef video bundan ötesini göstermiyor. Biraz daha uzun olsaydı pek çok oyuncunun yüzünü güldürürdü eminim.”

 

Videoyu temin eden oyuncu öldüğü için Belkain’in İnindeki yayın sonlanmış ve kamera yeniden stüdyoya dönmüştü.

 

“Bard Ray’in mücadele gücü gerçekten tüyler ürpertici. Kıtada bu denli güçlü bir oyuncu görmüş müydük hiç?”

 

“Belkain'i fırtına gibi kasıp kavuran güç ve teknikleri gerçekten olağanüstü. O, bir kılıcın tüm potansiyelini ortaya çıkarabilen bir savaşçı! Videoda gösterilen kılıç teknikleri bir harika.”

 

Sunucu yorumunu yaparken sahne arkasında bir savaş gerçekleşiyordu. Yayıncılar Belkain’in İnine dair videolar için çeşitli bağlantılar kurmaya çalışıyorlardı. Önem taşıyan tek şey Bard Ray’in görevi değildi.

 

“Kara Aslan Loncası ine girerse aralarında bir savaş çıkacaktır. Lonca Efendisi Carlise’ın çoktan oraya ulaştığına dair raporlar işittim… Bunu yayınlarsak reyting rekorları kıracağımız kesin.”

 

“Reklam verenlerle iletişime geçin. Onlardan reklamları gece yarısına ve yeniden gösterimleri de boş saatlere koymalarını isteyin.”

 

Reklam verenler hem sıra beklemek hem de bir ücret ödemek zorundaydı. Weed Melbourne Madenindeydi. Hermes Loncasıyla olan rekabeti herkesçe bilindiği için yayın yetkililerinin olacakları tahmin etmesi zordu. Umutlarıysa Melbourne Madeninde bir şeylerin yaşanmasından yanaydı.

 

Hermes Loncası ve Weed arasındaki Üstatlık Görevi rekabeti, izleyicilerin en sevdiği konuydu.

 

“Reytingler şu anda ne düzeyde?”

 

“%12’de ve giderek artıyor. Son aylarda gördüğümüz en iyi günlük oran.”

 

“İlan panosu ne durumda?”

 

“Felç. Sayfalar arasında hızla geçiş yapılamıyor, başlıklar bile doğru düzgün okunamıyor.”

 

İlan panosu videoların hızla yayınlanmasına yönelik taleplerle doluydu. Video öyle bir anda sonlanmıştı ki! CTS Medya, KMC Medya, Dijital Medya ve LK Oyunlarının canı sıkkındı. Hepsi de hayatta kalan oyuncularla iletişime geçmeye çalışırken Hermes Loncasından resmi bir yanıt geldi.

 

Bir video yayınlama teklifini kabul ediyorlardı!

 

Hermes Loncası, reklamlardan elde edilen gelirin bir kısmı karşılığında en iyi izleyici reytinglerini sağlayacaktı. Bu teklif kulağa biraz abartılı gelebilecek olsa da yayın istasyonlarının reddetmeye cesareti yoktu.

 

Diğer istasyonlar düzenli programlar oynattığı için oyundan haber alamıyorlardı. Her yayın istasyonu hafta boyunca Kraliyet Yoluyla ilişkili düzenli programlar organize ediyordu. Ama bu programlar izleyici reytingine bağlı olarak askıya alınabiliyor ya da yayından kaldırılabiliyordu. Kraliyet Yolunda her an yeni maceralar yaşanabiliyor ve canlı yayınlar insanların yüreklerini ağızlarına getiriyordu.

 

“Bugün geç saatlere dek mesaiye kalmamızı gerektirecek. Vekil Park, tostları sipariş ettiniz mi?”

 

“Evet! Çoktan aradım ve teyze yapmaya başladı bile.”

 

“Kimbap da sipariş et.”

 

“Öğle yemeği için de bento mekanını ararım.”

 

***

 

Weed, Belkain’in İnine sızmıştı. Hermes Loncası oyuncuları deliler gibi çarpışıyordu. Şiddet dolu çığlıklar eşliğinde silahlar kalkarken büyüler esip gürlüyordu.

 

‘Gerçekten muntazam.’

 

İşte bu, kıtanın en güçlüsü olduğu söylenen Hermes Loncasının mücadele kabiliyetiydi. Bebek Belkainler bile en aşağı 450. seviyeydi. Zaten iblis ırkları genelde güçlü çıkardı. Olağanüstü fiziksel kabiliyetlere sahipken kara büyü bile kullanabilirlerdi. Ayrıca ok ve ruhani büyülere dirençleri de olurdu.

 

Belkain ve vahşi cehennem köpekleri, Hermes Loncası üyelerini öldürmek için delice koşturmaktaydı. Zaman zaman bazı bahtsız oyuncular, etrafları canavarlarla çevrilerek can veriyordu. Halbuki üstlerinde harika zırhlar vardı ve yüksek seviyeli rahipler harikulade bir mücadele içerisinde şifa büyüleriyle destek sağlıyordu.

 

Hermes Loncası buraya elit birliklerini getirmişti, dolayısıyla içlerinde tek bir işe yaramaz oyuncu bile yoktu. Her birinin seviye, yetenek ve ekipmanları savaşta bir rol oynuyordu. Hepsi de herhangi bir şehirde büyük bir yaygara kopartabilecek seviyedeydi.

 

‘Beklenildiği üzere Hermes Loncası bir harika.’

 

Weed, göze çarpmayacağı bir köşeden savaşı gözlemliyordu. Sessiz bir köşe bulma yeteneğini ortaokul, lise ve üniversite boyunca geliştirmişti! Etrafta aynı şeyi yapan birkaç suikastçı daha vardı.

 

Suikastçılar canavarın sırtını hedef alsalar da böylesine büyük çaplı bir savaşta bu, büyük bir risk olurdu. Haliyle bu kriz anında yapabilecekleri tek şey izlemekti. Ve Weed de suikastçı kılığında olduğu için ilgilerini çekmiyordu.

 

‘19 Numara.’

 

‘Weed 3. katta durdurulmuş olmalı ki o da buraya gelmiş.’

 

‘Bu hareketi yüzünden lonca tarafından kınanacaktır… Ama şu anda ortada bir savaş var, o yüzden görmezden geleceğim.’

 

Hermes Loncasının suikastçı kıyafetleri üzerinde basit birer damga vardı. Pantolon ya da ceketlerin üzerinde kimlik numaraları yazılıydı. Weed de kıyafetleri onarıp kılık değiştirebilmek adına Dikiş yeteneğini kullanmıştı. Bu durumda onu bir suikastçı yoldaşlarından ayırt etmeleri imkansızdı.

 

‘İyi savaşıyor.’

 

Weed, öncelikli olarak Bard Ray’in mücadelesini gözlemliyordu.

 

Woomba Belkain’le başa baş dövüşüyordu, hatta ona karşı bir nebze avantajlıydı. Hem hızlıydı hem de inceliği ve kuvvetiyle canavar karşısında üstünlük sağlıyordu. Tabii ki Şaman ve Rahiplerin kutsamalarının yanı sıra çeşitli saldırı destekleri de alıyordu. Ancak ne olursa olsun en tehlikeleri, ön saftaki Kara Şövalyeydi.

 

‘İnsan içinden geldiği gibi savaşmalı.’

 

Weed, sessizce savaşın sonlanmasını bekliyordu. Zaman özel bir vukuat olmaksızın akıp geçiyor ve galibiyet Bard Ray’in olacakmış gibi görünüyordu. Woomba Belkain’in bedenine oklar, baltalar, mızraklar saplanıyordu. Böylece bedeni giderek bir enkaza dönerken sağlığı hızla azalıyordu.

 

-Kuooh. Siz de nasibinizi alacaksınız!

 

Belkain can çekişirken ufak çaplı bir deprem oldu ve taşlar uçuştu. Tabii Hermes Loncası patron sınıfı canavarlarla çarpışmakta tecrübeliydi, dolayısıyla Rahipler çoktan koruyucu bir katman oluşturmuştu. Sonrasında savaşçılar geri çekildi ve Woomba Belkain tamamen çökünceye dek menzilli saldırılar gerçekleştirildi.

 

Bebek Belkainler ve vahşi cehennem köpekleri de savaş timi ve Kraliyet Muhafızları tarafından yok edildi. Şövalyeler hepsini köşeye sıkıştırırken Büyücüler grup üzerinde kitle imha büyüleri kullandı. Ruh Çağıran Krobidyun da daha çok ölümsüz çağırarak sistematik olarak gücünü arttırdı.

 

‘Ölümsüzler……’

 

Weed, yakın bir ilişkileri olduğu için onlardan rahatsızlık duymuyordu. Hatta uzun bir süre bakınca bazı zombiler gözüne tatlı bile görünüyordu! Hermes Loncasının Ruh Çağıranının Kıyamet Şövalyeleri çağırmasınıysa takdir etmeden geçemiyordu.

 

‘Bunca ölümsüzü çağırmak inanılmaz bir mana tüketmiş olmalı. Ekipmanları da mükemmelmiş.’

 

Weed, ne zaman kendinden yüksek seviyeli bir oyuncu görse kalbine bir kıskançlık saplanırdı. Hermes Loncasıyla düşmanca ilişkiler içerisinde olsa da onları takdir ediyordu. Uzun bir süredir birlikte olan üyelerin her biri bir canavar yakalamaktaki rolünü biliyordu.

 

Weed’in kafasındaki grup halinde savaşma stratejileri, burada son derece yüksek bir standartla uygulanıyordu. Hermes Loncası güç ve sadakat de dahil olmak üzere her şeyi layıkıyla kullanıyordu.

 

‘Komuta bende olsaydı zindanı temizlemeden önce hızlıca patron canavarın icabına bakardım.’

 

Versailles Kıtasında henüz yakalanmamış çok sayıda patron canavar vardı. Efsanevi kötülerin yanı sıra belirli bir bölgede hüküm sürenler de bulunuyordu. Elflerin, Perilerin ve Ruhani Canavarların zorluk düzeyi çok daha fazlaydı. Kaos Savaşçısı Kubichya gibi büyük bir hükmetme hırsı taşıyanlara da rastlanıyordu.

 

Bu yaratıklar seviyelerini yükseltip nadir öğeler kazanmak için avlanabilirdi. Weed de kendinden bir nebze güçlü oyuncularla zerre kadar ilgilenmiyordu. Onun tek isteği kendine meydan okumak ve her canavar tipini avlamaktı. Ama gelin görün ki neticede bir Oymacı olmuştu!

 

“Devrilmek üzere!”

 

“Son ana dek güçlü kalın. Okçu birimi, oklarınızı sakınmayın ve de ıskalamayın. Büyücüler, son darbeye hazır olun.”

 

Bard Ray ve Kraliyet Muhafızları hiç tereddütsüz harekete geçtiler. Getirdikleri silahlar bir patron canavarı avlamaya uygundu. Woomba Belkain’i sistemli bir şekilde ağlarına düşürüyorlardı.

 

‘Her yerim karıncalanıyor resmen.’

 

Weed de çaresizce savaşa katılmak istiyordu. Ama harekete geçecek olursa kuytuda saklanıp dikkat çekmeme planları suya düşerdi.

 

-Kkueeeeeee!

 

Woomba Belkain can çekişiyordu. Hermes Loncası bu uğurda savaş timi ve Kraliyet Muhafızlarından 35 kişiyi feda etmişti. Patron sınıfı bir canavar, sona yaklaştıkça daha çok direnç gösterirdi. Belkain’in saldırıları Bard Ray’e odaklı olduğu için diğer savaşçılar kendilerini ortaya atıyordu.

 

“Kuwawawak!”

 

Savaşçılar, Woomba Belkain’in dikkatini çekebilmek için bağrışıyordu. Hermes Loncası, bu kriz süresince Bard Ray’i eksiksiz bir şekilde savunuyordu. Komutanları, Hermes Loncasını destekleyen sütundu. Derken Bard Ray tarafından yaralanan Woomba Belkain’den son bir feryat yükseldi.

 

-Melbourne Madenindeki Woomba Belkain, ebedi istirahatine başladı.

 

“Başardııık!”

 

“Hermes Loncası yine yaptı yapacağını!”

 

“Woomba Belkain. Böylece bir mitin daha üstesinden gelmiş olduk. Biz bu kıtanın en güçlü grubuyuz!”

 

Kraliyet Muhafızları ve savaş timi, silahlarını kaldırmış bağrışıyordu. Weed ise Hermes Loncasını kıskançlık dolu gözlerle izliyordu. Yeni bir efsaneye imza atmanın mutluluğunu taşıyorlardı.

 

‘Önemli bir rol oynadılar.’

 

Patron canavarları avlamak, zorlu öğeler düşürmenin yanı sıra şöhret ve istatistikleri arttırmaya imkan tanırdı. Dolayısıyla tüm loncalar düzenli olarak zindanlarda canavar avlardı. Patron sınıfı canavarların sayısı sınırlı, teşkil ettikleri tehditse yüksekti. Ama galibiyetin vereceği hazzı düşününce kılıcını kapıp yola koyulmaktan başka çare olmazdı.

 

Bard Ray, Woomba Belkain’den düşen ekipmanları topladı. Muhtemelen pek çok izleyici şu anda canlı yayında bu sahneye tanık oluyordu!

 

‘Geçiş bedeli bile alabilirler.’

 

Weed, Hermes Loncasının hayatta olan üyelerinin hesabını tuttu. Kraliyet Muhafızları ve savaş timinin 160 üyesi hala yaşıyordu. Oturup soluklanırken silahlarıyla ilgileniyorlardı.

 

‘Şimdilik kımıldamadan izleyeyim. Kaçmak için Kara Aslan Loncasıyla çarpışacakları anı kollarım.’

 

Woomba Belkain ve Bebek Belkainlerin bulunduğu mağara henüz keşfedilmemişti. Hermes Loncası büyük ihtimalle buradan bir hazine sandığı da kaldıracaktı. Weed, kendisinin herhangi bir şey elde edebileceğini sanmıyordu. Böyleleri bu dünyada ardında hiçbir şey bırakmazdı. Zaten aralarında her şeyi silip süpürecek Maceracılar da vardı.

 

Weed karnında bir ağrıyla izleyedururken Hermes Loncasının hareketleri ani bir değişime uğradı. Dinlenmekte olan oyuncular bir bir kalkarak girişe yöneldiler. Weed’in sinirleri gerilmişti. Hermes Loncası girişi kapatırken adımlar yavaşça Weed’e yaklaşıyordu.

 

‘Açığa mı çıktım ki? Tabii ya… Şimdiye 3. katı incelemeyi bitirip aşağı inmişlerdir muhtemelen.’

 

Ancak şimdilik açığa çıktığı kesin değildi. 3. katta savaştığı kişilerden birinin suikastçı kostümünü giyinip gizlice 4. kata inmişti. Tavrını hiç değiştirmeden sakince dikilen Weed’in gözleri bir kaçış yolu arayışıyla etrafı tarıyordu.

 

Derken Woomba Belkain’i mağlup etmenin yorgunluğunu atan Bard Ray, Weed’e doğru ilerledi. Ve konuşmayı başlattı.

 

“Nasılsın?”

 

“……”

 

Weed’in dudakları hafifçe aralandı. Cevap vermekte zorlanıyordu ama anlamamış gibi de yapamazdı. Aksi takdirde Bard Ray, onun bir suikastçı kılığına girdiğini çözebilirdi. Gerçi Hermes Loncasına bakılırsa olup bitenleri çoktan çözmüş gibi görünüyordu.

 

“Peşindekilerden kurtulduğunu biliyordum ama seninle burada karşılaşmayı beklemiyordum.”

 

“……”

 

Evet, Weed’in kimliği kesinlikle açığa çıkmıştı. Nasıl tepki vereceğini bilemiyordu.

 

“Nereden anladın?”

 

“Üst katı arayan suikastçıların Weed’i bulamadığını duydum. Ve sen, bir katil değilsin.”

 

Suikastçılar, Melbourne Madenindeki tüm oyuncuları katletmişti. Dolayısıyla çoğunun ismine katil damgası kazınmıştı. Ve Weed görünüş olarak bir suikastçıya benzese de katil damgasını taklit etme imkanı yoktu.

 

‘Onca şeye rağmen… Epey hızlı fark etti.’

 

Weed zor bir duruma düşmüştü. Normal şartlarda Bard Ray ve Hermes Loncası gibi köklü bir güç karşısında bile durum bu denli kötü olmazdı.

 

‘Gerçekten hiç şansım yok.’

 

Ama böyle bir yerde onlarla baş edemezdi! Okçular ve büyücüler savaşa hazırken zırhlı şövalyeler arayı hızla kapatıyordu. Weed’in zihninde Woomba Belkain’in yoğun bir saldırıya uğradığı sahneler oynuyordu. Ve Bard Ray de henüz kılıcını kınına sokmamıştı.

 

‘Rahiplerin tedavisiyle avın etkilerinden kurtulmuşlar bile.’

 

Bard Ray kibirle lafa girdi.

 

“Hermes Loncasına kafa tutan herkes canından olur. Weed, bugün senin ayaklar altına alınacağın gün.”

 

Bard Ray, Versailles Kıtasının en güçlü kişisi kabul edilecek yeterlilikteydi. Weed, karşısında başka bir rakip olsaydı ya savaşarak karşılık verir ya da barışçıl bir yol arardı. Ama bu ejderin pençelerinden de dişlerinden de kaçış yoktu. Madem ölecekti, öyleyse savaşarak ölmeyi seçerdi.

 

“Eğlenceli bir gün olacak.”

 

Diyen Weed, yavaşça suikastçı kıyafetlerini çıkarttı. Ekipmanlar ona uygun değildi ve seviyeleri de düşüktü, dolayısıyla savaşta iş görmezlerdi. Onların yerine Hermes Loncasının bakışları altında Talrock’un Zırhını ve diğer ekipmanlarını kuşandı.

 

‘İzlemekten başka çareleri yok.’

 

Bard Ray ve diğer oyuncular çoktan zırh ve silahlarını değiştirmişti. Bu noktada Hermes Loncasının gücünün bir önemi yoktu. Okçular ve Büyücüler menzilli saldırılarla Weed’in icabına kolaylıkla bakabilirdi. Neticede hepsi de Versailles Kıtasının en yüksek rütbeli oyuncularıydı!

 

Özetle Bard Ray, rakibiyle tek başına çarpışmayı kabul etmişti. Kıtanın en iyi Şaman ve Rahiplerinden aldığı kutsamalarla sağlığı ve manası çoktan dolmuştu. Ve kutsamalarının etkisi düşük olsa bile durum hiçbir şekilde adil olmayacaktı.

 

Bard Ray, en iyi halinde olmadığı takdirde Weed’i yenemeyeceği düşüncesindeydi. Onu öldürerek büyük bir şeref sahibi olacak ve Üstatlık Görevini tamamlama yarışında öne geçecekti!

 

Weed, İblis Kılıcını kavrayarak kısa kısa, derin nefesler almaya başladı.

 

‘Kaos yaratıp düşmanı dağıtmalıyım.’

 

Hermes Loncasının gücünü aşamayacak olsa da öylece ölüp gitmeye niyeti yoktu. Tam da bu niyetle Rüzgar Koşusunu kullanmak üzereyken Belkain’in ardındaki zemin sallandı.

 

Kwarururururung!

 

Sarsılan zeminde ayakta kalmak zorlaşırken de bir canavar belirdi!

 

-Karımın ölüsü yerlerde yatıyor……! Siz insanlar böyle bir pervasızlığa cüret ettiniz demek.

 

Canavarın bedeni Woomba Belkain’inkinden de büyüktü. Kışkırtıcı boynuzlara ve koyu kırmızı tüylerle kaplı bir bedene sahipti. Bunlar yetmezmiş gibi gözleri ve ağzı, vahşi doğasını gözler önüne seriyordu. İşte bu canavar, Woomba Belkain’in kocası, Kızıl Belkain’di!

 

“La-lan! Bir tane daha varmış.”

 

“Hiç sıradan bir tip değil.”

 

Hermes Loncası hızla harekete geçti. Weed’i çevreleyen birlikler bu defa Kızıl Belkain’le çarpışmaya hazırlandı. Ruh Çağıran Krobidyun ise canavarla ilgili bilgileri teyit etmek için büyüsünü kullandı.

 

“Bana her şeyi göster, serpilen sağlık. Yaşam Gücünü sergile!”

 

*Ttriing*

 

-------------------------------------------------------------------------

-Kızıl Belkain

Bizzat cehennemden çıkan bir iblis. Woomba Belkain’in kocası, Haineph Dağlarının hükümdarı.

-Çelik silahlardan zarar görmez.

-Büyü direnci çok yüksektir.

-Kara büyüden etkilenmez.

-Çağrılan Orta Düzeyin altındaki tüm ruhlar mühürlenir.

Sağlık: %100

Mana: %100

-------------------------------------------------------------------------

 

“B-bu…”

 

Krobidyun’un beti benzi atmıştı. Bard Ray’in görevi, Haineph Dağı bölgesinin patron canavarını avlamaktı. Ve okuduklarına bakılırsa asıl canavar buydu. En aşağı 620. seviyeydi ve Woomba Belkain’den de güçlü görünüyordu.

 

En büyük sorunsa çelik silahların ona zarar vermeyecek oluşuydu.

 

***

 

Carlise ve Kara Aslan Loncası askerleri, Treipeak’in ışınlanma geçidine ulaşmıştı.

 

“Bir an önce oraya varmalıyız.”

 

Hazırladıkları atları Melbourne Madenine sürüyorlardı. Yüzlerce at dört nala koştukça dağlardan toz bulutları yükseliyordu. Ve Hermes Loncası dağlık bölgeyi gözlemleyebilmek adına iyi noktalara istihbarat ajanları yerleştirdiği için yaşananlar eşzamanlı olarak rapor edilebiliyordu.

 

-Şu anda Treipeak’teler, Kara Aslan Loncası beklediğimizden daha hızlı ulaştı.

 

-Loncası Efendisi Carlise’ın yanında çok sayıda üye var.

 

-Hiç tereddütsüz 3. noktayı aştılar ve gözle görünen 20 Büyücü bulunuyor.

 

Hermes Loncası onları ormanda pusuya düşürecek Korucular ve Okçular da hazırlamıştı.

 

“Çoklu Atış!”

 

Hareket halindeki Kara Aslan Loncasının üzerine oklar yağıyordu.

 

“Sürpriz saldırı! Hiç önemsemeden ilerlemeye devam edin!”

 

Savaşçılar okları kılıçlarıyla püskürtüyordu. Korucuların gizlenme noktalarını büyü saldırılarıyla bombalıyor ama sonuçlarına bakmadan koşmaya devam ediyorlardı!

 

Böylece grup hızlıca Melbourne Madeninin girişine ulaştı. Hermes Loncasının onlara mani olma çabalarıysa yok sayıldı. Bu esnada hala Treipeak’te toplanmakta olan Kara Aslan Loncası üyeleri, artçı birlik olarak görevlendirildi.

 

“Gerçekten savaşacak mıyız? Bir kez Melbourne Madenine girdikten sonra geri dönüşü olmayacak.”

 

Rondal isimli bir Büyücü, Carlise’a bu soruyu yöneltti.

 

Rondal, Kara Aslan Loncasının kurucularındandı. Av grupları Tullen Krallığında hüküm sürüp ünlenince Carlise, Rondal ve birkaç üyenin birleşimiyle Aslan Loncası şekillenmişti.

 

“Üstünlük Birliği İttifakını ilk bozan Hermes Loncasıydı. Bunun bedelini ödemek zorundalar.”

 

Carlise, savaşmakta kararlıydı. Bard Ray ve Hermes Loncası Tullen Krallığını işgal etmişti ve Carlise’ın gururu bunu göz ardı etmesine izin vermezdi. Treipeak’teki askeri birlikler de bölgeye ilerliyordu. Hermes Loncasından kalanların icabına bakılmış, maden yakınlarındaki huzur ve düzen geri kazanılmıştı.

 

“Girin.”

 

Ve böylece Kara Aslan Loncasının defansı yüksek savaşçı ve paladinleri Melbourne Madenine giriş yaptılar.

 

#Kaldığımız yerden tekrar merhaba.

10 yıldır ailemin bir parçası olan kedimi kaybettiğim için bir süredir bilgisayarın başına geçememiştim, sizi habersizce beklettiğim için kusura bakmayın. Bugünden itibaren yine salı ve cumaları bölüm atarak ilerleyeceğim. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46043 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr