Weed, Kızıl Belkain savaş timine saldırır saldırmaz harekete geçti.
‘Tek başımayım, o yüzden fena halde dezavantajlıyım.’
İnin girişi Hermes Loncası tarafından kapatılmıştı.
‘Madem öyle...’
Weed, canavarın zekasına güvenmekte karar kıldı.
“Şunlar yaptı işte. Karına onlar saldırdı!”
Diyerek hızlıca Kızıl Belkain’in yanına koştu ve Hermes Loncası şövalyelerine saldırdı. Zorlu bir taktik olsa da yaşamak istiyorsa başka çaresi yoktu!
“Heriam Eskrimi!”
“Nasıl ya…”
A sınıfı bir patron canavar belirmiş, sonra da Weed o canavarın yanında çarpışmaya başlamıştı. Bunu gören Hermes Loncası üyeleri şoktaydı! Weed’in yaptığı şey saçmalığın daniskasıydı.
-Kabristan!
Kızıl Belkain, dizlerini yere batırarak geniş ölçekli bir yetenek kullandı. Kapkalın zırhlara sahip oyuncular çeviklikleri düşerek yere gömüldü. Weed ise Kızıl Belkain’in yakınında olmasına rağmen etkilenmedi. İşte bu, patron sınıfı bir canavarın zekasının eseriydi!
‘Bu ufaklıkla şunları öldürdükten sonra savaşırım.’
Weed’in aklından da benzer şeyler geçiyordu.
‘Hayatta kalırsam onu öldürüp öğelerini toplarım belki?’
Böylece her ikisi de hiç tereddütsüz saldırıya geçti. Kızıl Belkain koşturup omuzlarını iterek bir savaşçının bedeninin geriye savrulmasına yol açtı. Kalkan ve zırhının savunması savaşçının ölmesini engellese de hemen ardından Weed’in atağı geldi. Kızıl Belkain’in yanı başından yetişilmesi güç bir hızla Rüzgar Koşusu kullanarak savaşçıya saldırdı.
“Güçlü Kalkan!”
Savaşçı, saldırıyı karşılamakta karar kıldı. Weed büyük bir hasar verebilecek olsa da arkasına Rahiplerin şifa büyülerini almış yüksek defanslı bir savaşçı kolay kolay canından olmazdı.
Bu esnada Kızıl Belkain hücum halinde diğer oyuncular üzerinde saldırı yeteneklerini kullanmaktaydı. Bir patron sınıfı canavar olarak pervasızca alan saldırıları gerçekleştiriyordu.
-Belkain’in feryadını işittiniz.
Mücadele Ruhu Azaldı.
Moral düştü.
Yeteneklerin başarı oranı azaldı, mana tüketimi hızlandı.
Kızıl Belkain’in Silueti belirdi. Tüm saldırılardan etkilenen o olacak.
Kızıl Belkain’in üzerine çılgınca ok ve büyü yağıyordu. Hermes Loncası aktif bir saldırı stratejisine geçiş yapmıştı. Woomba Belkain ve Kızıl Belkain aynı anda belirseydi alacakları hasar çok daha fazla olurdu. Ama her birinin ayrı ayrı avlanıyor oluşu mücadelelerini bir hayli kolaylaştırmıştı. Zaten büyük çaplı bir av da her bir sınıfın patron canavarı kısıtlama konusunda ayrı bir yol oynamasına imkan tanıyordu.
‘Kızıl Belkain’in daha güçlü olması gerekiyor. Şu an için benim müttefikim sonuçta.’
Diye düşünen Weed, yakın dövüş sınıflarının peşine düşmek için Rüzgar Koşusu kullanıyordu.
‘Zaman geçtikçe Kızıl Belkain’i avlamak daha da kolaylaşacak.’
Düzinelerce Hermes Loncası oyuncusu ölse bile Kızıl Belkain’e verecekleri hasarın sonu gelmeyecekti. Krobidyun şimdiden Kızıl Belkain’e saldıracak bir Kıyamet Şövalyesi çağırmaya başlamıştı. Diğer oyuncular tehlikesi nedeniyle bu konuda kararsız olsalar da Weed’in ölümsüzlerden korkusu yoktu.
Zindanda devasa patlamalar ve saldırı yetenekleri kol geziyordu! Bu hararetli ortamdaki Hermes Loncasının tüm saldırılarıysa Kızıl Belkain’e odaklıydı. Patron sınıfı canavarları avlamaktaki tecrübeleri sayesinde en güçsüz saldırılar bile Kızıl Belkain’in derisine ulaşıyor, sağlığını az da olsa düşürüyordu. Bu hasarlar giderek birikecek ve en nihayetinde canavar devrilecekti.
Kızıl Belkain muazzam bir güce sahip olsa da yakın dövüş kullanıcıları Rahiplerin desteğiyle güçlü kalmakta ısrarcıydı. Ön saflardaki savaşçılar kalkanlarını kaldırıp saldırıları göğüslüyordu. Ve Weed’in bu güç dengesini sarsması gerekiyordu.
“Işıyan Kılıç!”
Weed’in kılıcından çıkan ışıktan kuşlar, savaşçıya arkadan saldırdı. Bu kılıç yeteneği çok mana tüketse de Weed, bunun için endişelenecek pozisyonda değildi. Kızıl Belkain büyük saldırılarla boğuşuyordu! Neyse ki Işıyan Kılıç, savaşçının sağlığını azaltmayı başardı.
-Savaşçı Wabulla’yı öldürdünüz.
-Tecrübe kazanıldı.
-Şöhret 169 arttı.
-Şövalye Burgulleo öldürüldü.
-Seviye atladınız.
-Şöhret 369 arttı.
-Savaş esnasında rakibi arkasından vurarak gerçekleştirdiğiniz korkakça eylem neticesinde Şeref İstatistiği 1 azaldı.
Durumu tersine çevirmekte ustaydı! Üstelik seviyesi 410’du. Hermes oyuncularının seviyeleri 400lerin başlarındaydı, hatta 430’u aşanlar bile vardı. Weed de bu oyuncuların icabına bakarak epey tecrübe ediniyordu. Normal şartlarda sıradan zindanlarda bu denli yüksek seviyeli oyunculara rastlamak zordu.
“Gebertin şunu! Onun yüzünden aldığımız hasar artıyor!”
Bu bağırışın işitilişiyle uzun menzilli saldırı birimi ok ve büyüleriyle Weed’i hedef almaya başladı. Weed’in bunca hasarı üstlendiği takdirde hayatta kalması imkansızdı! Okçu ve büyücülerin muazzam saldırı güçleri Kızıl Belkain’den Weed’e kayarken Weed, ayağını yere geçirip bir o yana bir bu yana koşarak aynı yerde kalmama mücadelesi veriyordu.
Kwang! Kwa kwa kwang!
Pusyu syu syu syuk!
Geçtiği her noktaya oklar, buz kütleleri ve alevler iniyordu. Okları kıl payıyla atlatıyordu. Hermes Loncasının abartılı menzilli ateş gücünün hedefi Weed’di. Okların her sıyırışıyla Weed’in sağlığı azalıyordu. Anlık hareketleri ve kaçınma becerisi sayesinde tüm oklardan hasar almaktan kurtulsa da sağlığı şimdiden %20 azalmıştı.
“Bu kadarı yeterli olmayacak!”
Derken Weed, Kızıl Belkain’in önüne geçti. Ve savaşçılarla şövalyeleri yaralamaktan korkan lonca üyeleri menzilli saldırıları sonlandırdı. Weed’in aldığı azıcık hasar, Hermes Loncasının gücünün yanında bir hiçti. Öyle ya da böyle bu zindandan kaçış yoktu ve Kızıl Belkain’in çılgınca saldırdığını söylemek abartı olmazdı.
“Işıyan Kılıç!”
Weed Işıyan Kılıcı kullanırken Rahipler, kalkanlar ve sağlık onarma büyüleriyle hazırlık yaptı. Hermes Loncasının çektiği demirden set, herkese çaresizliği tattırabilecek düzeydeydi.
Savaş timinin ve Kraliyet Muhafızlarının perspektifinden durum buydu. Genellikle canavarlardan yalnızca ufak hasarlar aldıkları bir standarda sahiplerdi. Çünkü işe koyulmadan önce en iyi ekipmanlarla ve insan gücüyle hazırlık yaparlardı. Woomba Belkain’in ardından beliren Kızıl Belkain’e direnebilmelerini de buna borçluydular. Ama Weed’in müdahaleleri işleri çok daha zor hale getiriyordu.
Onun üçkağıtlarının savaşı daha da hararetlendirmesinden çekiniyorlardı! Bu sırada sağlıkları tehlikeli bir noktaya inerken Kızıl Belkain’in saldırılarını karşılamayı beceren savaşçılar rahat birer nefes alıyordu.
“Ucu ucuna hayatta kalabildim.”
“Neredeyse kritik duruma düşecektim. Beni hızlıca iyileştirin lütfen!”
Rahiplerin manası sınırsız değildi, dolayısıyla aralıksız olarak şifa büyüsü kullanamıyorlardı. İşte Weed’in Işıyan Kılıcı da o ufacık pervasızlık anlarında patlıyordu! Neredeyse hiçbir oyuncunun sıyrık almadan kurtulamayacağı güçte bir saldırı yeteneği kullanıyordu.
“Ölü Şövalye Van Hawk’ı çağırıyorum, Vampir Lordu Torido’yu çağırıyorum!”
“Çağırdınız geldik, Üstadım.”
Kızıl Belkain, Weed’in astları çağrılır çağrılmaz teninden keskin iğneler saçtı. Van Hawk ise anında kılıcını çekerek Kızıl Belkain’e saldırmaya kalktı.
“Ben bununla dövüşürüm.”
“Hayır, onunla dövüşmeyeceksiniz.”
“Üstadım, öyleyse ne yapacağız?”
“Şununla ve diğer insanlarla. Bir de barbarlarla…… Şu koca canavarsa bizim tarafımızda.”
Bunu duyan astları, uzun uzadıya bir açıklamaya gerek duymaksızın düşmanın Hermes Loncası olduğunu kavradı.
“Üstadımızdan da bu beklenirdi……”
“Böyle olacağını tahmin etmiştim.”
Weed tarafından kolayca ikna edilen Van Hawk ve Torido ikilisi Hermes Loncasına saldırmaya başladı. Aldıkları emir ister iyi olsun ister kötü, Weed’in talimatlarına inançları vardı.
Buna rağmen Weed’in beti benzi hala atıktı. Van Hawk ve Torido desteğe gelse de Hermes Loncası pek fazla kayıp vermiyordu.
Karşısında savaşçılar, rahipler ve menzilli saldırı birlikleri vardı. Bu metoda sadık kaldığı takdirde askeri durumu değiştirmesi imkansızdı. Yakın dövüş kullanıcıları da Kızıl Belkain’le baş etmek için formasyon ve taktik değişikliğine gidiyordu. Dolayısıyla Weed’in daha aktif olması ve farklı saldırılar denemesi gerekiyordu.
Yine de güçlü bir canavarı istikrarla engelleyebilmek takdire şayandı. Okçu, büyücü ve şaman gibi menzilli saldırı sınıfları, güç kullanımında başarılıydı. Onların menzilli saldırıları canavarı etkisiz hale getiriyordu.
Weed, zamanında loncanın bir kemik ejderi avladığı videoyu izlemişti. Hermes Loncası, özüne sadık, güçlü bireylerden oluşuyordu. Weed daha önce bu denli görkemli ve istikrarlı bir av izlememişti. Üstelik arka planda henüz açığa çıkmamış 30 Kraliyet Muhafızı da vardı. Okçu ve büyücüleri patron canavardan korumak için arkada kalıyorlardı.
‘Hermes Loncası kesinlikle kıtanın en güçlüsü olarak kabullenilmeyi hak ediyor. Dikkatleri dağıtılırken bile etkili şekilde canavar avlayabiliyorlar.’
O esnada Bard Ray, yanında birkaç şövalyeyle Weed’e doğru yürümeye başladı. Kızıl Belkain avına dahil olmamıştı. Hasarın çoğu savaş timi ve Kraliyet Muhafızları tarafından verilirken Ruh Çağıran Krobidyun yalnızca avdaki ölümsüz sayısını arttırıyordu. Bard Ray de savaş alanında arzuladığı şeyin ne olduğunu belirlemişti.
“Direnmenin anlamı yok. Ama asgari nezaket gereği sana benimle tek başına dövüşme fırsatı tanıyacağım.”
Weed’in Bard Ray’le çarpışmaya hiç niyeti yoktu. Woomba Belkain’le çarpışırken sergilediği yıkıcı gücü ve kılıç yeteneğini görmüştü. Aralarındaki güç farkı öylesine barizdi ki onunla baş etmekte zorlanacağı kesindi. Ve güçsüz taraf olarak bir noktada can vermesi kaçınılmazdı!
Weed’in Heriam Eskrimi, güçlü bir askerle çarpışmaya uygun değildi. Herhangi bir fırsatı kollayan ardışık bir saldırı serisiydi! Bu yetenek, düşmanın defansındaki boşlukları değerlendirmeye yönelikti.
Ay Işığı Oyma Bıçağı da göz alıcı ve harikulade olmasına rağmen birebir mücadelelerde yetersizdi. İmparator Üçlüsü, Arkadan Bıçaklama, Kılıç Kırma, Kılıç Dansı, Kılıç Kayseri gibi yetenekleri de vardı. Ama Üçlü ve Kılıç Dansıyla bir iki defa başarılı olsa da bir Şövalyeye vereceği hasar fazla olmazdı. Kılıç Kayseri de çok güçlü bir yetenekti ama aralarındaki seviye ve ekipman farkı düşünülünce rakibini öldürebileceğinin garantisi yoktu. Üstelik bu yetenekle manasının neredeyse tamamını tüketirdi.
Yani Weed’in elindeki tek kılıç tekniği Işıyan Kılıçtı. Son derece işlevsel olduğu için bu savaşta bol bol kullanmıştı. Ama yetenek yetkinliğiyle mana tüketimi kıyaslanınca şu noktada büyük ölçüde faydasız olacaktı.
Evet, başka oyuncularla baş etmesini sağlayabilirdi ama Bard Ray’in karşısında yetersizdi. Weed’in bölgesel olarak Belkain’in İninden faydalanması gerekiyordu. Fakat Bard Ray’in destekçi ordusu hesaba katılınca Weed, her açıdan yetersiz kalıyordu.
***
“Kaçınılmazsa savaşmak zorundayım.”
Diyen Weed, gözleriyle İblis Kılıcını yokladı. Bir iki mücadelede bu kılıca başvurmuştu. Dayanıklılığı düşerse maksimum hasarı veremez, isabet oranı azalırdı.
‘Keşke Kılıç Bilemeyle ya da hiç değilse Zırh Cilalamayla onarabilseydim……’
Ona bunun için zaman tanımazlardı. Kızıl Belkain hala hayatta olsa da Weed’i bekleyen mücadele kolay olmayacaktı.
“Başlıyorum. Savaşmak istiyorsan sen de beni takip et.”
Diyen Weed, Kızıl Belkain’in yanına koşturdu.
“Harekete geçti. Ateşe hazırlanın!”
Okçular ve büyücüler karşılık vermeye kalksa da Kraliyet Muhafızları onları durdurmak için yetkilerine başvurdular.
“Weed Bard Ray’in. Ona dokunmayın, canavara odaklanın!”
“Anlaşıldı.”
Böylece menzilli saldırı birlikleri Weed’e bulaşmadı. Weed’in hareket hızıysa Bard Ray’in kafasını karıştıracak kadar fazlaydı.
“Gerçekten sinir bozucu bir herif.”
Diyen Bard Ray kafa sallarken bir büyücü, atı Rindullin’i çağırdı!
Rindullin, Haven Kraliyet Ailesinden miras kalmış en kaliteli attı. Mücevher güzelliğinde, zarif mi zarif beyaz yelelere sahipti ve bir kılıçtan da kıymetliydi. Parlak bir zekaya ve iyi bir talihe sahip bir attı!
Ve Bard Ray, bu atın yanı sıra Kara Şövalye Üstatlığı görevinden edindiği bir öğe olan Efsanevi Yıldırım Mızrağına da sahipti.
“Hadi gidelim!”
Diyen Bard Ray, atının sırtında Weed’in peşine düştü. Weed, Van Hawk ve Torido, Kızıl Belkain’in yarattığı kafa karıştırıcı savaş alanında koşturuyor, Bard Ray de bile isteye peşlerinden gidiyordu.
***
“Onu kurtaralım!”
“Ölsek de sorun yok. Bir arkadaşımızın başı dertteyse onu kesinlikle kurtarmamız gerekir.”
Pale ve Irene ikilisi Yurin’le şiddetli bir tartışma içerisindeydi. Weed’in başı Hermes Loncası yüzünden fena halde dertteydi ve arkalarına yaslanıp buna seyirci kalamazlardı. Okyanusta bir kum tanesinden farksız olsalar da Melbourne Madenine gitmekte kararlıydılar.
“Yurin, beni oraya gönder lütfen. Onu kurtarmak için canımı riske atmaya hazırım.”
Zephyr de Yurin’in kalbini kazanma fırsatını kaçırmak istemiyordu.
Daha önce Yurin’in evine oyun oynamaya gitmiş ve bolca tamirat yapmış ama arkadaş olarak resmi bir yemek daveti aldığıyla kalmıştı. Halbuki o, kendisi için pilav yapan Lee Hye-yeon’un daha nice yönünü görmek istiyordu.
‘Bir randevu kapmam için fırsat bu fırsat……’
Choi Ji-hoon, bunun ona yakınlaşması için çok uygun bir an olduğunu düşünmüştü. Dolayısıyla üstüne başına her zamankinden daha çok özenmiş, parfüm bile sıkmıştı.
‘Pilavımızı yerken sohbet etsek ne hoş olur. Baş başa kalırsak konuşmanın samimiyeti de artar. Eğer başarılı olabilirsem bir ihtimal……’
Lee Hye-yeon’un evine gelirken hediye olarak bir yüzük bile getirmişti. İş başında deneyimli bir kurttu. Hem de Lee Hyun’un evde olmadığı bir zamanı seçmişti!
“Tavan birazcık sızdırıyor. Oppa bugünlerde çok meşgul… Bu işi onun yerine sana emanet edebilir miyim acaba?”
“Ben hallederim, hiç merak etme.”
Deyip lüks tişörtüyle lavabo bile tamir etmiş, karşılığında da Lee Hye-yeon’un leziz soya fasulyesi çorbasını içmişti. Normalde biftek gibi şeyler yiyen biri için bambaşka bir atmosferdi.
‘Yemekten sonra bir fırsat yakalayacağım.’
Bir aşk filizlendirme fırsatının ne zaman çıkacağı belli olmazdı. Fermente edilmiş soya fasulyesi yiyor olsa da Choi Ji-hoon’un bir çapkın olarak sabrı boldu. Bir müddet sessiz kalmıştı.
“İçecek bir şey var mı peki?”
Ağzındaki soya fasulyesi kokusundan kurtulmak için bir şeyler içmek zorundaydı.
“Tarçın çayı var.”
“Şey…”
“Sevmez misin?”
“Yok canım, güzeldir.”
Böylece tarçın çayı içerek televizyon izlemişlerdi.
‘Ortam zorlu. Ama bu tatlı anlar……’
Choi Ji-hoon, kadınlarla konuşabilme yeteneğiyle gurur duyuyordu. Tam da bunu düşünürken Lee Hye-yeon ayaklanmıştı.
“Atıştıracak bir şeyler getireyim.”
“Oh, teşekkürler.”
Bir şeyler atıştırmak, televizyon karşısında yapacakları konuşmayı daha akıcı hale getirirdi.
Derken Yurin, kudzu kökü getirmişti!
“Bu da ne?”
“Atıştırmalık işte. Oppa bunlara bayılır.”
Böylece acı mı acı kudzu köklerini kemirerek televizyon izlemişlerdi.
“Kahve var mıydı acaba?”
“İçerim dersen Heotgae Ağacı Suyu var?”
“Ah, yo. Kalsın.”
***
Weed’in omurgası buz tutmuştu.
‘Sol taraf.’
Yön değiştirip sağa doğru atıldı ve az önce olduğu yere bir kılıç indi! Koşarken kılıcıyla hem özgürce saldırıp hem de savunma yapabiliyordu.
-Kılıcın saldırı menzili içerisindesiniz.
Kaçınma gerçekleştirildi.
Ciddi bir yara almadınız ancak sağlığınız 4,324 azaldı.
Yeteneğin etki alanı geniş olduğu için o alan içerisinde bulunmak bile sağlığının büyük bir hasar almasına yetmişti. Elbette ki Kızıl Belkain’le aynı bölgede çarpıştığı için o da hasardan nasibini almıştı.
“Şifalı Eller!”
Rahipler telaşla Bard Ray’i iyileştirirken Bard Ray, Rindullin’in sırtında Weed’i kovalamayı sürdürüyordu. At, kaotik savaş alanına rağmen hedefini gözden kaybetmiyordu.
Kwarurung!
Yıldırım Mızrağının savrulduğu her seferde muazzam bir patlama gerçekleşiyordu. Weed Kızıl Belkain ve savaş halindeki oyuncular arasında gidip geldiği için de Bard Ray nihayetinde Hermes Loncasına zarar verdiğiyle kalıyordu. Kızıl Belkain’in de iş birliği içerisinde olmasının Weed’in aktif bir rol oynamasına yardımı dokunurken Bard Ray, hızla atını sürerken Kızıl Belkain’i göz ardı ediyordu.
“Rüzgar Koşusu!”
Weed, maksimum hızla duvardan tavana doğru koşturuyor, onu izleyen Hermes Loncası oyuncularının gözleri faltaşı gibi açılıyordu.
“Ne harika bir hız! Nasıl bu kadar hızlı koşabiliyor ki?”
“Açık alanda böyle koşsaydı hayatta yetişemezdim.”
Öyle ki Rindullin’in üzerindeki Bard Ray bile Weed’e yetişemiyordu. Weed, karmaşık engellerin üzerinden atlaya zıplaya oyuncular ve canavarların arasında koşturuyordu.
“Işıyan Kılıç!”
Bu esnada uzaktan saldırsa da ışıktan kılıcı Bard Ray’i aşarak başka bir savaşçıya ulaştı. Bard Ray, loncasının aldığı hasara ilgisizdi. Hermes Loncasından kaç canın yitirileceği umurunda bile değildi.
Derken Kızıl Belkain, güçlü arka ayaklarını yere geçirdi.
-Toprağın Hiddeti!
Ve o saniyede dört bir yana çılgınca bir şok dalgası yayıldı. Weed ekstrem çevikliği ve etkilenmeyeceği bir noktada bulunması sayesinde neredeyse hiç hasar almazken Hermes Loncası Kızıl Belkain’i kontrol altında tutmak için yakın dövüşe devam etmekteydi. Dolayısıyla Weed’in yarattığı karmaşanın bedeli ağır oldu.
Belkain’in ini, sergilenen muntazam yetenek yüzünden un ufak olmak üzereymişçesine sallantıdaydı.
“Bir savaşçıyı kaybettik. Canavar savunma hattını aştı!”
“Yeni bir savaşçı gelinceye dek şövalyeler devreye girsin! Okçu birimi, Kızıl Belkain’in kuşatmadan kurtulmasını engellemek için güçlü oklarınızı kullanın.”
Bir patron canavar avında formasyonların ve belirli rollerin neden önem taşıdığını anlamak kolaydı. Zaten Weed’in saldırılarında Bard Ray’dense savaş timine odaklanma sebebi de buydu.
Weed ve Bard Ray ikilisi adeta kovalamaca oynuyordu!
Genellikle at binen bir şövalye çok daha avantajlı olurken Weed, çevikliğinden ve çevre koşullarından faydalanıyordu.
-Yıldırım Mızrağı ile yıldırım çağrıldı.
Elektrik şoku neticesinde sağlık 2,892 azaldı.
Geçici felce bağlı olarak 9 saniyeliğine hareket hızı düştü.
‘İhtimaller hiç benim lehime değil.’
Bu gidişle Weed’in hayatta kalması imkansızdı. Bard Ray’in saldırı menzili genişti ve kısıtlı alan nedeniyle Weed’in tamamen kaçınması da ihtimal dahilinde değildi. Hızla düşen sağlığının yanı sıra Işıyan Kılıç ve Rüzgar Koşusu kullanımı nedeniyle canlılık ve manası da sınırlıydı. Ve Bard Ray Rindullin’in üzerinde hızla üzerine geliyordu.
“Kahramanın Kılıcı!”
Bard Ray yeni bir kılıç tekniği kullandıkça saldırıları güç kazanıyordu.
‘Tahmin ettiğim gibi bu durumdan kurtulmam imkansız. Kara Aslan Loncası daha erken gelseydi bir şansım olabilirdi ama...’
Kara Aslan Loncası an itibarıyla Melbourne Madeninin ikinci katındaki tuzaklar ve suikastçılarla uğraşmakla meşguldü. Weed, gözlerini Kızıl Belkain’e dikti ve artık hayatta kalmanın bir yolunu aramaktan vazgeçti. Görünürde neredeyse hiçbir yol yoktu.
‘Öyleyse sıra çaresizce bir hamlede.’
“Van Hawk, Torido! Saldırın!”
Diyen Weed, Bard Ray’e doğru koşmaya başladı. Göz ucuyla Kızıl Belkain’in savaşını izleyen Van Hawk ve Torido ikilisiyse Weed’in emrine itaat etti. Her ikisi de oldukça üst düzey birer patron sınıfı canavardı!
Van Hawk elinde kılıcıyla Bard Ray’e doğru uçarken Torido bir Bıçak Tufanı yarattı. Weed de Işıyan Kılıcıyla saldırıya geçti. Bu kombo, Bard Ray’in ansızın büyük bir kriz tecrübe etmesine yol açtı. Derken bir köşede toplanan Rahiplerin şarkısı başladı.
-Savaş alanında Tanrı Tyr’in İlahisi kullanıldı.
Bard Ray geçici olarak yenilmez hale geldi.
Evet, Bard Ray kısa bir süreliğine hiçbir yan etki olmaksızın sağlığından ve gücünden en ufak bir kayıp yaşamayacaktı.
“Kara Şövalyenin saldırılarına direnemezsiniz!”
Bard Ray, kendisinin gücüyle Rindullin’in hızını birleştirerek atağa kalktı.
“Tahaaaat!”
Van Hawk, kılıcıyla atı engellemeye çalıştı.
Jjaeng kang!
Fakat kılıcı kırıldı ve kendisi de hayalete dönüştü.
“Üstadım, özür dilerim.”
Ölü Şövalye Van Hawk, gri bir duman öbeği halinde geri çağrılmadan önce acı bir şekilde feryat etti. Aldığı onca büyü ve ok hasarından sonra doğrudan Bard Ray’in saldırısına maruz kalmıştı. Weed, bu manzarayı pişmanlıkla seyretti.
‘Keşke o kılıç kırılmasaydı……’
Kılıç, Weed’in Van Hawk’a emanet ettiği bir ekipmandı. Elbette ki standart olarak seviyesine kıyasla düşüktü ama yine de Bard Ray’le çarpışırken kırılmıştı işte. Bu sırada Bard Ray, Torido’nun Bıçak Tufanına doğru ilerlemekteydi. Tyr’in İlahisi etkili olduğu için saldırıyı görmezden gelebiliyordu.
“Ağır Tatmin Darbesi!”
Deyişiyle Işıyan Kılıcın oluşturduğu ufak kuşlar yok oldu. Ve Bard Ray, Rindullin’in sırtında koştururken kılıcını aşağıdan yukarıya doğru savurdu.
“Günbatımı Kılıcı!”
Kılıçtan bir mana akışı yayıldı.
‘Başım dertte.’
Weed, Işıyan Kılıcı kullandığı için olduğu yerde kalmıştı. Bard Ray ise Rindullin’in ivmesiyle gücünü birleştirmişti, dolayısıyla saldırısı doğrudan Weed’e ulaştığı takdirde etkisi yıkıcı olurdu. Mana akışının menzili bir hayli genişti, yani Weed’in kaçınacak bir yer bulması da imkansızdı. Şu anda tek bir kişiye karşı kullanılan bu yetenek, esasında kale duvarlarını yıkmaya ya da koca bir orduyu katletmeye yönelikti.
“Gözlerini Sımsıkı Kapat!”
Weed gözlerini kapattı, Kadim Kalkanını çıkarttı ve kendini sola doğru attı. İblis Kılıcı rakip yeteneklere karşı savunma amaçlı da kullanılabilirdi. Ama dayanıklılığı düştüğü için hasarı azaltmak adına kılıçtansa kalkanına bel bağlamak zorundaydı. Maalesef Bard Ray’in yeteneği kaçma fırsatı tanımadan bedenine ulaştı.
-Büyük bir etki ile Sersemletildiniz.
Sağlıkta ciddi bir düşüş gerçekleşti!
Konsantrasyon yüksekliğinizle Sersemliğin üstesinden geldiniz.
Bedeniniz felç semptomları gösterebilir.
22 saniyeliğine tüm yetenekler etkisiz hale geldi.
Düşman mananızın bir kısmını özümsedi.
2,795 mana kaybettiniz.
Mücadele ruhu geçici olarak %29 azaldı.
Kutsal Güç Kılıcına maruz kalındı.
Bir canavar ya da kötü niyetli bir şahsiyet olmadığınız için fazladan zarar görmediniz.
-Büyük bir yara aldınız.
Bir an önce iyileşmezseniz direnciniz kalıcı olarak 2 azalacak.
-Kadim Kalkanın dayanıklılığı azaldı.
Talrock’un Zırhının dayanıklılığı düştü.
Göğsünüzle olan bağlantısı zayıfladı.
Bir kez daha giyilinceye dek defansı %17 azaldı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..