Park Soohyun kazançlarını görmezden gelerek hüzünle çalışma odasından dışarıya çıktı. Salondan gülüşme sesleri geliyordu. Kuzeni Nayoon arkadaşlarını eve davet etmişti. Sık sık olan bir şeydi bu, bu yüzden Soohyun çok fazla umursamadı.
Ancak bu gürültü biraz fazlaydı.
Başını ağrıtacak kadar.
“Ashborne salonda neler oluyor? Neden bu kadar gürültü var?”
Salona doğru ilerlerken hiçbir yerden destek alması gerekmiyordu artık. Fiziksel vücudunu geliştirdikçe duyuları da daha iyi bir seviyeye gelmişti. Bir şeyleri tanımlamak için sadece duyularını kullandığından gelişimleri çok daha hızlı olmuştu.
Ashborne bir saniye geç cevap verdi.
[İkisi erkek olmak üzere beş kişi salonda parti yapıyorlar. Hepsi Genç Hanım Nayoon’un arkadaşı gibi duruyor.]
“Bugün onun doğum günüydü. Parti yapmalarının nedeni bu olmalı.”
Soohyun oturma odasına gelince ayağında bir ıslaklık hissetti. Biraz asidik bir madde olduğunu anlayabiliyordu. Şayet yapışıktı. Kan beynine sıçradı bir anda. Öfkeyle Ashborne’a seslendi.
“Odayı betimle bana.”
[Koltuğun üzerinde iki erkek ve bir kız, kız ortada olmak üzere birbirlerine yakınlar. İki kişi ise koltuğun önünde mikrofona doğru şarkı söylüyorlar. Ayaktaki kızlardan birisi Nayoon. Bir elinde mikrofon bir elinde alkol var. Çılgınca dans ederken elindeki alkolü döşemelere döküyor. Bunun dışında şampanya patlatmış gibiler, masa da dahil olmak üzere üç farklı yerde lekeler bulunuyor…]
Amcasının bir evi yoktu, bu yüzden Soohyun ve ailesine ait olan eve yerleşmekte ısrar etmişti. Soohyun pek tabii bunu kabul etmişti zira artık yasal olarak ebeveyni amcasıydı. Buna bir şey demezdi ancak evi kirletmeleri, bir şeye zarar vermeleri veya değiştirmelerini katiyen yasaklamıştı.
Bir keresinde aile fotoğrafını kaldırmaya çalıştıklarını öğrenmişti.
Soohyun o kadar öfkelenmişti ki elinde bir bıçakla yengesini öldürmeye çalışmıştı. Pek tabii amcası tarafından sertçe dövülmüştü. Böyle bir olay da geçen sene yaşanmıştı. Amcası daireyi satıp başka bir yere taşınma taraftarıydı. Soohyun bu yüzden avukatlarla uğraşmak zorunda kalmıştı.
O günden sonra Soohyun’un kurallarına uyuyorlardı.
“Müziği kapat ve temizlik robotlarını aktifleştir.”
Nayoon çılgınca dans edip şarkı söylerken müzik bir anda kesildi. Arkadaşı ona baktı ve kafasını eğdi. Nayoon da ne olduğunu anlamamıştı. Bu yüzden kafasını çevirip koltukta oturan arkadaşlarına baktı.
“Ne oldu? Kumandaya mı bastınız yanlışlıkla?”
“Kumanda masanın üzerindeyken nasıl basalım ki?”
Koltukta oturan erkeklerden biri gülerek yanıtladı. İsmi Lee Taeyang’dı. Seoul Belediyesi’nde çalışan orta halli bir memurun oğluydu. Pek yakışıklı sayılmazdı ama biraz kalıplıydı. Otoritesi ise babasınınki gibi destek tipiydi.
Nayoon kafasını sallayacaktı ki salonun girişinde sessizce onlara dönmüş silueti gördü. Gözleri kapalıydı. Zarif bir görünüşü vardı, uzun siyah saçları omzuna dökülüyordu. Aynı zamanda yumruklarını sıkıyordu.
“Müziği sen mi kapattın?”
Nayoon umursamaz bir şekilde güldü.
“Evimden defolun.”
“Evinden mi? Hahahaha, burası ‘bizim’ evimiz.”
Soohyun sesindeki bariz bir öfkeyle Nayoon’a doğru bağırmıştı. Bu yüzden diğerlerinin de dikkati ona döndü.
“Bu velet de kimin nesi?”
“Bize bir kardeşin olduğundan bahsetmemiştin.”
Soohyun hiçbir bakımdan Nayoon’a benzemiyordu. Bu yüzden arkadaşları şaşırmıştı. Nayoon hemen durumu toparladı.
“Sadece belge üzerinde kardeşiz. Kendisi babamın uzun zaman önce iletişimini kestiği kardeşinin oğlu. Ve kör.”
Açıklaması odadakilerin durumu anlamasına neden oldu. Kızlar sempatiyle Soohyun’a bakıyordu, erkeklerse alayla gülümsediler.
“Bulunduğu durumun farkında değil. Velet, bugün Noonanın doğum günü. Hâlâ keyfim yerindeyken defolsan iyi olur.”
Nayoon’un açıklaması buradaki misafirin Soohyun olduğunu düşündürmüştü onları. Bu yüzden dışarıdan biri tarafından rahatsız edilmek istemiyorlardı. Üstelik sarhoştular, bu yüzden muhakeme yetenekleri körelmişti.
“Size… evimden… siktir… olup… gidin… dedim!”
“Gerçekten sinirimi bozuyorsun!”
Taeyang ayağa kalktı ve Soohyun’un üzerine yürüdü. Kör birine karşı gelmek biraz aşağılayıcı gelse de buraya sırf Nayoon için gelmişti. Nayoon çirkin bir kız değildi ve ailesi de varlıklı duruyordu. Bu yüzden onu hedefi olarak belirlemişti.
Şimdi de bir velet çıkmış ortamı mahvediyordu.
“Ortamı görmüyor musun? Ah doğru, kördün. Hahahahaha!”
Taeyang Soohyun’un karşısına geldi ve ona tepeden baktı. Pek uzun biri sayılmazdı ancak buna rağmen Soohyun göğsüne anca geliyordu. Kafasına dokunmak için elini uzattı ama Soohyun onun eline tokat attı.
“Evimden defol, piç herif!”
Taeyang’ın alnındaki damarlar şişti.
Yüzünde bir gülümseme olsa da gözleri öfke alevleriyle parlıyordu. Sabrı kalmamıştı artık.
“Kör olmana rağmen fazla küstahsın!”
Sol eliyle Soohyun’un karın boşluğuna bir yumruk attı. Karşısındaki bir çocuk olduğundan kendini tutsa da acıtacağı kesindi.
Beklediğinin aksine yumruk isabet etmedi. Soohyun aniden bir adım geri çekildi ve Taeyang’ın suratını yumrukladı.
Ancak Taeyang’ın konumunu tam olarak hesaplayamadığından yumruğu ıskaladı. Taeyang kafasını yana yatırdı. O yumruk suratına inseydi birkaç dişini alacak güce sahipti. Karşısındaki çocuk yaşından beklenmeyen bir güce sahipti.
“Beni gerçekten korkuttun, sikik!”
Taeyang fırsattan istifade edip Soohyun’un karnına vurdu.
“Uhk-!”
Yumruk tam boşluğuna isabet ettiğinden keskin bir acı zihnini bulandırdı. Acı dolu boğuk bir inleme çıkardı, vücudu içgüdüsel ölerek iki büklüm oldu.
“Kör insanlar dövüşmemeli.”
Sağ dirseğini kırdı ve sertçe Soohyun’un sırtına geçirdi.
Soohyun’un karnındaki acı zaten onun inlemesi için yeterliydi. Bir de sırtına yediği darbe neredeyse onu yere yığacaktı. Bu darbe acısını daha da artırmıştı.
Aniden hareket etti ve tekrardan bir yumruk savurdu Soohyun. Yumruk öncekinden daha hızlı olmasına rağmen Taeyang rahatça kaçındı. Zira Soohyun kafasından beş altı santimetre daha uzağa yumruk atmıştı.
“Lanet olası kör aptal, buradayım.”
Bu dünyadaki herkes Otorite’ye sahipti ancak herkesin yeteneği farklı seviyedeydi. Lee Taeyang hayatı boyunca bir kez bile antrenman yapmamış olsa da oldukça kuvvetliydi. Bunun nedeni vücudunun içerisinde dolaşan Mana idi.
Soohyun’un Otoritesi daha uyanmamıştı, bu yüzden yumruklarının arkasındaki güç Lee Taeyang için sinek vızıldaması gibiydi.
Lee Taeyang diğerleri önünde küçük düştüğü için öfkeliydi. Bundan dolayı Soohyun ile dalga geçti. Soohyun saldırdığında kenara çekildi ve yandan tekme attı, ardından kendi etrafında döndü ve poz verdi.
“İşte buradayım!”
Soohyun tekmeyi yiyince birkaç metre geriledi ve halıya takılıp yere düştü. Dişlerini çıktı ve tekrardan ayağa kalktı.
“Orada değilim ki.”
Aniden yan tarafından Lee Taeyang’ın sesini duydu. Gardını almış olsa da Lee Taeyang saldırmamıştı.
“Buradayım.”
Sesi duyduğu gibi sırtına bir tekme yedi ve surat üstü yere çakıldı.
“Kör bir çocukla dalga geçtiğine göre kalbin taştan olmalı Oppa.”
“Hahahaha! Kör bir fare gibi yönünü bulmaya çalışıyor. Çok eğlenceli.”
İzleyenler oldukça eğleniyordu. Sonuçta sorun çıkaran ilk kişi Soohyun’un ta kendisiydi. Nayoon ilk başta biraz endişeliydi çünkü Soohyun’un geçen sene yaptıkları hâlâ aklındaydı. Oldukça aklı başında ve sakin biri gibi durabilirdi ancak öfkesi inanılmaz sertti.
Fakat bu kadar darbeye rağmen bir şey yapamıyor olması onu da rahatlatmıştı.
O da gülmeye başladı. Soohyun’dan korkuyordu ve bu yüzden onun acı çekmesi rahatlatıyordu içini.
Lee Taeyang Nayoon’un da güldüğünü görünce daha da gaza geldi ve sahte sesler çıkararak Soohyun ile körebe oynadı.
Sonuç olarak Soohyun tüm oyunlara düştü ve diğerlerini daha da eğlendirdi. Kör bir kaplan gibiydi. Her hamlesi güçle dolu olmasına rağmen hiçbir zaman hedefi tutturamamıştı.
Lee Taeyang bir kez daha Soohyun’a vurduktan sonra geri çekildi. Yüzünde büyük bir gülümseme vardı, Nayoon eğleniyor gibi duruyordu. Yakında liseden mezun olacaklarından daha da yakınlaşmalıydı ona.
Soohyun karnını tutarak eğildi.
‘Yanlış mı gördüm?’
Lee Taeyang Soohyun’un gülümsediğini sandı.
‘Alkol cidden başa bela.’
Ayağına yere vurduktan sonra hareketlendi. Biraz daha devam edip sonlandıracaktı. Artık sıkılmaya başlamıştı.
Kaçmaya çalıştığında duvara çarptı.
‘Ha? Duvar mı?’
Tekrardan baktığında köşeye sıkıştığını fark etti. Dalga geçerken kendini buraya sokmuştu ancak bir sorun yoktu. Bulunduğu yerden çıkmak için Soohyun’un yanından kaçmaya çalıştı.
“Nereye gidiyorsun?”
Aniden göğsüne yediği tekme onun tekrardan odanın köşesine soktu. Tekme oldukça güçlüydü, neredeyse Mana kullanarak ulaştığı gücün zirvesi kadar hem de.
Soohyun doğrudan Lee Taeyang’a döndü yüzünü. Doğruldu ve boynunu kütletti. Yüzünde bir gülümseme vardı.
“Kulaklarım kesinlikle gözlerimin yerini alamaz. Tam konumunu kestirirken zorlanıyordum. Şimdi işim kolaylaştı.”
Lee Taeyang yediği tekmenin şokunu daha atlatamamıştı.
Aniden kalbinin derinliklerinden uğursuz bir his yükseldi.
Ne olduğunu düşünme şansı bulamadan burnunun ortasına bir yumruk yedi. Acı zihnini uyardı, sarhoşluktan sıyrılırken gözleri yaşardı. Dilini ısırmıştı. Burnundan kan akmaya başladı. Kaçmaya çalıştı fakat fırsatı yoktu.
İyi eğitimli bir boksör gibi yumruklarını atan Soohyun’un her hamlesi vücuduna iniyordu. Kollarını uzatarak Soohyun’u itmeyi başardı.
Kalbinden sevinç çığlıkları atarken Nayoon’un endişeli sesini duydu.
“Dikkat et!”
Koştuğundan dengesi yerinde değildi. Ancak Nayoon’un panik dolu çığlığı yüzünden kendini korudu, Soohyun’un bir kaplan gibi ona doğru atılmasını sonuna kadar açılmış gözlerle izledi.
‘İyi değil!’
Kalbinden bir çığlık yükselmişti. Çektiği acı yüzünden düzgün düşünemiyordu. Ayakları yüksek ses çıkartıyordu. Bu da Soohyun’un konumunu aniden saptamasına imkan veriyordu.
Vücudunu çevirmeyi başardı, Soohyun’un yörüngesinden çıkmıştı. Aniden vücudunu çevirmek dengesini hiçten yok etse de sorun değildi. Biraz nefeslenme şansı olduğu sürece durum tersine dönerdi.
“Dikkat et! Sakın yakalanma!”
Nayoon’un panik dolu çığlıkları yankılandı salonda.
O anda olağanüstü bir şey yaşandı.
Soohyun biden yönünü değiştirdi ve ileriye atıldı. Bir yılanın esnekliğine, bir şimşeğin hızına sahipti. Kör olmasına rağmen mükemmel bir doğruluğa sahipti. Anında Lee Taeyang’ı yakaladı, hızlıca vücudunu çevirdi ve korkutucu bir güçle kendine doğru çekti.
Lee Taeyang’ın ayakları yerden kesildi ve ne olduğunu bile anlamadan yere çarptı.
Bam!
Ortaya çıkan ses salonda yankılanacak kadar fazlaydı.
Vücut ağırlığı ve Soohyun’un fırlatma hızı birleşince aldığı hasar onu anında bayılttı.
Lee Taeyang kendinden beş yaş küçük bir çocuk tarafından kum torbası gibi yere çarpılmıştı. Görenler ne olduğunu anlayamamıştı.
“Dur!”
Nayoon gözyaşları eşliğinde bağırdı.
Aldığı cevapsa demir gibi sert bir yumruktu. Soohyun’un yumruğu Taeyang’ın suratına indi ve birkaç dişini kırdı. İkinci yumrukta tam olarak aynı noktaya inince Taeyang’ın burnu kırıldı.
Bam!
Bam!
Yumruklar sağanak yağmur misali inince Lee Taeyang’ın suratı dağıldı.
“Dur artık! Onu öldüreceksin!”
İlk başta gülenlerin suratı şimdi korku doluydu. Soohyun’un yumrukları Lee Taeyang’ın suratını tamamen parçalamıştı.
Soohyun’un yumruğu hava da durdu.
“Ashborne, Antrenman Asistanı Modu’nu devreye sok.”
[Antrenman Asistanı Modu aktive edildi. Antrenman partneri olarak kimi seçmek istersiniz?]
“Bu odada bulunan herkesi antrenman partneri olarak seçiyorum.”
[Anlaşıldı. İlk hedefiniz saat 11 yönünde, beş metre uzaklıkta. Önünüzde iki engel var. Birincisi elli santimetre yüksekliğinde bir koltuk, zıplayarak aşabilirsiniz. İkinci engel koltuktan otuz santimetre uzaklıkta, yirmi santim yükseklikte bir sehpa… Hedef 170cm boyunda, bir eşofman giyiyor ve korku ifadesine sahip…]
Ashborne’un bilgilendirmesi Soohyun’un odayı zihninde canlandırmasını sağladı. Soohyun ileriye doğru koştu ve havaya sıçradı. Koltuğu tek hamlede geçtikten sonra yumruklarını sıktı ve sehpanın üzerinden atladı.
[Hedef kaçıyor, yeni konumu: saat 7 yönü.]
Soohyun tekmesini savururken tereddüt dahi etmedi. Hiçbir şey göremiyor olsa da gözlerinin yerine geçebilecek Ashborne’a sahipti.
Bam!
Tekmesi çocuğun kafasına çarpmasıyla çocuğun yerle birleşmesi bir oldu.
[Hedef temizlendi.]
[İkinci hedef…]
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..