2. Cilt: Antik Hazine
Bölüm 12
Kristale sahip büyücüden muazzam bir baskı yayılıyordu. Bu baskı, karşısındakilerin kalbini titretmeye yeter de artardı. Onu çevreleyen enerji, sanki her büyüden üstünmüş gibi hissettirdi.
"Büyü direnci çok arttı." dedi lonca lideri, tedirgin bir sesle. "Bu noktadan sonra, büyülerimiz ona fazla bir zarar veremez."
Bu cümle herkesin endişesini iyice arttırdı. Karşılarındaki adam sanki yeryüzüne inmiş bir tanrı gibi hissettirirken, ona sıradan silahlarla mı saldırmaları gerekecekti?
"Her şeyi mahvettiniz!" Thom'un gözleri bu renk değiştiren enerjiyle parlıyordu. "Biz her şeyi başarmışken siz her şeyi mahvettiniz!!"
Alevlerle kaplı kolunu savurduğunda tüm grup sanki güneş yeryüzüne inmiş gibi hissetti. Eva anında bir geçit açmasaydı, onlardan geriye kalan şey sadece birkaç kül yığını olacaktı. Eleanor bu alevleri özümsemeyi düşünemezdi bile.
Alev dalgası onlara vuramayınca yoluna devam ederek toprak duvarlardan birine çarptı. Çarptığı yerdeki toprak yavaşça erimeye ve lava dönüşmeye başlamıştı.
"Lanet olsun." dedi Mathias. "Bu adamın tek büyüsü topumuzu diğer dünyaya yollayacak!" Diğerleri de onun kadar diken üstündeydi. Bir darbe almaları onların sonu olabilirdi.
Admon soğukkanlılığına yavaşça dönerek bir kere daha gerdi yayını. Fırlattığı ok, Thom'un üzerine doğru rüzgarı delerek uçuyordu. Ama o hiçbir şey yapmadı. Sivri uçlu ok, onun bedenini kaplayan enerjiye temas edince geri sekmişti.
"Sendin!" Haydut liderinin öfkesi bir anda mavi saçlı erkeğe yönelmişti. "Onu sen öldürdün!"
Admon, ayaklarının altındaki toprağın bir anda ısındığını hissetmeye başladı. Hareket büyüsü olan Gökyüzü Adımı'nı geri çekildiği anda onun bulunduğu yerden bir alev sütunu yükseldi. O bundan kurtulmuştu ama yine toprağın ısındığını fark etmesi uzun sürmedi.
Thom, tekrar tekrar ona saldırdı. Diğerlerini tamamen görmezden geliyor gibiydi. Büyü gücü muazzam miktara ulaşmış olsa da bu gücü kontrol etmekte zorlandığı belli oluyordu. Çünkü Admon'ın hızına ayak uyduramadı. Yeterince hızlı büyü yapamıyordu. Her büyüden sonra birkaç saniye dinleniyordu.
"Silahıyla uzak mesafeye saldırabilecek tek kişi Admon. Biz ne yapacağız?" Dorian, lidere sorarken o, Tavon'a döndü.
"İllüzyonlarla Admon'a zaman kazandır."
Yardımcı lider başıyla onayladıktan sonra saldırmak için Thom'a baktı. Fakat bunu yapmasıyla burnundan kan gelmesi bir olmuştu. Bir adım geri çekilirken "Zihnine erişemiyorum. Büyü enerjisi fazla yoğun. Benimkini anında çözüyor."
"Mirabel." Admon sürekli oradan oraya zıplarken yayı kardeşine fırlattı. Sırtındaki sadağı da ona fırlattıktan sonra kaçınmaya devam etti. Büyü gücünün bedenine bindirdiği yük ve öfkesine yenik düşmesi sebebiyle mor saçlı adam bunu fark etmedi bile.
Mavi saçlı kız, yayı havada yakaladı ve hızla yerdeki sadaktan bir ok da o çekti. İlk seferinde okun gelişi çok belliydi ve ona savunma fırsatı verdiğini düşünüyordu. Habersiz bir saldırının şansı daha yüksek olacaktı.
Ok rüzgarı delerek yol aldı ama enerji katmanını geçmeyi başaramayıp o da geri sekti. Thom'un dikkati tüm gruba geri toplanmıştı.
"Siz, hepiniz, burada olanların hesabını yanarak vereceksiniz!" Bu sözleri söylerken gözlerini tüm bu alanın içindeki cesetlere gezdirdi. Bu adamların hepsi ona hayalinde yardım edecek kişilerdi. Özellikle kardeşi, Blath... Genç oğlanı bu dünyadan kurtarmak istemişti ama bu insanlar onu öldürmüşlerdi.
"Nihai Büyü!" Mor saçlı adam tek elini kaldırırken herkesin gözleri iyice açıldı.
"Çıkar bizi buradan!" Tavon, Eva'ya bağırınca genç kız hızla bir geçit açmaya başlamıştı. Geçitten herkes geçtikten sonra o da geçiyordu ki Thom'un sesi tekrar duyuldu.
"Ejder Gazabı." Bir elinden püsküren alevler yere değdiği anda dört duvarın içinde kalan tüm alanı kapladı. Kavurucu alevler geçide ulaşamadan kapatamamıştı ne yazık ki geçit büyücüsü. Çok az bir alev onun sırtına değmişti. Fakat bu küçük miktar, onun tüm sırtını ciddi derecede yakmıştı.
Tüm sırtı yanan kızın gözlerinden yaş gelirken yerde ve hareket edemedi. Tek yapabildiği yumruklarını ve dişlerini sıkmaktı. Bu acı dayanılması kolay bir acı değildi ve alevin içerdiği yoğun büyü enerjisi onun enerjisini bir hiçmişçesine kırmıştı.
"Eva!" Herkes onun başına toplandığı zaman Eleanor, yüzüğünden bir şişe çıkardı. "Dayan biraz." Şişeden çıkan iksiri yavaşça onun sırtına dökerken sanki kızgın bir taş parçasına su döküyormuş gibi ses çıkıyordu. Kız dayanamayıp çığlık attı.
"Eva..." Mathias onun yanan sırtını ve acısını görünce iyice kötü hissetmişti. Fakat bu iş artık dönülebilecek noktadan çıkmıştı. Bu savaşta ya onlar, ya da Thom... İki taraftan biri ölecekti. Tam olarak anlamıştı artık, gerçek savaşı...
Eleanor iksiri döküp yavaşça sürünce kızdan acı dolu inlemeler duyuldu. Son anda onları duvarların dışına çıkarmayı başarmıştı. Uzaktan baktıkları duvarların etrafı mahlukatlarla doluydu. Duvarı tırmalayıp içeri girmeye çalışıyorlardı. Duvarların içinde ise bu uzaklıktan bile görülecek yükseklikte bir ateş yanıyordu.
"Artık devam edemez." Eleanor, Ghaya'ya dönerek "Haber gönder. Onu şehre geri göndermemiz gerek."
Siyah saçlı adam başıyla onaylayarak kendi lonca kartını kullandı ve sinyal gönderdi. Bir dakika içerisinde yanlarında bir geçit açılmıştı. İçinden gelen geçit büyücüsü, onu şifacıların bulunduğu hastaneye götürmek için bir geçit açmıştı. Lonca lideri onu hastaneye götürüp yatırdıktan sonra oraya geri geldi bu geçidi kullanarak.
Şimdi yanlarında Amelia Belet'in iki hizmetkarı vardı. Ghaya ve bu geçit büyücüsü. "Ona karşı fikri olan var mı?" Eleanor gruba bakarken önerilere açıktı.
"Benim bir fikrim var." Garvin diğerlerine bakarak konuştu. "Dorian, Nihai Büyüsünü kullanarak ona karşı kısa bir süre de olsa dayanabilir. Eğer bu sürede işini bitirebilirsek, durum halledilmiş olur."
"Yanımda o derece sıcaklığa dayanabilecek bir şey yok." Şişman büyücü de söze karıştı.
"Aslında bende bir şey var." Ghaya da söze girerek cebinden bir yüzük çıkardı. Şişman büyücüye doğru uzatırken herkes merakla bakıyordu.
"Bu nedir?"
"Plantin. Bir miktar daha dayanıklıdır sıcaklığa."
Dorian elindeki yüzüğe bakarken "Tamam, biraz dayanabilirim gibi görünüyor. Peki işini bitirmek için ne yapacaksınız?" diye sordu.
"İhtiyar moruk hala gelmedi!" diye konuştu sinirle Eleanor. "Gelseydi onun yardımı olabilirdi!"
"Hemen söylenmeye başlıyorsun." Yanlarında bir geçit açılmıştı. Elinde bir şişe tutan ihtiyar oraya geldi.
"Nerede kaldın lan sen!? Senin geç gelişin yüzünden Eva yaralandı!" Lonca lideri kızgındı.
"Üzgünüm, yapılması biraz uzun sürdü."
"O nedir?" İnsanlar onlara yardımcı olabilecek bu şeyin ne olduğunu merak ediyorlardı.
"Bu, krallığımızda fazla bir değeri olmasa da oldukça güçlü bir iksir olan Taş Tozu İksiri." Açıklamaya başlamıştı. "Bu iksir değdiği şeyi taşla kaplamasıyla bilinir."
"Bunun bize faydası ne olacak?"
"Size malikanedeyken söylediğim şeyi hatırlarsınız. Taş henüz enerjiye aç ve halen tamamen uyanmadı demiştim. Kutsal Büyü Kristali içinden enerji geçmediği zaman kendini bir taşla kaplamaya başlar. Bu taşla ne kadar kaplanırsa uyandırılması o kadar zor olur. İşte elimdeki iksiri yapmak için, madene giderek hazine odasındaki büstten alınan, kristalin kendini kapladığı taşlardan kullanıldı. Eğer bu iksiri kristale bir şekilde ulaştırabilirsek, kristalin gücü geçici bir süre için azalacaktır."
Bu fikir herkesi bir anlığına da olsa ferahlattı. Fakat orada nasıl duracaklardı ki? Her yer yanıyordu.
"Bu arada, biraz da yardım getirdim." İhtiyarın sözleri üzerine iki geçit açılarak içlerinden birkaç büyücü daha çıktı. "Neyse ki aramızda Saldırı Sınıfı Su Büyücüsü de var."
Gelen büyücülere bakan grup biraz daha rahatlamıştı. Sayı artışı çok iyi olacaktı. Tek başına olan Thom'un daha fazla kişiye dikkat etmesi gerekiyordu.
"Geriye sadece iksiri kristale nasıl ulaştıracağımız kaldı." Tavon diğerlerine bakıyordu.
"Ben yaparım." Admon yayını tekrar eline alırken "Bir oka bağlayarak şişeyi kristale fırlatabilirim."
"Yapabileceğinden emin misin?" Dorn, ciddi bir şekilde sordu. "Bu iksirden bir şişe daha yok."
"Dikkatini dağıtmanız gerekecek. Beni fark etmemeli."
"Ben yaparım." Mathias söze dahil oldu. Eva'nın o halini gördükten sonra bu adamı yenmeye yarayacak her şeyde bir görevinin olmasını istiyordu. "Dikkatini kendime çekebilirim."
"Evlat, cesaretle aptallık arasında ince bir çizgi vardır. Bunu kaçırıyor gibisin. Sen bir Büyücü Çırağısın. Onun sahip olduğu güç neredeyse Büyücü Azizi seviyesine çıkacak. Onu nasıl oyalayacaksın?" İhtiyar büyücü ona bunu sorarken herkes onlara bakıyordu. Gerçekten de bir Büyücü Çırağı ne yapabilirdi ki?
"Aranızda canlı yem olmakla ilgili birkaç yıllık tecrübesi olan başka biri varsa görevi seve seve ona bırakabilirim?" Beyaz saçlı büyücü, kollarını göğsünde kavuşturarak sırayla onlara baktı. Tabii ki kimsenin böyle bir tecrübesi yoktu. "Ayrıca burada geçit büyücüleri var. Beni tehlike anında oradan çıkarabileceklerini düşünüyorum."
İnsanlar birkaç saniye düşündüler. Eğitimde Mathias'ı görenler onun saldırı gücü az olsa da reflekslerinin herkesten iyi olduğunu fark etmişlerdi. Aynı güçteki saldırılar onlara da gelse belki savuşturamazlardı ama bu gencin bir şansı vardı. Yine de Eleanor ve Dorn endişelilerdi. Eski bir dostlarının hatırası olan bu çocuğa böyle bir görev vermek...
"Baban da hep en tehlikeli görevleri üstlenirdi." diye düşündü ihtiyar. "Aranızdaki tek fark onun hepimizden güçlü olmasıydı."
"Pekala, bunu yapacak mıyız? Çünkü duvarları eritiyor manyak herif!!" Genç büyücü bağırırken parmağıyla duvarlarla kaplı olan bölgeyi gösterdi. Çıkan yüksek ateşle toprak yavaşça lava dönmeye devam ediyordu. Aynı anda da oradaki tüm mahlukatlar içeri girmek için daha büyük bir çaba göstermeye başladı. Kristalin enerjisi onları fazla cezbetmişti.
"Öyleyse anlaştık." Eleanor'un kararı Dorn'un ona bakmasına neden oldu. Fakat kadın da haklıydı ki eğer güçlenmesini istiyorlarsa bazı şeyleri yapmasına izin vermeleri gerekecekti. Bazen risk almasına müsaade etmeden onun bir savaşçı haline gelmesine yardım edemezlerdi.
"Tamam öyleyse." Dorian elindeki yüzüğü sıkmaya başlarken "Nihai Büyü!" diye haykırdı. Platinle kaplanıyordu ama bir katla kalmadı. Onlarca kez platinle kaplanan bedeni yüzünden bir deve dönüşmüş gibiydi. Boyu yaklaşık 4 metre olmuştu. Yavaşça attığı bir adım, yerin sarsılmasına neden oldu.
"Dev Savunması!"
İnsanlar da savaşa hazırlanırken geçit büyücüleri birleşerek şişman büyücünün geçebileceği bir geçit açtılar. Açılan geçitten gelen sıcaklık yüzlerine vurmuştu. O sırada Saldırı Sınıfı Su Büyücüleri ateşlere saldırarak yolu açmaya başladıklarında, duvarlardan birine ateş püskürten Thom, onlara doğru döndü.
Hikaye İle İlgili Bilgiler #27
Kutsal Büyü Kristali adlı antik hazine, kişinin içine aktardığı enerjiyi kendi içinde çoğaltıp ona geri vermesi sebebiyle kişiye sınırsız büyü enerjisi sağlayan bir eşyadır. İçine aktarılan enerji ne kadar fazla olursa o kadar fazla enerji verir. Bu da kişi kendini kristalle güçlendirdiği zaman, kristale çok daha güçlü enerji aktarmasını ve bu şekilde işin taktiğini kullanarak muazzam bir büyü gücü elde etmesini sağlar. Kristalin kendi yapısından dolayı içine giren enerjinin yoğunluğu arttırılır ve kullanana kendinden birkaç seviye yukarısı da bir enerji yoğunluğu verebilir. Fakat bu durum bedene bir yük bindireceği gibi enerjinin kullanımını da zorlaştırır. Yine de kişi kristali tuttuğu sürece buna dayanacak gücü de kendinde bulacaktır.
Aynı büyülere sahip büyücüler ortak bir çalışmayla büyüyü yüksek bir güçte yapabilirler. Bu yöntem her biri geçit açabildiği için geçit büyücüleri arasında meşhurdur. Fakat savunma veya saldırı sınıfı büyücülerin de bu şekilde ortak çalışmalar yapmaları mümkündür. Bir başkasıyla ortak olarak aynı büyüyü yapmak, büyüde ustalık gerektirir. Bunu gerçekleştirdikten sonra da kişi büyüsü üzerindeki ustalığını arttırır. Krallıklar, aralarında olabilecek savaşlarda bu yöntemi kullanarak güçlü saldırılar veya savunmalar yapabilmek için aynı büyülere sahip olan kişilerden özel birlikler kurmuştur.
Seviyeler
Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..