3. Cilt: Felaket
Bölüm 1
Hava kapalıydı. Bulutlardan oluşan devasa örtü sebebiyle güneşin ışıkları büyük oranda kesilmişti. Küçük bir köye benzeyen bir yerleşke vardı, büyük bir dağın yanında. Dağın tepesi karlıydı. Bu ev silsilesi ise oldukça sakin görünüyordu.
Silahlarını bellerine ve sırtlarına yerleştirmiş olan insanlar etrafta dolaşıyorlardı. Dışarıdan bir bakışta burası bir garnizona benziyordu bu sebeple. Üzerinde nöbetçilerin beklediği birkaç küçük kulesi bile vardı.
Bu sırada diğerlerinden daha rütbeli olduğu üzerindeki zırhtan anlaşılan bir adam, ağır adımlarla evlerden birine girdi. Biraz fazla küçük olan bu yere, ev demek için de birkaç şahit gerekebilirdi. Hem duvarlarındaki çatlaklar ve yıpranmış yerler, hem de tek odadan oluşması sebebiyle pek de hoş bir yer sayılmazdı.
"Eee, küçük kız, bize yardım etmeye karar verdin mi?" Rütbeli kişi alaycı bir edayla sordu. Yüzünde iğrenç bir aşağılama vardı. Yaklaşık 30'lu yaşlarda olmalıydı. Öte yandan konuştuğu kız ise sadece 16 yaşında gibi görünüyordu. Belki Nihai Büyüsünü bile açmamıştı.
Genç kız, morluklar ve küçük yaralar olan yüzünü yerden kaldırarak ona doğru çevirdi. Fakat konuşmadan bekliyordu. Üzerinde eski, yırtıklarla dolu bir kıyafet vardı. Oldukça da zayıftı. Pek de iyi beslendiği söylenemezdi.
"Konuşmana gerek yok. Başınla onaylasan da yeter. Tek istediğimiz o muhteşem gücünü bizim için de kullanman." Rütbeli kişi ona biraz daha baktı. Kızın yüzü çoğu asili kıskandıracak kadar güzeldi. Belki de yüzü yaralarla dolu olmasa çok daha güzel görünecekti. Siyah saçları beline kadar uzanıyordu ve buraya ilk geldiğinde teni bembeyazdı. Ne yazık ki burada bir süre kaldığından dolayı oldukça kirlenmişti.
"Sizin için hiçbir şey yapmayacağım." Engin denizler gibi mavi gözleri, karşısındaki rütbeli haydutun çirkin bakışlarıyla buluştuğu zaman yüzüne yediği tokattan sonra zaten yorgun olan bedeni sebebiyle bayıldı.
"İkna olana kadar her gün işkence edilecek! Öldürmemeye dikkat edin. Bize canlı lazım. Eğer büyü enerjisi sistemine zarar verirseniz derinizi yüzdürürüm." Rütbeli haydut, odadaki diğer iki hayduta emirlerini verdikten sonra öfkeyle orayı terk etti. Kendi kaldığı yere giderken her adımında Büyücü Kralı'nın kudreti hissediliyordu.
"Bugün ben beklerim uyanmasını. Sen gidip bir şeyler iç." İki hayduttan biri diğerine böyle söyledikten sonra kapının önündeki yerini aldı. Yanındaki adam da onu görünce zaten burada beklemekten sıkıldığı için bir şeyler içmeye gitti. O biraz uzaklaştığı zaman, orada kalan haydutun yüzünde iğrenç bir sırıtış belirmişti.
Yavaşça kıza yaklaştı. Baygınken ne kadar da uysal görünüyordu. Hiçbir şekilde karşı koyamayacak veya ses çıkarmayacaktı. Kimsenin haberi olmayacak ve birkaç dakikalığına da olsa bu haydutu cennetlere ulaştıracaktı.
Böyle düşündü haydut, onun bedenine yaklaşırken. Birkaç saniye başında durarak onu izledi. Kızın yüzündeki bitik ifade onu daha da tahrik etti. Yanına diz çöküp yüzüne doğru yaklaştığı anda aniden gözüne saplanan tahta parçasıyla birlikte çığlık attı.
Kendine geldiğini belli etmeyen kız, eline geçirdiği ilk sivri uçlu şey olan tahtayı kullanmıştı. Haydut yere yıkıldığı zaman onun kalkmasına müsaade etmeden diğer gözüne sapladı tahtayı. Yerde olan kum, toz ve pislikleri de onun ağzına doldurduğu zaman, sesi çıkmamaya başlamıştı. Sadece öksürebiliyordu ağzındakileri çıkarmaya çalışırken.
Genç kız korkuyordu ve adrenalin tavan yapmıştı. Yerde yatan herifin belindeki bıçağı çektiği gibi onun göğsüne sapladı. Birkaç saniye bedeni kasılan adam, sonunda hareketsiz kalmıştı.
Cesetten uzaklaşan kız, yüzüne dökülmüş saçlarını geriye atarken derin nefesler alıyordu. Sırtını duvara dayayana kadar cesetten uzaklaştı. Kendine gelmesi zaman alacaktı. Lakin ne yazık ki elinde olmayan şeylerin başında zaman geliyordu.
Nefesi düzelmeden kendini dışarıya attı. Konuşmaları duymuştu. Diğer haydutun içmeye gittiğini biliyordu. Bu yüzden kapının önünde kimsenin olmayacağına güvenmişti.
Sürekli sağa sola ilerleyen haydutlardan gizlenmek için eğildi ve bulabildiği her şeyin arkasına saklandı. Kendisine doğru gelen biri olduğunu fark ettiğinde ise iki eliyle ağzını kapatıp nefesini tutmuştu.
Haydut yaklaştı, yaklaştı ve yaklaştı. Kız o an birkaç tahta kutunun arkasındaydı. Silahlı adam onun önünde durup etrafa biraz bakındı fakat onu göremedi. Tekrar arkasına döndü ve ağır adımlarla uzaklaşmaya başladı. Genç kız da saklandığı yerden çıkıp ilerlemeye devam etmişti.
Evlerin arkasına, sağa, sola saklanarak tam çıkışa geldiği sırada önündeki gözcü kulesi, onu durduran şey olmuştu. Gözcü oradayken onu görmemesinin imkanı yoktu. Dışarı çıktığı anda fark edilecekti. Bir şekilde o haydutun oradan ayrılması gerekiyordu.
Telaşla dikkat dağıtacak bir şeyler aradı. Ne olursa olsun kabul edecekti. Sadece kısa bir süreliğine de olsa o haydutu oradan uzaklaştırmalıydı. Gözü biraz ileride üst üste dizilmiş içki kutularına çarpana kadar bakındı. İşte bu, kullanabileceği bir şeydi.
Elinde küçük bir su topu oluştururken "Akıntı Darbesi..." dedi sessizce. Oraya doğru fırlattığı su topunun uyguladığı basınç, birkaç kutuyu devirmiş, içindeki şişelerin kırılarak ses çıkarmasını sağlamıştı.
"Kim var orada?" dedi, gözcü kulesindeki haydut. Birkaç saniye ses gelmeyince "Kim var dedim!" diye tekrarladı. Kız, sadece hızlı hızlı nefes alıp vererek bekliyordu. Cevap gelmeyince yerini terk etti haydut.
Kuleden indi ve dikkatle ilerleyerek oraya doğru gitti. Kız, onun kendisini göremeyeceğinden emin olduğu anda eğilmiş bir vaziyette koşmaya başladı ve açık olan kapıdan dışarı çıktı. Bu andan sonrası tamamen gayretine bağlıydı. Sonunda buradan kurtulabilme şansı doğmuştu. Bu umutla kalan tüm gücünü bacaklarına vererek koşmaya başladı. Durmadan koştu. Ta ki küçük bir tepeyi geçerek artık görünemeyeceği bir yere gelene kadar.
Bir anda kendini yere attı. Az önce olanlar onun için biraz fazla olmuştu. Hem tecavüz korkusunu yaşamış, hem birini öldürmüş, hem de onlarca haydutla dolu bir yerden kaçmıştı. Kesinlikle dinlenmeliydi. Dermanı kalmamıştı.
Kızın kaçışı üzerinden birkaç saat geçmişti. İçmeye giden haydut artık yerine dönüyordu. Hala elinde büyük bir bardak bira vardı ve hafif sarhoştu.
Kapının önünü boş görünce meraklanmıştı. Tahta kapıyı yavaşça ittirerek açtığında ise gördüğü manzara yüzünden dona kaldı. Ölü hayduta birkaç saniye baktıktan sonra gözleri kızı aradı. Fakat kimse yoktu. Elindeki bardağı bir kenara fırlatarak koşmaya başladı.
Tüm yerleşke içindeki tek iki katlı binanın önüne gelince aceleyle içeri daldı. Yerleşkenin lideri, o anda yemek yiyordu. "Nereye daldığını sanıyorsun lan sen?" dedi öfkeyle.
"Yerleşke Lideri Jurgan! Felaket Büyücüsü, kaçmış!"
"NE!?" Jurgan önündeki masayı bir anda devirerek hışımla ayağa kalktı. "Siz neredeydiniz o kaçarken?" Haydutun yüzüne iyice yaklaştı.
"O-Onunla Bhur ilgileniyordu. B-Ben de i-içmeye gi-" Titreyerek konuşan adam daha sözlerini tamamlayamadan haydut lideri onu yüzünden yakaladı. Elinden püsküren ateşle adamın kafası bir anda küle dönmüştü. Yere yığılan cesedi ayağıyla ittiren lider, onu izleyenlere bağırdı.
"Dağılıp arayın! Fazla uzaklaşmış olamaz! Bunu da köpeklere atın!" Neredeyse tüm adamları harekete geçerken iki kişi de ölenin cesedini kaldırıp götürdüler. Jurgan burnundan soluyordu.
----------
Şehrin dışında mahlukatları kesmeye çalışan iki kişiden beyaz saçlı olan, elindeki elektriklenmiş bıçağı fırlatırken haykırdı. Bir mahlukatın başına fırlatmıştı ama bıçağın keskin kısmı yerine kabzası gelince çok da bir yararı olmadı.
"Ulan kolsuz! Bir insan o bıçağı ayağıyla fırlatsa, bu kadar denemede en azından birini tuttururdu!" Şişman büyücü taşla kaplıyken bir mahlukatın daha başını ezdi. "Bir ay oldu, daha bir kere saplayamadın fırlatarak!"
"Konuşma lan yumuşak göbekli! Elimden erken kaydı! Yoksa on ikiden vurmuştum!" Genç büyücü kendini savunurken üzerine doğru gelen mahlukata Çarpma attı.
"Bir ayda neredeyse 1.000 kere fırlattın lan o bıçağı! Sabahtan akşama kadar bıçak kullanmayı öğreneceksin diye sana bakıcılık yapmak zorunda mıyım lan ben!?"
"Laf sayana kadar şunu öldürsene lan!" Yıldırım büyücüsü peşindeki mahlukatla birlikte ona doğru koştu. Dorian, onu da öldürdükten sonra da bıçağı almaya koşmuştu. "Hem ben belki kabzasıyla vurmak istiyorum, nereden biliyorsun!?"
"Kabzasıyla vurmak istiyorsan bir dahakine yanıma koşma o zaman! Tüm işi bana kilitlediler zaten! Sıkıldım lan! Bir aydır her gün buraya geliyoruz!"
"Gelmek istemiyorsan neden bunu Tavon'a söylemiyorsun!?" Şişman büyücü, onun üzerine doğru gelirken genç büyücü ekledi. "Bu kez de üzerime oturursan elektriklenmiş bir bıçak girecek sana, benden söylemesi. Hala belim ağrıyor zaten! Zaten senin yüzünden her iki günde bir hastaneye gidiyorum, bu kez karışmam bak!"
Onların tartışması devam ederken mahlukatların arkasında biri belirmişti. Hızla yürüyor ve sendelese bile düşmemeye çalışıyordu. Yaratıkların ilgisini çekmesi uzun sürmemişti.
"Hey, dikkat et!" Genç büyücü bağırarak uyardığı zaman kız kafasını kaldırdı ve kendine saldıranları gördü. Telaşla ellerinde bir su topu oluşturup fırlattı fakat mahlukatlar sanki hissetmemiş gibiydi.
"Yettim!" Mathias elindeki bıçağı tüm gücüyle fırlattı ama yine kabzası gelmişti. "Yetemedim!"
Mahlukat, kafasına yediği darbeyle biraz sendeledi ama asıl yavaşlatan şey, sürekli gelen Çarpma büyüleriydi. O küçük yıldırımlar, canlarını acıtıyor gibi görünüyor ve Büyücü Ustasının varlığını hissettiriyordu.
Yıldırımları yiyen mahlukatlar bir anlığına durunca kız da geri çekilmişti. Aralarında Mathias ile olandan daha fazla mesafe olunca, yaratıkların ilgili tekrar yıldırım büyücüsüne döndü.
"Dorian." dedi zorlukla gülümseyerek. Şişman büyücü öne çıkıp tüm yaratıkları göbeğiyle karşılarken yine hayran bakışlar vardı genç büyücünün yüzünde. Birkaç saniye sürmüştü onun mahlukatları temizlemesi.
Yaratıklar öldükten sonra kıza baktılar. Kıyafetleri yırtıklarla doluydu, saçları dağınıktı ve yüzünde şişliklerle morluklar vardı. Beyaz saçlı büyücü ona yaklaşırken "Sen iyi misin?" diye sordu.
Hikaye İle İlgili Bilgiler #29
Örgüt, Orta Diyar'daki neredeyse tüm haydutların içinde olduğu büyük bir topluluktur. Asıl yöneticinin kim olduğu belirsiz olmakla birlikte pek çok lidere sahiptir. Bu liderlerin güçleri Büyücü Kralı'ndan başlar ve 5. Kademe Büyücü İmparatoru'na kadar gider. Büyücü Atası seviyesi uzun bir süredir Orta Diyar'daki kimsenin ulaşamadığı bir güçtür. Bu nedenle Büyücü İmparatorları en güçlü kişiler olarak kabul edilmiştir. Küçük yerleşkeler bulunduran bu topluluğun, tıpkı krallıklar gibi şehirleri de vardır. Şehirler Büyücü İmparatorları tarafından yönetilir.
Seviyeler
Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..