4. Cilt: Kıyamet Fırtınası
Bölüm 13
"O ihtiyar, beni yollamasaydı burada olabilirdim!" Shandri her zamanki gibi sinirliydi. Dorn'un onu saraydan dışarı yolladığı zaman Salazar'ın buraya gelmesi, onu çıldırtmıştı. "Onca zaman buradaydım ama bir anlığına dışarı çıktığımda geleceği tutuyor!"
Öte yandan bağdaş kurmuş oturan Mathias, onu dinlemiyor gibiydi. Bakışlarını yere sabitlemiş, kendini oradan soyutlamıştı.
"Ne durmuş yere bakıyorsun!? Fayansları sayman için mi oturttum seni oraya!?" Yıldırım dövmeli kadın, ona kızdığında bile genç büyücü duymadı. Bunun üzerine kafasının arkasına bir tokat yemişti.
"Ne oluyor lan!?" dedi kendine gelirken. "Rahat rahat bir düşünemiyoruz da."
"Düşünmenin sırası değil! Dün kendi gözlerinle görmüşsün olanları. Sence düşünmek için vakit var mı!? Şerefsiz herif sarayın içine elini kolunu sallayarak girip 50 Büyücü İmparatoru öldürmüş!"
Beyaz saçlı büyücü yine yere bakmaya başlarken yavaşça "Düşündüğüm de bu zaten." dedi. Kadının ilgisini çekmiş gibiydi. "Burada Başkahin Dorn ve senin yardımınla mirasımı uyabdırabilirsem, yeterli bir güce sahip olacağımı düşünmüştüm. Fakat dün onu gördükten sonra..." Birkaç saniyelik sessizlik oldu.
"Yoksa korktun mu?" dedi alaycı bir ses.
"Bilmiyorum. Belki de korkmuşumdur. Kendime güveniyordum fakat karşısındayken saldırmak için hareket bile edemedim. Her bir hareketi beni baskılıyormuş gibiydi."
Başını iki yana sallayan lacivert saçlı kadın "Aptal..." dedi. "Cesaretin ne olduğundan haberin var mı? Ne sanıyorsun sen? İnsanlar hiçbir korkuları olmadan mı doğuyor? Hiçbir şeyden korkmayanlara mı cesur deniyor yani? Ancak akıldan yoksun bir zavallı böyle düşünür." diye ekledikten sonra birkaç saniyeliğine Mathias'a baktı. "Eh... Seni bunun için suçlayamam."
Fakat onun bu imasına karşılık gencin yüzünde bir değişim olmadı. "Bir kereliğine hakaret etmeyi bir kenara bırakamaz mısın?"
"Kıyamet Varisi'nin dün öldürdüğü kişiler, onlar korkmadı mı sanıyorsun? Kıyamet Mirası diyorum lan! Herkes korkmasına rağmen korkunun üzerine giderek cesaret gösteriyor! Buraya sinip yaşlı adamın bacaklarının arkasına mı saklanmayı planlıyorsun yani?"
Genç büyücünün bakışları yerden kalkarak kadınınkilerle buluştu. "Sen korkuyor musun?"
Fakat o "Bu ne kadar da zavallıca bir bakış böyle." diye karşılık verdi, onun gözlerine bakarken. "Beni de tedirgin ediyor. Fakat bir güce sahibim. Sahip olduğum gücü sonuna kadar kullanmayacaksam, bu gücün bende olmasının ne anlamı kalır ki?"
"Sence mirasımı uyandırdığımda, yeterli olabilecek miyim?"
Dişlerini sıkan Shandri, Mathias'ın yüzüne ayağını basarak onu devirdi. Yerdeyken bile ayağını çekmemişti. "Aptal! Seni tek başına yollayacağımızı mı düşünüyorsun!? Dünyadaki bunca insan armut mu toplayacak lan sen savaşırken!?" Beyaz saçlı yıldırım büyücüsü karşılık vermeye çalışsa da garip sesler çıktı sadece.
"Kes sesini de dinle! Asla tek güvendiğimiz sen olmadın! Burada büyük bir savaştan bahsediyoruz, gerzek herif! Sen sadece askerler arasında güçlü bir koz olacaksın! Sen olsan da, olmasan da bu dünya savaşacak! Biz savaşacağız! Yanımızda yer almaya yeterli olmadığın zaman, boşuna orduda yer kaplama diye seni burada bırakacağız! Herkes giderken bir başına burada kalıp sağa sola cılız yıldırımlarından atarsın anca!..
"Her geçen gün elimizdeki kozları güçlendirmeye çalışıyoruz! Tüm krallıkların işbirliğiyle olabilecek en güçlü orduyu kuruyoruz! Simyacılar Birliği'nin yardımıyla ordumuzu simyayla destekliyoruz! Ayrıca senden başka bir tane daha varise sahibiz! O yüzden kes sesini ve yap artık bu işi!" diyerek ayağını çekti. Ağzı ve burnu tekrar açılınca derin bir nefes alan genç büyücü, yüzünü silmeye koyulmuştu.
"Tamam da bunu yüzüme basmadan da söyleyebilirdin. Sen de bana vurmaya yer arıyorsun, manyak karı."
Bu sözler üzerine Shandri önce ona bir tokat attı. Ardından kaldırarak diziyle karnına vurdu. Son olarak da onu kendi üzerinden savurarak arkaya doğru fırlattığı zaman hızla yere çarpan büyücüden acılı bir inleme gelmişti.
"Evet, sana vurmaya yer arıyorum. Peki bu konuda ne yapacaksın, mirasını uyandıramayan varis bozuntusu?"
Yavaşça yerden kalkmaya başladı. Kalkarken de bir parmağının ucundaki ipi gösteriyordu. "Bu şekilde saldırmaya bayılıyorum."
Fakat daha Çarpma kullanamadan ağzının üstüne bir tekme daha yedi. Son anda bedenini kasması sayesinde Beyin Fırtınası çalışmıştı. Ağır çekimde ağzından çıkan kanı görürken "Ulan okuduğum hikayelerde bu kadar acıttığından bahsetmiyordu." diye düşündü. Kendi etrafında iki tur atarak yere devrilmişti tekrardan.
"O kadar aptalsın ki bu saldırının işe yaramadığını unuttun." Kadın hala onun üzerine doğru geliyordu.
"Ama bu her zaman işe yarar!" Genç büyücü aniden bıçağını fırlattı. Hızla dönerek ilerleyen bıçağın kabzası, Shandri'ye çarpacakken o, hızlı bir el hareketiyle silahı havada yakaladı. Fakat asıl hamle bu değildi. Mathias onun dibinde bitmiş ve saldırısına çoktan başlamıştı. Cinsel bölgeye bir yumruk...
"Utanma yok! Çirkin hamleler kazanacak!"
Haykırarak saldıran genç, bileğinde hissettiği bir acıyla aniden durdu. Kadının boştaki eli, onun bileğini kavramıştı. Yavaşça başını kaldırıp yıldırım dövmeli büyücünün yüzüne baktığında, onun gözünün seğirdiğini gördü. Yüzünde o ana kadar hiç görmediği bir ifade vardı.
Bileğindeki baskı gittikçe artan yıldırım büyücüsü, zorlukla gülümserken "Öncelikle neden böylesine bir hamleye kalkıştığımı sana uzun uzun açıklamadan önce bir soru sormama izin ver." dedi. Bileğindeki acıdan dolayı kızarmıştı. "Sen kilo mu verdin?"
Odanın bulunduğu koridordaki muhafız, bir anda cızırtı sesleriyle birlikte gelen çığlıklar nedeniyle yerinden zıplamıştı.
----------
"Sonra da dedim ki, bak böyle her seferinde beni ezmeye çalışıyorsun, ayık ol usta! Biz de boş adam değiliz bak. Saygımdan sustuğum için korktuğumu düşünme." Şifacılar kendisini iyileştirirken genç büyücü durmadan konuşuyordu. "Ama işte yediremedi ondan korkmamamı da böyle yaptı."
Fakat o sırada aniden kapı açılıp lacivert saçlı kadın içeri daldığında, konuşması bir anda değişti. "Sonra da Themel de Dhursun'a demiş ki niye öyle yapıyorsun?" diyip kahkaha atmaya başladı. Soğuk terler dökerkenki kahkahaları oldukça garipti.
"Bitmedi mi hala işiniz!? Bütün gün sizi mi bekleyeceğim!?"
Şifacılardan birisi "Bitti, Usta Shandri." diyince tüm şifacılar ayağa kalkıp odayı terk etti. Yalnız kaldıkları zaman kadın, genç büyücünün dibine geldi.
"Pis hamleleri seviyorsan bundan sonra senin istediğin şekilde devam edelim. Fakat şimdiden uyarayım, mirası uyandırman ne kadar uzun sürerse, kısır kalma tehliken o kadar artacak."
Genç büyücü "Ama o anlık bir refleksle yani karşındaki rakibi de göz önünde bulundurarak kazanma ihtimali yüksek olan hamleler arasındaki en garanti olan hamleyi yapma şeklimdi." dedi yutkunurken.
"En iyi savunmayı da yapsan senin için iyi olur." Bu cümlenin ardından kadın, pencereye doğru gidip dışarıyı izlemeye başladı. Yüzünde sanki... Hüzün varmış gibiydi.
"Dünyayı hala tozpembe gören veledin tekisin." dedi.
"Sen iyi misin?" Onun halindeki değişikliği Mathias da fark etmişti. "Bir şey mi oldu?"
"Sen burada salak saçma hareketler sergilerken iki arkadaşımın daha ölüm haberini aldım. Ben burada durdukça olmam gereken yerdeki insanlar ölüyor."
"Ben..." Bir an ne diyeceğini bilemedi. Shandri odaya girdiği zaman o kendini zorlasa da kahkaha atıyordu... Şimdi gerçekten de utanmıştı. "Üzgünüm. Bilmiyordum."
"Senin gibi birisi neyi bilebilir ki? Beni sadece sana işkence etmekten zevk alan biri olarak görüyorsun. Gerçek amacımı bile anlayamadın. Senin gibi ağzı süt kokan birini hayata hazırladığımın farkına bile varamadın. Tek düşündüğüm şeyin miras olduğuna inanıyorsun."
Mathias bir an kendini yokladı. Gerçekten de böyle mi düşünüyordu? "Hayır, öyle düşünmüyorum. Bu miras sebebiyle birkaç kişinin gözünde önemli olduğumu biliyorum. Fakat bunun nedeninin miras olduğundan emin değilim. Başka bir sebebi var gibi ve sen özellikle seçilmiş birisin. Sarayda beni eğitmeye çalışıyorsun. Bu da senin saygı duyulan birisi olduğunu gösterir. Önemli kişileri eğiten birisi. Sadece bir miras uyandırıcı değil. Bu biraz gururumu okşasa da, kibirlenmek istemiyorum."
"Neyse ne... Bunları biliyorsan biraz daha çabalamalıydın."
"Bence bize gereken şey, benim çabalamam değil."
Kadın başını ona doğru çevirdi. "Ne demek istiyorsun?"
----------
Büyük salonun içi yine doluydu. Kral, çoktan yerini aldığı gibi, krallığın diğer önde gelenleri de masalardaki yerlerini almışlardı. Prens ve prenses de babalarının sağında ve solunda oturmuş, içeriyi izliyorlardı. Herkes burada toplanmanın nedenini merak ediyordu.
"Rica ettiğin gibi herkesi topladım, Shandri. Ne söylemek istiyorsun?" Kral Conrad sakin bir şekilde sordu.
Lacivert saçlı kadın önce etraftakilere bir kere daha baktıktan sonra "Ben değil, Fırtına Habercisi Varisi size bir şey söyleyecek, efendim." dedi.
"Bu kadar kişiyi toplamamı sen istediğine göre, boş bir konu olamaz. Dinleyelim bakalım."
Kralın el işaretiyle kadın geri çekildi ve herkesin bakışlarının kilitlendiği beyaz saçlı büyücü öne çıktı. Öncelikle kralı selamladıktan sonra, aynı şekilde bir bir salondaki herkesi selamlamaya başlamıştı. Bir süre geçmesine rağmen selamlama faslı bitmeyince yaşlanmaya başlamış yöneticinin "Konuya gir." emri duyulmuştu.
"Tamam, Mathias." diye düşündü geç büyücü kendi kendine. "Korkmana gerek yok. Altı üstü krallığın en üst düzey elemanları ve yöneticisinin karşısında hiç de hoşnut olmayacakları bir konuşma yapacaksın. En fazla kelleni alırlar. Heyecan yapma." Biraz daha duraksadı. "Acaba konuyu değiştirip fıkra falan mı anlatsam?"
"Konuşmaya başla artık, genç adam." Kralın hemen yanında duran kısa siyah saçlara sahip, orta yaşlı adam konuştu. Krala çocuklarından daha yakında duruyordu.
"Ne olacaksa olsun artık. Öldürmezler umarım." diye düşündü genç son kez. Ardından derin bir nefes alıp konuşmaya başladı.
"Beni tanıyormuşsunuz gibi duruyor. Bu yüzden kendimi tanıtarak zaman kaybetmeyeceğim. Çünkü böylesi bir durumda zaman oldukça önemli." Konuşurken etrafına da bakıyordu. "Beni bir hafta kadar önce, mirasımı uyandırabilmem için saraya alıp yardım ettiniz. Kıyamet Varisi'nin göründüğü şu zamanda, bir mirasın çok yararlı olacağını biliyoruz çünkü...
"Son zamanlarda Büyücü İmparatorları topladığınızı duydum. Savaşa hazırlanıyoruz. Büyücü İmparatorları bu diyarın uzun bir süredir gördüğü en yüksek güç seviyesiydi. Fakat daha dün, bizzat şahit olduklarımdan sonra, Büyücü İmparatoru toplamanın gereksiz olduğunu düşünüyorum."
"Ne yani, Acemi Büyücülerden oluşan bir ordu mu kuralım?" dedi masadakilerden biri.
"H-Hayır, öyle demek istemedim."
"Ne demek istedin öyleyse?"
Kralın yanındaki adam "Lütfen sessiz olup dinleyin, Sör Renfield." dedi. Renfield cevap verecek gibi olduğu zaman kralın bakışlarıyla karşılaşınca sustu. "Devam et, Mathias."
"Teşekkür ederim. Benim demek istediğim, mirasımı uyandırmaya çalışıyoruz. Çünkü mirasların gücü bize en büyük yardımı dokunacak şey. Fakat ben mirasımı uyandırdığım zaman, onun kontrolüne alışmam da zaman alacak. Bize gereken şeyi tam olarak sağlayamayacaktır. Bize gereken şey, mirasının kullanımı konusunda usta bir varis... Ve ben böyle birini tanıyorum."
"Kimmiş peki?"
"Önce birkaç şey açıklamalıyım. İlk olarak, yaptıklarının hiçbirini kendi isteğiyle yapmamıştı. Her zaman zorunda bırakıldı veya kontrolü kaybetti. Fakat artık mirasını kontrol etme konusunda ustalaştı. Yine de suçlu olarak bilindiği için, krallığa ait yerlere yanaşamıyor. Eğer ona affedilme şansı verirseniz, seve seve yardım edecektir."
"Yani suçlulardan birini mi önereceksin? Danışman Eilif, bu çocuğun sözlerini mi dinliyorsunuz?"
"Lütfen sessiz olun." diye uyarısını yineledi Eilif. Bu adam kralın danışmanıydı. Amelia Belet olayında onun ceza almasını sağlayan ve kralla her daim doğrudan iletişim içinde olan üst rütbeli kişi... "Devam et."
"Dediğim gibi, eğer ona bir şans verirseniz, bizimle birlikte savaşacaktır. Mirasa sahip olmak onun kendi seçimi değildi ve onun yüzünden bir suçlu haline geldi. Fakat size garanti edebilirim ki, benim mirasımı uyandırmış halimden çok daha yararlı olacaktır."
Kral Conrad biraz düşündükten sonra gencin yüzüne baktı. "Şu anda kritik bir durumdayız. Bu sebeple bir şans verebilirim. Peki kim bu bahsettiğin kişi?"
Mathias birkaç kez derin nefes aldı. Masalardaki kişilerin bir yandan meraklı, bir yandan ise şüpheli bakışlarını üzerinde hissedebiliyordu rahatlıkla. Kralın gözlerine bakarken kalbi çok hızlı atıyordu. Şimdi söyleyeceği şeye nasıl tepki vereceklerdi acaba? Fakat artık durabileceği noktayı geçmişti. Bu sebeple ağzını açıp yavaşça konuştu.
"Markus Castillon..."
"SEN AKLINI MI KAÇIRDIN!?" Kral Conrad yumruğunu masaya vururken ayağa kalkmıştı. Yüzü öfke doluydu.
Hikaye İle İlgili Bilgiler #53
Mirasların kontrolü de tıpkı normal büyülerin kontrolleri gibidir. Kullanıldıkça ustalaşılır. Bu nedenle yaşlı büyücülerin daha usta büyücüler olduğu gibi, mirasını uzun süredir kullanan kişiler de bu güç üzerinde daha kontrol sahibi olurlar. Miraslar ilk uyandırıldıkları anda, büyük bir güç artışı sağlamalarına, sonrasında varisi, miras boyutuna çekerek ona gücünü öğretmelerine rağmen, yine de zamanla öğrenilebilen bir ustalık vardır. Kullanılmayan organlar körelir misali, mirasını az kullanan yaşlı bir büyücünün kontrolü, çok kullanan genç bir büyücünün kontrolünden daha azdır.
Seviyeler
Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..