4. Cilt: Kıyamet Fırtınası, Bölüm 14

avatar
370 0

Mathias - 4. Cilt: Kıyamet Fırtınası, Bölüm 14


4. Cilt: Kıyamet Fırtınası
Bölüm 14

Salondaki hiç kimseden en ufak bir ses bile çıkmıyordu. Çünkü kralın öfkeyle kalkışı zaten onların söylemek isteyeceklerini söyleyeceği anlamına geliyordu.

"Bana önere önere Kan İblisi Varisi'ni mi öneriyorsun!?" Conrad'ın kaşları çatık, yüzü kasılmıştı. Mathias böylesi bir öfke karşısında ne diyeceğini bilemeyip sessiz kaldı. Bunun üzerine kral sözlerine "Ben de seni karşıma almış söylediklerini dinliyorum burada! Kendi başarısızlığın yüzünden krallığımın en büyük düşmanlarından birine el açmamı mı istiyorsun!?"

Tüm o sessizliği bozan tek şey kralın öfkeli cümleleriydi. Mathias o an onun gözlerine bakmaya cesaret edemedi. Az önce konuştuğu zamana oranla, içindeki korku artmıştı. Ağzını açmak istiyordu ama o gücü bulamadı kendinde. Belki de bunu yapmamalıydı? Belki de Markus'u önermek kötü bir fikirdi.

"Majesteleri," diyen Eilif, kralın kulağına doğru yaklaştı. Çok da kısık olmayan bir sesle "Markus Castillon'un krallığınızın düşmanı olduğunu biliyorum. Fakat Kıyamet Varisi tehlikesi varken onun oluşturduğu tehlike küçük kalıyor. Lütfen öfkeyle bir karar vermeden önce bana ona birkaç şey sorma izni verin." dedi.

Kralın öfkeli bakışları, kısa siyah saçlı adama döndü. Burnundan soluyordu. "Ne yani, Markus'a güvenmemi mi isteyeceksin?"

"Size yapacağım öneriden önce, onunla kısa bir konuşma yaparak birkaç şeyden emin olmalıyım."

Conrad'ın bakışları tekrar Mathias'a döndü. Birkaç saniye daha gözlerine bakamayan gence baktıktan sonra tekrar yerine otururken "Ne sormak istiyorsan sor." dedi, danışmanına.

"Ama majestel-"

"Kes sesini!" Kendisine itiraz etmeye hazırlanan birini anında susturduktan sonra Mathias'a doğru giden siyah saçlı adama baktı.

Danışman Eilif, genç büyücünün etrafında yürürken onu inceledi. Mathias da ona bakmıştı. Adamın gözleri zeytin gibi simsiyahtı. "Markus Castillon'u tanıyor gibi görünüyorsun? Onunla nerede tanıştın?"

Birkaç saniye cevap veremedi yıldırım büyücüsü. Acaba ona her şeyi anlatmalı mıydı? Fakat bunu yaparsa Brogan, Rose ve diğerlerinin başı derde girmez miydi? Sonuçta sakallı adam, onu köyden gönderirken gelecek olan yetkililere yanlış bilgi vereceklerini söylemişti. "Daha önce karşılaşmıştık."

"Nerede?"

"Ben başkente gelmeden önce küçük bir loncadaydım. O da loncanın bölgesinden geçiyordu."

"Lonca bölgenizden geçen herkesle sohbet eder misin?"

"Yaani... Geneliyle konuşurum." Genç büyücü sakin cevaplar vermeye çalışsa da kelimeler boğazında düğümleniyordu. Konuşmak zordu.

"Sen Kılıçdiş Loncası'na nasıl girmiştin?" Bir anda soru konusu değişmişti. Bu durum Mathias'ı biraz daha tedirginleştirdi.

"Lonca liderini tanıyan bir tanıdığım vardı."

"Peki, bu tanıdığının Erimer Köyü Loncası'nın lideri olma ihtimali var mı?"

Genç büyücünün kalp atışları, bu sorudan sonra iyice hızlandı. Yavaşça yutkunduktan sonra "Hayır..." diye cümleye başlıyordu ki Eilif onu durdurdu.

"Yalan söyleyeceğin cümleler kullanarak nefesini boşa harcama, Mathias. Nerede olduğunun farkına var. Yalan söylemeye kalkarsan ciddi sonuçları olacak." Danışmanın siyah gözleri biraz kısıldı. Doğrudan gencin gözlerine kilitlenmişti. Genç büyücü onu nasıl atlatacağını bilemedi.

"Yani. Lonca lideriydi, evet." diyebildi zorlukla. Bacaklarının hissizleştiğini hissediyordu.

"Buraya 1 yıldan biraz daha uzun bir süre önce geldin. Ondan öncesinde Erimer Köyü Loncası'nın bir üyesiydin. Lonca lideri Brogan, seni buraya getirerek Eleanor Kincade'in loncasına katılmanı sağladı, doğru mu?" Tüm bu bilgiler üzerine yıldırım büyücüsü hiçbir şeyi inkar edemeyeceğini anladı.

"Batırdım..." diye düşünürken başıyla onaylayabildi sadece. Bunun üzerine Eilif gözlerini biraz daha kıstı.

"Şehre gelişin, tam da Markus'un Erimer köyünde olay çıkarttığı zamandan çok az bir süre sonra gerçekleşti. Üstelik Markus'u da tanıyorsun. Bu durumda onunla köyde tanıştın. Bunlarda bir yanlışlık var mı?"

"H-Hayır, yok."

"Kayıtlarda bilinenlere göre Markus'un kardeşi, Malcer Castillon, orada yaşıyor. Fakat Markus ile o köye geldikten hrmen sonra görüşmediler. Yoksa olaylar çok daha erken çıkardı. Bu yüzden de Markus oradayken başka bir yerde kalmıştı." Adam, ona biraz daha yaklaşırken "Markus'u iyi biri olarak tanımlayabildiğine göre onunla sakin bir sohbet etme şansın olmuş. Bir akşam yemeği gibi... İşe bak ki, biz oraya asker yolladığımız zaman köyden sadece 1 kişinin ayrıldığını öğrenmiştik. Adı Fugho olan kısa, tombul bir genç olduğunu söylemişlerdi. Fakat şimdi anlaşılıyor ki, Fugho diye biri yok." Danışman onun yüzüne bakarken "Köyden ayrılan ve Markus'u köyde kaldığı süre boyunca evinde saklayan sendin, Mathias."

Salondakiler bu cümlenin ardından çılgına döndü. Herkes bir yandan bir şeyleri bağırırken, genç büyücüye hakaret edenler de vardı. Kral sinirini bastırmaya çalışsa da elinde tuttuğu cam bardak, onun sıkmasından ötürü kırılmıştı. Mathias ise hiçbir şey diyemeden donakalmıştı.

"Ne?" diye düşündü sadece. O yalnızca Markus'un bu durumda yardımı dokunabileceğini düşünmüşken, onun öneri için geldiği bu yer, bir anda yargılandığı bir mahkemeye dönüşüvermişti. Eilif... Bu adamın bilgisi, çıkarımları, zekası... Korktucuydu...

"Lütfen sakin olun." dedi danışman, kalabalığı susturmaya çalışırken. İnsanlar konuşmayı yavaşça kestikleri zaman arkada onları izleyen Shandri'ye takıldı gözü. Kadının yüzünde her zamanki ifadesi vardı. "Yani siz de biliyordunuz, Usta Shandri?"

Yıldırım dövmeli kadın öne çıkarken en ufak bir çekinme belirtisi göstermedi. Gayet kendinden emin bir şekilde "Evet, biliyordum. Sizden bu yüzden böyle bir toplantı ayarlamanızı istemiştim." dedi.

"Ne yani?" Kral yine sinirlendi. "Senin de tüm bunlardan haberin varken sustun mu, Shandri?"

Bu soruyu kadının yerine Eilif "Evet, sustu, efendim." diyerek cevapladı. "Çünkü o da biliyor ki, bunların şu andaki duruma bir etkisi yok." Kadına bakarken "Öyle değil mi?" diye ekledi.

"Haklısınız, Danışman Eilif. Bir yıl önceki meseleler, Kıyamet Varisi'ne karşı bize yardım etmiyor. Fakat çocuğun dedikleri işimize yarayabilir. Markus binlerce kişiyi öldürmüş bir düşman olsa da güçlü bir varis olduğu inkar edilemez. Bizim tarafımızda olursa gücümüze güç katacaktır."

Markus'un gücü, bu odadaki kimsenin inkar edemeyeceği bir mevzuydu. Kan İblisi Mirası'nın kan büyüleri, özellikle büyü direnci yüksek olan kişilere karşı bile çok etkiliydi. Öyle ki Markus tek başına, peşinden gönderilen herkesi öldürmeyi başarmıştı. Bunların arasında Büyücü İmparatorları da mevcuttu. Bu sebeple kral bir şey diyemedi.

"Bu mevzuları aydınlattığımıza göre," Eilif tekrar genç büyücüye döndü. "Markus'un bize yardım edeceğini düşündüren şey nedir?"

Prens ve prenses de onlara bakıyorlardı. Kibirli prens, onu küçümseyerek izlese de prensesin yüzünde ciddi bir ifade vardı.

Genç büyücü ise önceki durumların şokunu atlatmaya çalışıyordu. Ne yani, tüm bu şeyleri ortaya çıkardıktan sonra, bunların önemsiz olduğunu mu söyleyeceklerdi? Ne amaçla bunca şeyi açıklamışlardı o zaman?

"Cevap vermeyecek misin?" Mathias'ın sessizliği üzerine siyah gözlü adam tekrar sordu sorusunu. Genç büyücü o anda kendine gelebilmişti anca.

"Ç-Çünkü Markus amca iyi bir insan ve yaşadığı tüm bu şeylerden pişmanlık duyuyor. Elinde olsaydı bunu yapmak istemezdi. Fakat kontrol edemediği zamanlarda yaptıkları peşini bırakmayınca, istemese de aynı şeyleri tekrarlamak zorunda kaldı. Çünkü onu anlamayıp affetmeyeceğinizi düşünüyordu. Eğer telafi şansı verirseniz seve seve yapacaktır."

"Böyle kendinden emin konuştuğuna göre ona ulaşmanın bir yolunu da biliyor olmalısın." Eilif'in her cümlesi, yıldırım büyücüsünün daha açıklamadığı bir şeyi ortaya çıkardı. Bu yüzden o, onunla konuşurken herkese karşı olduğundan daha tedirgin hissediyordu.

"Biliyorum." dedi yavaşça. "Kaldığı yeri biliyorum."

Onun Markus'un kaldığı yeri bilip bunca zaman saklıyor olduğu gerçeği, salonu bir kere daha karıştırıyordu ki kralın el hareketiyle herkes sustu yine.

"Bunu o kadar da çekinmeden söyledin. Artık onu yanımıza çekmek isteyeceğimizden emin misin?"

Danışmanın bu cümlesi gencin aklını karıştırdı. Ne yani, istemiyorlar mıydı? Nasıl istemeyebilirlerdi? İstemeyebilecekleri bir durumdalar mıydı sanki?

"İstemiyor musunuz? Bunu benden zorla alabilirsiniz ama daha fazla Büyücü İmparatoru kaybedecek lüksümüz olduğunu sanmıyorum."

"İşte şimdi iyi konuştun, evlat." Eilif onu bırakıp tekrar kralın yanına döndü. Conrad kendisine bakarken de "Markus Castillon'un yardımı sağlanırsa elimizdeki her şeyden daha yararlı olacaktır, majesteleri." dedi.

Kral bir süre düşündü. Sıkarak kırdığı bardak yüzünden eli kesilmişti fakat kimse ona bunu söyleme cesaretinde bulunamadı.

"Pekala," dedi kızgın bir sesle. "Eğer bizim tarafımıza gelip yardımcı olursa, bu işin sonunda suçlarını telafi etmiş olacak ve suçlular listesinden çıkarılmasını sağlayacağım."

"Ama majesteleri, bu nasıl olur?"

"Markus Castillon binlerce krallık muhafızımızı öldürdü."

"Kan İblisi'ni öylece sokağa mı salacaksınız yani?"

Pek çok kafadan pek çok farklı itiraz gelmişti. Fakat kral hiçbirine karşılık vermedi. Sadece kalkarak salonu terk etti. Prens Tagen ve Prenses Avelin de onun peşinden gitmişlerdi. Genç kız gitmeden önce bir kere daha Mathias'a bakmıştı.

Salondaki diğer üst rütbeliler de söylene söylene orayı terk edince içeride sadece genç yıldırım büyücüsü, Shandri ve Eilif kaldı. Lacivert saçlı kadın, gencin yanına gelip "Eğer dediğin gibi olursa bunun faydası küçük olmayacak." dedi.

Eilif de "Aynen öyle, genç Mathias." diye söze karıştı. "Şimdi söyle bakalım, Markus nerede kalıyor?"

"Kızılçam Ormanı'nda kalıyor."

Siyah saçlı adam bir elini çenesine koyduktan sonra yere bakarken "Orası buraya göre çok doğuda kalıyor. Geçit açabilmesi için daha önce orada bulunmuş bir geçit büyücüsü ve sana eşlik etmesi için birkaç kişi görevlendireceğim."

Danışman tam oradan çıkarken "Şey..." dedi genç yıldırım büyücüsü. "Tek başıma gitsem daha iyi olur. Ben durumu ona açıklamadan önce yanımda başka birilerini görürse yine onu yakalamaya geldikleri gibi bir düşünceye kapılabilir."

"Kızılçam Ormanı senin gibi bir genç için tehlikeli bir yer. Yanında mutlaka korunman için birileri olmalıydı. Fakat Markus'un öyle düşünüp yine bizden birilerine saldırmasını da istemeyiz. Bu sebeple sana mahlukatları uzak tutacak bir kristal ve gücünde geçici artış sağlayacak birkaç ilaç vermelerini söyleyeceğim. Orman oldukça büyüktür. Orada yiyeceğin şeyleri ayarlasan iyi edersin." Danışman odayı terk edince sadece ikisi kalmıştı.

Shandri, öylece kapıya bakakalan Mathias'ın kafasına vurduğu zaman, diz çökmesine neden oldu. Genç büyücü ayağa kalkmayı denedi ama başaramadı. "Bacaklarım... Sanki bacaklarımı gelirken odada unutmuşum gibi. Öldüm öldüm dirildim."

"Neyse ne!" Shandri ona bir yüzük fırlattı. Yüzüğü alan genç büyücünün bunun bir depolama yüzüğü olduğunu anlaması uzun sürmemişti. "Bu 1 metreküplük bir depolama yüzüğü. Artık ihtiyacım yok. Sende kalabilir. Bütün gün orada oturma da kalkıp yiyeceğin şeyleri almaya başla!"

Yüzüğü alan Mathias, bu kadının gerçekten de o kadar korkutucu birisi olmadığını düşünmeye başlamıştı. Gülümseyerek ona bakıp tam teşekkür edeceği sırada sırtına yediği bir tekmeyle yuvarlanmaya başlayıp kendini salonun dışında buldu.

"Kalk dedim sana!"

Hikaye İle İlgili Bilgiler #54

Seviye artışıyla birlikte kişilerin büyü direnci artsa da bazı büyüler, büyü direncini zayıfmışcasına kırabilme gücüne sahiptir. Bu yeteneklerin geneli miras yetenekleri olmakla birlikte, sıradan büyücülerin de bu tür büyülere sahip olması mümkündür. Bu tür direnç kırıcı bir büyüye sahip kişi, kendinden seviye olarak yüksek olan kişilere büyü kullanarak daha fazla zarar verebilir. Direnç kırıcı büyüler tehlikeli bir büyü türüdür. Kontrolünde ustalaşmak sıradan büyülere göre daha zordur fakat elde edilen güç daha fazladır. Direnç kırıcı büyüye sahip birisi, daha Büyücü Çırağı iken büyüsünde ustalaşırsa bir Büyücü Ustasını büyüyle öldürebilir.

Seviyeler

Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 47106 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr