5. Cilt: Büyü Hırsızı
Bölüm 2
"Ne?"
"Durum böyle." Kaynak'ın hasar almasının ardından dünyada meydana gelen değişimleri duyan genç büyücü şaşkındı. Yoksunların üzerinde aniden böyle bir baskı kurulmuş olması korkunçtu.
"Bu şekilde devam etmeyecek, değil mi?" diye sordu.
Lonca lideri pencereden dışarıdaki devriyelere bakıyordu. Onun odasındalardı. Sakince "Düzen değişecek." dedi.
"Soyluları dışlamayacaklar tabii ki?"
"Hayır, ama Yoksunlar dışlanacak gibi duruyor. 3. Bölgeler tamamıyla onlara ait olacak. Büyü gücüne sahip olanların 3. Bölgede yaşama izinleri olmayacak. Sıradan insanlar 2. Bölgelere yerleşirken üst sınıflar, yerlerini koruyacaklar."
"Hep öyle olur zaten. Parayı basan en iyi yerlerde oluyor."
"Bu hep böyleydi, Mathias. Bunu değiştiremeyiz."
Genç büyücü de başını başka bir tarafa çevirdi. "Peki mahlukatlar konusu ne olacak?"
"O konuda," diye söze başlayan Eleanor "Kalan loncalar belirli saatlerde ava çıkmakla yükümlü. Bölgeler, loncalar arasında paylaştırıldı. Kuzeye yakın olmamız sebebiyle bu bölge haftada 1 gün bize verildi."
"Anlıyorum." Genç büyücü üzgündü. Salazar'ı tamamen engelleyememiş olmaları tüm bu sorunlara yol açmıştı. Büyücüler, Yoksunları eziyordu. Halk, krala baş kaldırmak üzereydi. Bir zamanlar güçlü olan loncaların çoğusu tamamen dağılmıştı. Kaynak, indanların büyü gücünü keserken zengin fakir ayırmamıştı.
"Hey, bir şey rica edebilir miyim?" dedi, beyaz saçlı büyücü. Kadının dikkatini çekmişti.
"Ne istiyorsun?"
"Kısa süre için köyüme dönmek." Mathias, Erimer için endişeliydi. Köy Loncası zaten çok güçlü sayılmazdı. Üstüne bir de büyü güçlerini kaybetmişseler... Mahlukatlara karşı durumları pek iç açıcı olamazdı. "Durumu görmeliyim. İhtiyaçları varsa yardım etmek zorundayım."
Eleanor derin bir nefes aldı. Onu reddedemezdi. Çünkü böyle bir durumda O da aynı şeyi isteyeceğinden emindi. Hem de Salazar'ın ölümünden sonra sadece 1 kere Brogan ile görüşmüştü. Onda da adam şehre gelmişti. Kadın, durumu ona anlatmıştı fakat köy hakkında bir bilgi almamıştı. Eski dostunu merak ediyordu.
"Buna izin vereceğim. Fakat bir dahaki av günü dönmüş olmalısın."
"Döneceğim."
Kadın da başıyla onayladıktan sonra odadan çıkan Mathias, aşağıda oturmuş kitap okuyan Eva'nın yanına geldi. Genç kız tüm bu kaos ortamından bir kitabın dünyasında takılarak uzak tutuyordu kendini.
"Eva." dedi beyaz saçlı genç. Kız o zaman başını kaldırıp ona bakarken gülümsedi.
"Efendim, Mathias?"
"Birkaç günlüğüne köyüme gideceğim de. Bana bir geçit açabilir misin?"
Geçit büyücüsü, kitabını kapatıp ayağa kalktı. "Köyünün adı ne?" Gerçekten de bunca zamandır bunu öğrenmediği için utanmıştı.
"Erimer."
"Erimer mi?" Birkaç saniye durdu. "Üzgünüm, daha önce orada bulunmadım. Bu yüzden doğrudan oraya geçit açamam. Neden Geçit Kulesi'ni kullanmıyorsun?"
"Eleanor artık randevuyla çalıştıklarını söyledi. Birkaç gün sıra bekleyecek kadar zamanım yok."
Sarışın kız biraz düşündükten sonra "Erimer'e geçit açamam ama onun yakınlarındaki Unarith kasabasına açabilirim. Kasabada daha önce Erimer'e gitmiş olan bir geçit büyücüsü bulabilirsin." dedi.
"O da olur."
"Bir dakika lan. Madem sen gidiyorsun, ben de köyüme gitmek istiyorum." Yan masada yemek yiyen Dorian, önündekileri bitirince söze girmişti.
"Hemen atlama, bi' dur."
"Ne yani, köyü için endişelenen tek kişi sen misin lan?"
Mathias cevap veremedi. Herkes evi için endişeli olmalıydı. Fakat Eleanor'dan izni alan kendisiydi. Dorian'ın izni yoktu.
"Görmek istiyorsan birlikte gidin." dedi gür bir ses. Üst kata doğru baktıklarında lonca liderini gördüler. "İkinize 1 hafta veriyorum. Yarısında birinizin diğer yarısında da diğerinizin köyüne uğrayın. Bir sonraki ava kadar dönmüş olun."
Altındaki iki sandalyeyi kenara iten şişman büyücü "Teşekkürler, Eleanor." dedikten sonra tekrar genç büyücüye dönerek "Köyünüzde geçit büyücüsü var mı?" diye sordu.
"Herhalde var. Buraya gelmek için at mı sürdüm sanıyorsun?"
"Sen de amma tersledin ha. Anladık endişelisin ama normalden daha çok pislik gibi davranman durumu daha iyi hale getirmiyor." Onun sözleri yıldırım büyücüsünü kendine getirdi. Köye odaklandığı için Dorian'ı sürekli terslediğinin farkında değildi. Normaldeki şakaları bir yana, bu seferki konuşmaları da gayet ciddi olunca, gerçek bir pislik gibi olmuştu.
"Üzgünüm."
"Tamam, yolda üzül. Zamandan yiyorsun, sulugöz."
"Ağlamıyorum ki?"
"Elma sularını ben içtim."
Ortamda bir sessizlik oldu. "Belki ağlayabilirim."
Eva'nın açtığı geçitten geçmeden önce Eleanor ikisine de birer kese fırlattı. Açtıklarında içlerinde 20'şer altın olduğunu gördüler. Lonca lideri bunu herhangi bir sıkıntı durumunda işlerine yaraması için vermişti. Ona teşekkür eden ikili, nihayet geçitten geçti.
Onlar gittiği zaman loncadaki herkes garip hissediyordu. Özellikle de ikizler... Sonuç olarak onların hakkında endişelenebilecekleri bir aileleri kalmamıştı...
----------
Beyazlığın içinde bir süredir süzülen ikiliden şişman olan konuşmaya başladı. "Şu miras konusunda, nereden vardın bu düşünceye?"
Bu soru üzerine beyaz saçlı büyücü düşündü. "Dışarısında fırtına bulutları olmasına rağmen içinde yıldırım enerjisi yoktu. Yüzlerce kapı demiştim ya hani, o kapılardan hiçbirinden herhangi bir enerji hissedemedim. Hepsini ittirdim ama hiçbiri açılmadı. Tamamen boş bir mekan gibiydi." Biraz nefes aldı. "Usta Shandri, mirasın içinde bana tüm ilminin öğretileceğini söylemişti. Fakat mirasıma dair elde ettiğim tek şey bu düşüncem."
"Belki de kapılar çekerek açılıyordur?"
Mathias'ın yüz ifadesi değişti. "Doğru lan! Keşke deneseydim!"
"Salaksın diyince de laf yapıyorsun."
"Kes lan!"
Uzun bir süre geçti. Nihayetinde geçitten çıktıkları zaman Unarith'e ulaşmışlardı. Ya da ondan kalanlara?
Kasabanın büyük bölümü yerle bir edilmiş gibi görünüyordu. Mahlukatlar her yerdeydi. Savaşmaya çalışan birkaç insan da fazla zor bir durumdaydı. Yaralarından dolayı çok kan kaybetmişlerdi.
İkili, durumu görünce doğrudan saldırıya geçtiler. Savaşan birkaç büyücüyü kurtarabilmek için kendi büyülerini kullandılar. Mathias'ın Titreten Şamar'ı, Dorian'ın ise kendini dikenli bir topuz haline getirerek yuvarlanması, mahlukatları kısa sürede halletmişti.
Yardımın gelmesi, savaşan büyücüleri sevinçle doldurdu. Fakat fazla sevinemediler çünkü çıkan seslerden dolayı kasabadaki mahlukatların büyük çoğunluğu oraya doğru geliyordu.
"Sıçtık!" dedi genç büyücü. Çünkü gelen mahlukatlar arasında 6. Seviye olanları görebiliyordu. Hele ki bu 6. Seviyeler Üstün Mahlukat sınıfından olunca, durum kötüleşiyordu. "Saklanmalıyız!"
Yanlarındaki büyücülerden birisi "Bu taraftan!" dedikten sonra koşmaya başladı. Yıkılmadan kalmış birkaç binadan birine doğru gidiyordu. Herkes onu takip ederek, gelen mahlukatlardan uzaklaştılar. Kapıdan içeri girdikleri zaman büyücülerden biri dönerek ellerini yere vurdu ve kapının önünde bir taş duvar yükseldi.
Görüş kesilince mahlukatlar birkaç kez duvara vurdular. Fakat büyücü, duvarı desteklemeye devam ederek ayakta kalmasını sağladı. Birkaç dakika duvara saldıran mahlukatlar, sonunda dağılmaya başladılar.
"Aşağı iniyoruz." Kaya büyücüsü önündeki merdivenlerden alt kata inerken onu takip ettiler. Dorian ve Mathias bu kasabada gördükleri karşısında şaşkınlığa uğramışlardı. "Buranın bu hale gelmesine nasıl göz yumuldu?" diye sordu şişman olan.
"Lordların da sorunları var gibi görünüyor. Burası gibi küçük bir kasabayı fazla önemsemediler. En güçlülerimizin çoğusu büyü gücünü kaybetti. Herkes varken Üstün Mahlukatları öldürebiliyorduk en azından. Fakat şimdi şansımız kalmadı." Merdivenler bittiği zaman geniş bir bodrum katına indiler. Durum içler acısıydı.
İnsanlar köşelere sinmiş korkuyla bekliyorlardı. Yaralı olanlar elde olan imkanlarla tedavi edilmeye çalışılsa da pek mümkün gibi görünmüyordu. Şifacıları yoktu.
"Lanet olsun." dedi Dorian. "Bu kasaba bitmiş."
Büyücü, oradaki insanları göstererek "Bizler Unarith halkından kalan son kişileriz. Bir geçit büyücümüz vardı fakat büyü gücünü kaybetti. Şu anda da durumu şöyle." dedikten sonra parmağıyla bir kolu kopuk olan baygın adamı gösterdi. "Buradan ayrılamıyoruz."
"Bir kasabada durum böyleyse..." Genç büyücünün içini bir korku kapladı yavaşça. Kasaba böyleyse küçük bir köy ne durumdaydı acaba? Peki onlar da gidince bu insanlar ne olacaktı? Bütün bu düşünceler içindeyken genç büyücü lonca kartını çıkarıp başkentteki loncaya bir sinyal yolladı. Kısa süre içerisinde bir geçit açılmıştı.
Şişman büyücü onu dürterek "Ne yapıyorsun?" diye fısıldadı.
"İnsanları kurtarıyorum?"
"Şehir karışıkken hoş karşılanmayacaklar."
"Burada bu şekilde ölmekten iyidir." Dorian sustu.
Genç büyücü, geçide bakan insanlara doğru döndü. "Başkente giden bir geçit bu. Burada kalmaya devam edemezsiniz." dedi. İnsanlar şaşkınlığa uğrasalar da yüzlerinde mutlu ifadelerle geçide atladılar. Hiçbiri tereddüt etmedi. Zaten bir avuç insan kalmışken çok sürmemişti geçmeleri. Yaralıları da beraberlerinde götürmüşlerdi. En sona sadece kaya büyücüsü kalmıştı.
"Şehrin karışık olduğunu duymuştum." dedi. "Bizi kabul edecekler mi?"
"İyi karşılamayacaklar." Genç büyücünün cevabı netti. "Fakat ölmekten iyidir. Eğer bir sorun olursa tüm suçu bana atabilirsiniz. Adım Mathias."
Büyücü, onun yüzüne baktıktan sonra elini uzattı. "Adım Reigon. Bunu unutmayacağım, Mathias." Böylelikle o da geçitten geçince kimse kalmamıştı.
Şişman büyücü, kapanmış geçidin yerine doğru bakarken "3. Bölgeye gönderilecekler." dedi.
"Şehirde kaldıkları sürece sorun değil. İnsanları öylece ölüme terk edemezsin. En azından bir şeyler denemelisin."
"Her neyse, ben arkandayım. Eğer sıkıntı olursa seninle birlikteyim."
"Teşekkür ederim, Dorian. Dümbüksün falan ama seviyorum seni."
"Kes."
Boş bodrumda bir süre daha durduktan sonra genç büyücü "Sence ölmeden 6. Seviye Üstün Mahlukatların arasından geçer miyiz?" diye sordu.
"Durum biraz vahim gibi."
"Ya tabii sen yanında kimin olduğunu unuttun, değil mi?" Mathias'ın yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.
"Mirasını kast ediyorsan, şu anda yere indirebileceğin bir fırtına yok."
"Ha, 2 hafta yürürken onu da düşündüm." Koşarak merdivenleri çıkmaya başladı. İçine girdikleri bina birkaç katlıydı. Şanslarına bir de terası vardı. Dorian da nefes nefese merdivenleri bitirdiğinde, genç büyücünün terasta durup farklı noktalara enerji misketleri attığını gördü. Enerjisinin büyük bir bölümünü bu büyülere harcadıktan sonra beklemeye başladı.
"İnsanda kafa olunca her şey daha kolay." dediği anda göğü kaplayan bulutlardan yıldırımlar düşmeye başlamıştı. "Fırtına yoksa biz getiririz!"
Hikaye İle İlgili Bilgiler #65
Bazı mirasların belirli koşullar harici kullanılamayacağına daha önceden değinmiştik. Bu koşullar yapay yolla sağlanmaya çalışıldığında, bir noktaya kadar miras kullanılabilir. Fakat kullanılan miras, asıl gücünde olmayacaktır. Bunun önüne geçebilmek adına bazı miraslar kendi koşullarını kendileri yaratabilecek güce sahiptir. Bu mirasların başında ise Kıyamet Fırtınası Mirası'ndan sonra Fırtına Habercisi Mirası yer almaktadır.
Seviyeler
Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..