5. Cilt: Büyü Hırsızı
Bölüm 3
Mathias'ın yöntemi işe yaradı. Gerçekten de onlarca kez kullandığı Yıldırım Damgası'nın oluşturduğu kara bulutlar, Fırtına Habercisi Mirası tarafından kullanılabiliyordu. Fakat gücünün o zamankiyle alakası yoktu. Boyutu da çok daha küçüktü. Yıldırım küresi bile çok inceydi. Bu nedenle Üstün Mahlukatların öldürülmesi uzun sürmüştü.
Nihayetinde diğer mahlukatlar da temizlendikten sonra küçük fırtına golemi dağıldı. Beyaz saçlı büyücü açığa çıktığı zaman öksürdü birkaç kere. "Sen iyi misin?" dedi Dorian.
Fakat aldığı cevap "Boğazım gıcıklandı." oldu. Genç büyücü etrafındaki mahlukat cesetlerine baktı. "Küle çevirmeye yetecek güç yoktu. Sanırım o zamanki gücün sebebi, indirilen fırtınanın Kıyamet Fırtınası olmasıydı."
"Aynen. Ayrıca manyak, bu yaptığın şey fırtına bile sayılmazdı. Gitmiş 1 tane yıldırım atmak için var olan bulutları çekiyorsun."
"İşe yaradı mı? Yaradı. Niye ağlıyorsun hala?"
"Hadi lan oradan. Tutuşmuştun kazanamayacaksın diye."
"Alakası bile yok. Ben kendimden gayet emindim bir kere."
"Aynen, ilk kullanırken kendinden oldukça emindir 1 kere. Ama işte 1 kerede kaldı."
Konuşmaları bir süre daha devam ettikten sonra şişman büyücü "Bunları arındıramayız. Cesetler de hala yerlerinde durduklarına göre, canlanacaklardır tekrardan." dedi. "En azından Üstün olanların kafalarını keselim. Bir faydası olur."
İkisi de Üstün Mahlukatları bulup bir bir kestiler kafalarını. Mathias tam 4 tane öldürmüştü. Geriye kalan tüm mahlukatları temizlemek, bu dördünü öldürmekten daha kolay olmuştu. İçlerinden birisinin savunması Dorian'dan çok daha yüksekti çünkü. Yıldırım ona işlememişti başlarda. Sonrasında yıldırım büyücüsü kendini sonuna kadar zorlayınca anca öldürmüştü.
"Peki, senin köy ne tarafta?"
"Iıı..." O an Reigon'a köyü sormadığı için elini yüzüne vurmak istedi. Fakat şişman büyücüye rezil olacağını biliyordu. "Bizim köyü ancak kutsal bir teknikle bulabilirsin." dedi bu yüzden. Eline yerden bulduğu bir çubuğu almıştı.
"Yolu bilmiyorsun değil mi? Köyünün çevresini de tanırsın en azından."
"Şşhh... Sadece bu kutsal tekniğin kullanılışını izle." Elindeki çubuğu havaya attı. Döne döne yükselen çubuk, ön ucu kuzeyi gösterecek şekilde yere düştü. "Güneye gidiyoruz!"
"Çubuk kuzeyi gösteriyor ama?"
"Asla çubuğun gösterdiği yöne gitmemelisin, küçük Dorian. Bu, kutsal tekniğin püf noktasıdır."
"Tatava yapma."
----------
"Belki de çubuğun gösterdiği yöne gitmeliydik!"
Peşlerindeki mutasyona uğramış köpeklerden kaçarlarken genç büyücü bağırdı. Ona göre daha geride olan Dorian ise daha telaşlıydı.
"Senin yön duyunu *@#!!@*!@! Senin kutsal yöntemini *@!#!*!@!#!@#! Senin lafınla buraya geldiğim için de kendi beynimi *!@!#!#@@*#!@!" Küfür ede ede koşarken köpeklerden birisi öne atlayıp onun kıçını kocaman ısırdı. Dudağını ısıran şişman büyücünün ağzından yüksek bir çığlık yükselirken hızı bir anda artarak Mathias'ı geçmişti. "Al şunu! Al lan!"
"Tamam, o iş bende!" Mathias iki parmağını oraya doğru uzatıp Çarpma kullandı. Köpeği vurmuştu, fakat Dorian da çarpıldı. Sersemleyen mahlukat onu bırakıp yuvarlanırken şişman büyücü de yere düştü. Genç büyücünün gücü artmıştı. Haliyle saldırıları çok kolay dayanılacak şeyler değildi artık. "Üzgünüm!" diye bağırdı. "Durumu dizeltebilecek tek bir şey var."
Bir anda durdu. Arkalarındaki mahlukatlara bakarken "DÖNEN ŞAMAR SALDIRISI!" diyerek ellerini elektrikle kaplayıp yanlara doğru uzattıktan sonra kendi etrafında döne döne onların üzerlerine doğru gitti. Avlarının bir anda onlara doğru gelmesi mahlukatları duraksatırken, ona saldırmak için zıpladılar. Fakat hangiai ona yaklaşsa, Titreten Şamar'ı ağzının üstüne yiyordu.
Köpeklerin çoğusu bu şekilde ağır yaralandıktan sonra doğru dürüst hareket edemezken kalanlar da ağızlarının suyu aka aka büyücülere bakmaya başladılar. Hiçbiri öne çıkmıyordu artık.
Elleri bir süredir boşta dönen genç büyücü de nihayet durduğunda başı dönüyordu. Ellerindeki yıldırımları çekmeden onu izleyen mahlukatlara doğru uzatmış vaziyette bekledi. Hala dönüyormuş gibi hissediyordu.
Bu sırada Dorian da ayağa kalktı. "Salak salak saldırıların var." diye söylenirken bedenini taşla kaplayıp kalan son mahlukatlara saldırdı. Yıldırım büyücüsü kendine gelene kadar kalanları öldürmüştü. "Madem böyle yapabiliyorsun, bana zaman kazandırsana kendimi kaplayana kadar! Ne kadar zamandır koşuyoruz lan!" Ölümüne terlemişlerdi.
"Kilo verirsin işte, fena mı lan?"
"O konuştuğun, köpeklerden birinin cesedi..."
Başı döndüğü için ayakta duramayan genç büyücü biraz dinlenmek için yere oturdu.
Dorian "Şimdi yine tersi yöne mi gideceğiz yani?" diye sordu.
"Hayır," dedi yıldırım büyücüsü. "Buraları hatırlıyorum. Şu ilerideki tepe, benim ilk canlı yem görevimi yaptığım yer." diye ekledi, parmağıyla uzaktaki bir tepeyi gösterirken.
"Emin misin?"
"Mathias'ım. Ama orası yani."
"Şifacınız da var mı? Kıçım hala kanıyor sanırım." Köpeğin ısırdığı yer, kıpkırmızı olmuştu. Acıttığı belliydi.
"Tabii ki var." Mathias bunu dediği anda Alain'in artık köyde olmadığını hatırladı. "Yani vardır elbet."
Onlar yürümeye başlamadan önce yıldırım büyücüsü, depolama yüzüğünden küçük bir kristal çıkarıp göğsüne taktı. Böylelikle 5. Seviye ve daha aşağısındaki tüm mahlukatlar onlardan uzak duracaktı.
"Elinde bu kristallerden vardı fakat kullanmadın mı!?"
"Köpekler birden atlayınca telaş yaptım, ne yapayım!?"
"Telaşını da !*@##@#*@!#@!*"
"Küfretme lan! Seviyesiz dümbük! İlerleyelim artık."
Genç büyücünün işaret ettiği tepeye gelene kadar yürüdüler. Çevredeki mahlukatların geneli 5. Seviye ve aşağısındaydı. Kristal onları uzak tutuyordu. 6. Seviyeler göründüğünde ise ikili yolu biraz daha genişten alarak onlardan uzak durdu. Bu şekilde tepeye tırmanmaya başladılar.
"Sen seviye mi atladın? Yıldırımın öncesine göre daha güçlü geldi."
"Ya işte hani söylemesi ayıp yani bu ağabeyin artık 2. Kademe Büyücü Üstadı yani. Anlatabiliyor muyum yani?"
"Büyücü Üstadı?"
"Tabii lan. Ne sandın?"
"Vay anasını... Helal lan." Şişman büyücünün yüzüne bir gülümseme yerleşirken tepeyi tırmanmaya devam etti. Daha Mathias'in Büyücü Çırağı olup da kartını zorla almaya çalıştıkları zamanı hatırlıyordu. Dorian o zamanlar Büyücü Büyükustasıydı. Şimdi ise güç seviyeleri aynıydı. Artık korunmaya ihtiyacı olmasından ziyade, koruyabilecek kişilerden biri olmuştu.
Tepenin zirvesine ulaştıklarında Erimer göründü. Kasabada gördüklerinden sonra içi içini yiyen Mathias, köyüne bakınca sıcak bir yaz gününde üzerine soğuk elma suları dökülmüş gibi ferahladı.
Köy gayet sağlam görünüyordu. Etrafındaki surlar, metallerle desteklenerek biraz daha sağlamlaştırılmış gibi duruyordu. Köyün içi tıpkı onun hatırladığı gibiydi. Gözlerinin dolmasına engel olamadı. Oraya doğru koşmaya başladığında Dorian "Beni bekle!" diyerek peşinden gitti. Köye varana kadar durmadılar.
Kapıya yaklaştıkları anda onları gören nöbetçiler, beyaz saçlı genci tanımışlardı. Mathias için kapılar açıldı. İkili içeriye girince tekrar kapanan kapıların ardından nöbetçiler oraya inmişti.
"Mathias!" dedi biri. Genç büyücü de kollarını iki yana açtı.
"Ooo! Darvan! Roldan! Hiç büyümemişsiniz lan. Son gördüğümde de bu kadardınız." Dorian onları izlerken sarıldılar. Hoşgeldin faslından sonra ne yaptın, ne ettin muhabbeti başladı. Bir süre devam eden bu muhabbet, nihayet diğerlerini de görmek üzere ayrılmalarıyla son bulmuştu. Nöbetçiler yerlerine dönerken onlar da köyün iç kısımlarına doğru yöneldiler.
"Brogan nerede lan acaba? Kıçını tekmelemeye geldiğimi sanıp saklandı mı acaba? Eee, ben benim kıçımı tekmelemeye gelsem ben de saklanırdım."
"Brogan sizin lonca lideriydi, değil mi?" diye sordu şişman büyücü, yürürlerken.
"Aynen. Şerefsiz, adi herif falan ama kral adamdır."
Lonca binasına gelmeleri uzun sürmemişti. Kapının önünde durdukları zaman genç büyücü derin bir nefes aldı. "Uzun zamandır görüşmedik. O yüzden giriş kısmı çok önemli." dedi.
"Tanıdıklar değil mi? Gir işte, ne olacak?"
"Tamam." Sakinleşmiş gibi görünen Mathias, bir anda kapıyı tekmeyle açtıktan sonra "N'ABER LAN HAYIRSIZLAR!?" diye bağırdı. Fakat boşaydı. Lonca binası bomboştu. "Ulan o kadar da hazırlandım. Ayıp ya..."
"Loncanız da bayağı bir kalabalıkmış ha." Şişman büyücünün iması, yıldırım büyücüsünün yüzünü düşürdü.
"Neredeler acaba?.. Neyse onları beklerken başka bir dostu ziyaret edelim madem." Hiç durmadı. Doğrudan meydana, hana yönelmişti.
Oraya varınca kapıdan yavaşça girdiler. Dorian biraz zorlanmıştı. Kapı ona dar gelmişti. Kasılarak yürüyen genç büyücü, barın arkasında duran, onlara sırtı dönük pembe saçlı kıza yaklaşıp taburelerden birine oturdu. Calley onlara bakmadan "Hoşgeldiniz, ne istersiniz?" diye sordu.
Kalınlaştırmaya çalıştığı belli olan sesiyle "Her zamankinden." diye yanıtladı beyaz saçlı büyücü. Onun sesini duyunca işine ara veren kız, yavaşça arkasını döndüğü anda şaşkınlıktan ağzı açık kaldı.
"Mathias!"
"Calley!"
Hikaye İle İlgili Bilgiler #66
Büyücü nüfusunun azalması, kalan büyücülerin mahlukatlar için daha cezbedici hale gelmesine sebep olmuştur. Bu nedenle iyice vahşileşen yaratıklar, eskisine oranla yerleşim yerlerine çok daha fazla saldırmaya başlamışlardır. Büyücü etine doyan mahlukatlar, Üstün Mahlukat'a evrilebilmek için yeterli gücü daha kolay toplamaya başladılar. Böylelikle büyücü nüfusunun azalması ve Üstün Mahlukat sayısının artması üzerine insanlığın zor bir dönemde olduğu söylenebilir.
Seviyeler
Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..