6. Cilt: İsyankar, Bölüm 11

avatar
340 1

Mathias - 6. Cilt: İsyankar, Bölüm 11


6. Cilt: iSyAnQaR
Bölüm 11

İki gün geçmişti bile. Hazırlıklar tamamlanmış, fırtına bulutları da ufak ufak belirmeye başlamıştı. İlk yıldırımın düşüşüyle birlikte, miras tekrar kullanılabilir olacaktı. Tabii ki henüz ilk anlarındayken kullanılacağı için gücünün ne kadar olacağı meçhuldü. Birkaç günleri daha olsaydı çok daha iyi olabilirdi. Fakat her geçen gün İsyankâr, birilerini öldürmeye devam ediyordu. Zaman yoktu.

Kralın Taç Giyme Töreni için her şey hazırlanmıştı. Sarayın kapıları halka açılacaktı yarın. Formalite icabı kutlamalar için de bir şeyler ayarlanmıştı. Prens Mival'e tacını General Alonzo takacaktı. Çünkü kraldan sonraki en yetkili kişilerden biriydi. Ondan başka birinin kalmamış olmasının da etkisi vardı tabii ki.

O gün herkes gelişim yapıyor ve kendilerini ruhsal olarak hazırlıyordu. Daha önce yüz yüze karşılaşmadıkları bu silahın gücünü deneyimleyecek olmak hepsini heyecanlandıran bir durumdu. Buna kalıplı general de dahildi.

Kendilerine tahsis edilen odalara çekilmişti herkes. Bu sefer birbirleriyle konuşarak dikkatleri dağılmasın diye hepsi farklı odalardaydı. Tamamen gelişime odaklanmaları gerekiyordu.

Mathias da kendi odasında bağdaş kurmuş şekilde meditasyon yapmakla meşguldü. Heyecanını biraz bastırabilmek adına mirası üzerinde çalışıyordu.

Göğsünde hissettiği o garip enerjiye hala bir anlam verememişti. Yıldırım büyücüsüydü ve yıldırım temelli bir mirasa sahipti. Yıldırımın enerjisine aşinaydı. Peki bu garip hissettiren enerji de neydi? Neden mirasının içinde yer alıyordu? Ve neden kullanılamıyordu?

"O kapılarla alakası olduğundan eminim." dedi kendi kendine. "Mirasa girdiğimde hiçbir şey öğrenemedim. Oradan bu gücün tüm ilmiyle ayrılmam gerekiyordu."

Mirasının gücünden bir parçayı gökyüzünde hissedebiliyordu. Fırtına Habercisi Mirası kendini toparlamaya başlamıştı. Büyük ihtimalle tam da taç giyme töreni sırasında düşecekti ilk yıldırım. Bu konuda bir sıkıntı yoktu.

"Acaba oraya tekrar girmenin bir yolu yok mu?" diye düşündü. Ne yani, sadece mirasın uyanış anında mı içine girilebiliyordu? Bu çok saçmaydı. Bir varisin rahatlıkla oraya girip çıkabilmesi gerekmez miydi? Yoksa bu durum, mirastan bir şey öğrenememesinin sonucu muydu? Belki de oraya tekrar gitme yolunu da öğrenmesi gerekiyordu? Fakat başaramamıştı.

"Bir daha oraya girebilirsem bu kez kapıları itmek yerine çekeceğim."

2. Kademe Büyücü Üstadı enerjisini bedeninde dolandırdı. Bu hareketiyle birlikte birkaç noktadan yeterince iyi geçmediğini fark edip oraya odaklanabilmişti. Tıkanıklıkları çözmesi fazla zaman almadı. Birkaç dakika içinde eski haline dönmüştü. Markus'un hediye ettiği kitabı sürekli okumuş ve uygulamıştı. Şimdi sıradan büyücüler için saatler sürecek bir onarımı birkaç dakika içinde rahatlıkla yapabiliyordu. Bunun için ona bir kere daha teşekkür etti içinden.

"Eğer zorlarsam sabaha kadar 3. Kademeye geçebilirim. İsyankâr'a çok yaklaşmamamız gerektiğinden dolayı Çarpma'ya odaklanacağım yine."

Yıldırımı elinde toplayıp, fırlatmadan yoğunlaştırmaya başladı. Mirasın içindeyken Titreten Şamar'a odaklandığı için Çarpma biraz daha geride kalmıştı. Fakat uzak mesafe konusundaki en hızlı saldırısı buydu. Onu öylece unutamazdı.

Bu sırada Dorian da gelişim yapıyordu. Onun yöntemi biraz daha farklıydı. Katmanı kalınlaştırmaktan çok, Nihai Büyü Kullanımı haricinde küçük bir parçayı kopyalayarak kendini tamamen kaplayabilmeye çalışıyordu. Kutsal Büyü Kristali'ni kullanan Thom'a karşı kendini platinle kaplayabilmek için Ghaya'nın verdiği bir parçayı kullanmıştı. Fakat o an bunu yaparken Nihai Büyüsüyle desteklemişti kendini. Küçük bir parçayı kullanarak kendini tamamen kaplamak çok zordu. Yere dokunup taşla kaplamak kolaydı tabii ki. Fakat bir miskete dokunarak kendini kaplamak çok enerji harcatıyordu.

"Eğer dönüşümde harcanan enerjiyi azaltabilirsem, sonunda onu kullanabilirim." Kalın boynunda hiç belli olmayacak incelikteki bir kolyeyi çıkardı ortaya. Kolyenin ucunda zar zor serçe parmak tırnağı büyüklüğüne sahip bir parça vardı. Görüntüsü bir tür mücevhere benziyordu. Tamamen simsiyahtı. Üzerinde birkaç saniyede bir ince bir enerji katmanı belirip yok oluyordu. Fakat çok soluktu. Görmek için çok dikkatli bakmak gerekliydi.

"Eh, cüssemi koruduğum sürece beni öldürmeyecektir. Büyücü Kralı olabilirsem şansım daha yüksek olacak."

Diğerlerinin de durumu farklı değildi. Herkes kendini bir şekilde geliştirmeye çalışıyordu. İkizler hariç...

Admon sarayın kulelerinden birinin çatısındaydı. Bir yandan yavaş yavaş kapanan gökyüzüne bakarken bir yandan da o yükseklikten tüm şehri izliyordu. Bakışları sadece manzara izlemekten çok ezberlemeye çalışıyormuş gibiydi. Çok dikkatliydi ve hiçbir detayı atlamıyordu.

"Burayı mı seçtin?" diye sordu bir anda onun yanına gelen Mirabel. Pencereden atlayıp bayrak direklerinden birini tutmuş ve oradan da kardeşinin yanına zıplamıştı. Onlardan başka kim bu yükseklikte bu tür bir hareket sergilemeye cesaret edebilirdi ki? Düşen kişinin yaşama ihtimali ancak Mathias'ın elma suyunu sevmeme ihtimali kadardı.

"Aslında diğer kuleyi seçtim. Savaşın başlangıç alanına daha hakim." Parmağıyla uzaktaki başka bir kuleyi gösterdi. Mavi saçlı kız oraya doğru baktıktan sonra başıyla onayladı.

"Buraya geldiğini neden haber vermedin, Admon?"

"Gelişimini yarıda kesmene gerek yoktu."

"Senin değerin benim için her şeyden yüksek."

"Seninki de öyle. Bu yüzden sana engel olmak istemedim zaten. Şehri öğreniyorum sadece diyeceğim... Ama yalan söylediğimi anlayacaksın."

"Her zaman anlarım."

----------

Gece olmuştu artık. Yapılması gereken şey sadece uyumak ve yarın dinç bir şekilde kalkmaktı. Herkes kendini geliştirebildiği kadar geliştirmiş, hatta Prens Mival'in emriyle kendilerine verilen ilaçlar sayesinde gelişimlerinde ciddi ilerlemeler olmuştu. En büyük ilerleme Mathias'ta idi. O, yarına kadar güçlenmeyi planlarken uyumadan önce 3. Kademe Büyücü Üstadı oldu. Kendi beklediğinden daha iyiydi. Henüz gelişiminde önünü tıkayacak bir şeyle karşılaşmamıştı.

Güzel bir uykunun ardından yarın sabaha uyandılar, diyebilirdik ama böyle olmadı tabii ki. Heyecandan çoğunun gözüne uyku girmemişti. Rahat uyuyabilen tek kişi Dorian idi. O da kendini fazla yorduğu için uyuyakalmıştı.

Sabah vakti herkes tekrardan taht odasında toplandı. Altın zırhlılar, Kılıçdiş Loncası, General Alonzo ve Prens Mival oradaydı.

Sarışın genç "Olabildiğince az asker bulundurmalıyız." dedi. "Asilik Tohumu onları bize karşı çevirememeli. Hatta..." Eleanor'a baktı. "Sizin birliğiniz haricinde kimsenin olmaması daha iyi olacaktır."

"Haklısınız." General onayladı. "En seçkin kişiler bizimle kalmalı sadece. Bizim askerlerimiz arasındaki güçlülerin tamamı öldürüldü. Bu nedenle diğerleri sadece ayak bağı olacaktır."

Kadın da onayladı. "Tuzaklar kurulu ve biz de hazırız. Askerler sarayı boşalttığı anda kapıları açıp halkı içeri alabiliriz." Ardından Alonzo'ya döndü. "Haberi duyduğundan emin miyiz?"

"Hala Ethetiel içerisindeyse duymamasına imkan yok."

"Fırtına hala başlamadı." diye hatırlattı Mathias. Gökyüzü tamamen bulutlarla kaplıydı ama ilk yıldırım hala düşmemişti. "Mirası kullanabilmem için hala biraz daha zaman gerekiyor."

"O iş artık an meselesi gibi duruyor." diye söze katıldı Aryn. "Havaya baksana, her an gerçekleşebilir."

"Aryn doğru söylüyor. Zaten mirasını en başında kullanmayacaksın. Son tuzakta gücüne ihtiyacımız olacak. Ondan öncesinde büyülerin de yardım edebilir." Eva da onu onaylamıştı.

Eleanor da "Eva, aramızda en çok enerji harcayacak olan kişi sensin. Yanında buna göre kaynak olduğundan emin ol." diye uyardı. Prensin oradan oraya hızla götürülmesi için sürekli geçitler açılıp kapanacaktı ve bu iş de genç kıza kalıyordu.

"Anladım."

"Admon belirli bir mesafeden onu rahatsız edecek. Prens geçitten geçerken Altın Zırhlılar ve biz onu koruyacağız. O geçer geçmez ise odayı terk edip tuzağı aktifleştireceğiz. Bunu son tuzağa gelene kadar durmadan tekrarlayacağız. Yorgunluğu sonunda artınca ise, son tuzağa çekip orada işini bitireceğiz. Anlaşılmayan bir konu var mı?"

"Var." dedi Garvin. "Prens Mival oradan ayrıldıktan sonra biz nasıl çıkacağız da orada sadece İsyankâr kalacak?"

"İllüzyonum sayesinde." Tavon söze girdi. "Zihnin ne kadar güçlü olursa olsun illüzyonla gerçeği ayırt etmek için bir saniye gerekir. O sırada biz çıkarken ben ona Prens Mival'i göstereceğim. Bir saniyelik sürede hiç düşünmeden ona saldıracak. Biz bu sırada çıkmış olacağız."

"Tuzakları nasıl tetikliyoruz?"

"Tabii ki anahtarlarıyla." Kadının işaretiyle birlikte altın zırhlı askerlerden birisi herkese tıpkı Mahkum Kelepçelerinin anahtarlarına benzeyen bir alet dağıttı. Kolaylıkla avuç içine sığıyordu. "Bunu kullanınca en yakın tuzak tetiklenecek."

İnsanlardan başka soru gelmeyince de "Öyleyse başlayalım." dedi.

Herkes kendini hazırlarken Alonzo dışarı çıkarak tüm askerlerin sarayı boşaltmalarını emretmişti. Onların gidişiyle birlikte sarayda sadece onlar kaldıklarında ise bahçede toplandılar. Kapılar artık açılabilirdi.

Bu törene gelmek zorunlu kılınmıştı. Bu nedenle halkın büyük çoğunluğu buradaydı. İsyankâr onlara dokunmayacaktı çünkü insanlar onu görür görmez kaçacaklardı zaten. Kimse kralını korumayı düşünmeyecekti bu gibi bir zamanda. Asker de olmadıkları için tamamen emir kulu sayılıyorlardı. İsyankâr'ı onlara saldırtacak bir sebep bile yoktu. Hoş, Asilik Tohumu onları kontrol altına alsa bile büyük bir sıkıntı da çıkaramazlardı. Sonuçta bunlar sivil halktı.

"Tamam." Derin bir nefes verdi beyaz saçlı büyücü. "Altı üstü Habis Antik Hazine diye sınıflandırılmış, muazzam güce ve yeteneklere sahip bir silah. Ben de 3. Kademe Büyücü Üstadıyım. Sorun yok, sorun yok... Dayak yiyeceğiz... Hem de çok kötü..."

Hikaye İle İlgili Bilgiler #88

Dönüşüm Büyücülerinin dönüştükleri maddeye göre enerjilerinin tükendiğinden bahsetmiştik. Bu maddelere efsunlu maddeler de dahildir. İçerisinde büyü bulunduran bir maddeye dönüşmek normalden katlarca kez daha fazla enerji harcar. Ayrıca tehlikelidir, çünkü maddenin içindeki büyü enerjisi, kişinin bedeninde toplanıp yoğunlaşarak ona büyük bir baskı uygular. Bu nedenle dönüşüm büyücülerinin %98'inden fazlası, efsunlu maddelere dönüşmeyi tamamen kafasından çıkarmıştır. Zayıf olmak bu durumda daha dezavantajlıdır çünkü enerji kendine yayılacak alan bulamadığı için daha çok yoğunlaşır. Şişman olanların bir noktaya kadar avantajı vardır.

Seviyeler

Acemi Büyücü
Büyücü Çırağı
Büyücü Ustası
Büyücü Büyükustası
Büyücü Üstadı
Büyücü Kralı
Büyücü İmparatoru
Büyücü Atası
Büyücü Azizi
Büyücü Tanrısı






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 47022 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr